Tweet |
Bismillahirrahmanirrahim
Seyyid İbn Tâvûs’un "Muhecü’d-Deavât" kitabında Selman-ı Farisi'den naklettiği bir hadisin sonunda şöyle geçmektedir:
Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından on gün sonra evimden çıktım ve Hz. Resulullah'ın (s.a.a) amcasının oğlu Hz. Ali'nin (a.s) huzuruna vardım. Bana "Ey Selman! Bizden uzak mı duruyorsun ve yanımıza gelmiyorsun?" diye buyurdular.
Selman dedi ki: "Ey efendim, ey Ebu'l-Hasan! Sizin gibi biri nasıl uzak tutulabilir? Bilakis, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatının üzüntüsü beni engelledi ve bu günlerde hizmetinize gelmeme neden oldu." Bunun üzerine Emiru'l-Müminin Ali (a.s) şöyle buyurdular: "Ey Selman! Fatıma'nın (s.a) evine git; zira seni çok özledi ve sana cennetten gelmiş bir hediye vermek istiyor."
Ben "Ya Ali! Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra Hz. Fatıma (s.a) için cennetten hediye mi geliyor?" dedim. Hazret şöyle buyurdular: "Evet, dün bir hediye geldi." Bunun üzerine çok hızlı bir şekilde gittim ve Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kızı Hz. Fatıma'nın (s.a) evine ulaştım. Onu oturmuş ve bir abaya bürünmüş halde buldum. Başını örttüğünde mübarek ayakları açıkta kalıyordu; ayaklarını örttüğünde mübarek başının tepe kısmı görünüyordu.
Nazarı bana düştüğünde başını ve yüzünü örttü ve şöyle buyurdu: "Ey Selman! Babam Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra bizden mi uzak duruyorsun?" Ben cevap verdim: "Haşa, senden uzak durayım mı, ey benim hanımefendim!" Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyurdular: "İyi otur ve söyleyeceğim sözlere dikkat et.
Dün tam burada oturuyordum ve kapıyı kapatmıştım. Kendi kendime düşünüyordum ki Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra bizden ilahi vahiy kesildi ve melekler evimizden ayrıldı. Bu düşüncede iken gördüm ki kapı, hiç kimse açmadığı halde açıldı ve üç kız içeri girdi. Onların güzelliği, inceliği, taze yüzleri ve güzel kokularında hiçbir görenin benzerini görmediği bir hal vardı.
Onları görünce yöneldim, onlara karşı şefkat gösterdim ve 'Sizi babamın hakkı için söyleyin, Medine'den misiniz yoksa Mekke'den mi?' dedim. Onlar 'Ey Muhammed Resulullah'ın (s.a.a) kızı! Biz ne Medine'den, ne Mekke'den ve ne de yeryüzü ehlindeniz. Bilakis, cennetin Daru's-Selam'ından Huri'nin köleleriyiz. Alemlerin Rabbi bizi sana, Muhammed Resulullah'ın (s.a.a) kızına gönderdi ve biz seni görmeye çok özlem duyuyorduk' dediler.
Sonra zannımca onların büyük olanından şöyle sordum: 'Senin adın nedir?' 'Makdude' dedi. 'Neden senin adın Makdude konuldu?' diye sordum. 'Çünkü ben Resulullah'ın (s.a.a) arkadaşı Mikdad bin Esved el-Kindi için yaratıldım' dedi. Sonra diğerinden 'Senin adın nedir?' diye sordum. O 'Zerre' dedi. 'Neden sana Zerre ismini verdiler; oysa ki gözümde büyüksün?' dedim.
O 'Ebu Zer Gıfari'nin Hz. Resulullah'ın (s.a.a) arkadaşı olması için yaratıldım' dedi. Sonra üçüncüsünden ‘Senin adın nedir?' diye sordum. O 'Selma' dedi. Dedim ki, 'Seni neden Selma diye isimlendirdiler?' O 'Ben senin baban Resulullah'ın (s.a.a) hizmetçisi Selman-ı Farisi için yaratıldım' dedi.
Sonra o üçü benim için tatlı ve büyük bir hurma olan kardan daha beyaz ve misk-i ezer'den daha güzel kokulu bir miktar hurma çıkardılar".
Selman diyor ki: Hz. Fatıma (s.a) o hurmadan bir tane bana verdi ve şöyle buyurdu: "Bu gece bununla iftar et ve yarın bu hurmanın çekirdeğini getir". Sonra o hurmayı alıp o zatın evinden çıktım ve her gittiğim ashaptan geçtiğimde, 'Ey Selman! Yanında misk mi var?' dediler. Ben de 'Evet' diyordum.
İftar vaktinde o hurmayı yedim ve içinde hiçbir çekirdek bulamadım! Ertesi gün Hz. Fatıma'nın (s.a) huzuruna varıp "Dün gece o hurmayı yedim ama içinde çekirdek yoktu?" dedim. O hazret şöyle buyurdu: "O nasıl çekirdek taşısın ki, o hurma Allah'ın cennetin Daru's-Selam'ında diktiği bir ağaçtan gelir. Babamın bana öğrettiği dualar sebebiyle ki ben her sabah akşam onu okumaya devam ederim".
Selman dedi ki: Ey hanımefendi! Bana bu kelimeleri öğretin. Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyurdular: "Eğer bu kelimeleri okumaya devam edersen, Allah dünya hayatın boyunca seni ateşten (hastalıktan) korur".
Sonra bu koruyucu duayı öğrettiler ki, o şudur:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِیمِ
بِسْمِ اللَّهِ النُّورِ، بِسْمِ اللَّهِ نُورِ النُّورِ، بِسْمِ اللَّهِ نُورٌ عَلَى نُورٍ
بِسْمِ اللَّهِ الَّذِی هُوَ مُدَبِّرُ الْأُمُورِ، بِسْمِ اللَّهِ الَّذِی خَلَقَ النُّورَ مِنَ النُّورِ، الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِی خَلَقَ النُّورَ مِنَ النُّورِ، وَ أَنْزَلَ النُّورَ عَلَى الطُّورِ فِی کِتابٍ مَسْطُورٍ فِی رَقٍّ مَنْشُورٍ بِقَدَرٍ مَقْدُورٍ عَلَى نَبِیٍّ مَحْبُورٍ
الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِی هُوَ بِالْعِزِّ مَذْکُورٌ وَ بِالْفَخْرِ مَشْهُورٌ وَ عَلَى السَّرَّاءِ وَ الضَّرَّاءِ مَشْکُورٌ، وَ صَلَّى اللَّهُ عَلَى سَیِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ الطَّاهِرِین.
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.
Nur olan Allah’ın adıyla. Nurun nuru olan Allah’ın adıyla. Nur üstüne nur olan Allah’ın adıyla.
İşleri yöneten Allah’ın adıyla. Nuru nurdan yaratan Allah’ın adıyla. Hamd, nuru nurdan yaratan ve nuru Tûr dağına, yazılı bir kitapta, açık bir sayfada belirlenmiş bir ölçüde, bilgili bir peygambere indiren Allah’a mahsustur.
Hamd, izzetle yad edilen, onurla meşhur olan ve rahatlık ve zorlukta şükredilen Allah’a mahsustur. Ve Allah efendimiz Muhammed’e ve onun tertemiz Âl-i’ne salât etsin. [1]
Sonra Selman-ı Farisi "Ben bunu öğrendim ve Allah'a yemin ederim ki, bu koruyucu duayı Medine ve Mekke'den bin kişiden fazlasına öğrettim ki hepsi sıtma hastalığından mustaripti, ve bu duayı okuyarak Allah'ın izniyle hepsi şifa buldu" dedi. [2]
------------
1- İbn Tavus, Muhecü'd-Daavat, s.7.
2- Tabesi, Muhecü'd-Daavat Çevirisi, s.17-19.
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
halkalı escort ,avrupa yakası escort ,şişli escort ,avcılar escort ,esenyurt escort ,beylikdüzü escort ,mecidiyeköy escort ,istanbul escort ,şirinevler escort ,avcılar escort