Tweet |
Bismillahirrahmanirrahim
"Şefaat" konusu sebebiyle, şefaat eden özel saygınlığa sahip biri olmalı ve şefaat isteyen de şefaat edenden bir istekte bulunabilecek konumda olmalıdır.
Bu temelde, eğer biri Hz. Fatıma'nın (s.a) dünya ve ahiretteki şefaatinden yararlanmak, onun Allah ve Hz. Resulullah’ın (s.a.a) yanındaki makam ve konumundan faydalanmak, dünyevi ve uhrevi sorunlarını çözmek istiyorsa, Hz. Fatıma'nın (s.a) rızasını kazanacak bir davranış ve yol izlemelidir ki sorununu ona götürebilsin ve ondan şefaatçi olarak yardıma koşmasını isteyebilsin.
Kur'an'ın öğretilerine göre, kişilerin şefaatinden yararlanmak ancak belirli şartlar gerçekleştiğinde mümkün olur. Bu şartlar hem şefaat eden ve hem de şefaat isteyen için geçerlidir. Şefaat eden, şefaat isteyenden daha üstün bir makamda olduğundan, şefaat isteyen kimsenin kendisini şefaat edene yaklaştırması gerekir. Aynı şefaat edenin de şefaati kendisinden çok daha üstün bir makamdan istemesi gibi.
Örneğin masum imamlar (a.s) halkın şefaati için Allah'a yönelirler; çünkü masum imamlar (a.s) Allah katında öyle yüce bir makam ve mevkiye sahiptirler ki halkı cehennemden ve ilahi azaptan kurtarmak için şefaat edebilirler. Allah, masum imamların (a.s) hürmetine halkın hata ve günahlarını affeder ve onları azaptan kurtarır.
Kur'an'a göre, şefaat eden ve şefaat isteyen kimse için bazı şartlar vardır. Masum imamlar (a.s) gibi kişileri şefaatçi olarak kabul ettiğimiz için, onlardan Allah katında şefaat etmelerini ve ilahi sorun ve azapları bizden kaldırmalarını veya def etmelerini isteyebilmemiz için bazı şartları yerine getirmemiz gerekiyor.
Şefaat eden ve şefaat edilenin şartları:
Allah, Kur’an'da şefaat eden için "izin" ve "rıza" gibi şartlar belirtir ve şefaat isteyen için de bilinmesi ve uyulması gereken şartlar koyar.
1- İlahi İzin: Şefaat eden, ilahi izne sahip bir makamda olmalıdır. Bu, kişinin makamlar açısından ilahi sıfatları kendinde gerçekleştirmiş ve ilahi bir seviyeye ulaşmasıyla gerçekleşir. Çünkü şefaatin hakikati, yaratılıştaki tasarruflardır. Yani sözlü bir istek değil, kâinatta tekvini ve yaratılışsal bir tasarruftur. Kur'an'a göre, ancak ilahi olmuş ve ilahi sıfatları kendinde gerçekleştirmiş kişiler tekvini ve yaratılışsal tasarruflarda bulunabilir. Şüphesiz ki Hz. Fatımatü'z-Zehra (s.a) dahil, masum imamlar (a.s), tekvini ve yaratılışsal tasarruflara sahip ilahileşmiş kişilerdendir ve şefaat edebilirler. Allah'ın izni olmayan kişi şefaat edemez ve izinsiz kişilerin şefaatinin hiçbir etkisi olmayacaktır. [1]
2- İlahi Rıza: Allah'ın belirttiği ikinci şart, ilahi rızadır ki bu şart ancak şefaat edenin ilahi olması ve izinli olması durumunda gerçekleşir. Allah, bu özellik nedeniyle böyle bir kişiden "Murtaza" (razı olunmuş) olarak bahseder ki bu, ilahileşmiş ve izinli olması nedeniyle ilahi rızadan yararlanan kişidir. [2] Allah bu iki şart hakkında Kur'an'da açıkça şöyle buyurur: "Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaati hiçbir işe yaramaz, meğer ki Allah dilediği ve hoşnut olduğu kimse için izin vermiş ola." [3]
Başka bir yerde de şöyle buyurur: "O, onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Allah'ın razı olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler ve O'nun korkusundan titrerler." [4]
Kur'an'a göre, böyle bir makam herkesin övdüğü büyük makamlardandır ve bu makama sahip olanlar herkes tarafından övülenlerdir. Nitekim Allah, şöyle buyuruyor: "Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. Böylece Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırabilir." [5]
Belirtmek gerekir ki bir rivayette "Makam-ı Mahmud" (övülmüş makam), şefaat makamı olarak adlandırılmıştır. [6]
3- Tevhit Ehli: Şefaatten yararlanmanın temel şartlarından biri, kişinin tevhit ehli olmasıdır. Yani şefaat eden ve şefaat edilen tevhit ehli olmalı ve hiçbir şirk unsuru bulunmamalıdır. [7] Çünkü "hakka şahitlik"ten kasıt tevhit ve ona ikrardır. [8] Kur'an'a göre, tevhit ehli günahkârlar şefaatten yararlanmayı umabilirler. [9] Cehennemlikler, A'raf ehlinin şefaatini umarlar. [10]
4- Haşyet Ehli: Haşyet, ilahi azametin sebep olduğu âlimce bir korkudur. Kur'an'a göre şefaat hakkına sahip olan kişi ilahi haşyet sahibi olmalıdır. [11]
5- İman: Müminler zümresinde yer almak, kıyamette şefaatten yararlanmanın zeminini hazırlar. [12] Zira İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) gelen bir rivayette "Onlar için Rableri katında doğruluk makamı vardır" cümlesi, "kıyamette Hz. Muhammed'in (s.a.a) şefaatinden yararlanma" olarak tefsir edilmiştir. [13] Elbette bu kişiler şefaate malik olurlar. [14] Çünkü "Rahman katında söz almış olanlar müstesna" ifadesinden maksat, bir görüşe göre imandır ve "şefaate malik olmazlar" ifadesinden maksat, şefaate malik olan kişi dışında kimsenin şefaat edemeyeceğidir. [15] Her halükârda, şefaatin en önemli şartlarından biri "iman" şartıdır. [16]
6- Takva: Takva ehli olanlar şefaatten yararlanırlar. [17] Çünkü "Allah'ın merhamet ettikleri müstesna" ifadesinden maksat, ya başlangıçta azaptan muaf tutulanlar ya da şefaat edenlerin şefaatine nail olanlardır. [18]
7- Akıl ve Düşünme: Şefaat akıl sahipleri içindir. Yani akıl ve mantıktan yararlanmaları sebebiyle şefaatten yararlanan ve şefaat edebilen akıl sahipleridir. [19] Doğal olarak bu akıl sahibi kişiler, akıldan yararlanan ve hayatlarında tefekkürü bulunduran kişiler için şefaat ederler. Dolayısıyla sefih (akılsız) kişiler şefaatten yararlanamayacaklardır. Akıl sahipleri, İslam dini ehli olanlardır ve İslam'dan yüz çevirenler ancak sefihlerdir. [20]
8- Âlimler: Şefaat edenlerin temel şartlarından biri, İslam ve akıl ile harmanlanmış hakiki ilimdir. [21] Çünkü İslam ve akıldan yararlanmayan kişi, aslında insanlıktan, ilim ve bilgiden nasip almamıştır; aksine onun kulağı, gözü, kalbi kapalıdır ve dört ayaklı hayvanların tersine dönmüş haline yakalanmıştır. [22]
9- Mülkiyet ve Güç: Ancak varlık üzerinde hakiki mülkiyete sahip olan ve bunu yapma gücüne sahip olup aciz olmayan kişi şefaat edebilir. [23] Bu temelde ancak ilahi olmuş olanlar böyledir.
10- Tövbe ve Amel Islahı: Hakiki tövbe, insanın kötü amelinden dönmesi, yanlış davranış ve amellerini düzeltmeye yönelmesidir. Böyle yapanlar şefaatten yararlanabilirler. [24] Çünkü ayette geçen "sana geldiler" ifadesi, "Hz. Peygamber'e (s.a.a) tövbe için gelme" anlamındadır ki bu doğal olarak ıslah ile beraber olacaktır. [25]
Hz. Fatıma'nın (s.a) Şefaati
Anlatılanlar ışığında diyebiliriz ki, ancak şefaatten yararlanmak için genel şartları kendinde oluşturmuş olan kişi Hz. Fatıma'nın (s.a) şefaatinden yararlanabilir.
Kur'an'ın öğretilerine ve güvenilir rivayetlere göre, Hz. Fatıma (s.a) dahil, masum imamlar (a.s) şefaat makamına sahiptirler. Başkaları için, Allah ve Hz. Resulullah (s.a.a) katında şefaat edebilir ve insanları cehennemden kurtarabilirler. "Kisâ hadisi" gibi rivayetlere bakıldığında, bu Kadir Gecesi, insanlığın ekseni ve varlığın merkezidir. Bu yüzden hadisin merkezi "Fatıma, babası, kocası ve oğulları" olarak belirlenmiştir. Öyle ki İmam Hasan Askeri (a.s) onun hakkında şöyle buyurmuştur: "Biz Allah'ın yaratılmışlar üzerindeki hüccetleriyiz ve büyüğümüz Fatıma (s.a) bizim üzerimize hüccettir." [26]
Rivayette Hz. Fatıma'nın (s.a) kendi şefaat makamı hakkında şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Kıyamet günü diriltildiğimde, Peygamber ümmetinin günahkârlarına şefaat edeceğim." [27]
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Cabir b. Abdullah Ensari'den işittim ki şöyle diyordu: Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular: Kıyamet günü olduğunda, kızım Fatıma (s.a) cennet develerinden bir deveye binmiş olarak gelir. Sağında yetmiş bin ve solunda yetmiş bin melek hareket halindedir. Cebrail, devenin yularını tutmuş halde şöyle seslenir: Gözlerinizi kapayın ki Muhammed'in (s.a.a) kızı Fatıma (s.a) geçsin.
O gün hiçbir nebi, resul, sıddık ve şehit kalmaz ki Fatıma (s.a) geçerken gözlerini kapatmasın. Bu sırada Hak Teâlâ'dan şöyle hitap gelir: Ey Habibim! ve ey Habibimin kızı! Benden iste ki sana vereyim ve şefaat et ki kabul edeyim. İzzet ve celalime yemin olsun ki zulüm ve zalimliği affetmeyeceğim.
Fatıma Zehra (s.a) arz eder: Allah'ım ve Efendim! Çocuklarım ve Şiilerim, çocuklarımın Şiileri, dostlarım ve çocuklarımın dostları. O zaman Allah-u Teâlâ'dan hitap gelir: Fatıma'nın çocukları ve Şiileri ve Fatıma'nın çocuklarının dostları nerede? Bu sırada söz konusu kişiler çağrılır. Sonra Fatıma (s.a) önde yürüyerek onları cennete sokar. O kıyamet gününde dört kişi dışında kimse binekli değildir: Ben, Ali, Fatıma ve Allah'ın peygamberi Salih. Ben Burak'a binmişim, kızım Fatıma benim devem Gezeba'ya binmiştir. Salih, ayaklarını kestikleri Allah'ın devesine binmiştir. Ali, cennet develerinden bir deveye binmiştir ki onun yuları yakuttan ve üzerinde iki yeşil süs asılıdır. [28]
------------
[1]- Bakara, 48, 123 ve 255; Taha, 109; Yunus, 3; Enbiya, 28; Sebe, 23.
[2]- Taha, 109; Bakara, 255; Yunus, 3; Enbiya, 28.
[3]- Necm, 26.
[4]- Enbiya, 28.
[5]- İsra, 79.
[6]- Tefsir-i Ayyaşi, c.2, s.313-314; Tefsir-i Nurüs-Sakaleyn, c.3, s.211, h.402.
[7]- Zuhruf, 86.
[8]- el-Mizan, c.18, s.127; et-Tefsirü'l-Münir, c.25, s.197, cüz: 25.
[9]- A'raf, 46. ve 47.
[10]- Mecmau'l-Beyan, c.3-4, s.653.
[11]- Enbiya, 28.
[12]- Yunus, 2.
[13]- Mecmau'l-Beyan, c.5-6, s.134; Ravzu'l-Cinan, c.10, s.93.
[14]- Meryem, 86.
[15]- Mecmau'l-Beyan, c.5-6, s.820.
[16]- Şuara, 100. ve 102.
[17]- Duhan, 41-52.
[18]- Mecmau'l-Beyan, c.9-10, s.102.
[19]- Zümer, 43.
[20]- Bakara, 130; Hucurat, 7.
[21]- Zuhruf, 86.
[22]- A'raf, 179.
[23]- Zümer, 43. ve 44; Necm, 25. ve 26.
[24]- Nisa, 64.
[25]- el-Keşşaf, c.1, s.528; Mecmau'l-Beyan, c.3-4, s.105.
[26]- Tefsir-i Etyebü'l-Beyan, c.13, s.236)
[27]- İhkakü'l-Hak, c.19, s.129.
[28]- Hisal, c.1, s.204.
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
halkalı escort ,avrupa yakası escort ,şişli escort ,avcılar escort ,esenyurt escort ,beylikdüzü escort ,mecidiyeköy escort ,istanbul escort ,şirinevler escort ,avcılar escort