![]() |
Tweet |
İnsanın eylem ve tepkilerine şahitlik edenlerin sayımında, Kur'an ve hadislerde geçen başka örneklere de işaret edilebilir. Bu ayetlerin çoğunda eylemlere açıkça değinilmese de müfessirler bu ayetleri içerik ve bazen de gereklilik açısından insanın eylemleri ve davranışlarıyla ilgili olarak görmüşlerdir. Bazı müfessirler, ayet ve rivayetlere dayanarak yeri ve göğü de bu listeye eklemişlerdir. [1]
Bahsedilen ayetler bütününe genel bir bakışla, amellere şahitliğin sadece insanlardan olan şahitlere özgü olmadığını, aksine insanların amelleriyle en küçük bir ilişkisi olan herkesin ve her şeyin o amellerde şahitliği olduğunu anlıyoruz; melekler, zaman, mekân, din, beden organları, duyular ve kalp gibi, bunların hepsi insana şahittir. [2]
"Şahitlik" konusu başka kriterlerle de bölümlenebilir; şahitliğin zamanı gibi ki yaratılıştan önce veya yaratılışla eş zamanlı olabilir ya da dünyada veya ahirette gerçekleşebilir veya şahitliğin konusu gibi ki yaratılış meselesi veya insanların davranış ve amelleri olabilir. Bu yazının amacına yardımcı olacak şey, Kur'an'da şahitlik konusuyla bağlantılı çok sayıda mesele arasından birkaç meseleyi takip etmektir.
Bu meseleler şunlardır:
1- Peygamberlerin şahitlik ettiği konu;
2- Kur’an'ın bakış açısıyla, "Şahitlik" meselesi Hz. Peygamber'in (s.a.a) vefatından sonra devam ediyor mu?
3- Bakara suresi 143. ayet ve Nahl suresi 89. ayette geçen "Ümmet"ten maksat nedir? Acaba tüm İslam ümmetinin şahit olması mı söz konusu, yoksa Kur’an özel bir grubu mu kastetmektedir?
4- Bu grubun şahitliği ile son Peygamber'in (s.a.a) şahitliği arasındaki ilişki ve bağlantı nedir?
5- Kur'an ve rivayetlerin bakış açısıyla şahitliğin etkileri ve sonuçları ile hidayet meselesi arasındaki ilişki nasıldır?
Bu nedenle mevcut yazı, Kur'an'ın bahsettiği çeşitli şahitler ve tanıklar arasından, Hz. Peygamber'in (s.a.a) ve ondan sonraki şahitlerin tanıklığına odaklanmaktadır.
Hz. Peygamber'in (s.a.a) Dünyada ve Ahirette Şahit Olması
Ahzab suresinin 45. ayeti ve Fetih suresinin 8. ayeti, Hz. Peygamber'in (s.a.a) görevlerinden birinin onun şahit olması olduğunu belirtir:
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً.
"Ey Peygamber! Biz seni bir şahit olarak gönderdik."
Müfessirlerin çoğu, Kur'an-ı Kerim'in açıkça belirttiği üzere peygamberlerin görevlendirildiği şahitlik meselesinde, bu şahitliğin zamanının ahiret alemine ait olduğu noktasıyla yetinmişlerdir. Bu müfessirlerden bir grup, şahitliğin içeriğini açıklarken, peygamberlerin kıyamet gününde bazı insanların Yüce Allah'a karşı itirazları karşısında, ilahi mesajı dünyada insanlara tebliğ ettiklerine dair tanıklık edeceklerine inanmaktadır. [3]
Müfessirlerin çoğu ise, peygamberlerin şahitliğinin ilahi vahyin tebliğinden sonra insanların amellerine ilişkin olduğu görüşündedir. Yani insanların ilahi emirleri kabul edip ona göre amel ettiklerine veya böyle olmadığına ve kıyamette karşılaştıkları durumun kaynağının kendi kötü davranışları ve seçimleri olduğuna şahitlik edeceklerdir. Dolayısıyla bu meşhur tefsire göre, Hz. Peygamber'in (s.a.a) şahit olması, dünyada şahitliği yüklenmek ve ahirette onu eda etmek anlamına gelir.
Bu tefsir, ayetin mutlaklığının çoğu Kur'an müfessirinin açıklamasında göz ardı edildiği görüşüne dayanmaktadır. Bu nedenle ayetin genelliğine dikkat eden Fahri Razi, bu konuda şöyle yazıyor: "Hz. Peygamber'in şahitliğinin kapsamlı ve genel olması, Kur'an ayetindeki "şahit" kelimesinin mutlaklığından kaynaklanmaktadır." [4]
O, Ahzab suresinin 45. ayetinin tefsirinde bu genelliğin niteliği ve nasıllığı konusunda şu görüştedir: "Peygamber dünyada, cennet, cehennem, mizan ve sırat gibi ahiret hallerinin ve meselelerinin şahididir ve ahirette de itaat, isyan, iyilik ve kötülük gibi dünya hallerinin şahididir." [5]
Her ne kadar Fahri Razi ilk aşamayı -yani peygamberin şahitliğinin kapsamlılığı görüşünü- güzelce açıklamış olsa da onun bu konudaki açıklaması, ayetin ifade ettiği her şeyi kapsamamaktadır. Gözden kaçırılan şey, şahitliğin etkisini kıyamette eda edilmesi meselesiyle sınırlamaktır. Başka bir deyişle "şahitlik" meselesini incelerken iki önemli nokta vardır: İlki, "şahitliğin kapsamı" ki bu onun niceliğini incelemektir ve ikincisi, "şahitliğin sonuçları ve etkileri" ki bu da 'şahitlik meselesinin süreci' ve 'bu farkındalık ve şahitliğin insanların dünya hayatında ve maddi yaşam aşamalarında nasıl bir etkisi olduğundan' bahsetmektedir.
İlk bahiste bazı müfessirler doğru bir şekilde şahitliğin dünyada ve ahirette genişliğini ortaya koymuşlardır. Ancak ikinci meselede, çoğu ve hatta tüm müfessirlerin, şahitliğin sonuçlarını ve onun eda edilmesini ahiret alemine bağladıkları iddia edilebilir. Görünüşe göre şahitlik tartışmasını eda açısından ahiret alemine sınırlamak, ayetin genelliği ve mutlaklığı göz önüne alındığında, müfessirlerin dünyada şahitliğin tam gerçekleşmesi -yani dünyada hem yüklenilmesi ve hem de eda edilmesi- için bir açıklama ve gerekçe bulamamalarından kaynaklanmaktadır. Oysa rivayetler ve Kur'an ayetlerinde ortaya konan prensipler, daha hassas bir meseleye işaret etmektedir ki bunun işaretleri bazen müfessirlerin açıklamalarında görülmektedir.
Fahri Razi, Bakara suresinin 143. ayetinin zeylinde ortaya koyduğu beşinci meselede şu soruyu sorar: Peygamberin şahitliği dünyada mı, yoksa ahirette mi ortaya çıkar? O, cevabında şahitliğin dünyada gerçekleştiğini belirtir ve dünyada şahitliğin eda edilmesinin nedenini açıklarken, önce "şe-hi-de" kelimesinin ve türevlerinin özünden ve kavramından yararlanır: "Şahitlik, müşahede ve şuhud, görme ve bakma anlamındadır. Bir şeyi gördüğümde ve gözüme göründüğünde "falan şeyi müşahede ettim" deriz. Gözle görme ve kalple bilme arasında çok yakın bir bağlantı olduğundan, kalbi bilgi de müşahede ve şuhud olarak adlandırılmıştır. Bilen ve arif kimseye 'şahit ve müşahit' denir ve bir şeyin durumunu bilen ve o şey kendisine açıklanan kişi, o şeyin şahidi olur." [6]
O zaman Fahri Razi, ayetin metnine atıfta bulunarak ve oradaki kelimelere dikkat ederek ve bunları "şahitlik" kelimesinin anlamı ve gereklilikleriyle ilişkilendirerek şöyle yazıyor: "Şahitler dünyada adil sayılmışlardır; çünkü onlardan geçmiş zaman kipiyle haber verilmektedir:
وَكَذلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً
"İşte böylece sizi orta bir ümmet kıldık." Bu nedenle ayet, bu grubun dünyada şahit olmasını gerektirir; çünkü ayette bahsedilen şahitlikte adalet dikkate alınmıştır." [7]
Daha sonra o, iddiasını tamamlamak için şu noktayı ekliyor: Adaleti göz önünde bulunduran şahitlik, şahitliğin yüklenilmesi değil, eda edilmesidir. Yani şahitliğin yüklenilmesi adalet gerektirmez; ancak şahitliğin eda edilmesi sırasında adalete ihtiyaç vardır. [8]
Ayrıca şunu da ekleyebiliriz:
إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذِيراً
"Şüphesiz biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik" ayetinde 'Hz. Resulullah’ın (s.a.a) şahit olma' konusu, dünyaya ait 'müjdeci ve uyarıcı olma' konuları ve 'gönderilme' meselesiyle bağlantılı olan ölümden önceki hayatla ilgili bir mesele ve konuların yanında yer alması, şahitlik ayetlerinin bazılarının, şahitliğin yüklenilmesi ve eda edilmesi açısından dünyaya işaret ettiğini ve dünyada bir gerçeği ifade ettiğini göstermektedir.
Buna karşılık bazı müfessirler, söz konusu ayette geçen "şahit" kelimesini, dünyevi bir konu olan 'gönderilme' ve onların ifadesiyle sadece ahiretle ilgili olan 'şahitlik' arasında bir bağlantı olmadığı için, takdiri hal olarak görmüşlerdir. [9]
Oysa onları bu sonuca götüren neden, yani şahitlikte hem yüklenme ve hem de eda etmenin birlikte dikkate alınması meselesi, [10] aslında dünyada şahitlik meselesinin gizli yönlerinin incelenmesi gereken dönüm noktasıdır.
Bazıları Hz. Peygamber’in (s.a.a) şahit olma durumunu ilahiyatına dayandırmak amacıyla "şahit" ve "şehit" arasında bir farklılık oluşturarak, ayetin Hz. Peygamber’in (s.a.a) şahit olarak izahının mutlak olduğunu belirtmelerine rağmen, şu şekilde bir yorumda bulunmuşlardır:
فالنبی بعث شاهداً ای متحمل للشهادة و یکون فی الآخرة شهیداً ای مؤدیاً لما تحمله.
"Hz. Peygamber, şahit olarak gönderilmiştir. Yani, şahitliği yüklenen birisi olarak, ahirette ise şehit olacaktır; yani dünyada üstlendiği şahitliği yerine getiren kişi." [11]
Hz. Peygamber'in (s.a.a) 'şahit' olarak gönderilmesi (Kur'an'da bahsedilen) 'şahitliği üstlenmek' anlamına gelmektedir ve o, ahirette şehit (yani dünyada üstlendiği yükümlülüğü yerine getiren) olacaktır. Ancak çoğu dil bilgini, 'şahit ve şehit' arasında anlam olarak bir farklılık görmemektedir. [12]
Fahruddin Turiyhi, 'şahit ve şehit' arasındaki anlam farkını varlıkta ve yoklukta belirleyen bir görüşe sahiptir ve "şehit" kelimesinin anlamında ahirette şahitliğin gerçekleşmesi zorunluluğu olmadığını savunmaktadır. [13] Kur'an'daki diğer ayetlerden "şahitlik" konusunu ele alanlarda, ahirette şahitliğin gerçekleştirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmamaktadır; aksine, Hz. İsa'nın şahadetiyle bağlantılı ayetlerden, bu dünyada şahitlik ve yükümlülüklerin nasıl yerine getirileceğine dair örnek verilebilir.
Hz. İsa, kıyamette "Acaba, sen ve anneni Allah bilmelerini insanlara söyledin mi?" sorusuna, kendisini aklamak ve temize çıkarmak için dünyada yaptığı davranışa atıfta bulunarak, böyle bir iddiası olmadığını belirtir ve
وَ کُنْتُ عَلَیْهِمْ شَهِیداً مَا دُمْتُ فِیهِمْ
"Ben onların üzerindeyken, onlara şahit oldum" ifadesiyle sunar. Yani şahitliğini dünyaya ve sadece halkın arasında bulunduğu süreyle sınırlı olarak ifade etmektedir. Ayrıca yalnızca tevhit mesajını iletmekle kalmayıp, tevhidi ilettikten sonraki rehberlik görevini de üstlendiğini, aşırılıkların önüne geçmek olduğunu iddia etmektedir.
Bu nedenle şahitliğini tebliğ süresinden sonraki aşamaya da yaymakta ve buna göre açıklamalar yapmaktadır. Sonuçta kendi 'şahitlik ve şehitlik' durumunu, dünya üzerindeki varoluş süresiyle ve göğe yükselmesinden önce ile sınırlı tutmakta [14] ve kendisinin nezaret ve gözetim durumunu, göğe yükselmesinden sonra Allah’a nisbet etmektedir:
فَلَمَّا تَوَفَّیْتَنِی کُنْتَ أَنْتَ الرَّقِیبَ عَلَیْهِمْ وَ أَنْتَ عَلى کُلِّ شَیْءٍ شَهِیدٌ.
"O vakit beni vefat ettirdiğinde, sen onların üzerinde koruyucu oldun; sen her şey üzerine şahit olansın." [15]
------------
[1]- Ayetullah Mekarim Şirazi, c.22, s.40.
[2]- Allame Tabatabai, c.1, s.485.
[3]- Suyuti, c.6, s.71.
[4]- Fahri Razi, c.25, s.173.
[5]- Fahri Razi, c.25, s.173.
[6]- Fahri Razi, c.4, s.83.
[7]- Fahri Razi, c.4, s.83.
[8]- Fahri Razi, c.4, s.83.
[9]- Zamahşeri, c.3, s.546; Şerif Lahici, c.3, s.642; Alusi, c.11, s.223.
[10]- Alusi, c.11, s.223.
[11]- Fahri Razî, c.25, s.173.
[12]- İbn-i Menzur, c.3, s.240; İbn-i Asîr, c.2, s.513.
[13]- Tabersî, c.3, s.80.
[14]- Feyz Kaşânî, c.2, s.102; Alûsî, c.4, s.66.
[15]- Maide, 117.
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
halkalı escort ,avrupa yakası escort ,şişli escort ,avcılar escort ,esenyurt escort ,beylikdüzü escort ,mecidiyeköy escort ,istanbul escort ,şirinevler escort ,avcılar escort