Bugun...



İslam Mezhepleri ve Dayanakları

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 28-06-2021 16:21

İslam Mezhepleri ve Dayanakları

Soru: Caferilik mezhebi hakkında bilgi edinmek istiyordum. Acaba bu mezhebi benimseyenler niçin bu mezhebe geçiyorlar? Neye dayanarak Caferilik mezhebini benimsiyorlar?

Cevap: Esselamu Aleykum!

Birinci sorunuzun cevabı kısaca şöyledir:

Ehl-i Beyt imamlarından (a.s) olan İmam Cafer Sadık’ı (a.s) takip etmek anlamına gelen “Caferi Mezhebi”, Ehl-i Beyt (a.s) mektebinin fıkhi cephesine denir. Kur’an ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) gerçek sünnetini, -diğer mezheplerdeki beşeri ve zannî yöntemlere başvurmadan- ilahi ilimle olduğu gibi korumayı ifade etmesi hasebiyle, Ehl-i Beyt imamlarının (a.s) hepsinin fıkhı yöntemi aynıdır ve aralarında hiçbir farklılık yoktur. Bu gerçeği göz önünde bulundurduğumuzda, Ehl-i Beyt (a.s) mektebinin fıkhi müessesinin İmam Cafer Sadık’ın (a.s) ismine atfedilmesinin nedeni, fıkhi mezheplerin kurulmasının bu İmam’ın dönemine rastlamış olmasıdır. İmam Cafer Sadık’ın (a.s) döneminden başlayarak, fıkıhta yani şer'i hükümleri belirlemede çeşitli mezhepler ortaya çıkmış ve bunların en önemlileri şunlardır:

Aslen İran kökenli olan ve “Ebu Hanife” diye meşhur Numan b. Sabit’in mezhebi. Bu mezhep daha çok kıyas yani çeşitli konular arasındaki benzerliği esas alarak ve hükümleri akla dayanarak, çıkaran bir fıkhı akımdır. Ebu Hanife’nin iki yıl İmam Cafer Sadık’ın (a.s) yanında ders aldığı meşhurdur. Ama sonraları İmam Cafer Sadık’ın (a.s) açıkladığı fıkhi esasları çiğneyerek, kıyasa dayalı yeni bir mezhep kurmuştur. İmam Cafer Sadık (a.s) onu kıyas etmekten kesin bir dille defalarca sakındırmasına ve kıyasın dini temelden tahrip edeceğini bildirerek, Ebu Hanife’yi uyarmasına ragmen, o bu yönteminden el çekmemiş ve din hususunda kıyasa dayalı bir fıkıh oluşturmuştur.

Ebu Hanife’den sonra, Maliki mezhebinin kurucusu olan Malik b. Enes; Şafii mezhebinin kurucusu olan Muhammed b. İdris ve Hanbeli mezhebinin kurucusu Ahmet b. Hanbel, fıkıhta ya Ebu Hanife gibi kıyas yöntemine ağırlık vermiş veya içtihatta hadisi ve selefin sünnetini esas almışlardır. Ama bunlar da hem hadiste ve hem de selefin sünnetinde Ehl-i Beyt imamlarına (a.s) ağırlık vermeyip, genelde Ehlibeyt’in (a.s) karşısında yer alan sahabe ve tabiilerin naklettikleri hadisleri ve fıkhi görüşleri kabul etmişlerdir.

Bu dört mezhep, yani Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli hepsi Hz. Peygamber’den (s.a.a) en az yüz elli yıl sonra meydana gelmiştir. Sonraları Ebu Hanife’nin talebesi olan Ebu Yusuf’un zalim Abbasi halifesi Harun er-Raşit tarafından Kadi’l-Kuzat olarak (günümüzün diyanet ve Yargıtay başkana tekabul eden bir makam) atanması üzerine, bu mezhep yayılmıştır. Diğer dört mezhep ise, yine zalim Abbasi halifelerinden olan Mustansirubillah tarafından hilafet merkezi olan Bağdat’ta ve daha sonraları Mısır’ın Padişahı Baybaros’un kendilerine verilen resmi tedris kürsüsü ve yargı yetkisi ile İslam beldelerinde yaygınlaşmıştır. [1]

Bu kısa açıklamadan da esinlenildiği gibi, bu dört mezhebin ortaya çıkışı, dörtle sınırlandırılışı ve yayılışları şeri bir dayanağa dayalı olmadığı gibi, bu mezheplerin kurucularının Ehl-i Beyt (a.s) kadar Hz. Peygamber’e (s.a.a) yakın olmadıklarından yukarıda işaret edildiği gibi, çeşitli eğilim ve tahriflerden kendilerini kurtaramamışlardır.

Mezheplerin dörtle sınırlı olduğunu savunanlar bile, buna şer'i bir delilin olamadığını bildikleri için sadece aklı ve tarihi tutanaklarla bu konuyu açıklamağa çalışırlar.

Ama Caferi mezhebine gelince, durum tamamen farklıdır. Bu mezhebin ortaya çıkışının tamamen şeri bir dayanağı vardır. Yani Hz. Peygamber’in (s.a.a) defalarca “Ben sizin aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; bunlardan birisi Kur’an ve diğeri Ehl-i Beytim'dir. Bunlara sarıldığınız sürece haktan asla sapmazsınız.” emrine dayalı olarak, Ehl-i Beyt (a.s) mektebi ortaya çıkmıştır. Başka bir ifadeyle Ehl-i Beyt (a.s) mektebi ve onun fıkhı cephesi olan Caferilik, Hz. Peygamber’in (s.a.a) gerçek sünnetinin Allah’ın emri ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) vasiyeti üzere, Ehl-i Beyt’i (a.s) tarafından korunmuş çizgisidir.

 

-------------

[1]- Bu konuları araştırmak için, meşhur tarihçi Makrizi’nin “El-Hutetü’l Makriziyye” c. 2 ve İbn-il Futi’nin “El-Hevadisu’l-Camia” adlı eserlerinin Hicri 645. yılın olayları bölümüne bakınız.




Bu haber 478 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SORU-CEVAP Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI