Bugun...



Kur'an'da Ehl-i Beyt (a.s)

Kur'an-ı Kerim’in ayetlerine ve mütevatir olan "Sekaleyn" hadisine göre, Ehl-i Beyt (a.s) Kur'an'ın dengidir.

facebook-paylas
Tarih: 24-09-2024 19:08

Kur'an'da Ehl-i Beyt (a.s)

Bismillahirrahmanirrahim

 

Kur'an-ı Kerim’in ayetlerine ve mütevatir olan "Sekaleyn" hadisine göre, Ehl-i Beyt (a.s) Kur'an'ın dengidir. Diğeri olmadan birine sarılmak, her ikisini de terk etmeye eşdeğerdir ve tam dine ulaşmak, ancak ayetlere ve rivayetlere sarılmakla mümkündür. Gerçekte, Kur'an ve İtret (Ehl-i Beyt), peygamberliğin özü ve risaletin devamıdırlar ve kıyamet gününe kadar insanlığın hidayetini garanti ederler. [1]

 

Kur'an yazılı İslam'dır ve Ehl-i Beyt (a.s) konuşan İslam'dır.

Kur'an yoldur ve Ehl-i Beyt rehberdir.

Kur'an kanundur ve Ehl-i Beyt kanun bilen ve uygulayandır.

Kur'an meşaledir ve İmam meşale taşıyandır.

Kur'an hikmet kitabıdır ve Ehl-i Beyt hikmet bilendir.

 

"Ehl-i Beyt" kelimesi Kur'an'da üç ayette geçmektedir. İlk olarak Kasas Suresi'nde şöyle okuyoruz:

هَلْ أَدُلُّکُمْ عَلَی أَهْلِ بَیْتٍ یَکْفُلُونَهُ لَکُمْ

"Size onun bakımını üstlenecek bir aile göstereyim mi?" [2]

Bu ayet, Hz. Musa'nın (a.s) çocukluğuna işaret ediyor. Firavun'un sarayında hiçbir sütannenin sütünü kabul etmiyordu. O zaman Musa'nın kız kardeşi onlara dedi ki: "Size bu çocuğa bakacak ve onu emzirecek bir aile göstereyim mi?"

Bu ayette "Ehl-i Beyt"in anlamı açıktır ve çocuğa bakacak ve emzirecek aile üyesine, yani ailenin annesine atıfta bulunulmuştur.

 

İkinci ayet, Hud Suresi'nde geçmektedir:

قَالُواْ أَتَعْجَبِینَ مِنْ أَمْرِ اللهِ رَحْمَتُ اللهِ وَ بَرَکَتُهُ عَلَیْکُمْ أَهْلَ الْبَیْتِ.

"Dediler ki: Allah'ın emrine mi şaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun, ey ev halkı!" [3]

Allah, Hz. İbrahim'in (a.s) eşi Sara'ya çocuk müjdesi verdikten sonra, o kendisinin ve eşinin yaşlılığından dolayı şaşırdı. Ancak melekler ona şöyle dediler: "Allah'ın işine mi şaşırıyorsun? Allah'ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun, ey risalet evi halkı!"

Bu ayette de "Ehl-i Beyt"in anlamı açıktır ve Hz. İbrahim'in (a.s) ailesini ve ev halkını kapsar.

 

"Ehl-i Beyt" hakkında konuşan üçüncü ayet Ahzab Suresi'nde geçmektedir:

إِنَّمَا یُرِیدُ اللهُ لِیُذْهِبَ عَنکُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَیْتِ وَ یُطَهِّرَکُمْ تَطْهِیرًا.

"Allah ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü kiri gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister." [4]

 

Yukarıdaki ayetlerin tefsirini, nüzul sebebini ve bağlamını incelediğimizde, ilk iki ayette "Ehl-i Beyt"in anlamının belirgin olduğunu ve hiçbir belirsizlik içermediğini görüyoruz. Ancak üçüncü ayetin bağlamını ve nüzul sebebini incelediğimizde, bu ayetin "Ehl-i Beyt" hakkında önemli bir meseleyi açıkladığını ve daha fazla dikkat ve inceleme gerektirdiğini anlayabiliriz.

 

Bu ayeti incelemek için birkaç noktaya dikkat etmek gerekir:

1) "Tathir" (temizleme) ayeti üç vurgu içerir:

a) "İnne" harfi ve ardından gelen "ma" harfi ki, temizliğin sadece Ehl-i Beyt'e özgü olduğuna işaret eder.

b) "Yüzhib" (gidermek) kelimesinin başına gelen vurgu "lam"ı, Ehl-i Beyt'in tüm günah ve isyanlardan korunduğunu gösterir.

c) Ayetin sonundaki "yutahhirukum tathiran" (sizi tertemiz kılmak) cümlesi, Ehl-i Beyt'in temizliğinin tam ve her türlü şüphe ve tereddütten uzak olduğunu gösterir. [5]

Bu üç vurgu, "Ehl-i Beyt"in sıradan bir aile olmadığını ve kendilerine özgü özelliklere sahip olduklarını gösterir.

 

2) Allah'ın "innema yuridullah..." (Allah ancak ister...) cümlesindeki iradesi, O'nun fiili olan "izhabur-rics" (kiri gidermek) ve "tathir" (temizlemek) üzerine odaklanmıştır. Bu tür bir irade, tekvini (varoluşsal) iradeden başka bir şey değildir; çünkü teşrii (yasama) irade başkalarının fiiline yönelir, irade sahibinin fiiline değil. Ayrıca, ayetin bağlamı Ehl-i Beyt'i övme ve yüceltme makamındadır. Eğer bu irade teşrii olsaydı, belirli bir gruba özgü olmazdı ve bu övgü ve yüceltmenin bir anlamı kalmazdı!

 

3) Kur'an'da "rics" (kir) kelimesinin kullanıldığı yerlere bakarak (Maide/90, Enam/125, Yunus/100) bu kelimenin hem görünür ve somut kirliliği, hem de manevi ve soyut kirliliği kapsadığı söylenebilir. [6] Şüphesiz ki, Tathir ayetindeki "rics"ten (ki "el" takısıyla gelmiştir) kastedilenin tüm günahları kapsadığı açıktır. [7]

 

4) Ehl-i Sünnet alimleri, "Ehl-i Beyt"in sözlük anlamına dayanarak ayeti Hz. Peygamber'in (s.a.a) ailesi ve eşleri olarak yorumlarlar. [8]

Onlara cevaben şöyle denmelidir: Her ne kadar sözlüklerde "Ehl-i Beyt" kelimesi aile üyeleri (baba, anne, çocuklar vb.) ve hanedanı anlamına gelse de [9], Tathir ayetinin bağlamı, bu ayetteki "Ehl-i Beyt"in aileden belirli kişiler olduğunu ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) eşlerini kapsamadığını göstermektedir. Çünkü eğer onları kapsasaydı, eril olan "ankum" zamirinin "ankunne" şeklinde dişil olması gerekirdi. [10]

 

Bunun yanı sıra, Kur'an'ın belirsizliklerini açıklayan ve müteşabihlerini yorumlayan rivayetlerden anlaşılmaktadır ki, bu ayetin bu kısmı (bazı diğer ayetler gibi) ayrı olarak inmiştir ve Kur'an ayetleri bir araya getirilirken bu ayetlerin yanına yerleştirilmiştir. [11]

Rivayetler açıkça bu ayetteki "Ehl-i Beyt"in örneğini belirtmiştir. Taberi [12] tefsirinde 17 hadis ve Celaleddin Suyuti [13] ed-Dürrü'l-Mensur'da 14 hadis nakletmiştir ki, bunların hepsinin senedi Ebu Said el-Hudri, Enes bin Malik, Ebu İshak, Ebu Hureyre, Ebu Hamra, Sa'd bin Ebi Vakkas, Ali bin Hüseyin (a.s), Aişe, İbn Abbas gibi sahabe ve tabiine dayanmaktadır.

Bu hadislere göre, Hz. Peygamber (s.a.a) beş kişinin (Hz. Peygamber (s.a.a), Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (s.a), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin (a.s)) üzerine bir kisa (aba) örttü ve Ümmü Seleme'yi oraya girmek istediğinde engelledi ve şöyle buyurdu: "Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir; Ya Rabbi! Onlardan kirliliği uzaklaştır." [14]

 

'Ehl-i Beyt'in şanı ve mertebesi hakkında birçok ayet inmiştir. Öyle ki İbn Abbas şöyle diyor: "Sadece Hz. Ali (a.s) hakkında üç yüz ayet inmiştir. [15] Bazıları da Kur'an ayetlerinin dörtte birinin Ehl-i Beyt hakkında olduğunu söylemişlerdir. [16]

Burada Şii ve Ehli Sünnet'in, 'Ehl-i Beyt' hakkında indiği konusunda hemfikir olduğu ayetlerden örnekler veriyoruz:

 

1-Meveddet (Sevgi) Ayeti

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

قُل لَّآ أَسْئلُکُمْ عَلَیْهِ أَجْرًا إِلَّا الْمَوَدَّهَ فِی الْقُرْبَی.

"De ki: Ben bu tebliğime karşılık sizden, yakınlarıma sevgiden başka bir ücret istemiyorum." [17]

 

Sahih-i Müslim, Sahih-i Buhari, Müsned-i Ahmed bin Hanbel ve Tefsir-i Sa'lebi, hepsi İbn Abbas'tan nakletmiştir ki, bu ayet indiğinde Müslümanlar Hz. Peygamber'e (s.a.a) sordular: "Sizin yakınlarınız kimlerdir?" Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Onlar Ali, Fatıma ve onların iki çocuğudur (Hasan ve Hüseyin)". [18]

 

2-Mübahele Ayeti

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

فَمَنْ حَآجَّکَ فِیهِ مِن م بَعْدِ مَا جَآءَکَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَآءَنَا وَأَبْنَآءَکُمْ وَنِسَآءَنَا وَنِسَآءَکُمْ وَأَنفُسَنَا وَأَنفُسَکُمْ …

"Sana bu bilgi geldikten sonra, kim seninle İsa hakkında tartışmaya girerse, de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra lanetleşelim..." [19]

 

Şii ve Sünni müfessirler, "oğullarımız" ifadesinin İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin'e (a.s), "kadınlarımız" ifadesinin Hz. Fatıma'ya (s.a) ve "kendimiz" ifadesinin Hz. Ali'ye (a.s) işaret ettiği konusunda hemfikirdir. Müslim ve Tirmizi, kitaplarında Hz. Ali'nin (a.s) faziletleri bölümünde Sa'd bin Ebi Vakkas'tan şöyle rivayet etmişlerdir: Bu ayet indiğinde, Hz. Peygamber Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırdı ve "Allah'ım! Bunlar benim ehlimdir" dedi. [20]

 

3-Kelimeler Ayeti

Kur’an, Hz. Adem'in (a.s) tövbesini şöyle anlatıyor:

فَتَلَقَّی ءَادَمُ مِن رَّبِّهِ ی کَلِمَتٍ فَتَابَ عَلَیْهِ إِنَّهُ و هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِیمُ.

"Adem, Rabbinden bazı kelimeler aldı (öğrendi). Bunun üzerine (Allah) onun tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olandır." [21]

 

Celaleddin Suyuti, "ed-Dürrü'l-Mensur" tefsirinde bu ayetle ilgili olarak İbn Abbas'tan şöyle rivayet etmiştir: Hz. Resulullah’tan (s.a.a), Hz. Adem'in Allah'tan aldığı ve tövbesinin kabulüne sebep olan kelimeler hakkında sordum. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Hz. Adem, Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'in hakkı için Allah'tan bağışlanma diledi ve Allah da kabul etti." [22]

 

4-Ehl-i Beyt’in (a.s) Şanı Hakkında Nazil Olan Ayetler

Ehl-i Beyt’in ve özellikle Hz. Ali’nin (a.s) hakkında nazil olan ayetler çok fazladır ve hepsini burada incelemek mümkün değildir. Kısaca sadece sure ve ayet numaralarını vereceğiz [23]:

Beraet ayetleri (Tevbe/1), Sikayetü'l-Hac ayeti (Tevbe/19), Salihu'l-Müminin ayeti (Tahrim/4), Hikmet ayeti (Bakara/269), Beyyine ayeti (Hud/17), Nur ayeti (Hadid/28), İnzar ayeti (Şuara/214), Merecu'l-Bahreyn ayeti (Rahman/19 ve 22), Necva ayeti (Mücadele/12), Sabikun ayeti (Vakıa/10 ve 11), Muhabbet ayeti (Meryem/96; Maide/54), İnfak ayeti (Bakara/274), Hablullah ayeti (Al-i İmran/103), İlimde Rasihun ayeti (Al-i İmran/7), Veladet ayeti (Maide/55), İlmü'l-Kitab ayeti (Ra'd/13), Ehlü'z-Zikr ayeti (Nahl/43) ve diğerleri...

 

Bahsedilenler, Ehl-i Beyt'in (a.s) Kur'an'daki konumunun sadece bir kısmıdır ve kimse bu ayetleri inkâr edemez. Şüphesiz "Ehl-i Beyt", "Kur'an"ın ayrılmaz bir parçasıdır ve Kur'an Ehl-i Beyt'siz, Ehl-i Beyt de Kur'an'sız "hidayet" gemisini hedefe ulaştıramaz. Umarız Ehl-i Beyt'e tabi olarak "doğru yol" u izleyebiliriz.

 

----------

[1]- Ayetullah Cevadi Amuli, Tefsir-i Tesnim, c.1, s.132.

[2]- Kasas / 12.

[3]- Hud / 73.

[4]- Ahzab / 33.

[5]- Muhammed Cevad Muhammed Kazım, Ehl-i Beyt Rahberan-ı İlahi, s.17.

[6]- Reh-i Tuşe-yi Rahiyan-ı Nur Dergisi, Muharrem 1377 sayısı, "Kur'an ve Sünnette Ehl-i Beyt'in Siması" makalesi, Abdürrahim Süleymani, s.35.

[7]- Ayetullah Mekarim Şirazi ve arkadaşları, Tefsir-i Numune, c.17, s.195.

[8]- Suyuti, Tefsirü'd-Dürrü'l-Mensur, c.5, s.196.

[9]- Müfredat-ı Ragıb İsfahani, "Ehl-i Beyt" maddesi.

[10]- Allame Tabatabai, Tefsirü'l-Mizan, c.16, s.484.

[11]- Allame Tabatabai, Tefsirü'l-Mizan, c.16, s.484.

[12]- Muhammed bin Cerir Taberi, Tefsir-i Taberi, c.2, s.5-7.

[13]- Celaleddin Suyuti, Tefsirü'd-Dürrü'l-Mensur, c.5, s.199.

[14]- Muhammedi Rey Şehri, Ehl-i Beyt der Kitab ve Sünnet, s.35; Haskani, Şevahidü't-Tenzil, c.2, s.25.

[15]- Heysemi, es-Savaiku'l-Muhrika, Fasıl: 3, Bab: 9, s.76.

[16]- el-Müracaat, s.48.

[17]- Şura / 23.

[18]- Ehl-i Beyt der Kitab ve Sünnet, s.40; Hasan bin Muhammed Muzaffer, Delailü's-Sıdk, c.2, s.119.

[19]- Al-i İmran / 61.

[20]- Delailü's-Sıdk, c.2, s.135.

[21]- Bakara / 37.

[22]- Tefsirü'd-Dürrü'l-Mensur, c.1, ilgili ayetin tefsiri.

[23]- Arusi Huveyzi, Tefsir-i Nuru's-Sakaleyn; Seyyid Haşim Bahrani, Tefsir-i Bahrani; Tefsirü'd-Dürrü'l-Mensur; Tefsir-i Numune ve Tefsirü'l-Mizan yukarıdaki ayetlerin tefsiri.




Bu haber 998 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER EHLİBEYT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI