Bugun...



Eğiticilerin Duyarlılık ve Yardımlaşmaları

Çocuğun eğiticisi, insan ve özellikle “çocuk bilir” biri olmalı ve eğitim sırlarını bilmelidir; insanın kemal ve zaaf noktalarına vakıf olmalıdır; vazifesinin bilincinde olmalı ve işini sevmelidir; işinde ciddi olmalı, zorluklardan korkmamalı, sabır ve tahammül sahibi olmalıdır.

facebook-paylas
Tarih: 30-11-2022 12:42

Eğiticilerin Duyarlılık ve Yardımlaşmaları

Bismillahirrahmanirrahim

Çocuk terbiyesi her anne ve babanın yapabileceği kolay ve basit bir iş değildir; aksine çok zarif ve hassas bir iş olup, kıldan ince yüzlerce noktası vardır.

Eğiticinin işi, çocuğun ruhu ile ilgili olduğu için ruh hakkında ilim, tecrübe ve bilgi birikimlere sahip olmayan biri, iyi bir şekilde görevini yapmaz. Çocuk dünyası, başka bir dünya ve fikirleri de başka fikirlerdir. Büyüklerin düşünme tarzı ile mukayese edilmez düşüncelere sahiptirler. Çocuğun ruhu çok zarif ve hassas olup, her türlü eserden boş ve her çeşit terbiyeyi kabul etmeye elverişlidir. O, henüz sabit bir kalıba girmemiş ama her çeşit kalıba girmeye elverişli küçük bir insandır.

Çocuğun eğiticisi, insan ve özellikle “çocuk bilir” biri olmalı ve eğitim sırlarını bilmelidir; insanın kemal ve zaaf noktalarına vakıf olmalıdır; vazifesinin bilincinde olmalı ve işini sevmelidir; işinde ciddi olmalı, zorluklardan korkmamalı, sabır ve tahammül sahibi olmalıdır.

Bütün bunlara ilave olarak, eğitim kural ve metotları her yerde, her zamanda ve her şahıs üzerinde uygulanabilir bir niteliğe sahip değildir. Aksine, her çocuğun kendine has cismi ve ruhi özellikleri vardır. Dolayısıyla o, çocuğun terbiyesinde bu özelliklere ve yaşamakta olduğu ortama münasip bir yöntem seçilmelidir. Öyleyse her anne ve baba, her çocuğun kendi öz yapısını araştırmalı ve yapacağı eğitim programını ona göre ayarlamalıdır. Yoksa bütün çalışma ve çabalarından iyi bir sonuç alamazlar.

Erkek ve kadınlar, baba ve anne olmadan önce eğitim ve öğretim yöntemini öğrenmeli ve daha sonra çocuk yapmalıdırlar. Zira çocuğun terbiye safhaları doğumunun başlangıcından ve hatta doğumundan önce başlamaktadır. İşte bu hassas safhada çocuğun latif ve hassas tabiatı kalıba girmekte, onun ahlakının, davranışının, adetlerinin ve hatta fikirlerinin bile temeli atılmaktadır. Anne ve babanın bu hassas safhalardan gafil olarak, eğitim ve öğretimi sonraki zamanlara bırakmaları doğru değildir. Yani öğretimi, çocuk belli bir kalıba girdikten ve iyi-kötü ahlaklara alıştıktan sonraya bırakmamak gerekir. Çünkü ilk olarak verilen terbiyeler, alışkanlıkları değiştirmekten daha kolaydır. Alışkanlığı değiştirmek mümkün olmayan bir mesele olmadığı halde, fazla bilgi, sabır, tahammül ve çok çalışma isteyen bir iş olup, her eğiticinin yapabileceği bir iş değildir.

Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Siyasetlerin (yönetimlerin) en zoru, alışkanlıkları değiştirmektir."[1]

Yine Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Alışkanlık, insana musallat olur ve onu kontrolü altına alır." [2]

Emir-ul Müminin Hz. Ali (a.s) bir yerde de şöyle buyuruyor: "Alışkanlık insanın ikinci tabiatı gibidir." [3] Alışkanlığı terk etmek o kadar zordur ki, bu yüzden en yüce ibadetlerden sayılmıştır.

Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Kötü alışkanlıkları terk etmek en büyük ibadetlerdendir." [4]

Terbiyede çok zaruri olan konulardan biri de anne ve babanın ve diğer eğiticilerin terbiye programlarında ve o programların uygulanmasındaki kalite hususunda görüş birliğine sahip olarak birlikte çalışmalarıdır. Eğer anne, baba ve çocuğun terbiyesinde rolü olan diğer kimseler (dede ve nine gibi) terbiye programında görüş birliğine sahip olurlar ve birbirlerini iyi anlayarak, o programın icrasında gereken yardımlaşmayı gösterirlerse, istenilen neticeye ulaşarak, iyi ve seçilmiş çocuklar yetiştirebilirler. Ama eğer terbiyede rolü olanlardan biri itinasızlık eder veya programlarda değişik bir yöntem uygularsa, istenilen neticeye ulaşılmayacaktır. Çünkü terbiye ciddiyet isteyen bir iştir.

Çocuk vazifesini bilmelidir. Ama baba bir şey der ve anne yahut nine başka bir şey derse, çocuk vazifesinin ne olduğunu bilemez. Özellikle terbiyede rolü olanlardan her biri, kendi yöntemini icra etmekte ciddi olur ve bu konuda ısrar ederse, böyle bir programın faydası olmayacağı gibi, çocuğun kötü şeyleri öğrenmesine de sebep olur.

Terbiye konusunda büyük engellerden biri, babanın bir hususta bir karara varması ve anne yahut büyükannenin bu hususta işe karışması ve babanın almış olduğu kararın zıddına bir öneride bulunması veya tam tersine onların aldığı karar karşısında babanın aksi bir harekette bulunmasıdır. Terbiye eden eğiticiler arasında öyle bir birlik ve yardımlaşma olmalıdır ki çocuk, çok açık bir şekilde vazifesini bilmeli ve vazifesinden kaçmayı aklının ucundan bile geçirmemelidir.

Bazen baba, terbiye görmüş, iyi ahlaklı, çocuğunun terbiyesine ilgisi olan bir kişi ve anne ise, terbiyeye ilgisiz biri olabilir. Bazen de tam aksine. Bu, çoğu ailelerde görülen bir sorundur. Böyle ailelerde yetişen çocuklar genelde iyi ve sahih terbiyeden yoksun kişiler olurlar. Zira terbiye görmüş ve salih birinin etki ve çabaları kötü ahlaklı eşi tarafından yok edilmekte ve onların zıddı çocuğa aşılanmaktadır. Bu durumda, doğru bir terbiye vermek çok zordur. Ama bu zorluklar sorumluluktan kaçmaya sebep olmamalıdır.

Bu durumda terbiyeli ve ahlaklı şahsa çok ağır bir sorumluluk düşmektedir. Bu şahıs, çocuklarının terbiyesi hususunda çok önem göstermeli ve çok çaba sarf etmelidir. Kendi ahlak ve davranışını iyice ıslah etmeli, çocuklarını çok yakından izlemeli ve elinden geldiği kadar onlarla irtibatını güçlendirmelidir.

Kendi tecrübesinden yararlanmalı, iyi davranışlarıyla çocuklarını kendi tarafına çekmeli ve onlar için çok iyi bir örnek olmalıdır. Onlar ile diyalog kurmalı, iyi ile kötüyü ve güzel ile çirkini onlara iyi bir şekilde açıklamalıdır.

Davranışı öyle bir şekilde olmalıdır ki, çocuğun kendisi, iyi ahlakı kötü ahlaktan ayırt edebilmeli ve kötülüklerden nefret etmelidir. Eğer terbiye eden akıllı, tedbirli ve sabırlı biri olursa, büyük bir ölçüde hedefe nail olabilir. Eşinin yanlış terbiyesinin önünü alıp, çocuğa kötü şeylerin aşılanmasına engel olabilir. Kısacası iş çok güç ama başka çaresi de yok ve yapmak gerekir.

Bilim adamlarından biri şöyle yazıyor: Ailelerde, çocuğun asabının normal bir düzeye ulaşması için sadece çocuğun terbiyesi hususunda aynı fikre sahip olan, istek ve davranışları birbirine uygun olan anne ve babanın bulunduğu çok iyi şartlar meydana gelmektedir. Aile, çocuğun ahlaki özelliklerinin kalıba girdiği bir topluluktan ibarettir. Fertleri dostça ve samimi bir davranışa sahip olan aile ve o ailedeki çocuklar, genelde sakin, kendine hâkim, mutedil ve ılımlı kimseler olurlar. Tam aksine, anne ile baba arasında devamlı tartışma olan karışık bir muhite sahip ailelerdeki çocuklar ise, kötü ahlaklı, bahaneci ve sinirli olurlar. [5]

 

------------

[1]- Gureru’l Hikem, s.181.

[2]- Gureru’l Hikem, s.580.

[3]- Gureru’l Hikem, s.26.

[4]- Gureru’l Hikem, s.176.

[5]- Revanşinasi-i Tecrubi-i Kudek, s.191.




Bu haber 357 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI