xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...



Ümmü Davud Duası

İmam Hasan’ın (a.s) soyundan ve İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) sütkardeşi Davud’un annesi, "Ümmü Davud" diye meşhur olan "Fatıma" isimli bir hatunun Abbasi halifesi Mansûr Devanikî’nin Medine’ye yaptığı baskında oğlunun tutuklanıp hapsedilmesinin ardından İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) huzuruna varıp da ona sıkıntısını ortaya koyduğunda İmam’ın (a.s) kendisine tavsiye ettiği ve yerine getirdiğinde oğlunun azat olmasına vesile olan bir ameldir.

facebook-paylas
Güncelleme: 16-01-2025 14:40:16 Tarih: 16-01-2025 14:30

Ümmü Davud Duası

Bismillahirrahmanirrahim

"Ümmü Davud Duası", Recep ayının on beşinci günün en önemli amelidir. Hacetlerin yerine gelmesi, sıkıntıların giderilmesi, zalimlerin zulmünün uzaklaşması bu duanın önemli sonuçlarındandır. Şeyh Tusî bu amelin yapılış şeklini "Misbâhü’l-Müteheccid" kitabında şöyle açıklamaktadır:

Bu duayı okumak isteyen kimsenin, on üç, on dört ve on beşinci günlerde oruç tutması gerekir. On beşinci gün öğle vaktine yakın gusleder, vakit girdiğinde ise, öğle ve ikindi namazlarını, rükû ve secdelerini özenerek yerine getirip kâmil bir şekilde kılar. Namazlarını kendisini meşgul edecek bir şeyin olmadığı ve kendisiyle kimsenin konuşmayacağı sakin bir yerde kılması uygundur.

Namaz bittikten sonra kıbleye doğru dönerek yüz defa Fâtiha, yüz defa İhlâs ve on defa Âyete’l-Kürsî’yi okur.

Sonra da En’âm, İsrâ, Kehf, Lokmân, Yâsîn, Sâffât, Fussilet, Şûrâ, Duhân, Fetih, Vâkıa, Mülk, Kalem ve İnşikâk suresinden başlayarak Kur’an’ın sonuna kadar yer alan sureleri okur. Bunları bitirdikten sonra kıbleye dönük olduğu hâlde şu duayı okur:

صَدَقَ اللٕهُ الْعَظٔيمُ، اَلَّذٔي لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ، ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ، اَلرَّحْمٰنُ الرَّحٔيمُ، اَلْحَلٔيمُ الْكَرٔيمُ، اَلَّذٔي لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَیْءٌ، وَهُوَ السَّمٔيعُ الْعَلٔيمُ الْبَصٔيرُ الْخَبٔيرُ، شَهِدَ اللٕهُ انَّهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ، وَالْمَلٰئِكَةُ وَاُولُو الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ، لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَزٔيزُ الْحَكٔيمُ، وَبَلَّغَتْ رُسُلُهُ الْكِرَامُ، وَاَنَا عَلٰي ذٰلِكَ مِنَ الشَّاهِدٔينَ.

Doğru söyledi azamet sahibi Allah; O, öyle bir zattır ki, O’ndan başka ilâh yoktur; diri ve varlıkları ayakta tutandır; celal ve ikram sahibidir; Rahman, Rahim, Halim (sabırlı) ve Kerîm’dir; hiçbir şey O’nun benzeri değildir; O, (her şeyi) duyan, bilen, gören ve (her şeyden) haberdar olandır. Allah, melekleri ve ilim sahipleri, O’ndan başka bir ilâh olmadığına; adaleti O’nun ayakta tuttuğuna şehadet eder. O’ndan başka bir ilah yoktur; izzet ve hikmet sahibidir ve (gönderdiği) değerli peygamberler, (O’nun mesajlarını insanlara) tebliğ ettiler. Ve ben bütün bunlara şahitlik edenlerdenim.

 

اللّٰهُمَّ لَکَ الْحَمْدُ، وَلَکَ الْمَجْدُ، وَلَکَ الْعِزُّ، وَلَکَ الْفَخْرُ، وَلَکَ الْقَهْرُ، ولَکَ النِّعْمَةُ، وَلَکَ الْعَظَمَةُ، وَلَکَ الرَّحْمَةُ، وَلَکَ الْمَهابَةُ، وَلَکَ السُّلْطانُ، وَلَکَ الْبَهاءُ، وَلَکَ الامْتِنانُ، وَلَکَ التَّسْبِیحُ، وَلَکَ التَّقْدِیسُ، وَلَکَ التَّهْلِیلُ، وَلَکَ التَّکْبِیرُ، وَلَکَ مَا یُریٰ، وَلَکَ مَا لا یُریٰ، وَلَکَ مَا فَوْقَ السَّماواتِ الْعُلیٰ، وَلَکَ مَا تَحْتَ الثَّریٰ، وَلَکَ الْأَرَضُونَ السُّفْلیٰ، وَلَکَ الْآخِرَةُ وَالْأُولیٰ، وَلَکَ مَا تَرْضیٰ بِهِ مِنَ الثَّناءِ وَالْحَمْدِ وَالشُّکْرِ وَالنَّعْماءِ.

Allah’ım! Hamd, yücelik, izzet, iftihar, galebe, nimet, azamet, rahmet, heybet, hâkimiyet, parlaklık ve güzellik, ihsan hep senindir. Tenzih, kutsanmak, tehlil (yegâneliğine şahitlik) ve tekbir (en büyük olduğuna şahitlik) hep senin içindir. Görünen ve görünmeyen, yüce göklerin üstünden yerin altına ve en aşağı yerlere kadar her şey sana aittir. Ahiret ve dünya senindir. Beğendiğin hamdüsena, şükür ve nimetlerin hepsi sana mahsustur.

 

اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَیٰ جَبْرَئِیلَ أَمِینِکَ عَلَیٰ وَحْیِکَ، وَالْقَوِیِّ عَلَیٰ أَمْرِکَ، وَالْمُطاعِ فِی سَمَاوَاتِکَ وَمَحالِّ کَراماتِکَ، الْمُتَحَمِّلِ لِکَلِماتِکَ، النَّاصِرِ لِأَنْبِیائِکَ، الْمُدَمِّرِ لِأَعْدائِکَ؛ اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَیٰ مِیکائِیلَ مَلَکِ رَحْمَتِکَ، وَالْمَخْلُوقِ لِرَأْفَتِکَ، وَالْمُسْتَغْفِرِ الْمُعِینِ لِأَهْلِ طاعَتِکَ.

Allah’ım! Vahyinin emini olan, emrini yerine getirmede güçlü olup göklerinde itaat edilen, keramet ve ikramlarına mazhar olan, sözlerini (vahiylerini) telakki eden, peygamberlerine yardımcı olan, düşmanlarını yok eden Cebrail’e salât eyle.

 

اَللٕهُمَّ صَلِّ عَلٰي مٔيكَائٔيلَ مَلَكِ رَحْمَتِكَ، وَالْمَخْلُوقِ لِرَأْفَتِكَ، وَالْمُسْتَغْفِرِ الْمُعٔينِ لِاَهْلِ طَاعَتِكَ.

Allah’ım! Rahmet meleğin olan, şefkatin için yaratılan, itaat ehli için mağfiret dileyen ve onlara yardımcı olan Mikâil’e salât eyle.

 

اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَیٰ إِسْرافِیلَ حامِلِ عَرْشِکَ، وَصاحِبِ الصُّوْرِ الْمُنْتَظِرِ لِأَمْرِکَ، الْوَجِلِ الْمُشْفِقِ مِنْ خِیفَتِکَ. اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَیٰ حَمَلَةِ الْعَرْشِ الطَّاهِرِینَ، وَعَلَی السَّفَرَةِ الْکِرامِ الْبَرَرَةِ الطَّیِّبِینَ، وَعَلَیٰ مَلائِکَتِکَ الْکِرامِ الْکاتِبِینَ، وَعَلَیٰ مَلائِکَةِ الْجِنانِ، وَخَزَنَةِ النِّیرانِ، وَمَلَکِ الْمَوْتِ وَالْأَعْوانِ، یَا ذَا الْجَلالِ وَالْإِکْرامِ.

Allah’ım! Arş’ını yüklenen, (kıyametin kopması için) Sur’a üfleyecek olan, emrine itaat etmeyi bekleyen, korkundan muzdarip ve perişan olan İsrafil’e salât eyle. Allah’ım! Arş’ının tertemiz taşıyıcılarına, değerli, iyi ve tertemiz elçilerine, amelleri yazmakla görevli değerli meleklerine, cennet ve cehennemde görevli meleklerine, ölüm meleğine (Azrail’e) ve yardımcılarına salât et; ey celâl ve ikram sahibi!

 

اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَیٰ أَبِینا آدَمَ بَدِیعِ فِطْرَتِکَ الَّذِی کَرَّمْتَهُ بِسُجُودِ مَلائِکَتِکَ، وَأَبَحْتَهُ جَنَّتَکَ. اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَیٰ أُمِّنا حَوّاءَ، الْمُطَهَّرَةِ مِنَ الرِّجْسِ، الْمُصَفَّاةِ مِنَ الدَّنَسِ، الْمُفَضَّلَةِ مِنَ الْإِنْسِ، الْمُتَرَدِّدَةِ بَیْنَ مَحالِّ الْقُدْسِ؛

Allah’ım! Yaratışının muhteşem ve eşsiz örneği olan, karşısında melekleri secdeye düşürerek yücelttiğin ve cenneti kendisine mübah kıldığın babamız Âdem’e salât eyle. Allah’ım! Fenalıklardan temizlenen, pisliklerden arınan, insanlar içerisinde üstün kılınan ve kutsiyete bürünmüş mekânlarda dolaşan annemiz Havva’ya salât eyle.

 

اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَیٰ هابِیلَ وَشَیْثٍ وَ إِدْرِیسَ وَنُوحٍ وَهُودٍ وَصالِحٍ وَ إِبْراهِیمَ وَ إِسْماعِیلَ وَ إِسْحاقَ وَیَعْقُوبَ وَیُوسُفَ وَالْأَسْباطِ وَلُوطٍ وَشُعَیْبٍ وَأَیُّوْبَ وَمُوسیٰ وَهارُونَ وَیُوشَعَ وَمِیشا وَالْخِضْرِ وَذِی الْقَرْنَیْنِ وَیُونُسَ وَ إِلْیاسَ وَالْیَسَعَ وَذِی الْکِفْلِ وَطالُوتَ وَداوُدَ وَسُلَیْمانَ وَزَکَرِیَّا وَشَعْیا وَیَحْییٰ وَتُورَخَ وَمَتّی وَ إِرْمِیا وَحَیْقُوقَ وَدانِیالَ وَعُزَیْرٍ وَعِیسیٰ وَشَمْعُونَ وَجِرْجِیسَ وَالْحَوارِیِّینَ وَالْأَتْباعِ وَخالِدٍ وَحَنْظَلَةَ وَلُقْمانَ؛

Allah’ım! Habil’e, Şeys’e, İdris’e, Nuh’a, Hud’a, Salih’e, İbrahim’e, İsmail’e, İs hak’a, Yakub’a, Yusuf’a, (Yakub’un peygamber veya vasi olan) torunlarına, Lut’a, Şuayb’a, Eyyub’a, Musa’ya, Harun’a, Yuşa’a, Mişa’ya, Hızır’a, Zulkarneyn’e, Yunus’a, İlyas’a, Elyesa’a, Zulkifl’e, Talut’a, Davud’a, Süleyman’a, Zekeriyya’ya, Şa’ya’ya, Yahya’ya, Turah’a, Metta’ya, İrmiya’ya, Haykuk’a, Danyal’a, Üzeyr’e, İsa’ya, Şem’un’a, Circis’e, havarilere ve tâbi olanlara, Halid’e, Hanzala’ya ve Lokman’a salât eyle.

 

اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَیٰ مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَارْحَمْ مُحَمَّداً وَآلَ مُحَمَّدٍ، وَبارِکْ عَلَیٰ مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ کَما صَلَّیْتَ وَرَحِمْتَ وَبارَکْتَ عَلَیٰ إِبْراهِیمَ وَآلِ إِبْراهِیمَ، إِنَّکَ حَمِیدٌ مَجِیدٌ. اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَی الْأَوْصِیاءِ وَالسُّعَداءِ وَالشُّهَداءِ وَأَئِمَّةِ الْهُدیٰ؛

Allah’ım! Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salât et, Muhammed ve Âl-i Muhammed’i rahmetine mazhar kıl, Muhammed ve Âl-i Muhammed’e bereket ver; nasıl ki İbrahim ve Âl-i İbrahim’e salât edip onları rahmet ve bereketine mazhar kıldın. Şüphesiz sen övgüye layık ve yücesin. Allah’ım! (Peygamberlerin) vasîlerine, saadetlilere, şehitlere ve hidayet imamlarına salât et.

 

اللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَی الْأَبْدالِ وَالْأَوْتادِ وَالسُّیَّاحِ وَالْعُبَّادِ وَالْمُخْلِصِینَ وَالزُّهَّادِ وَأَهْلِ الْجِدِّ وَالاجْتِهادِ، وَاخْصُصْ مُحَمَّداً وَأَهْلَ بَیْتِهِ بِأَفْضَلِ صَلَواتِکَ، وَأَجْزَلِ کَراماتِکَ، وَبَلِّغْ رُوحَهُ وَجَسَدَهُ مِنِّی تَحِیَّةً وَسَلاماً، وَزِدْهُ فَضْلاً وَشَرَفاً وَکَرَماً حَتّیٰ تُبَلِّغَهُ أَعْلیٰ دَرَجاتِ أَهْلِ الشَّرَفِ مِنَ النَّبِیِّینَ وَالْمُرْسَلِینَ وَالْأَفاضِلِ الْمُقَرَّبِینَ،

Allah’ım! Abdallara, (adeta yeryüzünün direği veli kullar olan) evtâdlara, (Allah’ın azamet ve kudretinin nişanelerini görmek ve ibret almak için) seyahat edenlere, abitlere, ihlâslı insanlara, zahitlere ve Allah rızası uğrunda ciddiyetle çalışanlara salât et ve onların arasından Muhammed ve Ehlibeyti’ni en üstün salavâtına ve en büyük keramet ve ikramlarına mazhar kıl. Onun ruhuna ve bedenine benim tahiyyât ve selâmımı ulaştır; onun, şeref ehli olan nebi ve resullerin ve mukarrep olan faziletli kişilerin en üstün derecesine yükseltinceye kadar fazilet, şeref ve yüceliğini artır.

 

اللّٰهُمَّ وَصَلِّ عَلَیٰ مَنْ سَمَّیْتُ وَمَنْ لَمْ أُسَمِّ مِنْ مَلائِکَتِکَ وَأَنْبِیائِکَ وَرُسُلِکَ وَأَهْلِ طاعَتِکَ، وَأَوْصِلْ صَلَواتِی إِلَیْهِمْ وَ إِلیٰ أَرْواحِهِمْ وَاجْعَلْهُمْ إِخْوانِی فِیکَ، وَأَعْوانِی عَلَیٰ دُعائِکَ.

Allah’ım! Meleklerinden, nebi ve resullerinden ve sana itaat edenlerden, ismini andıklarımın veya anmadıklarımın hepsine salât et; benim salavâtımı onlara ve onların ruhlarına ulaştır. Senin yolunda onları bana kardeş ve sana dua etmemde onları bana yardımcı kıl.

 

اللّٰهُمَّ إِنِّی أَسْتَشْفِعُ بِکَ إِلَیْکَ، وَبِکَرَمِکَ إِلیٰ کَرَمِکَ، وَبِجُودِکَ إِلیٰ جُودِکَ، وَبِرَحْمَتِکَ إِلیٰ رَحْمَتِکَ، وَبِأَهْلِ طاعَتِکَ إِلَیْکَ؛ وَأَسْأَلُک اللّٰهُمَّ بِکُلِّ ما سَأَلَکَ بِهِ أَحَدٌ مِنْهُمْ مِنْ مَسْأَلَةٍ شَرِیفَةٍ غَیْرِ مَرْدُودَةٍ، وَبِما دَعَوْکَ بِهِ مِنْ دَعْوَةٍ مُجابَةٍ غَیْرِ مُخَیَّبَةٍ،

Allah’ım! Seni vasıta kılarak sana, kereminle keremine, cömertliğinle cömertliğine, rahmetinle rahmetine ve itaat ehlini vesile ederek sana yöneliyorum. Allah’ım! (İsimlerini zikrettiğim o yüce insanlardan) her birinin dilediği ve reddedilmeyen her değerli dileği ben de diliyor ve onların kabul olup reddedilmeyen bütün dualarını ben de ediyorum.

 

یَا اللّٰهُ یَا رَحْمٰنُ یَا رَحِیمُ یَا حَلِیمُ یَا کَرِیمُ یَا عَظِیمُ یَا جَلِیلُ یَا مُنِیلُ یَا جَمِیلُ یَا کَفِیلُ یَا وَکِیلُ یَا مُقِیلُ یَا مُجِیرُ یَا خَبِیرُ یَا مُنِیرُ یَا مُبِیرُ یَا مَنِیعُ یَا مُدِیلُ یَا مُحِیلُ یَا کَبِیرُ یَا قَدِیرُ یَا بَصِیرُ یَا شَکُورُ یَا بَرُّ یَا طُهْرُ یَا طاهِرُ یَا قاهِرُ یَا ظاهِرُ یَا باطِنُ یَا ساتِرُ

Ey Allah, ey Rahman, ey Rahim, ey hilim sahibi, ey Kerîm, ey azametli, ey celâl sahibi, ey bağış ve ihsan sahibi, ey güzel, ey kefil, ey tövbeleri kabul eden, ey (sığınak isteyenlere) sığınak veren, ey her şeyden haberdar olan, ey her yeri aydınlatan, ey (zalimleri) yok eden, ey makamı yüce, ey elden ele dolaştıran, ey halleri değiştiren, ey büyük, ey (her şeye) gücü yeten, ey (her şeyi) gören, ey şükreden (amellere karşılık veren), (iyilik yapanlara) karşılık verip mükâfatlandıran, ey iyilik sahibi, ey temizliğin özü/kaynağı, ey temiz, ey kahreden/galip gelen, ey zâhir, ey bâtın, ey (kusurları) örten,

 

یَا مُحِیطُ یَا مُقْتَدِرُ یَا حَفِیظُ یَا مُتَجَبِّرُ یَا قَرِیبُ یَا وَدُودُ یَا حَمِیدُ یَا مَجِیدُ یَا مُبْدِئُ یَا مُعِیدُ یَا شَهِیدُ یَا مُحْسِنُ یَا مُجْمِلُ یَا مُنْعِمُ یَا مُفْضِلُ یَا قابِضُ یَا باسِطُ یَا هادِی؛

Ey (her şeyi) kuşatan, ey güçlü, ey koruyan, ey telafi eden, ey yakın, ey şefkatli, ey övgüye layık, ey Mecid (yücelik ve izzet sahibi), ey (varlıkların hayatını) başlatan, ey (onları hesap için) geri döndürecek olan, ey (her şeye) şâhit olan, ey ihsan sahibi, ey güzelleştiren, ey nimet veren, ey lütufta bulunan, ey (rızkı) daraltan, ey (rızkı) genişleten, ey hidâyet eden,

 

یَا مُرْسِلُ یَا مُرْشِدُ یَا مُسَدِّدُ یَا مُعْطِی یَا مانِعُ یَا دافِعُ یَا رافِعُ یَا باقِی یَا واقِی یَا خَلَّاقُ یَا وَهَّابُ یَا تَوَّابُ یَا فَتَّاحُ یَا نَفَّاحُ یَا مُرْتاحُ یَا مَنْ بِیَدِهِ کُلُّ مِفْتاحٍ یَا نَفَّاعُ یَا رَؤُوفُ یَا عَطُوفُ یَا کافِی یَا شافِی یَا مُعافِی یَا مُکافِی یَا وَفِیُّ یَا مُهَیْمِنُ یَا عَزِیزُ یَا جَبّارُ یَا مُتَکَبِّرُ

Ey (elçiler) gönderen, ey irşâd eden, ey sağlamlaştıran, ey bağışta bulunan, ey engel olan, ey defeden, ey yücelten, ey Bâki, ey koruyan, ey çok yaratan, ey karşılık beklemeden çok hibe ve bağışta bulunan, ey tövbeleri çok kabul eden, ey (müşkülleri) açan, ey hayır nefhaların sahibi, ey rahatlığa kavuşturan, ey bütün (hayır kapılarının) anahtarlarını elinde bulunduran, ey çok çok menfaat veren, ey çok merhametli, ey şefkatli, ey (her şeye) yeten, ey şifa veren, ey âfiyet ve sıhhat veren, ey karşılık veren, ey (verdiği vaade) sâdık kalan, ey sulta ve hâkimiyet sahibi, ey izzet sahibi, ey Cebbâr, ey Mütekebbir,

 

یَا سَلامُ یَا مُؤْمِنُ یَا أَحَدُ یَا صَمَدُ یَا نُورُ یَا مُدَبِّرُ یَا فَرْدُ یَا وِتْرُ یَا قُدُّوسُ یَا ناصِرُ یَا مُؤْ نِسُ یَا باعِثُ یَا وارِثُ یَا عالِمُ یَا حاکِمُ یَا بادِی یَا مُتَعالِی یَا مُصَوِّرُ یَا مُسَلِّمُ یَا مُتَحَبِّبُ یَا قائِمُ یَا دائِمُ یَا عَلِیمُ یَا حَکِیمُ یَا جَوادُ یَا بارِئُ یَا بارُّ یَا سارُّ یَا عَدْلُ یَا فاصِلُ یَا دَیَّانُ یَا حَنَّانُ یَا مَنَّانُ؛

Ey esenlik sahibi Selâm, ey emniyet veren Mu’min, ey eşsiz ve tek olan Ehad, ey hiçbir eksiklik ve ihtiyacı bulunmayan Samed, ey Nûr, ey âlemleri yöneten, ey yegâne, ey eşi ve ortağı olmayan, ey Kuddüs, ey yardımcı, ey yalnızların arkadaşı, ey ölüleri dirilten, ey (kullarının) mirasçısı olan, ey bilen, ey hâkimiyet sahibi, ey her şeyin kaynağı, ey yüce, ey (her şeyi) şekillendiren, ey esenlik veren, ey dostluk kuran, ey (kendi zâtıyla) ayakta duran, ey ebedî, ey çok bilen, ey hikmet sahibi, ey cömert, ey yaratan, ey iyilik ehli, ey sevindiren, ey adâletin özü, ey (hakkı bâtıldan) ayıran, ey (amellere) karşılık veren, ey çok şefkatli, ey çok ihsanda bulunan,

 

یَا سَمِیعُ یَا بَدِیعُ یَا خَفِیرُ یَا مُعِینُ یَا ناشِرُ یَا غافِرُ یَا قَدِیمُ یَا مُسَهِّلُ یَا مُیَسِّرُ یَا مُمِیتُ یَا مُحْیِی یَا نافِعُ یَا رازِقُ یَا مُقْتَدِرُ یَا مُسَبِّبُ یَا مُغِیثُ یَا مُغْنِی یَا مُقْنِی یَا خالِقُ یَا راصِدُ یَا واحِدُ یَا حاضِرُ یَا جابِرُ یَا حافِظُ یَا شَدِیدُ یَا غِیاثُ یَا عائِدُ یَا قابِضُ

Ey (her şeyi) duyan, ey eşsiz-benzersiz şekilde yaratan, ey koruyucu, ey yardımcı olan, ey yayan/dirilten, ey bağışlayan, ey Kadîm, ey kolaylaştıran, ey müyesser kılan, ey öldüren, ey dirilten, ey menfaat veren, ey rızıklandıran, ey Muktedîr, ey vesileleri oluşturan, ey imdada koşan, ey zenginleştiren, ey sermaye bağışlayan, ey yaratan, ey gözetleyici, ey tek, ey (her yerde) bulunan, ey telâfi eden, ey koruyan, ey (zalim ve kâfirlere) şiddetli/sert olan, ey (mazlumların) sığınağı, ey menfaat ve ihsan sahibi, ey (ruhları) alan!

 

یَا مَنْ عَلا فَاسْتَعْلیٰ فَکانَ بِالْمَنْظَرِ الْأَعْلیٰ قَرُبَ فَدَنا، وَبَعُدَ فَنَأَیٰ، وَعَلِمَ السِّرَّ وَأَخْفیٰ، یَا مَنْ إِلَیْهِ التَّدْبِیرُ وَلَهُ الْمَقادِیرُ، وَیا مَنِ الْعَسِیرُ عَلَیْهِ سَهْلٌ یَسِیرٌ، یَا مَنْ هُوَ عَلَیٰ مَا یَشاءُ قَدِیرٌ، یَا مُرْسِلَ الرِّیاحِ، یَا فالِقَ الْإِصْباحِ، یَا باعِثَ الْأَرْواحِ، یَا ذَا الْجُودِ وَالسَّماحِ، یَا رادَّ مَا قَدْ فاتَ، یَا ناشِرَ الْأَمْواتِ، یَا جامِعَ الشَّتاتِ؛

Ey yücelen ve (akla gelen her makamın) ötesine çıkan ve düşünülebilen her makamın zirvesinde bulunan, ey varlıklara (düşünülemeyecek kadar) yakın ve (hayallerden, tasavvurlardan) son derece uzak olan, sırları bilen ve gizleyen, ey âlemin tedbir ve takdirlerini elinde tutan, ey zorluklar kendisine kolay ve basit gelen, ey istediği şeye güç yetiren, ey rüzgârı gönderen, ey sabahı (karanlığın bağrından) yarıp çıkaran, ey ruhları harekete geçirip (bedenlere) geri döndüren, ey cömertlik ve müsamaha ehli, ey kaybedileni geri çeviren, ey ölüleri yayan (dirilten), ey dağılanları toplayan,

 

یَا رازِقَ مَنْ یَشاءُ بِغَیْرِ حِسابٍ، وَیا فاعِلَ مَا یَشاءُ کَیْفَ یَشاءُ، وَیا ذَا الْجَلالِ وَالْإِکْرامِ، یَا حَیُّ یَا قَیُّومُ، یَا حَیّاً حِینَ لا حَیَّ، یَا حَیُّ یَا مُحْیِیَ الْمَوْتیٰ، یَا حَیُّ لَاإِلٰهَ إِلّا أَنْتَ بَدِیعُ السَّماواتِ وَالْأَرْضِ.

Ey istediğine hesapsız rızık veren, ey istediğini istediği şekilde yapabilen, ey celâl ve ikram sahibi, ey diri, ey Kayyûm (varlıkları ayakta tutan), ey hiçbir diri bulunmadığı zaman diri olan, ey diri, ey ölüleri dirilten, ey diri! Senden başka ilâh yoktur; gökleri ve yeri eşsiz-benzersiz şekilde yaratan sensin.

 

یَا إِلٰهِی وَسَیِّدِی صَلِّ عَلَیٰ مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَارْحَمْ مُحَمَّداً وَآلَ مُحَمَّدٍ، وَبارِکْ عَلَیٰ مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، کَما صَلَّیْتَ وَبارَکْتَ وَرَحِمْتَ عَلَیٰ إِبْراهِیمَ وَآلِ إِبْراهِیمَ، إِنَّکَ حَمِیدٌ مَجِیدٌ، وَارْحَمْ ذُلِّی وَفاقَتِی وَفَقْرِی وَانْفِرادِی وَوَحْدَتِی، وَخُضُوعِی بَیْنَ یَدَیْکَ، وَاعْتِمادِی عَلَیْکَ، وَتَضَرُّعِی إِلَیْکَ؛

Ey Mabudum ve efendim! Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salât et, Muhammed ve Âl-i Muhammed’i rahmetine mazhar kıl, Muhammed ve Âl-i Muhammed’e bereket ver; nasıl ki İbrahim ve Âl-i İbrahim’e salât edip onları bereket ve rahmetine mazhar kıldın. Şüphesiz sen övgüye layık ve yücesin. (Allah’ım!) Zilletime, yoksulluk ve fakirliğime, yalnızlık ve kimsesizliğime, huzurunda eğilmeme, sana olan güvenime, yalvarış ve yakarışıma acı.

 

أَدْعُوکَ دُعاءَ الْخاضِعِ الذَّلِیلِ الْخاشِعِ الْخائِفِ الْمُشْفِقِ الْبائِسِ الْمَهِینِ الْحَقِیرِ الْجائِعِ الْفَقِیرِ الْعائِذِ الْمُسْتَجِیرِ الْمُقِرِّ بِذَنْبِهِ، الْمُسْتَغْفِرِ مِنْهُ، الْمُسْتَکِینِ لِرَبِّهِ، دُعاءَ مَنْ أَسْلَمَتْهُ ثِقَتُهُ وَرَفَضَتْهُ أَحِبَّتُهُ، وَعَظُمَتْ فَجِیعَتُهُ، دُعاءَ حَرِقٍ حَزِینٍ ضَعِیفٍ مَهِینٍ بائِسٍ مُسْتَکِینٍ بِکَ مُسْتَجِیرٍ.

(Allah’ım!) Huzulu ve huşulu, zelil, korkmuş ve dehşete kapılmış, perişan, değersiz, hakir, aç, fakir, (Şeytan’dan) kaçıp sığınmak isteyen, günahını itiraf ve onun için mağfiret dileyen, Rabbinin dergâhına çaresiz bir şekilde yönelen birisi gibi seni çağırıyor, dua ediyorum. Güvendiği kimseler kendisini bırakan, dostları kendisini terk eden, musibeti büyük, kalbi yanık, hüzünlü, zayıf, hakir, çaresiz, sana yönelen ve sığınak isteyen birisinin duası gibi (dua ediyorum).

 

اللّٰهُمَّ وَأَسْأَلُک بِأَنَّکَ مَلِیکٌ وَأَنَّکَ مَا تَشاءُ مِنْ أَمْرٍ یَکُونُ، وَأَنَّکَ عَلَیٰ مَا تَشاءُ قَدِیرٌ. وَأَسْأَلُک بِحُرْمَةِ هٰذَا الشَّهْرِ الْحَرامِ، وَالْبَیْتِ الْحَرامِ، وَالْبَلَدِ الْحَرامِ، وَالرُّکْنِ وَالْمَقامِ، وَالْمَشاعِرِ الْعِظامِ، وَبِحَقِّ نَبِیِّکَ مُحَمَّدٍ عَلَیْهِ وَآلِهِ السَّلامُ؛

Allah’ım! Sen (varlık âleminin) hükümranısın; istediğin her şey olur ve istediğin her şeye gücün yeter; bu yüzden sana el açıyorum. Bu haram ayın (recebin) hürmetine, Beytü’l-Haram’ın (Kâbe’nin) ve Beledü’l-Harâm’ın (Mekke’nin) hürmetine, Rükün ve Makam’ın, yüce meş’arların ve peygamberin Muhammed’in (ona ve Ehlibeyti’ne selâm olsun) hakkına sana yalvararak el açıyorum.

 

یَا مَنْ وَهَبَ لِآدَمَ شَیْثاً، وَلِإِ بْراهِیمَ إِسْماعِیلَ وَ إِسْحاقَ، وَیَا مَنْ رَدَّ یُوسُفَ عَلَیٰ یَعْقُوبَ، وَیا مَنْ کَشَفَ بَعْدَ الْبَلاءِ ضُرَّ أَیُّوْبَ، یَا رادَّ مُوسیٰ عَلَیٰ أُمِّهِ، وَزائِدَ الْخِضْرِ فِی عِلْمِهِ، وَیا مَنْ وَهَبَ لِداوُدَ سُلَیْمانَ، وَلِزَکَرِیَّا یَحْییٰ، وَ لِمَرْیَمَ عِیسیٰ، یَا حافِظَ بِنْتِ شُعَیْبٍ، وَیا کافِلَ وَلَدِ أُمِّ مُوسیٰ أَسْأَلُک أَنْ تُصَلِّیَ عَلَیٰ مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَأَنْ تَغْفِرَ لِی ذُنُوبِی کُلَّها، وَتُجِیرَنِی مِنْ عَذابِکَ، وَتُوجِبَ لِی رِضْوانَکَ وَأَمانَکَ وَ إِحْسانَکَ وَغُفْرانَکَ وَجِنانَکَ.

Ey Âdem’e Şeys’i, İbrahim’e İsmail ve İshak’ı veren, ey Yakub’a Yusuf’u geri döndüren, ey belâya düçar ettikten sonra Eyyub’un sıkıntı ve zorluğunu gideren, ey Musa’yı annesine geri döndüren ve Hızır’ın ilmini artıran, ey Davud’a Süleyman’ı, Zekeriyya’ya Yahya’yı ve Meryem’e İsa’yı bağışlayan, ey Şuayb’ın kızını koruyan, ey Musa’nın anasının yavrusuna kefalet eden (Rabbim)! Senden Muhammed ve Âl-i Muhammed’e salât etmeni, bütün günahlarımı bağışlamanı, beni azabından (kendine) sığındırmanı, rızanı, güvenceni, ihsanını, mağfiret ve cennetini benim için kesinleştirmeni diliyorum.

 

وَأَسْأَلُک أَنْ تَفُکَّ عَنِّی کُلَّ حَلْقَةٍ بَیْنِی وَبَیْنَ مَنْ یُؤْذِینِی؛ وَتَفْتَحَ لِی کُلَّ بابٍ، وَتُلَیِّنَ لِی کُلَّ صَعْبٍ، وَتُسَهِّلَ لِی کُلَّ عَسِیرٍ، وَتُخْرِسَ عَنِّی کُلَّ ناطِقٍ بِشَرٍّ، وَتَکُفَّ عَنِّی کُلَّ باغٍ، وَتَکْبِتَ عَنِّی کُلَّ عَدُوٍّ لِی وَحاسِدٍ، وَتَمْنَعَ مِنِّی کُلَّ ظالِمٍ، وَتَکْفِیَنِی کُلَّ عائِقٍ یَحُولُ بَیْنِی وَبَیْنَ حاجَتِی وَیُحاوِلُ أَنْ یُفَرِّقَ بَیْنِی وَبَیْنَ طاعَتِکَ وَیُثَبِّطَنِی عَنْ عِبادَتِکَ.

Sana el açarak, benimle bana eziyet eden arasındaki her türlü bağı koparmanı, her kapıyı yüzüme açmanı; her katıyı yumuşatmanı, her zoru bana kolaylaştırmanı, kötü konuşan herkesi bana karşı susturmanı, her azgının bana karşı (yapabileceği kötülükleri) engellemeni, bana düşmanlık besleyen ve haset eden kimseleri benden uzaklaştırıp helak etmeni, bütün zalimleri benden defetmeni, benimle isteklerim arasına girmek isteyen, benimle sana itaatin arasını açmak ve beni senin ibadetinden alıkoymak isteyen engelleri ortadan kaldırmanı diliyorum.

 

یَا مَنْ أَلْجَمَ الْجِنَّ الْمُتَمَرِّدِینَ، وَقَهَرَ عُتاةَ الشَّیاطِینِ، وَأَذَلَّ رِقابَ الْمُتَجَبِّرِینَ، وَرَدَّ کَیْدَ الْمُتَسَلِّطِینَ عَنِ الْمُسْتَضْعَفِینَ، أَسْأَلُک بِقُدْرَتِکَ عَلَیٰ مَا تَشاءُ، وَتَسْهِیلِکَ لِما تَشاءُ کَیْفَ تَشاءُ أَنْ تَجْعَلَ قَضاءَ حاجَتِی فِیما تَشاءُ.

Ey serkeş cinleri dizginleyen, isyankâr şeytanları ezen, zalimlerin boynunu alçaltıp zelil eden ve sultacı güçlerin hilesini müstazaflardan uzaklaştıran! İstediğin şeye kadir olduğun ve istediğini istediğin şekilde kolaylaştırdığın gücün hakkına senden, hacet ve arzumu kendi istediğin şeyde kılmanı diliyorum.

 

Sonra da secde et ve yüzünün iki tarafını toprağa sürerek şu cümleleri söyle:

اللّٰهُمَّ لَکَ سَجَدْتُ، وَبِکَ آمَنْتُ، فَارْحَمْ ذُلِّی وَفاقَتِی وَاجْتِهادِی وَتَضَرُّعِی وَمَسْکَنَتِی وَفَقْرِی إِلَیْکَ یَا رَبِّ.

Allah’ım! Senin için secde ettim ve sana iman ettim; o hâlde zilletime, yoksulluğuma, telaş ve ciddiyetime, yalvarış ve yakarışıma, miskinliğime ve sana olan ihtiyacıma merhamet et, ey Rabbim!

İşte bu sırada ağlamaya ve bir iğne başı kadar da olsa gözünden yaş akıtmaya çalış; zira bu, duanın kabul olma belirtisidir.




Bu haber 492 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI