Bugun...



İslami Yaşam Tarzında İyi Ahlak ve Hoşgörünün Yeri - 2

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 14-05-2025 17:52

İslami Yaşam Tarzında İyi Ahlak ve Hoşgörünün Yeri - 2

4) Etkiler

Nezaket ve hoşgörünün olumlu sonuçları vardır. Araştırmalar, arkadaşlara ve düşmanlara karşı hoşgörü göstermenin duygusal-davranışsal çatışmaları azaltmada ve aynı zamanda psikolojik bozuklukları tedavi etmede etkili olduğunu göstermiştir. Bu insani değer, kurallara aykırı davranışların azalmasına neden olabilir. Öte yandan, yumuşak huyluluk ve nezaket, fiziksel hastalıkların oluşmasını veya şiddetlenmesini önleyebilir. [1]

 

İyi ahlak ve hoşgörü, hayatta bereketin artmasına neden olabilir. Nezaketten mahrum olan kişi, tüm iyiliklerden ve bereketlerden mahrum kalır. İnsanlara karşı hoşgörülü olmanın güveni güçlendirebileceği ve bir kişinin güven ve itibarı arttığında, doğal olarak rızkın genişlemesine vesile olacağı açıktır.

 

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nezaket ve iyi ahlak, ülkeleri mamur eder ve rızkı artırır". [2]  

 

Ne zaman bir kişi başkasına uyum ve yumuşak huylulukla yaklaşırsa, sevgiler celp edilerek, düşmanlıklar ve kinler ortadan kalkar.

Din önderlerinin pratik yaşantılarında hoşgörü ve nezaketin sayısız örneklerini görebiliriz. Şamlı bir adam Medine'ye geldi. Gözü bir kenarda oturan bir adama ilişti, dikkati celp oldu ve "Bu adam kim?" diye sordu. Ona, "Hüseyin bin Ali (a.s)" olduğu söylendi. Emevîlerin İmam Ali'nin (a.s) ailesine karşı Şam'daki kötü propagandalarının etkisiyle, öfke kazanı kaynamaya başladı. Allah'a yakınlaşmak niyetiyle elinden geldiğince küfür ve hakaret etti. İstediği her şeyi söyledi ve gönlündeki takıntıları çözdü. İmam Hüseyin (a.s) öfkelenmeden ve rahatsızlık belirtmeden, ona sevgi ve şefkat dolu bir bakış attı ve “İyi ahlak, affetme ve hoşgörü” hakkında Kur'an'dan birkaç ayet [3] okuduktan sonra şöyle buyurdu:

"Biz sana her türlü hizmet ve yardım için hazırız." Sonra ona sordu: "Şamlı mısın?" O, "Evet" diye cevap verdi. İmam (a.s): "Ben bu huy ve davranışa aşinayım ve onun kaynağını biliyorum" buyurdu. Ardından şöyle buyurdu: "Sen yabancı bir şehirdesin. Eğer bir ihtiyacın varsa, sana yardım etmeye, evimizde seni ağırlamaya, seni giydirmeye ve sana para vermeye hazırız."

Şiddetli bir tepki bekleyen Şamlı adam öylesine etkilendi ki şöyle dedi: "O anda yerin yarılıp beni içine almasını dilerdim. O saate kadar yeryüzünde benim için Hüseyin'den (a.s) ve babasından daha nefret edilen kimse yoktu ama o saatten sonra tam tersine, benim için ondan ve babasından daha sevimli kimse yok". [4]  

 

Kur'an-ı Kerim güzel bir ifadeyle şu gerçeğe işaret ediyor ki, eğer Hz. Peygamber (s.a.a) şiddet yanlısı ve katı kalpli olsaydı, herkes etrafından dağılırdı ve kimse ona yaklaşmazdı. Kolaylık göstermek, yumuşak huyluluk, nezaket ve sevecenlik, dini önderlerin yaygın yöntemlerindendi:

"İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti Kitap'ta insanlara açıkça belirttikten sonra gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder ve hem de bütün lanet edebilenler lanet eder". [5]  

 

Dikkat çeken noktalardan biri, Kur'an-ı Kerim’in yüz on dört suresinden yüz on üçünün merhamet ve şefkatle başlaması, sadece bir surenin sertlik ve şiddetle başlamasıdır.

İyi ahlak ve hoşgörünün diğer değerli etkileri de vardır ve bunlar:

  • İyi ahlak, kişinin kendi türdeşleri arasında sevilmesine neden olur. [6]  
  • İyi ahlak, hayatı insan için keyifli, rahat ve huzurlu kılar. [7]  
  • Şehirler bayındırlığa muhtaçtır. Ülkelerin bayındırlığı ve ömürlerin uzaması iyi ahlakla mümkündür. [8]  
  • Maddi refah ve rızkın artması, en önemli ahlaki değer olan iyi ahlak sonucunda ortaya çıkar. İş ve ticaret dünyasında iyi ahlak sayesinde güven kazanılabilir ve bu yolla kişinin kendi işine canlılık katarak daha fazla gelir elde edilebilir. Emirü'l-Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Rızık hazineleri ahlakın genişliğinde saklıdır". [9]  

  • Toplumda uyumsuzluk ve çatışma yaygınlaşabilir. Bu durumda saldırganlık ve öfke gelişerek insanları yıkıma sürükler. Bu koşullarda, çatışma ve saldırganlığı azaltmanın en önemli yolu, toplumda huzurla birlikte etkili iletişim kurmaktır. Bu nedenle ruhsal ve toplumsal huzur, toplumda iyi ahlakın gelişmesiyle mümkün olur. [10]  

 

5) Örnek ve kriterler

İyilik, insanın hemcinsleriyle hoşgörülü olması, onlara nezaket ve yumuşaklıkla davranmasıdır. Allah Resulü (s.a.a) sarsıcı bir ifadeyle şu gerçeğe işaret ediyor:

"Kim insanlara karşı hoşgörülü davranarak ölürse, şehit olarak ölür ve insanlara karşı hoşgörü göstermek sadakadır". [11]

 

En büyük iyiliklerden ve fedakârlıklardan biri, insanın başkalarıyla etkileşimde yumuşak huylu olması ve sabır göstermesi, başkalarının hatalarından incinmemesi, onların üzüntülerine ortak olması ve affederek onları mutlu etmeye çalışmasıdır. İmam Hasan Askeri (a.s), hemcinslerine karşı hoşgörüyü vurgulamak için “en faziletli sadakanın Allah'ın düşmanlarına karşı bile hoşgörü göstermek” olduğunu tavsiye eder. [12] Dolayısıyla nezaket ve hoşgörü iyidir ve sadakadır, hatta Allah'ın düşmanlarına karşı bile.

 

Başkalarıyla ilişkide, onları anlamamız, empati kurmamız ve şiddeti bir kenara bırakmamız daha iyidir. Mümkün olduğunca "hayır" demeyelim ve reddetmeyelim. Sıkıcı ve yorucu davranışlarla yaklaşmayalım. İhtiyaçlarını anlayalım. Hayatlarında olumlu bir şekilde var olalım. Mümkün olduğunca onlar hakkında yargıda bulunmayalım. Sorunlarını çözmede gayretli olalım. Onlara umutsuzluk aşılamayalım. Teselli edelim ve morallerini yükseltelim. Zamanımızın bir kısmını başkalarına ayıralım. Onlarda güvenlik ve huzur hissi oluşturalım. Kısaca onlara nezaket, hoşgörü ve empati gösterelim.

 

b) Kolaylık Gösterme

1) Önem

Kolaylık gösterme, İslami kültürde önemli bir yere sahip dini ve insani değerlerden biridir. Eğer toplumun bireyleri birbirlerine karşı zorlaştırıcı olurlarsa, ihanet ve kötü ahlak gibi birçok afet yaygınlaşır. Hz. Peygamber’in (s.a.a) bir hadisinde şöyle geçer:

"Allah bir topluluğu geliştirmek istediğinde, onları kolaylık gösteren ve iffetli kılar. Eğer bir topluluğu yok etmek isterse, onlara ihanet kapısını açar". [13]  

 

Allah, zorlaştırmadan razı olmaz; çünkü kendisi öyle değildir. Tüm şeriatlar kolaylık ilkesi üzerine kurulmuştur. Eğer başkalarına kolaylık gösterirsek, başkaları da kolaylık göstermeye ve şiddetten kaçınmaya teşvik olurlar. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"Kim (başkalarına) zorluk çıkarırsa, Allah da ona zorluk çıkarır". [14]  

 

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Mümin, güzel ahlaklı ve kolaylık gösterendir. Buna karşılık, kâfir kötü ahlaklı ve zorlaştırıcıdır". [15]  

 

2) Göstergeler

Kolaylık göstermenin çeşitli göstergeleri ve bileşenleri vardır ki bunlardan bazılarına şöyle değinebiliriz:

Evlilikte kolaylık gösterme: Günümüzde evlilik meselesi birçok sorunla karşı karşıyadır. Gençlerin evlilik sorunları genellikle ilk adımdan, yani dünürlükten (isteme vaktinden) başlar. Birçok yersiz zorlaştırma, evlilik yaşında gecikmeye neden olmuş ve gençleri anormalliğe yönlendirmiştir.

 

Bir gün bir kadın mescitte perdenin arkasından Hz. Peygamber'e (s.a.a) eş aradığını ve kendisiyle evlenecek birinin olup olmadığını sorar. Hazret ashabına: "Kim bu kadınla evlenmeye hazır?" diye sorar. Sahabelerden biri olumlu yanıt verir, fakat "Üzerimdeki gömlek dışında başka bir malım yoktur" der. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurur: "Kur'an'ı biliyor musun?" Sahabe şöyle cevap verir: "Sadece Vakıa suresini öğrendim". Hz. Peygamber (s.a.a) kadından rıza aldıktan sonra, mehir olarak o sureyi kadına öğretmeyi belirler ve ikisi arasında nikâh akdini gerçekleştirir. [16]  

 

Eğitimde kolaylık gösterme: Eğitmenler ve öğretmenler, eğitim alanında kolaylık göstermeyi benimsemeli ve zorlaştırmaktan kaçınmalıdır. Eğitim ve öğretim alanındaki gereksiz zorlaştırmalar cesareti kırar ve muhatapları uzaklaştırır. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"Öğretin, kolaylaştırın ve zorlaştırmayın". [17]  

 

Özrü kabul etmede kolaylık: Eğer başkaları kötülük yaparlarsa, onları kolayca affedebilir ve özürlerini kabul edebiliriz. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Eğer biri sana kötülük eder ve sonra senden özür dilerse, özrünü kabul et ve zorlaştırma". [18]  

 

Sosyal ilişkilerde kolaylık gösterme: Sosyal ilişkiler kolaylıkla olmalıdır ve eğer zorluğa dönerse, bunu takiben çeşitli zararlar ortaya çıkar. Sosyal kolaylık göstermenin en önemli yönlerinden biri idarelerde ortaya çıkar. Günümüzde kuruluşlar ve idareler çeşitli bahanelerle insanlara zorluk çıkarırlar. 'Kolaylaştırma' sloganının varlığına rağmen, zorlaştırıcı bir bürokrasiyi halka dayatırlar. İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"İnsanlara zorluk çıkaranlardan olma". [19]  

 

Kendine karşı kolaylık gösterme: Çoğu insanlar kendilerinin en kötü düşmanlarıdır; çünkü yersiz zorlaştırmalarla kendilerine en çok zararı verirler. Örneklerde olduğu gibi:

  • Hata yapan bir insan, doğal olarak kendini suçlama durumuna düşer. İçsel kınamalar, “vicdan” veya “nefs-i levvame” adı verilen ilahi bir güç tarafından insana yöneltilir. Hatalı insan iki türlü davranır: Önceki hataya aldırmadan onu sürdürür ki bu durumda işi düzene girmez. Diğer bir durum ise, geçmişini telafi eder ve Allah'tan bağışlanma diler. Bu durumda Allah, onun karanlık geçmişini temizler ve "siler". Eğer insanın kötü geçmişi silindiyse, doğal olarak onu kendisiyle taşımamalıdır. Bu, çoğu insanın, Allah'ın affından sonra bile suçluluk duygusunu ömürlerinin sonuna kadar taşıdığı ve bu yolla kendilerine eziyet ettiği durumdadır. Onlara şöyle denmesi gerekir: Lütfen olmayan ve yok olmuş bir şeyi kendinizle taşımayın. Gereksiz suçluluk duygusuyla kendinize eziyet etmeyin.
  • Gelecekleri için plan yapanlar, bazen kendilerini yiyip bitirme ve kendilerine eziyet etme durumuna düşerler. Çünkü planlarındaki her şeyin gerçekleşmesi gerektiğini düşünürler. Eğer bunlardan biri öngörülen zamanda gerçekleşmezse, kendi yüzlerine zarar verirler. Onlara şöyle denilmesi gerekir: Planlama iyidir ama esnek olmak da gereklidir. Yani planın bir kısmı gerçekleşmezse, üzülmemek gerekir. Diğer kısımları ikame ederek planı tamamlamak yeterlidir.
  • Kendine eziyet etme ve kendini yıkmanın önemli bir kısmı "gereklilikler"in saldırısına dayanır. İnsanların çoğu kendileri için "gereklilikler" yaratır ve kendilerini kendi yarattıkları gerekliliklere mahkûm ederek bu yolla kendileriyle düşmanlık ederler. Kendi yarattıkları gerekliliklerin ve zorunlulukların çoğu doğru değildir ve bunları gözden geçirmek gerekir. Dünyanın temelinde tüm insanların bütün gerekliliklerini gerçekleştirmek yoktur; çünkü insanların isteklerinin çoğu birbiriyle çelişir ve doğal olarak gerçekleştirilemez.

 

c) Sevecenlik

Belki de dünyada sevecenlikten daha çekici bir kelime yoktur. Sevecenlik, çekici bir davranışı ve berrak bir mizacı gösterir. Sevgi ve şefkat üstün bir erdemdir ve insan onunla donanabilir. İyi ahlakın önemli bir kısmı sevecenlikte ortaya çıkar. Sevecenlik, kalpleri açmak ve ilişkileri güçlendirmek için bir anahtardır.

 

İlk karşılaşmada, davranışımızı herhangi bir faktörden daha çekici ve güzel kılabilecek şey sevecenliktir. İki insanın karşılaşması, şefkat ve sevgiyle olduğunda güçlenir ve devam eder. Başlayan, ancak surat asma ve sevgisizlikle sona eren veya acılığa dönüşen nice ilişkiler vardır. Eğer sevecenlik pak bir niyetle olursa, ibadet sayılır ve Allah'ın hoşnut olmasına neden olur. Sevecenlikle üzüntüleri gidermek ve başkalarına mutlu bir hatıra sunmak mümkündür. İmam Rıza'nın (a.s) yaşantısı sevgi ve cömertlikle doludur ki bunlardan bazı örneklere değiniyoruz.

Birinci örnek: Hazret şöyle işaret buyuruyor: "Eğer bir kişide beş şey yoksa, onda umut yoktur". Sonra o beş maddeyi belirtir ki bunlardan biri şudur:

"Ve ahlakında asalet ve sevecenlik". [20]  

İkinci örnek: Sekizinci İmam (a.s) dostlarına dört tavsiyede bulunuyor: "Padişahlara yaklaşmaktan sakının. Dostlara karşı mütevazı olun. Düşmanlara karşı dikkatli olun. İnsanların geneline nezaket ve sevecenlikle davranın". [21]  

Üçüncü örnek: İmam Rıza'nın (a.s) muhaliflerle olan etkileşimi çok ilginçtir. İmam (a.s), Ehl-i kitap ve diğer muhaliflerle ilişkisinde önemli bir ilkeye riayet ederdi. O da sevecenlik ve şefkattir. Bu yolla dini onların kalbine yerleştirdi ve varlıklarına hakikat tohumlarını ekti. “İsmail bin Fazl” adında biri Sekizinci İmam'a (a.s) şöyle sorar: "Onlarla düşmanlık edilebilir mi?" İmam (a.s) şöyle cevap buyurur: "Hayır!". Sonra o "Eğer Allah'a düşmanlıklarını izhar ederlerse, görevimiz nedir?" diye sorar. İmam (a.s) şöyle buyurur: "Hayır, herhangi bir eylemde bulunmadıkları sürece onlara sevecenlik gösterin". [22]  

Elbette o hazret başka bir emir de verir. Muhammed bin Asım'a şöyle beyan eder: “Ehl-i kitapla görüşüp konuştuğunu duydum”. O da "Evet" der. İmam (a.s) şöyle buyurur: "Muhaliflerle oturup kalkma". [23]  

Dördüncü örnek: Keşşi şöyle aktarıyor: Yedinci İmam'ın (a.s) vefatından sonra, bir kişi İmam Rıza'nın (a.s) imamlığına inanmadığı halde onun yanına gitti. O kişi ifade ediyordu ki, “Zihnimde birkaç soru vardı ve onları kendisine sormak istiyordum. Bir gün evine gittim. İmam Rıza (a.s), sorularımı sormadan önce tümüne cevap verdi ve bana çok lütuf ve sevecenlik gösterdi”. [24]  

 

Söz konusu olan örnekler gösteriyor ki İmam Rıza'nın (a.s) yaşantısı ve yöntemi, başkalarıyla etkileşimde iyi ahlaka sahip olup sevecenliği benimsemek şeklindeydi. O büyük zat, sevecen, kinsiz ve yumuşak bir ahlaka sahipti. Onun sevecenliği tüm Medine ve Tus'ta yayılmıştı. Herkes yumuşak bir ahlakı ve şefkatli bir kişiyi göstermek istediğinde, o yüce İmam'a (a.s) işaret ederdi.

 

Devam Edecek…

 

Profesör Muhammed Taki Faâlî

 

--------

[1]- Behrâd, "Düşmanlık ve Öfkenin Koroner Arter Tıkanıklığı Şiddeti ile İlişkisini Analiz Etmek", Psikoloji Araştırma Enstitüsü, sayı: 1-2.

[2]- Harrânî, Tuhafu’l-Ukul, s.395.

[3]- A'râf, 199-202.

[4]- İbn Asâkir, Dımaşk Tarihi, c.43, s.224; Kummî, Menzilü'l-Ahire, s.207.

[5]- Bakara, 159.

[6]- Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c.74, s.148.

[7]- Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c.66, s.400.

[8]- Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c.68, s.395.

[9]- Kuleynî, el-Kâfî, c.8, s.23; Harrânî, Tuhafu’l-Ukul, s.98; Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c.74, s.287 ve c.75, s.53.

[10]- Mekârim Şîrâzî, Kur'an'da Ahlak, c.3, s.148.

[11]- Tabersî, Meşkâtü'l-Envar, s.283.

[12]- İmam Hasan Askerî'ye (a.s) nispet edilen tefsir, s.354.

[13]- Payende, Nehcü'l-Fesâha, s.182.

[14]- Payende, Nehcü'l-Fesâha, s.771.

[15]- Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c.47, s.44.

[16]- Mazâhirî, Ailede Ahlak, s.72.

[17]- Payende, Nehcü'l-Fesâha, s.568.

[18]- Hurr-i Âmilî, Vesâilü'ş-Şîa, c.8, s.553.

[19]- Payende, Nehcü'l-Fesâha, s.674.

[20]- Harrânî, Tuhafu’l-Ukul, s.446; Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c.75, s.339.

[21]- İbn Mekkî, el-Dürretu'l-Bâhira, s.38; Helvânî, Nezhatu'n-Nâzır ve Tenbîhu'l-Hâtır, s.133; Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c.75, s.355.

[22]- Kuleynî, el-Kâfî, c.7, s.309.

[23]- Keşşî, Ricalü'l-Keşşî, s.457; Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c.48, s.264.

[24]- Keşşî, Ricalü'l-Keşşî, s.450; Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c.48, s.262.




Bu haber 401 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI