xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...



Kendini Geliştirme Baharını Saygın ve Aziz Bilelim

Bereketle dolu Recep ayının gelmesiyle birlikte, kendini geliştirme baharı başlar.

facebook-paylas
Tarih: 23-01-2025 17:13

Kendini Geliştirme Baharını Saygın ve Aziz Bilelim

Bismillahirrahmanirrahim

 

İnançlı, takvalı ve tasavvuf ehli müminlerin kültüründe, Recep ayı değerli fırsatlardan ve kıymetli günlerden biridir. Bu ayda ilahi rahmet rüzgârı sıradan günlerden daha fazla eser ve ilahi rahmet yağmuru var olan her şey üzerine diğer günlerden daha fazla yağar.

 

Mühadis-i Kummi şöyle diyor: “Bil ki bu ay, Şaban ayı ve Ramazan ayı tamamen şeref bakımından tamamen üstündür. Bu ayların fazileti hakkında birçok rivayet gelmiştir. Hatta Hz. Resulullah'tan (s.a.a) "Recep, Allah'ın büyük ayıdır ve hiçbir ay onun kadar hürmet ve faziletine ulaşamaz" şeklinde rivayet edilmiştir.”

 

Aylara değer verilmesi konusunda rivayetlerde iki bakış açısı vardır:

Bazen Recep ayı "Allah'ın ayı", Şaban ayı "Risalet ayı" ve Ramazan ayı "Ümmet ayı" olarak adlandırılırken; bazen de bunun tersine, Recep ayı "Velayet ve İmamet ayı", Şaban ayı "Nübüvvet ayı" ve Ramazan ayı "Allah'ın ayı" olarak tanımlanmıştır.

Bu iki tür rivayet, iki farklı bakış açısından kaynaklanmaktadır.

 

Dönemimizin arif ve mücahitlerinin önder figürü olan İmam Humeyni (r.a), "Adabu's-Salat" adlı eserinde bu üç konunun bağlantısını şöyle açıklıyor:

"Şeyh Arif Şah Abadi (r.a) şöyle derdi: Velayet şehadeti, Risalet şehadetinin içindedir. Çünkü velayet, risaletin batınıdır. Yazar diyor ki: İlahlık üzerine şehadet, iki şehadeti kapsar ve peygamberlik üzerine şehadet de bu iki şehadeti kapsar; tıpkı velayet üzerine şehadet de bu iki şehadeti kapsadığı gibi. Hamd, her zaman ve her yerde Allah'a aittir. " [1]

 

İmam Kazım'dan (a.s) şöyle nakledilmiştir:

"Recep, cennette bir nehirdir. Sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Kim Recep ayından bir gün oruç tutarsa, Allah ona o nehirden içirir." [2]

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) babalarından naklederek şöyle buyuruyor: "İmam Ali (a.s) insanın yılda dört gece ibadet için boş kalmasını severdi: Recep ayının ilk gecesi, Kurban Bayramı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi ve Şaban ayının on beşinci gecesi". [3]

 

Recep ayının önemi o kadar büyüktür ki, Allame Meclisi (r.a) "Biharü'l-Envar" adlı eserinin 94. cildinde bu ayın fazileti ve orucu hakkında kırk hadisten fazla rivayet nakletmiş ve çeşitli ifadelerle bu ayın yüceliğini, faziletini, kutsallığını ve özel ilahi inayetlerini dile getirmiştir.

 

Recep Ayı, İman ve Takvanın Güçlendirilmesi İçin En İyi Fırsattır

Recep ayı, dua ve yakarış ayı; kendini yetiştirme ve geliştirme ayı; namaz ve istiğfar ayı; bağışlanma ayı; ilahi velileri ziyaret ayı; ahlakı ve davranışları arındırma ayı; beden ve ruh temizliği ayı; tevhit zikrini, tesbih ve hamdı söyleme ayı; Hz. Peygamber (s.a.a) ve pak hanedanına biat ve salâvat ayı; mescitte samimi şekilde itikafa girme ayı; oruç tutma, ihsan ve iyilik yapma ayı; teheccüt ve gece ibadetinin ayı; umre yapma ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) mübarek makamını ziyaret ayı; Emirü'l-Müminin Ali’nin (a.s) ve Seyyidü'ş-Şüheda İmam Hüseyin’in (a.s) ziyaret ayı ve İmam Rıza'nın (a.s) mübarek makamında bulunma ayıdır.

 

Recep ayı Allah'ın ayıdır; çünkü insanlık ilahi yakınlığın zirvelerini fethediyor. Peygamber ve peygamberlik ayıdır; zira Allah'ın son elçisi 27 Recep'te gönderilmiştir. Velayet ayıdır; çünkü iki veya üç masum imam (a.s) bu ayda doğmuştur.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s), Hz. Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir:

"Recep, ümmetim için istiğfar ayıdır. Bu ayda çokça istiğfar edin; zira O, bağışlayan ve merhametli olandır. Şaban ise, benim ayımdır. Recep ayında çokça 'Estağfirullah' deyin; geçmişiniz için tövbe ve af dileyin; gelecekteki hayatınız için günahlardan korunma isteyin. Recep ayına 'Allah'ın döktüğü ay' denilir; çünkü onda sonsuz ilahi rahmet ümmetim üzerine dökülür." [4]

 

Kendini Yetiştirme ve Geliştirmenin Rolü

Günümüz insanlığının sorunları, maneviyat, ahlak ve kültür eksikliğinden, inanç, ahlak ve düşüncedeki zayıflıktan kaynaklanmaktadır. Teknik ve endüstrinin gelişimi, doğa ve deneysel bilimlerin yayılması ve refah araçlarının artması, peygamberlerin getirdiği iman, adalet ve ahlak olmadan insanlığın acılarını tedavi edemez. İnsanlık bugün uzaydaki gezegenlere adım atmış, denizi, uzayı ve yerin derinliklerini fethetmiştir. Ama hala öfke, şehvet, kin, cehalet ve gururunun esiridir. Bugün insanlık, güç ve endüstrisinin gelişmesi nedeniyle her zamankinden daha fazla imana ve takvaya muhtaçtır.

 

İnsanları ve ülkeleri "küreselleştirmekten" ziyade, dünyayı "insani" ve "imanî" inşa etmeliyiz. Diyaloğun gelişiminden çok, diyalogdaki samimiyete odaklanmalıyız. Yayın sayısını ve tirajını gelişmişlik göstergesi saymak ve kâğıt tüketimiyle övünmek yerine, yayınların ilahi, insani yönelimini, ahlakını ve içeriğinin doğruluğunu düşünmeliyiz.

 

Yalanın ve aldatmanın yayılması asla gelişmişlik göstergesi değildir. Ses, görüntü ve elektronik metinlerin çoğaltılması, skandal çıkaran ve yalan üreten yayınların yüksek tirajı, tam tersine karanlığın yoğunlaşması, sapkınlık dalgalarının yayılması ve insani fıtratın aldatma, yoksulluk ve zulüm enkazı altında gömülmesine neden olur.

 

Saptırıcı medyaya yardım etmek, onları savunmak ve Allah ve ahlaka karşı yayınları desteklemek, bazen “özgürlük, yenilik, demokrasi, ilerleme ve gelişme” adı altında yapılan bir ihanet ve suçtur.

 

Bugün dünya çapında ve içeri havzada hepimizin takvaya ve kendini yetiştirmeğe ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç, ülkedeki yetkililerde, devlet adamlarında, siyaset, ekonomi ve kültür alanındaki çalışanlarda birkaç kat daha fazladır. Her türlü reforma başlamak için, önce kendimizi yetiştirmemizden ve inançsal, ahlaki düzeltmelerimizden başlamalıyız. Amerika ve diğer küresel kötülük mihraklarının şerrinden korunmak için kendimizi yetiştirmeden başlamalıyız. Doğal afetler, sel, deprem, fırtına ve yangınlardan korunmak için, takva ve kendimizi yetiştirmede daha çok çaba göstermeliyiz.

 

Aydınlanmayı ve basiret artışını sağlamak için, takvayı ve kendimizi yetiştirmeği güçlendirmeliyiz. Ruhsal ve psikolojik hastalıkları tedavi etmek için, takva ve iman kaynağına başvurmalıyız. İmansız, takvadan yoksun ve Allah yolunda cihat olmaksızın, özgürlük, bağımsızlık ve adalete ulaşmak, sadece bir hayal ve rüyadır.

 

Allah’a inanç, kendini yetiştirme ve Kur'ani takva, toplumsal bağımsızlık, özgürlük ve adaletin alt yapısıdır. Bugün bağımsızlık, özgürlük ve adalet düşmanlarının, imanı, takvayı, savaşçı ruhu ve şehadet kültürünü hedef almaları boşuna değildir. Her gün aşağılıkların, baş örtüsüzlüğün, kız-erkek karışımının, müziğin yayılması, Batı giyiminin tebliğ ve gösterişli festivallerin teşvik etmesi için çaba harcıyorlar. İman ve takvanın muhafızları, İslam ve dinin sınır bekçileri yani Velayet-i Fakih, Koruyucu Konsey ve Şii din adamlarını kendi kasıt ve emellerinin önündeki büyük engel olarak görüyorlar. Onların tahkir edilmesi, yıpratılması ve yok edilmesi için çalışıyorlar.

 

Mevla Emirü’l-Müminin Ali'nin (a.s) Dilinden Takvanın Rolü

Emirü’l-Müminin Ali (a.s), takva ve kendini yetiştirmenin insanlığın mutluluğu ve kurtuluşundaki rolünü “Nehcü'l-Belağa” kitabında defalarca dile getirmiştir. Biz onun nurlu sözlerinden iki örnek vermekle yetiniyoruz:

1- "Şüphesiz Allah korkusu, doğruluğun anahtarı, ahiret azığı, her türlü şeytani kulluğun çözücüsü ve her yok oluştan kurtuluş sebebidir. Çalışan, onunla sonuca ulaşır; kaçan kurtulur ve arzu edilenler elde edilir." [5]

2- "Şüphesiz Allah korkusu, kalplerinizin ilacı, kalplerinizin körleşmesinin çaresi, bedenlerinizin hastalığının şifası, kalplerinizin bozukluğunun düzeltilmesi, nefislerinizin kirinin temizlenmesi, basiretlerinizin karanlığının giderilmesi, kalbinizdeki endişenin güvenliği ve karanlığınızın aydınlığıdır." [6]

 

Şehit ve arif âlim Murtaza Mutahhari (r.a), takva ve kendini yetiştirmenin sosyal sorunlardaki rolünü kırk yıl önce (1339 hş.) çok güzel anlatmış ve takvanın etkinliğini günümüzün karşılaşılan üç sorunu “sıkıcı yasalar, boşanma, sağlık ve tedavi” konularında göstermiştir.

 

Şimdi o değerli zatın sözlerini biraz özetleyerek sunuyoruz:

Takva ve Kanun Koyma

Günümüzün karşılaşılan sorunlarından biri, fazla sayıda yasa ve düzenlemeler ile ardı ardına değişikliklerdir. Belirli konularda sürekli yasa çıkarılıyor, düzenlemeler yapılıyor, yönetmelikler hazırlanıyor. Sonra bakılıyor ki amaç elde edilememiştir. Yasalar ve düzenlemeler değiştiriliyor, üzerlerine eklemeler yapılıyor, yine de istenen sonuç alınamıyor. Elbette kendi yerinde kanunun yaşamın gerçeklerinden biri olduğunda şüphe yoktur. İlahi genel yasaların dışında, insanların medeni yasalara ihtiyacı vardır. Ancak yalnızca yasa koymak ve çoğaltmakla toplumu düzeltmek mümkün müdür? Kanun sınırları belirliyor. Bu durumda insanlarda bu sınırları saygın sayan bir güç olmalıdır. Bu güce “takva” adı verilir. “Kanun saygın olmalıdır” deniyor, bu doğrudur. Ama takvanın ilkeleri saygın olmadan kanuna saygıdan söz edilebilir mi? [7]

 

Boşanma ve Takva

Eğer takva insanlar arasından azalmasaydı ve erkekler-kadınlar kontrolsüz olmasaydı, bu kadar çok boşanma olmazdı. Eski yaşantılarda daha fazla eksiklik ve sorunlar vardı ama buna karşın iman ve takva unsuru birçok sorunu çözüyordu. Oysa biz bugün bu unsuru kaybettik ve yaşam araçları daha iyi olmasına rağmen, daha fazla sorunla karşı karşıyayız. [8]

 

Sağlık, Tedavi ve Takva

Emirü’l-Müminin Ali (a.s) takva konusunda şöyle buyuruyor:

"Bedenlerinizin hastalığının şifasıdır." Elbette takva toz veya iğne değildir. Ama eğer takva olmazsa, iyi hastane, iyi doktor, iyi hemşire, iyi ilaç da iyi değildir. Eğer takva olmazsa, insan kendi bedenini ve sağlığını bile koruyamaz. [9]

 

Recep ayı, Şaban ve Ramazan aylarıyla birlikte ibadet mevsimini ve kendini yetiştirme baharını oluşturan değerli bir fırsattır. Umarız ki hepimiz, özellikle de reform düşünenler, kendini yetiştirmekle, istiğfarla, iman ve takvayı güçlendirmekle itikaf döneminin kıymetini bilir, ilahi misafirhaneye girmeye layık olur ve Kadir Gecesi'nin bereketlerinden yararlanırız.

İnşallah.

 

 

----------------

[1]- Adabu’s-Salat, s.154.

[2]- Biharü'l-Envar, c.94, s.37.

[3]- Biharü'l-Envar, c.94, s.36.

[4]- Biharü'l-Envar, c.94, s.38.

[5]- Subhi Salih tahkiki, Nehcü'l-Belağa, 230. Hutbe.

[6]- Subhi Salih tahkiki, Nehcü'l-Belağa, 198. Hutbe.

[7]- Şehit Mutahhari, On Konuşma, s.20.

[8]- Şehit Mutahhari, On Konuşma, s.21.

[9]- Şehit Mutahhari, On Konuşma, s.23.




Bu haber 588 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI