Tweet |
Bismillahirrahmanirrahim
“İlk ziyaretçi” unvanı, sadece şerefli bir adam ve mükemmel bir arif olan büyük ve seçkin sahabe Cabir bin Abdullah el-Ensari'ye (r.a) uygundur. O, Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) kabrini ziyaret etmek amacıyla Medine'den Kerbela'ya gitti. Birçok alim, onun İmam Hüseyin'in (a.s) kabrini ziyaret eden ilk kişi olduğunu belirtmiştir; bu şeref, onur ve hazine ona yeter.
Şeyh Müfid şöyle diyor: Ayın (Sefer) yirminci gününde... Hz. Resulullah'ın (s.a.a) sahabesi Cabir bin Abdullah bin Hizam el-Ensari, Eba Abdullah el-Hüseyin'in (a.s) kabrini ziyaret etmek için Medine'den Kerbela'ya geldi. Cabir bin Abdullah, o hazreti ziyaret eden halktan ilk kişiydi.
Bu konuyu Şeyh Tusi, Allame Hilli, Şeyh Raziyüddin Hilli, Kef'ami, Meclisi, Muhaddis-i Nuri ve diğerleri gibi birçok alim nakletmiştir.
Cabir bin Abdullah el-Ensari ve Atiyye el-Avfi Kerbela'da
Abdurrahman bin Sabit'in hakkında şöyle dediği Cabir bin Abdullah el-Ensari yüce sahabedir: Cabir'le beraber oturmuştuk ki, Hüseyin bin Ali (a.s) içeri girdi. Bu sırada Cabir şöyle dedi: 'Kim Ehl-i Beyt'ten (a.s) bir adama bakmak isterse, ona baksın. Şahitlik ederim ki, ben bu sözü Hz. Resulullah'ın (s.a.a) dilinden işittim'.
Cabir, marifet ehlindendi ve İmam Hüseyin'in (a.s) yanında şehit olma şerefi ona nasip olmadığı için, o hazrete (a.s) olan sevgisini göstermek, onunla olan ahdini ve sözünü yenilemek ve ayrıca mevcut yönetime olan muhalefetini ifade etmek için o hazretin (a.s) şerefli kabrini ziyaret etmek üzere yola çıktı.
Şeyh Ebu Cafer Muhammed bin Ebu'l-Kasım, Muhammed bin Ali Taberi, A'meş'ten, o da Atiyye el-Avfi'den şöyle nakleder: Cabir bin Abdullah el-Ensari ile birlikte Hz. Hüseyin'in (a.s) kabrini ziyaret etmek için yola çıktım. Kerbela'ya varınca, Fırat kıyısına gitti ve gusül aldı. Sonra iki elbise giydi ve bir keseden biraz misk alıp vücuduna serpti.
Sonra attığı her adımda Allah'ı zikrediyordu ve kabre yaklaşınca 'Elimi kabrin üzerine koy' dedi. Ben de koydum. O, kabrin üzerine düştü ve bayıldı. Üzerine biraz su serptim ve ayıldığında üç kez "Ya Hüseyin (a.s)!" dedi.
Sonra 'Dost, dostunun cevabını vermez mi?!' dedi ve şöyle ekledi: 'Sen nasıl cevap verebilirsin ki, boyun damarların kesilmiş ve bedeninle başın ayrılmıştır. Ben şahitlik ederim ki, sen peygamberlerin sonuncusunun oğlusun ve Emirü'l-Müminin oğlusun ve takvanın müttefiki ve hidayetin oğlusun; Ashab-ı Kisa'nın beşincisisin; nakiplerin efendisinin oğlusun; dünyanın en üstün kadını Fatıma'nın oğlusun. Nasıl böyle olmayasın ki, sen peygamberlerin efendisinin elinde büyüdün, takva sahiplerinin kucağında yetiştin ve imanın göğsünden süt emdin ve İslam ile sütten kesildin. Öyleyse temiz yaşadın ve temiz öldün. Ama müminlerin kalpleri senin ayrılığında rahatsızdır, halbuki senin iyi durumda olduğundan şüphe etmezler.
Allah'ın selamı ve hoşnutluğu senin üzerine olsun. Şahitlik ederim ki sen, kardeşin Yahya bin Zekeriya'nın gittiği yoldan gittin'.
Sonra gözlerini kabrin etrafında gezdirdi ve şöyle dedi: 'Selam olsun size, ey Hüseyin (a.s) yolunda feda olanlar ve onun uğrunda can verenler! Şahitlik ederim ki, siz namazı ikame ettiniz, zekâtı verdiniz, iyiliği emredip kötülükten sakındırdınız. Kafirlerle cihat ettiniz ve ölüm size gelinceye kadar Allah'a ibadet ettiniz. Muhammed'i (s.a.a) peygamberlikle gönderen Allah'a yemin olsun ki, biz de sizin yaptıklarınıza ortak olduk'.
Atiyye diyor ki, Ona dedim: Ey Cabir, nasıl olur? Halbuki biz ne bir ovaya indik, ne bir dağa tırmandık ve ne de kılıç salladık. Bu grubun başları bedenlerinden ayrılmış, çocukları yetim ve kadınları dul kalmıştır!
Cabir şöyle dedi: 'Ey Atiyye! Habibim Resulullah'tan (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: "Kim bir topluluğu severse, onlarla birlikte haşrolunur ve kim bir topluluğun işinden razı olursa, onlarla ortaktır". Muhammed'i (s.a.a) hak üzere peygamber olarak gönderen Allah'a yemin olsun ki, benim ve yarenlerimin niyeti, Hz. Hüseyin (a.s) ve yarenlerinin yaptığı iş üzerinedir'.
Sonra Cabir şöyle dedi: 'Beni Kufe'nin evlerine doğru götür'. Biraz yol aldıktan sonra dedi ki, 'Ey Atiyye! Bu yolculuktan sonra seni bir daha göreceğimi sanmıyorum; sana bir vasiyette bulunmamı ister misin? Âl-i Muhammed'i (s.a.a) sevenleri sev, onları sevdikleri sürece ve Âl-i Muhammed'in (s.a.a) düşmanlarına düşman ol, onlara düşman oldukları sürece; oruç tutup namaz kılsalar bile. Muhammed ve Âl-i Muhammed'i (s.a.a) sevenlere karşı merhametli ol; çünkü çok günah işlemekten dolayı bir adımı kaysa bile, onlara olan sevgisiyle diğer adımı sabit kalır (ve telafi edilir). Onları sevenler cennete ve düşmanları ise, cehenneme dönerler'.
Bu rivayette birkaç nokta düşündürücüdür:
1- Cabir'in marifetinin büyüklüğü; bu, Hz. Muhammed'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'inin makamı hakkında sahip olduğu yüksek marifet sebebiyledir.
2- Önemli bir duruşa sahip olması; Cabir'in, İmam Hüseyin'in (a.s) düşmanlarını mülhidler (dinden çıkanlar) arasında sayması.
3- Cabir'in, Eba Abdullah'a (a.s) karşı edebi; bu onun marifetinin kemalinin sonucudur. Bu yüzden görüyoruz ki, önce gusül alıyor, sonra bedenine misk ile güzel koku sürüyor ve ardından her adımda Allah'ı zikrediyor. Kabre dokunduktan sonra bayılıyor ve sonra üç kez "Ya Hüseyin" diye haykırıyor. Ayrıca ziyaretinin bölümleri, Hz. Resulullah (s.a.a), halefi ve torunu hakkında sahip olduğu marifet düzeyini gösteriyor.
4- Bu rivayetten anlaşıldığına göre Cabir, ziyaretten sonra Kufe evlerine doğru gitti ve İmam Zeynelâbidin (a.s) ve Hz. Hüseyin'in (a.s) ailesinin diğer üyeleriyle görüşmesinden bahsedilmemiştir.
Cabir'in, İmam Hüseyin (a.s) ve sadık yarenlerinin kabrini ziyaretinin niteliğini Seyyid bin Tavus ayrıntılı olarak aktarmıştır ki burada tam olarak naklediyoruz:
Der ki: Eta dedi ki, Sefer ayının yirminci günü Cabir bin Abdullah ile beraberdim. Gaziriye'ye ulaştığımızda oradaki nehirde gusül aldı ve yanında getirdiği temiz elbiseyi giydi. Sonra bana dedi ki: Ey Eta! Yanında güzel koku var mı? 'Misk var' dedim. Sonra başını ve diğer uzuvlarını o kokudan sürdü. Yürüyerek Hz. Hüseyin'in (a.s) başucuna ulaşıncaya kadar gitti ve üç kez tekbir getirdi ve bayıldı.
Ayıldığında, şöyle dediğini işittim: 'Selam olsun size, ey Allah'ın ailesi! Selam olsun size, ey Allah'ın seçkinleri! Selam olsun size, ey yaratıklarından seçilmişler! Selam olsun size, ey efendilerin efendisi! Selam olsun size, ey ormanın aslanları! Selam olsun size, ey kurtuluş gemileri! Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun, ey Eba Abdullah!
Selam sana, ey peygamberlerin ilminin varisi! Selam sana, ey Allah'ın seçtiği Adem'in varisi! Selam sana, ey Allah'ın peygamberi Nuh'un varisi! Selam sana, ey Allah'ın dostu İbrahim'in varisi! Selam sana, ey Allah'ın kurbanı İsmail'in varisi! Selam sana, ey Allah'ın kelimi Musa'nın varisi! Selam sana, ey Allah'ın ruhu İsa'nın varisi! Selam sana, ey Muhammed Mustafa'nın (s.a.a) oğlu! Selam sana, ey Ali Murtaza'nın oğlu! Selam sana, ey Fatıma Zehra'nın oğlu! Selam sana, ey şehit ve şehidin oğlu! Selam sana, ey öldürülmüş ve öldürülmüşün oğlu! Selam sana, ey Allah'ın velisi ve O'nun velisinin oğlu! Selam sana, ey Allah'ın hücceti ve O'nun kulları üzerindeki hüccetinin oğlu!
Şahitlik ederim ki, sen namazı ikame ettin, zekâtı verdin, iyiliği emredip kötülükten sakındırdın, anne ve babana iyi davrandın, düşmanlarınla cihat ettin. Şahitlik ederim ki, sen selamı işitir ve ona cevap verirsin ve sen Allah'ın habibi, dostu, asili, seçilmişi ve seçilmişin oğlusun.
Seni şevkle ziyaret ettim. Öyleyse Allah katında bana şefaat et, ey efendim! Ben Allah katında senin ceddin peygamberlerin efendisi, baban vasilerin efendisi ve annen dünya kadınlarının efendisi vasıtasıyla şefaat diliyorum. Allah, seni öldürenleri, sana zulmedenleri, seninle düşmanlık edenleri ve sana kin besleyenleri, öncekilerden ve sonrakilerden lanetlesin'.
Sonra kabrin üzerine eğildi ve yanaklarını ona sürdü ve dört rekât namaz kıldı. Sonra Ali bin Hüseyin'in (a.s) kabri başına geldi ve şöyle dedi: 'Selam sana, ey mevlam ve mevlamın oğlu! Allah senin katilini öldürsün! Allah sana zulmedeni öldürsün! Ben sizin sevginizle Allah'a yakınlaşmayı diliyor ve düşmanlarınızdan Allah katında uzak olduğumu bildiriyorum'.
Sonra onu öptü, iki rekât namaz kıldı ve şehitlerin kabirlerine yöneldi ve şöyle dedi: 'Selam olsun Eba Abdullah'ın (a.s) kabri yanında ikamet eden ruhlara. Selam olsun size, ey Allah'ın Şiaları; O'nun Resulünün Şiaları; Emirü'l-Müminin'in, Hasan ve Hüseyin'in Şiaları! Selam olsun size, ey temiz olanlar! Selam olsun size, ey hidayet edenler! Selam olsun size, ey iyiler! Selam olsun size ve kabirlerinizin etrafında dönen meleklere. Umarım Allah bizi ve sizi rahmetinin makamında, arşının altında yerleştirir'.
Sonra Emirü'l-Müminin'in (a.s) oğlu Abbas'ın kabri yanına geldi, durdu ve şöyle dedi: 'Selam sana, ey Ebu'l-Kasım! Selam sana, ey Abbas bin Ali! Selam sana, ey Emirü'l-Müminin'in oğlu! Şehadet ederim ki sen çokça nasihat ettin; emaneti eda ettin; kendi düşmanın ve kardeşinin düşmanıyla cihat ettin. Allah'ın selamı temiz ruhunun üzerine olsun ve Allah sana en iyi kardeşin mükafatını versin'.
Sonra iki rekât namaz kıldı; Allah'a dua etti ve gitti.
Bu ziyaret, bu büyük sahabenin azametini, marifetini ve yüce makamını göstermektedir.
gaziantep escort,gaziantep rus escort,gaziantep escort,seks hikayeleri