![]() |
Tweet |
İyi Ahlak ve Hoşgörünün Konumu
Din, daima insani meseleleri tavsiye eder ve emreder. İslam dini her zaman takipçilerini yumuşak huyluluk, güler yüzlülük ve kolaylaştırmaya davet etmiştir. İyi ahlak, sosyal ilişkilerde ve bağlantılarda kalpleri birleştiren ve samimiyeti güçlendiren en belirgin insani ve ilahi niteliklerden biridir.
Merhametli olan Allah, elçilerini ve peygamberlerini insanlara şefkat ve merhametle yaklaşmaları için görevlendirdi. Büyük din adamları, ilahi kutsal hedefleri gerçekleştirmek için insanlara öyle güzel bir ahlak ve geniş gönüllülükle yaklaştılar ki, hakikati arayan her insanı Allah'a ve kutsallara hayran bıraktılar. Onlar, sevgi ve hoşgörü yöntemini kullanarak, insanların kalplerini hidayet pınarından suladılar. Öyle davrandılar ki düşmanlar bile utanıp değiştiler.
Yüce Allah, son Peygamber'in (s.a.a) manevi makamını överken şöyle buyuruyor:
"Ve sen şüphesiz büyük bir ahlak üzeresin." [1]
Kur'an-ı Kerim, İslam'ın değerli Resulü (s.a.a) için çok değerli bir meziyeti belirtir. Bu değerli ayrıcalık, merhamet ve yumuşak huyluluktan başka bir şey değildir:
"Şüphesiz, indirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti, Kitap'ta insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder ve hem de lanet edenler lanet eder." [2]
İyi ahlakın yeri ve değeri o kadar yüksektir ki sadece müminlerle sınırlı değildir; bu erdeme sahip olan herkes değerli bir kazanım elde etmiş olur. Toplum, yumuşak huyluluk, şefkat ve güler yüzlülük sayesinde gelişir ve mutluluğa yaklaşır.
Çoğu zaman, düşmanlık amacıyla Hz. Peygamber'e (s.a.a) ve Allah'ın diğer velilerine eziyet ve hakaret eden kişiler olurdu. Ancak ilahi önderler (a.s) onlara öyle güzel ahlakla davranırlardı ki, bu kişiler İslam'a ve din büyüklerinin güzel ahlakına hayran kalır, hatta İslam'ı tüm varlıklarıyla kabul eder, kalplerinde Allah'a ve elçilerine karşı büyük bir aşk oluşurdu.
Bir gün Hz. Ali (a.s), Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından kendisini öldürmek için anlaşma yapan üç kişiyle savaşmak üzere görevlendirildi. Hz. Ali (a.s), bu üç kişiden birini öldürdü ve diğer ikisini esir alıp Allah Resulü’nün (s.a.a) huzuruna getirdi. Hz. Peygamber (s.a.a) onlara İslam'ı sundu. Kabul etmediklerinde, “komplo kurmak” suçundan idam edilmeleri emrini verdi. Yüce Allah şöyle buyurdu:
"Bu ikisinden biri iyi ahlaklı ve cömert bir adam, onu affet." Hz. Peygamber de (s.a.a) onun öldürülmesinden vazgeçti. Affın nedenini açıkladığında ve o kişi bu iki güzel özelliğe sahip olduğu için ilahi affı kazandığını anladığında, kelime-i şehadet getirip Müslüman oldu. Allah Resulü (s.a.a) onun hakkında şöyle buyurdu:
"O, iyi ahlakı ve cömertliği kendisini cennete götürenlerdendir." [3]
Bir gayrimüslimin Müslümanların uygun davranışları sonucunda iman edip Müslüman olduğu tarihte yazılmıştır. Yüce Peygamber'in (s.a.a) Mekke'de gayrimüslim bir komşusu vardı ki bazen evinin damından Hz. Peygamber'in (s.a.a) başına ve yüzüne çöp atardı. Birkaç gün o komşudan haber alınamadığında Hz. Peygamber (s.a.a) onun durumunu sordu. "O adam hastalanmış ve evinde yatıyor" dediler. Hz. Peygamber (s.a.a) "Onu ziyarete gidelim" buyurdu. Hz. Peygamber (s.a.a) onun evine gitti ve yatağının yanına oturdu.
Müşrik adam çok utandı. Hz. Peygamber (s.a.a) sanki o adam kendisine hiç hakaret etmemiş gibi halini ve hatırını sordu! Hasta adam çok şaşırdı ve "Bu güzel ahlak ve bu güzel davranış, sizin dini emirlerinizin bir parçası mıdır, yoksa sizin kişisel özelliklerinizden midir?" diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Dini programımızın bir parçası olarak kötülüklere karşı iyilikle karşılık veririz." O kişi şehadet kelimelerini dile getirerek Müslüman oldu. [4]
Bugün toplumumuz bir dereceye kadar asık suratlılık ve sertlik sorunuyla karşı karşıyadır. Sokak kavgalarının, boşanmaların ve saldırganlıkların çoğu, bu büyük dini ve ilahi değere riayet etmemenin kökünde yatar. İyi ahlakın cazibesi kalpleri etkiler, dağları harekete geçirir ve insanların ruhunu ve psikolojisini değiştirir. İyi ahlak imanla yakın bir ilişkiye sahiptir ve kötü huy zayıf imanın bir işareti sayılmıştır. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlak bakımından en güzel olanıdır". [5]
İnsanların elinde “maddi ve manevi” olarak iki sermaye vardır. Maddi sermayeler sınırlıdır ve üstelik her yerde kullanışlı değillerdir. Ancak manevi sermayeler sınırsızdır; etkili ve verimlidir. Güzel ahlak, insanı hayallerine ve arzularına ulaştırabilecek en değerli ve etkili manevi sermayelerden biridir. İslam'ın değerli Peygamberi (s.a.a) Abdulmuttalib'in çocuklarına hitaben şöyle buyurdu:
"Sizler insanları malınızla memnun edemezsiniz. O halde onlarla güler yüzle ve güzel bir tavırla karşılaşın ve bu yolla onların rızasını kazanın". [6]
Eğer bir insan hayâlı ve güzel ahlaklı olursa, sosyal günahlara daha az meyilli olur. Allah, günah yollarını ona kapatır ve onu, birçok hata ve vesveseden korur. Güzel ahlak sayesinde saldırganlık, perdeleri yırtma, ihanet ve ayrılık gerçekleşmez. İmam Sadık (a.s) güzel ahlaklı insanı Allah yolunda cihat edenle kıyaslar ve şöyle buyurur:
"Yüce Allah, güzel ahlaklı insana Allah yolunda cihat edenin mükâfatını verir". [7]
Allah Resulü (s.a.a) kıyamet gününde insanın amel terazisini iyi ahlaka göre tanıtır:
"Kıyamet günü kulun amel terazisine konulan ilk şey, güzel ahlaktır". [8]
Yumuşak huyluluk ve güzel ahlak o kadar önemlidir ki, Cebrail (a.s) Allah tarafından bu önemli mesajı getirmiştir. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cebrail iki cihanın Rabbinden bana geldi şöyle dedi: Ey Muhammed! Güzel ahlaka riayet et; çünkü dünya ve ahiretin tüm hayırları ondadır. Bilin ki, aranızda bana en çok benzeyeniniz, güzel ahlaklı olanınızdır". [9]
Sekizinci İmam (a.s), müminin özelliklerinden birini şöyle tanıtıyor:
"Mümin, yumuşak huylu ve güzel ahlaklıdır". [10]
İyi Ahlak ve Hoşgörünün Davranış Modelleri
İyi ahlak, farklı şekillerde ortaya çıkabilir. İyi ahlakın normatif biçimlerini ve davranış modellerini, örneklerini belirlemek için incelemek uygundur. Bir kişi iyi ahlaka sahip olmak isteyebilir; ancak bunun kalıplarının ve örneklerinin neler olduğunu bilemeyebilir. Bu nedenle iyi ahlakın biçimlerini, modellerini ve davranışsal kalıplarını tanıtmak gereklidir.
a) Yumuşaklık ve Hoşgörü
1) Değeri
Yumuşaklık ve hoşgörü, dini ve insani olan en önemli değerlerdendir. İnsanın kişilik büyüklüğünün göstergelerinden biri, hoşgörüdür. Dini bir aile veya İslami bir toplum oluşturmak bu insani meziyetin gerçekleşmesine bağlıdır. Eğer insanlar birbirlerine karşı hoşgörülü olurlar, uygunsuz davranışları asil bir ahlakla karşılayıp geçerler ve kinleri sevgiye dönüştürürlerse, güçlü ve ahlaki bir toplum oluşmuş olur. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Yumuşaklık ve ılımlılıktan mahrum olan bir kişi, tüm iyiliklerden mahrum kalmıştır." [11]
Hiçbir insan ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaz. İnsanlar birbirlerinin yardımıyla işleri yapabileceklerdir. Ne zaman güçler ve yetenekler bir araya gelir ve insanlar birbirleriyle etkileşime girerse, iyi işler düzene girer. Sosyal etkileşimlerin önemli bir şartı vardır ve o da yumuşaklık ve ılımlılıktır. İnsani bir din olarak İslam, sevgi ve yumuşaklığı vurgulamış ve takipçilerini kabalık ve şiddetten sakındırmıştır. İslam'ın değerli Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz Allah, yumuşak huyludur. Sevap verir ve her yumuşak huylu kişiyi sever. Yumuşaklık için, sertlik ve şiddet karşılığında vermediği şeyleri verir". [12]
Allah Resulü (s.a.a) bir hadiste kendi görevini “insanlara karşı hoşgörülü olmak” olarak belirtmiştir: "Rabbim bana, farzları yerine getirmemi emrettiği gibi, insanlarla hoşgörülü olmamı da emretti." [13]
İmam Ali b. Musa Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin kendisinde Hz. Peygamber'in (s.a.a) sünneti olmadıkça mümin değildir. Hz. Peygamber'in (s.a.a) sünneti, insanlara karşı hoşgörülü olmaktır." [14]
İmam Rıza'nın (a.s) dostlarından olan Hüseyin b. Halid, ona akıl hakkında sorduğunda İmam (a.s) şöyle buyurdu:
"Akıl, düşmanlara yumuşak davranmak ve dostlarla hoşgörülü olmaktır." [15]
Ebu Cafer el-Basri şöyle naklediyor: Bir gün Yunus b. Abdurrahman ile İmam Rıza'nın (a.s) huzuruna vardık. Bu sırada bir adam içeri girdi ve arkadaşlardan birinin çirkin davranışını şikâyet etti. Hazret ona şöyle tavsiyede bulundu:
"Onlara karşı hoşgörülü ol; çünkü insanların aklına uygun davranmalısın." [16]
2) Anlambilim
İki kelimeyi, "rıfk" ve "müdara"yı anlambilimsel olarak incelemek ve kavramını ortaya çıkarmak uygundur.
"Rıfk" kelimesi:
Sözlüklere bakıldığında "rıfk" kelimesi, “orta yol”, “işi güzel yapma” ve “eylemi sağlamlaştırma” anlamlarına sahip olduğu görülmektedir. [17] Ancak "rıfk"ın en önemli anlamı, “yumuşak huyluluk” ve “davranış inceliği” ve karşıtı ise, “şiddet ve sertliktir”. "Refik" (arkadaş), yoldaş, yumuşak huylu ve uyumlu olan kişiye denir. Dirseğe "mirfak" denmesinin nedeni, insanın ona dayanarak rahatlık hissetmesidir. Bu nedenle "rıfk", "yumuşak ve şiddet içermeyen davranış" anlamına gelir.
"Müdara" kelimesi:
Sözlüklerde belirtildiği gibi "müdara" kelimesi, "derey" maddesinden veya "dere'e" kökünden olan iki kökten türemiş olabilir. [18] Her iki durumda da "müdara", “nezaket ve yumuşak davranış” anlamına gelir. İlginç olan nokta, "müdara"nın daha çok muhalifler ve düşmanlarla ilişkilerde kullanılması ve "rıfk"ın ise, genellikle hemfikir olanlar ve dostlar için kullanılmasıdır. Bu nedenle "rıfk" ve "müdara" başkalarıyla, düşman veya dost fark etmeksizin, nezaket ve yumuşaklıkla davranmak anlamına gelir.
3) Sınırlar
“Hoşgörü”, hak ve hakikati çiğnemek anlamına gelmez. Yumuşaklık ve güler yüzlülük, hakkı daha iyi sunmanın bir aracıdır. Yumuşak huyluluk bahanesiyle hakikat çiğnenirse, hoşgörü değil, iki yüzlülük ortaya çıkar.
Bir gün müşriklerin ileri gelenleri Hz. Peygamber'e (s.a.a) gelerek "Bir yıl sen bizim tanrılarımıza ibadet et ve sonraki yıl biz senin Tanrı'na ibadet edelim" dediler. Bu sırada Kâfirun Suresi nazil oldu ve “ilkelerden ve değerlerden sapma” konusunda uyardı. Kur'an-ı Kerim, ilkeler ve değerler üzerinde her türlü uzlaşmayı reddetti:
"Öyleyse yalanlayıcılara itaat etme * Onlar senin yumuşak davranmanı (ve putlarına karşı çıkmamanı) isterler ki onlar da (ikiyüzlülükle) sana yumuşak davransınlar." [19]
Elbette hoşgörü özelliği, ciddiyet ve kararlılıkla bir araya getirilebilir. Kararlılık, başkalarının davranışlarına uygun yanıt vermeyi sağlayan bir beceridir. Bu beceri öğrenilebilir ve edinilebilir. Kararlı bireyler, başkalarıyla ilişkilerinde kibarca davranma ve başkalarına göre özgüven eksikliği olan kişiler gibi görünmeme imkânı bulurlar. Cesaret ve kararlılık kullanıldığında, iletişim ve konuşma teknikleri kullanılmış olur. Bunun karşısında, çeşitli anormalliklerle karışık olan saldırganlık yer alır.
Kararlılık saldırganlıktan farklıdır. Kararlı kişi sakin konuşur, dürüsttür, kibardır, sebatkârdır, iyi bir dinleyicidir, uyum ve iş birliğine yatkındır, ne istediğini ve neyi aradığını bilir. Ancak saldırgan kişi, öfkeli ve gürültücüdür, aldatıcı, kaba ve gösterişçidir; dinlemeye fırsat bırakmayacak kadar konuşur; inatçı, uyumsuz ve zorbalık yapar; fanatikçe bağırıp çağırır. Gerçekçi bir bakış açısına sahip olan ve Allah'a ve geleceğe umutla bakan kişi saldırganlığını azaltır, edep ve kararlılığını artırır. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Şiddetli öfke, konuşma tarzını değiştirir, delil maddesini keser, düşünce konsantrasyonunu ortadan kaldırır ve insanın anlayışını dağıtır." [20]
Belki de İslam'daki hoşgörü ilkesi ile hoşgörü ve müsamaha savunucuları arasındaki belirgin farklardan biri, onların hoşgörü bahanesiyle insani değerleri sorgulamaları ve belki de hakikatten vazgeçmeleridir. Ancak İslam, değerlere ve inançlara bağlı kalınması gerektiğine inanırken, uygulama yöntemlerinde hoşgörülü olunabileceğini savunur.
Profesör Muhammed Taki Faâlî
Devam Edecek...
---------
[1]- Kalem, 4.
[2]- Bakara/ 159.
[3]- Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 71, s. 390.
[4]- Kuleynî, el-Kâfi, c. 2, s. 100.
[5]- Kuleynî, el-Kâfi, c. 2, s. 99; Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 68, s. 373.
[6]- Kuleynî, el-Kâfi, c. 2, s. 103; Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 71, s. 169; Nuri, Müstedrekü'l-Vesail, c. 8, s. 448.
[7]- Kuleynî, el-Kâfi, c. 2, s. 101; Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 68, s. 377.
[8]- Himyerî, Kurbu'l-İsnad, s. 46; Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 68, s. 385.
[9]- Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 68, s. 387.
[10]- Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 68, s. 391; Hürr-i Amilî, Vesailü'ş-Şia, c. 12, s. 159.
[11]- Harranî, Tuhfu'l-Ukul, s. 49; Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 74, s. 152; Nuri, Müstedrekü'l-Vesail, c. 11, s. 294.
[12]- Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 72, s. 54; Nuri, Müstedrekü'l-Vesail, c. 11, s. 293.
[13]- Kuleynî, el-Kâfi, c. 2, s. 117, Tûsî, el-Emali, s. 481; Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 2, s. 69, c. 18, s. 213.
[14]- Saduk, Uyun Ahbar er-Rıza (aleyhi's-selam), c. 1, s. 256; Küleynî, el-Kâfi, c. 2, s. 241.
[15]- Saduk, el-Emali, s. 283; Tabersi, Mişkatü'l-Envar, s. 249.
[16]- Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 2, s. 68; Nuri, Müstedrekü'l-Vesail, c. 12, s. 215.
[17]- Ferahidi, el-Ayn, c. 5, s. 149; İbn Faris, Mu'cemu Mekayisi'l-Lüga, c. 2, s. 418; Ragıb, el-Müfredat, s. 258; Turihi, Mecmeu'l-Bahreyn, c. 5, s. 169.
[18]- Ragıb, el-Müfredat, s. 168; İbn Manzur, Lisanü'l-Arab, c. 14, s. 255; Turihi, Mecmeu'l-Bahreyn, c. 1, s. 137.
[19]- Kalem, 9 ve 8
[20]- Meclisî, Biharü'l-Envar, c. 68, s. 428.
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
flyjota.com Deneme bonusu veren siteler Deneme bonusu veren siteler Deneme bonusu
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
halkalı escort ,avrupa yakası escort ,şişli escort ,avcılar escort ,esenyurt escort ,beylikdüzü escort ,mecidiyeköy escort ,istanbul escort ,şirinevler escort ,avcılar escort