xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...



Seyr-ü Süluk ve Tasavvufun Aşamaları

Allah'a yakınlık için yolculuk eden bir salik, öncelikle bir dizi şartı yerine getirmelidir. Başka bir deyişle, bu ilahi yolculuğa başlamak için belirli hazırlıklar ve araçlar gereklidir ve bazı engellerin ortadan kaldırılması gerekir.

facebook-paylas
Tarih: 13-11-2024 16:06

Seyr-ü Süluk ve Tasavvufun Aşamaları

Bismillahirrahmanirrahim

 

Seyr-ü Süluk ve ilahi yolculuğa başlamak için ahlak ve tasavvuf büyükleri her biri kendi yöntemleriyle yollar önermişlerdir. Eğer bu yolları ayet ve hadisler doğrultusunda özetlemek gerekirse, İslam'ın belirlediği hükümlere uymak, farzları yerine getirmek ve haramlardan kaçınmaktan başka bir şey değildir.

 

Bu temel şartları genişletip açıklayacak olursak:

1- Tövbe:

Salik için ilk aşama, günahlardan arınmadır. Günah, sadece cehenneme giriş sebebi değil, dünyada da hayırlı işler yapmanın engelidir. İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurur: "Günah, insanı ibadetten mahrum eder ve hayırlı işleri keskin bıçağın eti parçaladığı gibi kesip parçalar." [1]

 

Tövbe, "dönüş ve geri dönüş" anlamına gelir. Hem genel tövbe, hem özel tövbe ve hem de en özel tövbeleri kapsar. Genel tövbe, günahlardan uzak durmak; özel tövbe, müstehapları terk etmek ve mekruhlardan kaçınmak; en özel tövbe ise her hal ve durumda Allah'tan başkasına ilgi duymamaktır. Tövbenin birinci adımı, manevi kirleri ve günahları temizlemektir. Dualarda da dediğimiz gibi, "Allah'ım! Bizi kir ve pisliklerden arındır."

 

Bazı büyükler, seyr-ü sülukun ilk aşamasını "yakıza" (uyanış) olarak kabul ederler. [2]

Bu aşama, bir insanın günahlarının farkına varması ve hareket etmesi gerektiğini anlamasıdır. Eğer bir insan bu dünyada yolculuk yapması gerektiğini fark ederse, harekete geçer ve yolculuğa başlamadan önce karşısındaki engelleri (günahları) temizler.

 

Sadi’nin de dediği gibi:

Harem önünde ve harami arkada,

Eğer uyursan, ölürsün; eğer gidersen, kazanırsın.

 

Bütün peygamberler, insanları bu gaflet uykusundan uyandırmak için gönderilmişlerdir. Ancak, dünya lezzetlerine ve günaha dalmış bir kişi, peygamberlerin sesini asla duyamaz ve uykusunda ölüp gider. "(Ey peygamber!) Sen, mezarda olanlara duyuramazsın." [3]

 

2. Zühd:

Allah’a ve O'nun yakınlığına erişmek için dünya mallarına karşı isteksizlikten başka bir çare yoktur. Zühd, dünya nimetlerinden uygun şekilde yararlanmamak anlamına gelmez, aksine geçici dünya lezzetlerine ilgi duymamak ve onlara bağlı kalmamaktır. Kur'an, gerçek zühdün işaretini şöyle ifade eder:

"Kaybettikleriniz için üzülmeyin ve size verdikleriyle sevinmeyin." [4]

 

Dünyanın nimetleri geldiğinde sevinmez ve gittiğinde endişelenmez. "Menazilü's-Sairin" adlı eserin sahibi, zühdün halk için "yakınlık", ama seyr-ü sülük ehli için bir "zorunluluk" olduğunu söyler. Yani, sıradan insanlar zühd sahibi olduklarında Allah'a yakınlaşırlar, fakat seyr-ü sülük ehli için bu zorunludur ve bundan kaçış yoktur. Eğer biri "Baki" (kalıcı) olanı, yani Allah'ı isterse, "Fani" (geçici) olanın (dünya lezzetleri) tuzağından kurtulmalıdır. [5]

 

Bu aşamalardan sonra, Muhakkik-i Tusi gibi bazı ahlak ve tasavvuf alimleri, diğer aşamalar olarak riyazet, murakabe ve muhasebe, takva gibi kavramlardan da bahsederler. [6]

 

Seyr-ü Süluk Makamları ve Mertebeleri:

Bu mertebelerin bazılarını açıklamadan önce, bu mertebelerin sayısının belirlenmesi ve her bir menzilin öncelik sırası konusunda seyr-ü süluk ve tasavvuf şeyhleri arasında görüş farklılıkları olduğunu bilmek önemlidir. Örneğin Hâce Abdullah Ensari, "Menazilü's-Sairin" adlı eserinde tasavvuf seyrini on mertebede ele almış ve her soruya on aşama belirlemiştir. Ancak Hâce Nasirüddin Tusi, "Ovsafu'l-Eşraf" adlı eserinde, seyr-ü süluk için altı bölüm ve her bölüm için altı ilke zikretmiştir. Diğer büyükler de farklı bölümler yapmışlardır. Bu mertebelerin tamamını burada açıklamak mümkün olmasa da Hâce Nasirüddin Tusi'nin en önemli bölümlerinden bazılarına kısaca değineceğiz:

 

1- İman:

İnsan, Allah'a, kıyamete, vahye ve bir yol olduğuna inanmalı ve bu yolu takip etmelidir. Eğer bu yol doğru yüründüğünde cennete ve aksi halde cehenneme götürür. İman, seyr-ü sülük yolculuğunun başlangıç şartıdır ve dereceleri vardır. İmanın ilk şartı, salih ameldir.

"İman edip salih amel işleyenler, onlara müjdeler olsun!" [7]

 

Bir insan ihtiyaç sahibi ve fakir olduğuna kalpten inanmalı, ihtiyaçlarını giderme gücünün kendisinde olmadığını bilmeli ve evrende tüm ihtiyaçlarını bilen ve bunları giderebilecek birisinin (Allah'ın) var olduğunu bilmelidir. Bu düşünce, onu seyr-ü süluke yönlendirir ve Allah'ın güvenli evine ulaşma arzusu uyandırır.

 

2- Sebat:

İnsanda bir halin ortaya çıkması veya bir düşüncenin onu hakka yönlendirmesi sonucu bir cazibe oluşabilir ve kişi bu yolu yürümeye karar verebilir. Ancak bu durum "sebat" (kalıcı) olmayabilir ve çeşitli nedenler onun bu karardan vazgeçmesine sebep olabilir. Bu yüzden sadece iman, seyr-ü sülük için yeterli değildir; müridin inanç ve imanda kararlılık aşamasına ulaşması gerekir. [8]

 

"Sebat Kadem" den maksat, dini siret ve sünnette sebat anlamına gelir. Genel olarak her şeyde sebat, o şeyin ölçüsüne ve sınırlarına göre olur.

 

3. Niyet:

İnsan sabit kadem bile olsa da, yaptığı işi ve eylemi ruhsuz yani niyet olmadan yapabilir. Oysa ki her işin ruhunu niyet sağlar. Bu nedenle niyet, ruh ve eylem ise, beden gibidir. Ruhsuz eylem, soğuk ve ölü bir ceset gibidir. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkes niyetine göre karşılık alır." [9] Bir işin niyet ve ameli arasında tereddüt olduğunda, amelsiz niyet, niyetsiz amelden daha iyidir. "Müminin niyeti amelinden hayırlıdır." [10]

 

4. Doğruluk (Sıdk):

Allah-u Teâlâ, peygamberleri "Sadık" ve "Sıddık" olarak tanıtıyor. [11] Diğerlerini de onlarla birlikte olmaya çağırır: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun." [12]

 

Muhakkik-i Tusi şöyle diyor: "Lügatte Sıdk, doğru söylemek ve verilen sözleri yerine getirmek anlamına gelir. Bu bağlamda, kastedilen doğruluktur hem söylenende hem de niyet ve kararlarda, ayrıca dilediği her durumda verdiği söze ve yaptığı vaade sadık kalmaktır." [13]

 

5. İnabe (Dönüş):

"İnabe", sıra almak anlamına gelir. "Münib", tekrar tekrar sıra alan birisidir ki, ilahi özel rahmet kapısının ne zaman açıldığını görmek için bekler ki o da içeri girebilsin.

 

Kur'an şöyle diyor: "Rabbinize dönün" [14]

Allah, munib olan kişiyi sever ve ona hatırlatıcı olur. "Sadece dönen (munib) hatırlatılır." [15]

 

6. İhlas (Samimiyet):

Muhakkik-i Tusi'ye göre, ihlasın çevirisi "özel kılmak"tır; yani bir şeyi ondan başka her şeyden ayırmak ve onunla karışmış olan her şeyden temizlemek anlamına gelir. [16]

 

Salik, Allah'tan başka hiçbir şeyin işaretini taşımayan her niyet ve eylemden kaçınmalı ve kalbini yalnızca Allah'a tahsis etmelidir. O kadar ki, Allah'a cennet arzusu veya cehennem korkusuyla değil, yalnızca Allah'ın rızasını kazanmak için ibadet etmelidir.

 

Hâce Nasirüddin Tusi'nin seyr-ü süluk aşamalarında sıraladığı diğer kapılar şunlardır: 1-Halvet (Yalnızlık), 2- Tefekkür (Düşünce), 3- Korku ve Hüzün, 4- Ümit, 5- Sabır, 6- Şükür.

 

Dördüncü kapıda bu altı aşama vardır: 1- İrade, 2- Şevk (Coşku), 3- Sevgi, 4- Marifet (Bilgi), 5- Yakîn (Kesinlik), 6- Sükûnet.

 

Beşinci kapı ise, şu altı bölümü içerir: 1- Tevekkül, 2- Rıza, 3- Teslimiyet, 4- Tevhid, 5- İttihad (Birlik), 6- Vahdet (Birlik).

 

Altıncı kapı, seyr-ü sülukun son aşaması olan "Fenafillah" (Allah'ta yok olma) ile ilgilidir.

 

 

------------

[1]- Ahmed bin Muhammed bin Halid Berki, Mehasin, c. 1, s. 205.

[2]- Muhammed bin Yakub Kuleyni, Usul-u Kâfi, c. 2, s. 272.

[3]- Fatır, 22.

[4]- Hadid, 23.

[5]- Bkz: Abdulrezak Kasani, Şerh-i Menazilü’s-Sairin, s. 34.

[6]- Abdullah Cevadi Amuli, Kur’an’da Ahlakın Aşamaları, s. 153-219.

[7]- Rad, 29.

[8]- Abdullah Cevadi Amuli, Kur’an’da Ahlakın Aşamaları, s. 239.

[9]- Muhammed Bakır Meclisi, Biharü'l-Envar, c. 67, s. 186.

[10]- Muhammed bin Yakub Kuleyni, Usul-u Kâfi, c. 2, s. 84.

[11]- Nisa, 69; Meryem, 41 ve 56.

[12]- Tövbe, 119.

[13]- Muhammed Hace Nasiruddin Tusi, Ovsafu'l-Eşraf, s. 17.

[14]- Zümer, 54.

[15]- Mümin, 13.

[16]- Hace Nasiruddin Tusi, Ovsafu'l-Eşraf, s. 21.




Bu haber 646 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI