Tweet |
…
Hz. Fatıma'nın (s.a) Cömertliği ve Başkalarını Kendine Tercih Etmesi
Hz. Fatıma (s.a) cömertliği ve eli açıklığı bakımından tam da babasının yolunda gidiyordu. Kuşkusuz o, babasının (s.a.a) şöyle dediğini duymuştu: "Cömert insan Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır. Buna karşılık cehennemden uzaktır. Allah cömerttir, cömertleri sever".
Başkalarını kendine tercih etme, Hz. Mustafa'nın (s.a.a) bir şiarıydı. Hatta eşlerinden biri şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.a) dünyadan ayrılıncaya kadar, hiçbir zaman üç gün üst üste doymadı".
Hz. Resul (s.a.a) şöyle buyururdu: "Eğer istesek doyarız, fakat başkasını kendimize tercih ediyoruz". [1]
Hz. Zehra (s.a), başkasını kendisine tercih edenlerin en hayırlısıydı. Bu konuda hiç kimse onun düzeyine erişemezdi. Babasının kusursuz bir izleyicisiydi. Zifaf gecesi gelinlik gömleğini bir yoksula verdiği bilinmektedir. "İnsan Suresi" çerçevesinde onun başkasını kendisine tercih etmesinin ve güzel cömertliğinin örneği olarak sunduğumuz olaylar bu konuda yeterli kanıttır.
Cabir b. Abdullah el-Ensarî'nin (r.a) şöyle dediği rivayet edilir: Bir gün Hz. Resulullah (s.a.a) bize ikindi namazını kıldırdı. Namazı tamamladıktan sonra, kıbleye bakan tarafta oturdu ve insanlar da etrafında bir halka oluşturdular. Onlar bu şekildeyken Arap göçebelerinden yaşlı bir adam çıkageldi. Üzerinde eskimiş bir elbise vardı. Elbise dökülüyor gibiydi. Adam yaşlılıktan ve zayıflıktan kendini kontrol edemez hâle gelmişti. Hz. Resulullah (s.a.a) adama dönerek onu konuşturmaya çalıştı. Adam şöyle dedi: "Ey Allah'ın Peygamberi! Ben aç biriyim, beni doyur. Çıplağım, beni giyindir. Yoksulum, bana yardım et."
Bunun üzerine Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Sana verecek bir şeyim yok. Fakat hayrı gösteren kimse hayrı işleyen gibidir. Allah'ı ve Resulü'nü seven, Allah ve Resulü tarafından da sevilen, Allah'ı kendine tercih eden birinin evine git. Fatıma'nın evine git".
(Hz. Fatıma'nın evi Hz. Peygamber'in (s.a.a), eşlerinden ayrı olarak zaman zaman tek başına kaldığı evine bitişikti.)
Daha sonra Hz. Resulullah (s.a.a): "Ey Bilal! Kalk ve bu adama Fatıma'nın evini göster" buyurdu.
Bedevî adam Bilal ile beraber yürüdü. Hz. Fatıma'nın (s.a) kapısına gelince, yüksek sesle bağırdı: "Es-selâmu aleykum, ey nübüvvet Ehl-i Beyt'i! Ey meleklerin inip çıktıkları hanenin ehli! Ey Ruhu'l-Emin Cebrail'in âlemlerin Rabbinin katından vahiy indirdiği mekân!" Hz. Fatıma (s.a) şu karşılığı verdi: "Aleyke's-selâm, kimsin sen?" O " Ben yaşlı bir Arabım. İçinde bulunduğum zorluktan dolayı insanlığın efendisi babana geldim. Ey Muhammed'in (s.a.a) kızı! Benim üzerimde giyeceğim bir elbise, karnımı doyuracağım bir yiyeceğim yok. Bana yardım et, Allah sana rahmet etsin." dedi.
Hz. Fatıma (s.a), Hz. Ali (a.s) ve Hz. Resulullah (s.a.a) üç gündür bir şey yememişlerdi. Hz. Resulullah (s.a.a), Hz. Fatıma ve Hz. Ali'nin de bu durumda olduklarını biliyordu. Hz. Fatıma (s.a), selem ağacı yaprağıyla debbağlanmış koç postunu aldı. Postun üzerinde Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin uyuyorlardı. Hz. Fatıma (s.a) postu adama uzatarak "Ey yolcu! Al şunu. Belki Allah bundan daha iyisini sana verir" buyurdu. Bedevî "Ey Muhammed'in kızı! Ben sana aç olduğumu söyledim ama sen bana bir koç derisi verdin. Karnım açken ne yapayım bu postu?!" dedi.
Hz. Fatıma (s.a) bunu duyunca, boynundaki gerdanlığa elini attı. Bu gerdanlığı amcası Hamza b. Abdulmuttalib'in kızı Fatıma kendisine hediye etmişti. Hz. Fatıma (s.a) gerdanlığı boynundan çıkardı, bedevîye verdi ve şöyle buyurdu: "Bunu götür, sat. Bakarsın, Allah bunun yerine daha hayırlısını sana verir".
Bedevî gerdanlığı alarak Hz. Resulullah'ın (s.a.a) mescidine gitti. Hz. Resulullah (s.a.a) ashabının arasında oturuyordu. Dedi ki: "Ya Resulallah! Fatıma bana şu gerdanlığı verdi ve 'Onu sat' dedi." Bunun üzerine Hz. Resulullah (s.a.a) ağladı ve şöyle buyurdu: "Allah bundan daha hayırlısını sana vermez olur mu hiç? Onu sana, Adem'in kızlarının efendisi Fatıma bint-i Muhammed vermiştir?!"
Ammar b. Yasir yerinden kalktı ve şöyle dedi: "Ya Resulallah! Bu gerdanlığı almama izin veriyor musun?"
Hz. Resulullah (s.a.a) buyurdu: "Onu satın al ey Ammar! Eğer bütün insanlar ve cinler buna ortak olsalar, Allah onlara azap etmeyecektir."
Ammar "Gerdanlığı kaça satıyorsun ey bedevî?" dedi. Adam "Karnımı doyuracak et ve ekmek, üzerimi örteceğim ve Rabbime namaz kılacağım bir yemen hırkası ve beni aileme ulaştıracak dinar karşılığında satıyorum…" dedi.
Ammar, Hayber Savaşı'ndan sonra Hz. Resulullah'ın (s.a.a) kendisine verdiği bütün ganimeti satmıştı. Yanında bir şey yoktu. "Sana yirmi dinar ve iki yüz dirhem veriyorum. Bunun yanında bir yemen malı hırka, seni ailene yetiştirecek bineğimi ve karnını doyuracak buğday ekmeği ve et veriyorum" dedi.
Bedevî "Ne kadar cömertsin, ey adam?" dedi. Ammar bedevîyi alıp gitti ve söylediklerinin tümünü verdi. Sonra bedevî Hz. Resulullah'ın (s.a.a) yanına geri döndü. Hz. Resulullah (s.a.a) ona "Karnını doyurdun mu? Üzerine elbise giydin mi?" buyurdu. Bedevî "Evet, artık hiçbir şeye ihtiyacım yoktur, anam babam sana feda olsun" dedi.
Hz. Resulullah (s.a.a) buyurdu: "O hâlde, sana bu iyiliği yapan Fatıma için dua et."
Bedevî "Allah'ım! İlâh sensin. Biz seni var etmedik. Senden başka kulluk edeceğimiz bir Allah’ımız yoktur. Sen bizi her yönden rızıklandıran rabbimizsin. Allah'ım! Gözlerin görmediği ve kulakların duymadığı şeyler ver Fatıma'ya" dedi.
Hz. Resulullah (s.a.a) bedevînin bu duasına "âmin" dedi. Sonra ashabına dönerek şöyle buyurdu: "Kuşkusuz Allah, dünyada Fatıma'ya bunları verdi. Ben onun babasıyım ve dünyada benim gibi birisi yoktur. Ali onun kocasıdır ve eğer Ali olmasaydı, Fatıma'ya denk biri bulunmazdı. Allah ona Hasan ve Hüseyin'i verdi. Âlemlerde bu ikisi gibisi yoktur. Peygamberler torunlarının gençlerinin efendileridir onlar. Onlar cennet ehli gençlerinin de efendileridir".
Hz. Resulullah (s.a.a) bunları söylerken tam karşısında Mikdad, Ammar ve Selman oturuyordu. "Bundan fazlasını anlatayım mı?" diye buyurdu. Onlar "Evet, ya Resulallah!" dediler. Şöyle buyurdu: "Ruh (Cebrail) bana geldi ve dedi ki: Fatıma öldüğü ve kabre konulduğu zaman, iki melek kabirde ona sorarlar: "Rabbin kim?" "Benim Rabbim Allah'tır" diye cevap verir. "Peygamberin kim?" diye sorarlar. "Peygamberim, benim babamdır" diye cevap verir. "Velin kim?" derler. "Benim velim, şu mezarımın başında duran adamdır" diye cevap verir.
Size onun erdeminden daha fazla anlatayım mı? Allah bir grup meleği onu korumakla görevlendirmiştir. Bunlar önden ve arkadan, sağdan ve soldan gelebilecek tehlikelere karşı onu korurlar. Bu melekler hayatı boyunca onunla beraber olurlar. Kabre konulurken, ölürken de onunla beraber olurlar. Ona, babasına, kocasına ve oğullarına çokça salât okurlar. Ölümümden sonra beni ziyaret eden, yaşarken beni ziyaret etmiş gibidir. Fatıma'yı ziyaret eden, beni ziyaret etmiş gibidir. Ali b. Ebu Talib'i ziyaret eden Fatıma'yı ziyaret etmiş gibidir. Hasan ve Hüseyin'i ziyaret eden Ali'yi ziyaret etmiş gibidir. Hasan ve Hüseyin'in zürriyetini ziyaret eden onları ziyaret etmiş gibidir".
Ammar gerdanlığı aldı, misk kokusu sürdü ve yemen işi bir hırkaya sardı. Hayber ganimetlerinden, payına düşen malı vererek satın aldığı "Sehm" adlı bir kölesi vardı. Gerdanlığı bu köleye verdi ve ona şöyle dedi: "Bu gerdanlığı götür, Hz. Resulullah'a (s.a.a) ver ve seni de ona verdiğimi söyle."
Köle gerdanlığı aldı, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) yanına geldi ve Ammar'ın söylediklerini ona bildirdi. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Gerdanlığı Fatıma'ya götür ve seni de ona verdiğimi söyle".
Köle gerdanlığı Hz. Fatıma'ya (s.a) götürdü ve Hz. Resulullah'ın (s.a.a) sözlerini de aktardı. Hz. Fatıma (s.a) gerdanlığı aldı ve köleyi de azat etti. Bunun üzerine köle güldü. Hz. Fatıma (s.a) "Niçin gülüyorsun, ey çocuk!?" diye sordu. O, "Şu gerdanlığın büyük bereketi beni güldürdü. Bu gerdanlık bir açı doyurdu, bir çıplağı giydirdi, bir yoksulu zengin kıldı, bir köleyi azat etti. Sonunda sahibine geri döndü" dedi. [2]
Hz. Fatıma'nın (s.a) İmanı ve Allah'a Sunduğu Kulluğu
Allah'a iman, kâmil insanın değeridir. Allah'a kulluk da kemal zirvelerine ulaştırıcı merdivendir. Peygamberler ve veliler, sahip oldukları yüksek iman dereceleri, dünyada verdikleri mücadeleleri ve sırf Allah'a ibadet etmeleri sayesinde onur ve saygınlık yurdunda doğruluk makamlarına oturmuşlardır.
"İnsan suresinde gözlemlediğimiz gibi, Kur'an-ı Kerim, Hz. Fatıma'nın (s.a) ihlâsının eksiksizliğine, Allah'a karşı derin huşu içinde oluşuna, Allah'a ve ahiret gününe olan büyük inancına tanıklık etmektedir. Hz. Resulullah (s.a.a) da onun hakkında tanıklıkta bulunmuş ve şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, şu benim kızım Fatıma'nın kalbini ve bütün organlarını kemiklerin uçlarındaki kıkırdaklara kadar iman ile doldurmuştur. Böylece o kendini tamamen Allah'a ibadete vermiştir". [3]
Hz. Peygamber (s.a.a) Hz. Fatıma'nın (s.a) ibadetinden de şöyle bahseder: Fatıma, mihrabında Rabbine ibadet etmek üzere kalktığında, onun nuru parlayarak gökteki meleklere görünür. Tıpkı gökteki yıldızların nurunun parlayarak yer halkına görünmesi gibi. Bu sırada yüce Allah meleklerine şöyle der: "Ey meleklerim! Kadın kullarımın efendisi kulum Fatıma'ya bakın. Benim huzurumda ibadet etmekte, benim korkumdan bütün bedeni titremektedir. Bütün kalbiyle kendini bana ibadete vermiştir. Sizi şahit tutarım ki, ben, onun bütün Şiasını ateşten emin kıldım." [4]
İmam Hasan b. Ali (a.s) şöyle anlatıyor: "Anam Fatıma'yı, bir cuma gecesi mihrabında ibadet ederken gördüm. Şafak sökünceye kadar sürekli rükûa gitti, secde etti ve hep mümin erkeklerle mümin kadınlara isim vererek dua ettiğini duydum. Uzun uzun dua ediyordu. Kendisi için hiç dua etmiyordu. Dedim ki: "Anneciğim! Başkaları için dua ettiğin gibi, kendin için de niçin dua etmiyorsun?" Dedi ki: "Yavrucuğum! Önce komşu, sonra ev." [5]
Cuma gününün son saatlerini duaya ayırırdı. Öte yandan mübarek Ramazan ayının son on gecesinde hiç uyumazdı. Evindeki herkesi gecesini ibadet ve dua ile ihya etmeye teşvik ederdi.
Hasan el-Basrî şöyle diyor: "Bu ümmet içinde Hz. Fatıma'dan daha çok ibadet eden bir başkası daha yoktur. Namazda o kadar uzun süre kıyamda kalırdı ki, ayakları şişerdi. [6] Namaz kılarken Allah korkusundan nefes nefese kalırdı". [7]
Aslında Hz. Fatıma (s.a) hayatı boyunca hiç mihraptan çıkmadı. Bütün hayatı Allah'a ibadetten başka bir şey miydi ki? O kocasına iyi davranırken, çocuklarını eğitirken Allah'a ibadet ediyordu. Normal işleri icra ederken ve evinin diğer halkıyla beraber yoksulları kendine tercih ederken de Allah'a kulluğun bir gereğini yerine getiriyordu.
Devam Edecek…
----------
[1]- Ehlu'l-Beyt, s.138
[2]- Biharu'l-Envar, 43/56-58
[3]- Biharu'l-Envar, 43/46
[4]- el-Emalî, Şeyh Saduk, Meclis: 24/100
[5]- Biharu'l-Envar, 43/81-82
[6]- Biharu'l-Envar, 43/84
[7]- İ'lamu'd-Din, s.247; Uddetu'd-Dai, s.151
gaziantep escort,mersin escort,gaziantep escort,seks hikayeleri
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort