xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...



İslam'da Aile Hayatının Düzeni - 2

Aile, öncelikle meşru evlilik çatısı altında bir araya gelen kadın ve erkekten oluşur. Sanayi toplumlarında gördüğümüz sınırlı yapısıyla aile organizasyonu, ortak hedef ve çıkarlar doğrultusunda ilerleyen eşler ve çocuklardan oluşur.

facebook-paylas
Tarih: 23-10-2024 12:43

İslam'da Aile Hayatının Düzeni - 2

Bismillahirrahmanirrahim

 

Organizasyon ve Üyeleri:

Geniş aile yapısında ise, eşler, çocuklar ve amca, hala, dayı, teyze, torunlar ve torun çocukları gibi akrabalar yer alır. Hatta Tunus gibi dünyanın bazı bölgelerinde, eşler, çocuklar ve akrabaların yanı sıra, komşuları da içeren ailelere rastlanır. Bunlar ortak bir şekilde bina veya çadır topluluklarında yaşarlar. Bu durum şaşırtıcı değildir; çünkü kabileler bir açıdan ailelerdir ve bazıları o kadar içe dönük düşünürler ki, kabile üyeleri arasındaki evliliği bile haram sayarlar.

 

Ailenin genişliği, dünyanın farklı toplumlarında değişiklik gösterir. Bazı toplumlarda tek kişilik aileler (Amerika) varken, bazı kabile ve ilkel toplumlarda yüz kişiye kadar çıkabilen ve her birinin imkânlar ölçüsünde sorumluluk üstlendiği, ancak genel olarak aile reisinin himayesi altında olan yapılar görülür.

 

Tüm toplumlarda ailenin kurucu unsurları olan kadın ve erkek, dini veya örfi bir anlaşma temelinde bir araya gelirler. Bu birliktelik, çocukların doğumuyla daha zengin, güçlü ve zamanla daha karmaşık hale gelir. Çekim türleri ve şekilleri, aile hayatının devamını sağlayacak ve üyeler arasında genellikle yakınlık, sevgi ve bağ oluşturacak niteliktedir.

 

Ailenin Görev ve İşlevleri:

Aile çok önemli görevler üstlenir. Bunların en önemlileri:

1- Cinsel dürtülerin meşru ve onaylanan kurallar çerçevesinde tatmini,

2- Neslin üremesi ve devamının sağlanması,

3- Neslin yetiştirilmesi ve çeşitli tehlikelerden korunması için gözetilmesi,

4- Üyeler arasında yakın samimiyet, uyum, empati, yardımlaşma ve dayanışma,

5- Birbirlerinin gelişimi, olgunlaşması ve güvenli, huzurlu bir ortam oluşturarak Allah'a ibadet ve her açıdan gelişim imkanlarının sağlanması.

 

Temel olarak evlilik, aralarında hiçbir bağ olmayan iki kişi arasında, birbirlerinin sırdaşı ve destekçisi olacakları bir yakınlık oluşturma görevini üstlenir. Sıkıntı ve zorluklarda birbirlerini desteklerler, hayatlarını sağlam kurallara göre düzenlerler ve birbirlerine yardımcı olarak kendilerinin ve toplumun gelişimine katkıda bulunurlar.

 

Aile Üyeleri Arasındaki İlişkiler

Bu temelde, aile üyeleri arasındaki ilişkilerin samimiyet, fedakârlık ve hoşgörü üzerine kurulu olması doğaldır. Taraflar, yüce insani değerler temelinde birbirleriyle uyum yolunu seçer ve hatta bazı durumlarda eşlerini kendilerine tercih ederler.

 

Ailede birlikte yaşam söz konusudur ve bu birliktelik bir yandan karı-koca arasında, diğer yandan ebeveyn-çocuklar arasında ve bir diğer yönden kardeşler arasındadır. Bu üç ilişki türü de din veya kabul edilen öğretilerin belirlediği kurallar çerçevesinde şekillenir.

 

Görünüşte karı-koca arasındaki samimi ilişkiler cinsel dürtülerle ortaya çıkar. Ancak dikkatle incelendiğinde, özellikle birkaç yıllık evlilikten sonra, bu dürtünün taraflar arasındaki yakınlık, dostluk ve arkadaşlığın gölgesinde kaldığı görülür. Öyle ki cinsel yetenekler kaybolsa bile, ilişkiler daha da artan bir samimiyet ve huzurla devam eder. Bu tür ilişkilerin kapsamı zamanla çocukları da içine alır. Öyle ki anne-babalar varlıklarını çocukları için feda etmeye hazır olur; hiçbir karşılık beklemeden can ve mallarını onlar için harcarlar.

 

Ailenin Rolü ve Önemi

Aile, dini ve dini olmayan tüm toplumlarda kabul görmüş ve gelişmiş tek sosyal sistemdir. Farklı toplumlarda çeşitli rol, statü ve konumlara sahiptir. Toplumun küçük bir çekirdeği olmasına rağmen, insanların sosyal hayatında olağanüstü bir rol ve etkiye sahiptir.

 

Aile, tüm sosyal organizasyon ve kurumların ilk çekirdeğidir. 1- Medeniyetin oluşumu 2- Mirasın aktarımı 3- İnsanlığın gelişimi ve ilerlemesi ile ilgili tüm roller ona bağlıdır. Tüm gelenekler, inançlar, adetler, bireysel ve sosyal özellikler aile aracılığıyla yeni nesle aktarılır.

 

Toplum ailelerden oluşur ve özellikleri aile ilişkileri üzerinden tanımlanabilir. Onun faydalı veya zararlı varlık etkisi topluma da yansır. Yapısı ve gidişatı toplumun huzur veya huzursuzluğunda etkilidir; üyelerinin motivasyonu toplumun motivasyonunu etkiler. Yaşam tarzı ve gidişatı toplumun ahlakında ve sağlığında veya hastalığında etkili bir role sahiptir.

 

Bizim görüşümüze göre aile kurmak, ortak yaşam için bir araya gelen kadın ve erkeğe, toplumu yozlaşma ve sapma faktörlerinden uzak tutma ve sorumluluk duygusu oluşturma açısından topluma, iyi bir eğitimci ve öğretmene ihtiyaç duyan çocuğa ve öğretilerinin bu yolla hayat bulup devam ettiği inanç ve mezhebe hizmettir.

 

Ailenin Yapısı

Ailenin yapısı ve organizasyonu, geçmişten günümüze farklı toplumlarda değişiklik göstermiştir ve göstermektedir. Siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel koşullar ve durumlar onu etkilemiş ve değişimler yaratmıştır.

 

Günümüzde aile yapısı, ilkel ve medeni toplumlarda tek eşlilik, çok eşlilik, polijini ve hatta bazı toplumlarda poliandri şeklinde ve bazı komünal topluluklarda ise, aynı anda birden çok kadın ve erkeğin birlikte yaşaması şeklindedir.

 

Hakimiyet ve otorite açısından geçmişte ve bugün şu yönler göze çarpar: Ataerkillik, anaerkillik, eşitlikçi sistem (anne ve babanın eşit otoriteye sahip olduğu), dayı egemenliği, büyükbaba egemenliği vb. günümüz dünyasının birçok yerinde otorite ve yönetim babada veya kocada olsa da bazı durumlarda bunun tersi görülür.

Akrabalık ilişkileri açısından "anasoyluluk ve babasoyluluk" görülür. Genellikle dünyanın çoğu yerinde çocuklar babalarının soyadını ve unvanını alırlar; ancak bazı ilkel toplumlarda bunun tersi görülür.

 

Aile yönetimi konusunda çoğunlukla koca "aile reisi" ve kadın "iç yönetici" olarak kabul edilir ki İslam'da da bu temelde ilerleriz. Ailenin genel maslahatını koca planlar, kararları o alır ve kadın bağımsızlığını korurken itaatkârdır. Bununla birlikte yaygın olmasa da aile kararlarında istişare ve katılım da görülür.

 

Ailenin Varoluşsal Gerekliliği

Aile bir kurumdur ve onun varoluşsal gerekliliği hem aklen ve hem de dini açıdan kanıtlanabilir. Onsuz sosyal hayatın şekli ve anlamı yoktur. Araştırmalar, onu ortadan kaldırmaya yönelik çabaların boşuna olduğunu ve toplumu tehlikeye ve zararlara maruz bıraktığını göstermiştir. Kimliği belirsiz nesiller ve duygusal eksiklikler yaşayan çocuklar, insan toplumları için bir afet sayılır. Onları korumak için gösterilen tüm çabalara rağmen, yine de normal bir durum ve dengeli bir ruh haline sahip değillerdir.

 

Günümüz dünyası, geçmişte bir hata ve yanılgıya düştüğünü hissettiği bir duruma gelmiştir. Yetkililerin aile temellerini zayıflatma çabası bir hata ve bazı durumlarda bir ihanet olmuştur. Bugünün dünyası, aileye değer verilmesi ve kurulması için devlet ve millet tarafından desteklenmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu inanç dünyanın birçok yerinde dikkate alınmakta ve uygulanmaktadır.

İslam, eski zamanlardan beri bu konunun önemi hakkında konuşmuş ve Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

ما بُنِيَ في الإسلامِ بِناءٌ أحَبَّ إلى اللّه ِ عزّوجلّ ، وأعَزَّ مِنَ التَّزويجِ

"İslam'da Allah katında evlilikten daha sevimli bir yapı inşa edilmemiştir." [1]

 

Geçmişte Aile

İnsanların geçmiş zamanlardaki yaşamları hakkında kesin bilgiler mevcut değildir. Bu bilgisizlik, aile meseleleri ve tarih boyunca ve dünyanın farklı bölgelerindeki yaşam düzeni konusunda daha da kapsamlı ve yaygındır. Bahsedilenler, bilim adamlarının bulgularına dayanan tahmin ve varsayımlara dayanmaktadır ki, bunların en fazla değeri bilimsel bir tahmin düzeyindedir. Bazı durumlarda, ilkel toplumların yaşamını inceleyerek teoriler sunmaya çalışılmaktadır ki, bu da ancak zorlukla kabul edilebilir.

 

Antropologlar, aile meselesini incelemek için genellikle tarihsel yöntemler kullanırlar. Kurumları ve onların evrim sürecini inceleyerek geçmişteki aile durumu hakkında bilgi edinmeye çalışırlar. Geçmiş çağlardaki aileler hakkında görüş bildirmek, günümüz ilkel toplumlarını inceleyerek yapılır. Bu, bu toplumların tarih boyunca sabit kaldığı ve temel değişim ve dönüşümlere uğramadığı varsayımına dayanır ki, bu varsayım insan yaşamıyla ilgili tüm mesele ve boyutlar için geçerli olamaz.

 

Bununla birlikte bazı antropologların ve din bilimcilerinin çalışmaları, geçmişte hayatın dişi bir tanrıdan kaynaklandığına dair bir inancın varlığını göstermektedir ki, onun da bir eşi vardı ve o da bir tanrıydı. Bu inanç İran toplumunda yaklaşık yedi bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu temelde evlilik ve aile kurumu bu iki tanrı tarafından kurulmuştur. Bu inanca uyarak, kadın ve erkek evliliğe ve aile kurmaya razı olmuş ve bunu bugün gördüğümüz şekle gelene kadar yaygınlaştırmışlardır. Elbette bu, uzun süreçlerin ve dönüşümlerin kabulünün bir sonucudur ve tarih boyunca bunun için çeşitli adet, gelenek ve planlar uygulamaya konulmuştur.

 

Amaç ve Hedef

Geçmişte evliliğin amaç ve hedefinin ne olduğuna dair verilen cevapların bazılarında bilimsel bir gerekçe bulunmamaktadır. Kesin olan şudur ki, içgüdünün tatmini, üreme ve olgunlaşma temel bir ilke olarak kabul ediliyordu, her ne kadar bununla ilgili canlı ve yazılı bir belge elimizde olmasa da. Çünkü içgüdü ilkesi inkâr edilemez bir gerçektir. Bu gizemli güç, insan faaliyetlerini yönlendiren ve sonucu evlilik olan, akabinde çocuk veya çocukların doğumuna yol açan bir faktördür.

 

Denir ki, geçmişte aile kurmanın gerçek amacı bir tür ekonomik hedeftir ve bu temelde çok eski zamanlarda aile bir üretim birimi olarak kabul edilirdi. İş ve üretimle ilgili yönler, kadın ve erkeği birlikte yaşamaya ve nesil yetiştirmeye zorluyordu. Çocuk da bir üretim faktörü olarak kabul edilirdi ve bu temelde erkek çocukların kız çocuklardan üstün tutulması çok doğaldı. Bugün de birçok ilkel ve fakir toplum için aynı durum geçerli sayılmaktadır.

 

Antik İran'da böyle bir amaç ve hedefin takip edildiği söylenir. Bu nedenle aile, daha fazla üretim yükünü üstlenmek ve kazanımları koruma imkânının daha fazla olması için birkaç akrabanın bir arada yaşaması şeklinde oluşurdu.

 

Eş Seçimi

Farklı toplumlarda eş seçiminin çeşitliliği oldukça fazlaydı. Bazı toplumlarda, üyelerin servet ve varlıklarının, statü ve konumlarının aile içinde kalması ve yabancıların eline geçmemesi için yakın akrabalarla evlilik bile vardı.

 

Sasaniler döneminde yakın akrabalarla, hatta üvey anne ile evlilik yaygındı. Kraliyet ailesinde kan ve soyu korumak için kız kardeşle evlilik vardı. Antik İran'dan gelen düşünceye göre, kardeşler arası evlilik ilahi ışığı çekme ve şeytanları kovma sebebi sayılıyordu. Elbette böyle bir düşünce bugün kabul edilemez.

 

Dünyanın çoğu bölgesinde yakın akrabalarla evlilik konusunda kısıtlamalar vardı. Bu konuda da derecelendirmeler göze çarpıyordu. Yakın akraba evliliği yasağının kapsamını öyle bir düzeyde belirtmişlerdir ki, bazı kabilelerde kabile üyelerinin birbirine mahrem olduğu ve evlenemeyecekleri düşünülüyordu. Hatta bu düşünce tarzının kalıntısı olarak bugün bile Avustralya'daki bazı kabilelerde kabile içi evlilik sadece yasak değil, aynı zamanda ölüm cezasını da beraberinde getiriyor. Bazen bu sebeple erkeği öldürüyor ve kadını ölüm derecesinde yaralıyorlar.

 

Devam edecek...

 

---------

[1]- Biharu'l-Envar, c.103, s.222, h.40.




Bu haber 573 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI