![]() |
Tweet |
Bismillahirrahmanirrahim
Kur’ân-ı Kerîm’de “Tedebbür”, ayetlerin her birinde gizli olan anlamların ve ilişkilerin keşfi için derin düşünme ve araştırmayı ifade eder. Aynı zamanda ilahi ayetlerin birbiriyle olan bağlarını kavrama sürecidir. “Tedebbür”, öylesine etkili bir eylemdir ki, bireyin hayatının yönünü değiştirebilir ve onu yüksek manevi mertebelere ulaştırabilir.
Kur’ân-ı Kerîm, Allah’ın kelâmı ve sonsuz rahmetinin bir tezahürü olarak, yalnızca Müslümanların günlük yaşamına yön veren bir rehber olmakla kalmaz; aynı zamanda insanın iç dünyasına derin bir anlam katar. Yüce Allah, kutsal kitabında insanları Kur’an üzerinde düşünmeye ve tedebbür etmeye davet etmektedir. Bu konunun önemi dolayısıyla, bu çalışmada Kur’ân-ı Kerîm’de tedebbürün anlamı, yöntemleri ve nasıl gerçekleştirilmesi gerektiği üzerinde durulacaktır.
Tedebbür Ne Demektir?
"Tedebbür", Arapça "دُبُر" (Dubur) kökünden türemiştir ve bir şeyin sonunu, akıbetini ve iç yüzünü [1] dikkate alarak derinlemesine düşünmeyi ifade eder. Bu kavram, yüzeysel bakışların ötesine geçerek, gizli gerçeklikleri açığa çıkarmayı amaçlayan bir düşünme biçimidir.
Muin sözlüğünde de bu kavram, "düşünmek, akıl yürütmek ve bir işin sonunu göz önünde bulundurarak hareket etmek" şeklinde tanımlanır.
Tedebbür ile Tefekkür Arasındaki Fark
Tedebbür, bir şeyin sonuçlarını ve arka planını irdelemeyi ifade ederken; tefekkür, daha çok bir varlığın nedenleri ve özellikleri üzerine düşünmeyi kapsar. [2]
Kur’ân-ı Kerîm’de bu iki kavram ayrı ayrı zikredilmiş olup, her biri farklı bir düşünme biçimini temsil eder. Tedebbür, anlamı kavramaya ve çıkarımda bulunmaya odaklanırken; tefekkür, sebepler ve işleyiş üzerine düşünmeyi ifade eder. Her iki düşünme biçimi de Kur’ân’ın anlaşılması açısından vazgeçilmezdir. [3]
Kur’ân’da Tedebbüre Davet
Kur’ân-ı Kerîm’in birçok ayetinde, insanlar düşünmeye ve tedebbür etmeye çağrılmaktadır. Örneğin şu ayette bu davet açıkça yer alır:
“Onlar hâlâ Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı, elbette içinde birçok çelişki bulurlardı.” [4]
Söz konusu ayetin anlamı şudur: Kur’ân’ı okuyanın, sadece lafzî anlamı kavraması değil, aynı zamanda ayetler arasında herhangi bir çelişkinin bulunmadığını idrak etmesi ve tüm ayetlerin birbirini tamamlayan bir bütünlük içinde olduğunu fark etmesi beklenir. Bu farkındalık ise, ancak tedebbürle mümkündür.
İslam düşünürü Allâme Seyyid Haydar Âmulî, bu konuda şöyle diyor: “Kur’ân ayetleri okunurken, asla düşünmeden ve derinlemesine tefekkür etmeden geçilmemelidir. Çünkü Kur’ân ayetleri ancak tedebbür ile hakikatlerini açığa vurur.
Tedebbür, hareketsiz bir duraksama ya da zihinsel bir boşluk değildir; aksine, ayetlerin diğer ayetlerle açıklanması, karşılıklı ilişkilendirilmesi ve zihinsel bir çaba ile anlaşılmasıdır. Bu derin düşünce süreci sayesinde, Kur’ân ayetlerinin anlamları ve içerdiği hakikatler arasındaki uyum ve bütünlük ortaya çıkar. İşte bu yolla insan, Kur’ân’ın öz ve sahih anlamlarına ulaşabilir.” [5]
Kur’ân-ı Kerîm, başka bir ayette kitabın indiriliş gayesini şöyle açıklar:
“Bu, mübarek bir kitaptır ki insanlar onun ayetleri üzerinde düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirilmiştir.” [6]
Kur’ân, yalnız belirli bir zümreye değil, tüm insanlara hitap eder; zira hidayet, ancak tedebbürle mümkün olur. Ancak ayetlerin incelikli anlamlarını ve derin mesajlarını kavrayabilecek olanlar akıl ve basiret sahipleridir.
Kur’ân-ı Kerim’de Tedebbürün Yeri ve Önemi
Kur’ân tilavetinin en önemli adabından biri, okunan ayetlerin anlamlarını idrak ederek üzerinde düşünmektir. Kur’ân’ı anlamadan okumak, sadece sevap yönüyle sınırlı bir ibadettir. Oysa Kur’ân’ın indiriliş gayesi, insanın onunla amel etmesi, yani ayetlerin yaşama aktarılmasıdır. Bu ise, ancak tedebbür ile mümkündür. Ehl-i Beyt’ten (a.s) gelen rivayetlerde de bu konuya özel vurgu yapılmıştır. Örneğin:
Hz. Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurmuştur:
“Vay o kimseye ki, Kur’ân’ı sadece dudakları arasında geveleyip okur da, onun üzerinde düşünmez ve tefekkür etmez.” [7]
Hz. Ali (a.s) de şöyle buyuruyor:
“Biliniz ki, tedebbürsüz yapılan Kur’ân tilavetinde hayır yoktur.” [8]
Kur’an Tilaveti Sırasında Tedebbür İçin Fırsat Oluşturmak
Dikkate değer bir diğer husus da Ramazan ayının, “Kur’ân tilaveti” konusunda Müslümanlar arasında özel bir hassasiyetin yaşandığı bir dönem olmasıdır. Bu sebeple, Kur’ân’la meşguliyetin bu mübarek ayda sadece okuma düzeyinde kalmaması, onunla birlikte tefekkür ve tedebbürün de gerçekleştirilmesi büyük önem taşır.
Nitekim İmam Rıza (a.s), Ramazan ayında her üç günde bir Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmekteydi. Bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“İsteseydim daha kısa sürede de Kur’ân’ı tamamlayabilirdim, ancak böyle yapmadım. Çünkü her ayete vardığımda, onun ne hakkında ve hangi bağlamda nazil olduğunu düşünüyordum. Bu nedenle Kur’ân’ı her üç günde bir defa tamamlıyordum.” [9]
Ramazan Ayı, Allah’a Yakınlaşmanın Kestirme Yolu
Kur’ân-ı Kerîm’in tilaveti ve üzerinde tedebbür edilmesi her zaman tavsiye edilen bir ameldir. Ancak Ramazan ayında bu ibadetlerin sevabı ve etkisi, diğer aylara kıyasla çok daha farklıdır. Bu mübarek ayda insan, manevî olarak Allah’a daha fazla yakınlaşır ve ibadetlerin fazileti artar. Zira Kur’ân, Yüce Allah’ın kelamı olup güzellikler ve derin hakikatlerle doludur. Dolayısıyla Kur’ân’ı, anlamına vakıf olarak ve tedebbür eşliğinde okuyan kimseler, bu ilahî ayetlerin taşıdığı güzellikleri idrak edebilirler.
Kur’ân Tilaveti ve Tedebbür ile Rahmet ve Bereketi Celbetmek
Ramazan ayı, rahmet ve mağfiret ayı olarak tanımlanır. Bu dönemde Kur’ân-ı Kerîm’in okunması, müminlerin bireysel ve toplumsal hayatında birçok bereketin tecelli etmesine vesile olur. Ehl-i Beyt’in (a.s) Kur’ân tilaveti hususundaki ısrarlı tavsiyelerinin temel amacı da yalnızca okumak değil; ayetler üzerinde düşünmek, onların anlamını kavramak ve bu doğrultuda ilahî hükümlere göre amel etmektir.
Nitekim İmam Cafer-i Sâdık (a.s), Hz. Resûlullah’tan (s.a.a) şu sözleri rivayet etmiştir:
“Ramazan ayı, Yüce Allah’a ait bir aydır. Bu ayda hayırlı işler kat kat sevap kazandırır ve günahlar ise, silinir. Ramazan, bereket ayı; yöneliş ve dönüş ayı; tövbe, mağfiret ve cehennem ateşinden kurtuluş ayıdır. Bu ay cennetle müjdelendiğiniz bir aydır.
Dikkat edin! Bu ayda her türlü haramdan sakının; Kur’ân tilavetini çoğaltın; Rabbinizden dileklerde bulunun; O’nu çokça zikredin. Ramazan ayı sizin için diğer aylardan farklı olmalıdır. Çünkü bu ay, Allah katında diğer aylardan daha değerli ve daha faziletlidir. Oruçlu olduğunuz gün ile oruçsuz olduğunuz gün aynı olmamalıdır.” [10]
Maneviyat ve Huzura Erişim
Kur’ân okumak, mümin gönüllere derin bir huzur ve manevî bir dinginlik kazandırır. Kur’ân üzerinde tedebbür ederek ayetlerin içerdiği hakikatleri idrak eden kişi, Allah’ın kudretine olan inancını pekiştirir ve O’nun rahmeti altında bir sığınak bulur. Kul, günahlarından dolayı pişmanlık duyarak tövbe ve istiğfar eder; bu sayede manevî olgunluğa erişir.
Ramazan ayı geldiğinde mümin kişi, Peygamber Efendimizin (s.a.a) bildirdiği üzere, bu ayın ilk gecesinde göklerin kapılarının yeryüzüne açıldığını ve ay sonuna kadar kapanmadığını bilir. Bu bilinçle hareket eden kul, kalbini günah kirlerinden arındırmaya çalışır, kendini ilahî rahmetin engin denizinde yıkar ve Ramazan fırsatını günahlarını yakmak için bir fırsat olarak değerlendirir. Zira Kur’ân üzerinde tedebbür etmenin anahtarlarından biri de günahlardan uzak durmaktır.
Kur’ân-ı Kerîm’in Bir Ayeti Üzerinde Tedebbür ile Günahlardan Hicret
Fuzayl b. İyaz, dönemin en meşhur haydutlarından biriydi. Öyle ki, halk onun yüzünden huzurla uyuyamaz, kervanlar onun saldırısından korunmak için her türlü tedbiri almak zorunda kalırlardı. Özellikle Serahs bölgesinden geçen kervanlar, onun eline düşmemek için büyük özen gösterirdi.
Bir gece Fuzayl, bir evin duvarına tırmandı. Eve girmek için fırsat kollarken, ev sahibinin geceyi ibadetle geçiren zahid bir adam olduğunu fark etti. Bu adam, o esnada Kur’ân-ı Kerîm okuyordu ve şu ayeti tilavet etti:
اَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ
“İman edenlerin kalplerinin Allah’ın zikri karşısında huşu ile dolmasının vakti henüz gelmedi mi?” [11]
Gerçi Fuzayl’in kötü amelleri onu yavaş yavaş İslam’a yabancılaştırdı ama kalbinde Allah’a ve İslam’a inancı vardı. O Kur’ân’ın güzel ayetlerini işittiğinde kendine geldi ve derin düşünceye daldı. Sanki hakikate açılan bir pencere aralanmıştı. Bu ayetin tilaveti ve onun üzerinde derin düşünmesi, Fuzayl’ın iç dünyasında öylesine bir dönüşüme sebep oldu ki, kendi kendine şu sözleri söyledi: “Ey Rabbim! Artık vakti geldi. Kalbimin huşu ile dolmasının zamanıdır şimdi!” Bu ilahî hitap, onun kalbinde yankı buldu ve hayatında köklü bir değişimin kapılarını araladı.
O gece duvardan inerek, tüm günahlarını ve suçlarını terk etti. Mümkün olduğu kadar çaldığı malları sahiplerine iade etti, ihlal ettiği hakları telafi etti. Bu dönüşüm o kadar derin oldu ki, halk artık onu “Hırsız Fuzayl” değil, “Ârif Fuzayl” olarak tanımaya başladı.
Devam Edecek…
---------
[1]- Tefsîrü’l-Muhîtü’l-A’zam ve’l-Bahrü’l-Hıdam, c.1, s.135.
[2]- Tefsîr-i Nemûne, c.4, s.28.
[3]- Âyetullah Mekârim Şîrâzî.
[4]- Nisâ, 82.
[5]- Tefsîrü’l-Muhîtü’l-A’zam ve’l-Bahrü’l-Hıdam, c.1, s.134.
[6]- Sâd, 29.
[7]- Mecmau’l-Beyân, c.2, s.554.
[8]- Bihârü’l-Envâr, c.89, s.211.
[9]- Şeyh Sadûk, Emâlî, s.660.
[10]- Bihârü’l-Envâr, c.96, s.340–341.
[11]- Hadîd, 16.
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
flyjota.com Deneme bonusu veren siteler Deneme bonusu veren siteler Deneme bonusu
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
halkalı escort ,avrupa yakası escort ,şişli escort ,avcılar escort ,esenyurt escort ,beylikdüzü escort ,mecidiyeköy escort ,istanbul escort ,şirinevler escort ,avcılar escort