Bugun...



Masum İmamların (a.s) Nûrani Yaratılışı - 2

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 29-07-2025 17:43

Masum İmamların (a.s) Nûrani Yaratılışı - 2

3. Hz. Fâtıma Zehrâ’nın (a.s) Nûrânî Yaratılışı

Hz. Emirü’l-Mü’minîn Ali (a.s), bir hadiste “Hz. Fâtımatü’z-Zehrâ’nın (s.a) nuraniyeti ve onun nurani varlığının yaratılışı” hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Hârise b. Kudâme şöyle nakletmiştir: Selman-ı Fârisî, Ammâr’ın şöyle dediğini rivayet ediyor: “Sana hayret verici bir haber vereyim mi?”. “Söyle ey Ammâr!” dedim. Dedi ki: “Evet. Ali b. Ebî Tâlib’i (a.s), Hz. Fâtıma’nın (a.s) yanına girdiği sırada gördüm. Hz. Fâtıma (s,a), Hz. Ali’yi (a.s) görünce ona şöyle seslendi: 'Yaklaş, sana geçmişte olanları, şimdi olanları ve kıyamet kopuncaya dek olacak olanları haber vereyim.'

Ammâr şöyle devam ediyor: “O anda Emirü’l-Mü’minîn Ali’in (a.s) geri çekildiğini gördüm; Hz. Fâtıma (s.a) da Hz. Ali’nin (a.s), geri çekilmesiyle geri çekildi. Sonra Hz. Ali (a.s), Hz. Peygamber’in (s.a.a) yanına girdi. Hz. Resûlullah (s.a.a) ona, 'Yaklaş ey Ebâ’l-Hasan' dedi. O da yaklaştı ve oturduğunda Hz. Peygamber (s.a.a) ona şöyle dedi: 'Sen mi anlatmak istersin, yoksa ben mi anlatayım?' Hz. Ali (a.s) şöyle cevap verdi: 'Sizin sözünüz daha güzeldir, ey Allah’ın Resûlü!'

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Sen Fâtıma’nın yanına girdin ve o sana bu konuları söyledi; sanki ben seninleydim.” Hz. Ali (a.s) şöyle dedi: “Fâtıma’nın nuru bizim nurumuzdandır.” Hz. Resûlullah (s.a.a) buyurdu: “Bunu bilmiyor muydun?” Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) Allah’a şükür secdesine kapandı.

Ammâr şöyle diyor: “Sonra Emirü’l-Mü’minîn Ali (a.s) dışarı çıktı. Onun çıkmasıyla Hz. Fâtıma (a.s) da çıktı. Hz. Ali’nin (a.s) yanına girdi ve ona şöyle dedi: 'Sanki babam Resûlullah’a (s.a.a) döndün ve acaba sana söylediklerimi o sana söyledi mi?'. Hz. Ali (a.s) 'Evet, öyle oldu ey Fâtıma!’ diye cevap verdi.”

Hz. Fâtıma (s.a) şöyle dedi: “Ey Ebâ’l-Hasan, bil ki Allah-u Teâlâ benim nurumu yarattı. O nur, Allah-u Teâlâ’yı tesbih etmekteydi. Sonra Allah, o nuru cennet ağaçlarından bir ağaca yerleştirdi ve ağaç aydınlandı ve parladı. Babam (s.a.a) cennete girdiğinde, Allah-u Teâlâ ona ilham yoluyla o ağacın meyvesini koparmasını ve onu yemesini vahyetti. O da bunu yaptı. Allah-u Teâlâ da beni babamın sulbüne yerleştirdi. Ardından Hâtice binti Huveylid’e (s.a) intikal ettirdi. O da beni doğurdu. Ben o nurdanım. Ey Ebâ’l-Hasan! Ben geçmişi, geleceği ve henüz gerçekleşmemiş olanları bilirim. Mü’min, Allah-u Teâlâ’nın nuruyla bakar.” [1]

 

Birçok hadiste, Hz. Fâtıma’nın (s.a) nûrânî yaratılışının, Hz. Resûlullah (s.a.a) ve Hz. Emirü’l-Mü’minîn Ali’nin (a.s) nurundan sonra gerçekleştiği, bu nûrânî varlığın parıltısıyla göklerin ve yerin aydınlandığı rivayet edilmiştir.

 

İbn Bâbeveyh (Şeyh Sadûk), güvenilir senetlerle Câbir’den şöyle rivayet etmektedir: İmam Cafer-i Sadık’a (a.s) şöyle sordum: "Hz. Fâtıma neden Zehrâ (parıldayan, nurlu) olarak adlandırılmıştır?" İmam (a.s) şöyle buyurdu:

"Çünkü Allah Azze ve Celle, onu kendi azametli nurundan yaratmıştır. Hz. Fatıma’nın (s.a) varlığının nuru parladığında, gökler ve yer onun nuruyla aydınlandı. Meleklerin gözleri o nurun şiddetinden kamaştı. Bütün melekler secdeye kapanarak şöyle dediler: ‘Ey Rabbimiz ve Efendimiz! Bu nurun mahiyeti nedir ki bu kadar parlak ve şaşırtıcıdır?’ Allah-u Teâlâ meleklere şöyle vahyetti:

‘Bu, Benim nurumdan bir nurdur. Onu gökyüzünde sakin kıldım ve onu azametimden yarattım. Onu peygamberlerimden üstün kıldığım birinin sülbünden çıkaracağım. Bu nurdan, emrimle kıyam eden ve insanları benim tarafıma hidayet eden imamları yaratacağım. Bu imamları vahyin kesilmesinden sonra yeryüzünde halifelerim kılacağım.’" [2]

 

4. Masumların (a.s) Nûrânî Mahiyeti ve Yaratılış Düzenindeki Yüce Konumu

Kur’ân ayetleri ve rivayetler incelendiğinde, Ehl-i Beyt İmamlarının (a.s) yaratılış düzenindeki yüce mertebe ve benzersiz konumları açıkça ortaya çıkmaktadır. Rivayetlere göre, Masum İmamların (a.s) nûrânî yaratılışı sadece âlemlerin yaratılışından önce gerçekleşmiş olmakla kalmayıp, aynı zamanda bütün mahlûkatın yaratılmasına vesile teşkil etmiştir. Bu konuya "Hadîs-i Kisâ"da da açıkça işaret edilmektedir:

"Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu: Ey meleklerim! Ey göklerin sakinleri! Bilin ki ben, semâvâtı inşa etmedim, yeri yaymadım, ayı aydınlatmadım, güneşi ışık saçan bir hale getirmedim, dönüp duran feleği yaratmadım, akıp giden denizi yaratmadım, seyir hâlindeki gemiyi halk etmedim, meğer kisanın (abanın) altında olan bu beş kişi hatırına; onların sevgisi uğrunadır ki bunların hepsi var edilmiştir. Cebrâil dedi: Ey Rabbim! Kisâ'nın altındaki bu beş kişi kimlerdir? Allah Azze ve Celle buyurdu: Onlar, nübüvvet hanedanı ve risaletin merkezi olan kimselerdir. Onlar Fâtıma, babası, eşi ve iki oğludur."

 

a) Âlemin Yaratılışından Önce Masum İmamların (a.s) Nûrânî Yaratılışı

Daha önceki bölümlerde de belirtildiği üzere, Hz. Resûlullah (s.a.a), Emirü’l-Mü’minîn Ali (a.s) ve diğer Masumların (a.s) nûrânî yaratılışı, henüz varlık âlemi meydana gelmeden önce vuku bulmuştur. Aşağıda nakledilen rivayette de Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a), onların yaratılış zamanının ne göklerin kurulmuş olduğu ve ne de yerin yayılmış bulunduğu bir zamana denk geldiğini açıkça beyan etmektedir:

 

Kitâbü’l-Muḳtezab adlı eserde, Salman-ı Fârisî (r.a)’den Hz. Resûlullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Ey Selmân! Allah beni saf ve seçkin nurundan yarattı. Sonra beni çağırdı ve ben de O’na itaat ettim. Ardından benim nurumdan Ali’yi (a.s) yarattı. O’nu çağırdı, o da Allah’a itaat etti. Sonra benim ve Ali’nin nurundan Fâtıma’yı (s.a) yarattı. O’nu çağırdı, o da Allah’a boyun eğdi. Daha sonra benim, Ali’nin ve Fâtıma’nın nurundan Hasan ve Hüseyin’i (a.s) yarattı. Onları çağırdı, onlar da Allah’a itaat ettiler.
Bundan sonra ise, Hüseyin’in nurundan dokuz imamı yarattı. Onları da çağırdı, onlar da Allah’a itaat ettiler.
Bu durum, Allah’ın ne göğü bina ettiği, ne yeri yaydığı, ne havayı, ne suyu, ne melekleri ve ne de insanı yarattığı zamandan önceydi.
Bizler, Allah’ın ilminde, O’nu tesbih eden, O’nu işiten ve O’na itaat eden nurlar idik."
[3]

 

b) Masumların (a.s) Nurlarının Yaratılışı ve Velâyetlerinin Gökler ile Yerlere Sunulması

Bu rivayet bir grup râvi tarafından Telleukberî aracılığıyla, Ebu Ali Ahmed b. Ali Râzî İyâdî’den, o da Hüseyin b. Ali, o da Ali b. Sinân Musulî Adl’den, o da Ahmed b. Muhammed Halîlî’den, o da Muhammed b. Sâlih Hemdanî’den, o da Süleyman b. Ahmed, o da Ziyâd b. Müslim ve Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir aracılığıyla Sellam’dan nakletmiştir. Sellam şöyle rivayet eder: “Ben, Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) çobanı Ebu Selmâ’dan şöyle dediğini işittim: Hz. Resûlullah’tan (s.a.a) bizzat duydum ki şöyle buyurdular:

“Miraç gecesi göğe yükseltildiğimde, yüce ve azametli Allah şöyle buyurdu: “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti” [4] Ben de dedim: “Ve müminler de...” Allah buyurdu: “Doğru söyledin ey Muhammed! Ümmetin için halef (halife) olarak kimi seçtin?” Ben “Onların en hayırlısını” cevabını verdim. Allah buyurdu: “O, Ali b. Ebî Tâlib’tir (a.s)”. Ben: “Evet, Ey Rabbim!” dedim. Allah buyurdu:

“Ey Muhammed! Yeryüzüne ilmimle baktım ve seni seçtim. Sana kendi ismimden bir isim verdim. Öyle ki benim ismimin anıldığı yerde senin ismin de birlikte anılır. Ben ‘Mahmûd’um, sen ise ‘Muhammed’sin. Sonra ilmimle yeryüzüne ikinci kez baktım ve ondan Ali’yi (a.s) seçtim. Ona da isimlerimden bir isim verdim. Ben ‘A’lâ’yım, o ise ‘Ali’dir.

Ey Muhammed! Ben seni, Ali’yi, Fâtıma’yı, Hasan’ı ve Hüseyin’i, kendi nurumdan olan bir nur halesinden yarattım. Ve sizin velâyetinizi göklerin ve yerlerin sakinlerine arz ettim. Kim bu velâyeti kabul ettiyse, katımda müminlerden sayıldı. Kim ise onu reddettiyse, benim nezdimde kâfirlerden oldu.

Ey Muhammed! Kullarım arasında biri, bana ibadet edip tümüyle dünyadan el çekse, eski bir kırba gibi zayıf düşse bile, eğer sizin velâyetinizi inkâr ederek bana gelse, onu affetmem ve mağfiret etmem; ta ki sizin velâyetinizi kabul edene dek. Ey Muhammed! İmamları görmek ister misin?” Ben “Evet, ey Rabbim!” dedim. Allah buyurdu: “Arşın sağ tarafına bak.”
Ben baktım ve bir nur halesi içinde, ben, Ali, Fâtıma, Hasan, Hüseyin, Ali, Muhammed, Cafer, Musa, Ali, Muhammed, Ali, Hasan ve Mehdi’yi (a.s) gördüm. Hepsi ayakta durmuş ve namaz kılmaktaydılar. Mehdi ise, onların ortasında idi ve sanki parlak bir yıldız gibi ışıldıyordu.” Allah buyurdu:

“Ey Muhammed! Bunlar Allah’ın hüccetleridir ve şu kişi (Mehdi (a.f)), senin soyundan olan intikam alıcıdır.

Ey Muhammed! İzzetim ve celâlim hakkı için, hiç şüphesiz o (Mehdi), dostlarım için zorunlu olan bir hüccet, düşmanlarıma karşı ise intikam alıcıdır.” [5]

 

Bu hadis birçok kaynağında nakledilmiştir. Bunlardan biri de Tefsîri Furât Kûfî’dir. Söz konusu hadis, bu eserin yedinci sayfasında, İmam Muhammed b. Ali el-Cevâd’dan (a.s) rivayet edilmiştir.

 

İncelenen hadisler ve özellikle Hadis-i Kisâ’nın açık ifadesine göre, bütün kâinat, mübarek ve nurlu Masumların (a.s) sebebiyle yaratılmıştır. Buna göre yaratılmış olan ilk varlıklar, Hz. Resûlullah (s.a.a), Emirü’l-Mü’minîn Ali b. Ebî Tâlib (a.s) ve diğer Masum İmamların (a.s) nurani varlıklarıdır. Yaratılıştan sonra, onların velâyeti göklerin ve yerin sakinlerine sunulmuş ve Yüce Allah’a yapılan ibadetin kabulü, ancak Ehl-i Beyt İmamlarının (a.s) velâyet ve imametinin kabulüyle birlikte olduğu bildirilmiştir.

 

 

------------

[1]- Uyûnü’l-Mucizât, s.54; Bihârü’l-Envâr, c.43, s.8.

[2]- İlelü’ş-Şerâyi, c.1, s.179-180; Bihârü’l-Envâr, c.43, s.12.

[3]- Bihârü’l-Envâr, c.54, s.168-169; Bihârü’l-Envâr, c.53, s.142.

[4]- Bakara, 285.

[5]- Bihârü’l-Envâr, c.36, s.216-217; Bihârü’l-Envâr, c.37, s.261-262; Bihârü’l-Envâr, c.37, s.62; Şeyh Tûsî, el-Gaybet, s.147-148.




Bu haber 725 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER EHLİBEYT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI