xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...



İmam-ı Zaman’ın (a.f) Marifet ve Tanınmasında Ahlaki Olgunluk ve Zuhur Ortamı - 1

Şiaların, İmam-ı Zaman’ın (a.f) nurlu ve yol gösterici hidayetlerinden doğrudan faydalanamaması, onlar için gaybette hidayet yolunda hareket etmeyi zorlaştırarak, hayret, gaflet ve sapkınlık zeminini hazırlar. Ancak İmam-ı Zaman’ı (a.f) bekleyenler, imamete olan derin inanç bütünü sayesinde gaybette kendilerini dönemin gafletlerinden ve sapmalarından koruyabilir, kendi manevi ve ahlaki olgunlaşmalarının zeminini hazırlayabilir ve böylelikle İmamlarının zuhuru için zemin hazırlayabilirler.

facebook-paylas
Tarih: 13-12-2024 15:35

İmam-ı Zaman’ın (a.f) Marifet ve Tanınmasında Ahlaki Olgunluk ve Zuhur Ortamı - 1

Bismillahirrahmanirrahim

 

İmam-ı Zaman’ın (a.f) gaybet dönemi, Şia tarihinde özel bir dönem sayılır ve Şiiler bu dönemde özel bir durumda bulunmaktadırlar. Şiaların İmamlarının nurlu ve yol gösterici hidayetlerinden doğrudan yararlanamamaları, hidayet yollarında zorluklara neden olur ve onların kemale ulaşmasını zorlaştırır.

 

Masum İmamların (a.s) varlığı döneminde hakiki Şiiler, onlara doğrudan erişimle sürekli hidayetlerini alır ve her türlü sapmadan ve gafletten kendilerini korurlardı. Sapkınlık ve şaşkınlık yollarına düşmez ve İmamlarının nur ile hidayetinde yollarını selametle hedeflerine ulaşıncaya kadar sürdürürlerdi.

Ancak gaybet döneminde ve özellikle büyük gaybet döneminde Şiiler için farklı bir durum oluşmuştur. Bu durum onların zamanlarının imamından gafil olmalarına ve hayret çöllerine girmelerine neden olabilir. Nitekim büyük gaybetin tarihinde Şia, bazı Şiilerde hem itikadi, kelami sapmalar ve hem de sosyal, kültürel ve siyasi sapmalar görmüştür.

 

Öte yandan gayipteki İmamın zuhuru için zemin hazırlamak da bekleyenlerin temel görevlerindendir. Bu nedenle bireysel ve toplumsal çalışmayla ahlaki ve dini değerlerin hakimiyeti için zemin hazırlamak, bekleme ilkelerinin esaslarındandır. Dolayısıyla gaybette bekleyenler için hayati olan şey, bir yandan masum İmama zahiri erişimi olmamaktan kaynaklanan gaflet ve sapmaların zeminini ortadan kaldırmak; diğer yandan ise, Hazretin zuhuru ve bekleyenlerin bireysel ve toplumsal yaşam alanında değerlerin hakimiyeti için zemin hazırlamaktır.

 

Bu gaflet verici durumun değişmesinde ve Hazretin zuhuru için uygun zeminin oluşturulmasında birkaç temel husus rol oynar:

1- Gaybet zamanında gaib İmamın Şiilere özel inayet ve ilgisi,

2- Dinî âlimlerin İmam-ı Zaman’ın (a.f) vekilleri olarak Şiileri hidayeti,

3- Şiilerin İmam-ı Asr'a marifet ve teveccühü.

Bu unsurlardan her biri ayrı bir yazıyı gerektirir; ancak bu yazıda özel olarak odaklanılan, söylenen unsurlardan üçüncü kısımdır. Bu nedenle gaybet döneminde, bekleyen toplumunun ahlakileşmesinde temel rol oynayan “imamet” ile ilgili inanç bu kısmı inceleyeceğiz ki bu inanç, bekleyen bireyi ve bekleyenler toplumunu ahlaki sapmalardan ve manevi gafletlerden koruyarak, onları manevi yolda destekler. Neticede hem gafleti ve sapmayı onlardan uzaklaştırır ve hem de bekleyen toplumu İmamın zuhuruna hazırlar.

 

Bekleyen bir kimsenin inanç bütünü içinde, bekleyenleri ahlaki erdemlere ve ruhsal meleklere yönlendirmede çok etkili olan ve onların ilahi ahlaka bürünmedeki gafletini ortadan kaldırmak için bunları canlandırarak ele alabileceğimiz inançları birkaç başlıkta inceleyeceğiz:

1. İmamın Varlığına İnanç

Şiiler ile Ehl-i Sünnet arasındaki “Mehdilik” meselesinde temel farklardan biri, Hz. Mehdi'nin (a.f) varlığıdır. Çoğu Ehl-i Sünnet bilginlerine göre, Hz. Mehdi (a.f) gelecekte doğacak ve kıyamıyla dünyayı adalet ve doğrulukla dolduracaktır (Ehl-i Sünnet bilginlerinin görüşleri için bak. Fakih-i İmani, 1402). Ancak Şia’nın görüşüne göre, Hz. Mehdi (a.f) İmam Hasan Askeri'nin (a.s) oğludur. Dolayısıyla doğmuş ve hayattadır; ancak bazı maslahat ve hikmetler gereği gaybette bulunmakta; gelecekte zuhur edecek ve kıyamıyla dünya çapındaki zulme son verecektir. Şia'nın görüşüne göre Hz. Mehdi’nin (a.f) doğumu kesin delillerle ispatlanmıştır ki, bu konuyu anlatmak bu yazının kapsamı dışındadır.

 

Ehl-i Sünnet görüşüne göre, “Mehdilik” meselesini Ahir Zaman olaylarından saymak ve onun o zamanda başlayacağını düşünmek gerekir. Ancak Şia’nın görüşüne göre, İmam Hasan Askeri'nin (a.s) imametinin sona ermesinden itibaren “imamet”, mevcut olan “Beklenen İmam’a” aittir. Dolayısıyla İmamın gaybeti, Şiiler ile onun arasında bir perde oluşturmuş olsa da, İmamın varlığına inanç, Şiiler ile İmamları arasında batıni bir bağ oluşturur.

 

Hz. Mehdi'nin (a.f) Varlığına İnancın Bekleyenlerin Ahlakı Üzerindeki Etkisi

Bu konudaki önemli nokta, Hz. Mehdi'nin (a.f) doğumu ve varlığına inancın salt bir marifet ve tanıma olmadığıdır. Yani onun hayatta olduğuna inanan insan, sadece akli bir marifet ile yetinmez, bilakis bu tanımanın ötesinde ona bir iman ve eğilim de duyar. Zira bir şeyi algılama ve anlama ile ona iman etme arasında derin bir fark vardır. Eğer bir konu sadece insanın aklı ve düşüncesi tarafından kabul edilirse, bir marifet ve tanıma hasıl olmuş demektir. Ancak bu aşamayı aşar ve bu marifet insanın kalbine de nüfuz eder ve insanın eğilimlerini de kendisiyle uyumlu kılarsa, iman hasıl olur.

 

Ayetullah Şehit Mutahhari şöyle diyor: "İman, inanç ve eğilim demektir. İman, bir düşünceye kendini kaptırma ve bir düşünceyi kabul etmektir. Bir düşünceye kendini kaptırmanın iki unsuru vardır: Birincisi, düşüncenin bilimsel boyutudur ki insanın düşüncesi ve aklı onu kabul eder ve diğeri ise, duygusal boyutudur ki insanın kalbi ona eğilim duyar." [1]

 

Hz. Mehdi'ye (a.f) iman konusunda da salt bir tanımanın ötesinde, bekleyenlerin varlığında bu gerçeğe dair bir inanç ve eğilim şekillenir. Dolayısıyla "Mehdi inancı" sürecinde önce bu gerçek, insanın idrak boyutuyla irtibat kurar. Böylece insan o gerçeklikle "akıl bağını" kurar. Bu aşamanın sonucu, insanda bir "bakış açısı" oluşturmaktır. Ancak daha derin bir aşamada, bu gerçek insanın duygusal boyutuna nüfuz eder ve onu da kendisiyle beraber götürür. Böylece "kalp bağının" kurulmasına yol açar ve kalp bağının oluşumuyla o gerçekliğe doğru bir "eğilim" insanın bünyesinde şekillenir. Bu iki aşamadan elde edilen sonuç, kendini o gerçekliğe iman olarak gösterir. [2]

 

Bu açıklamalardan, Hz. Mehdi'nin (a.f) varlığına imanın, bekleyenlerde onunla uyum ve yakınlık zemini oluşturduğu anlaşılır. Ona inanan bir bekleyen, sadece düşüncesini onun marifetiyle süslemekle kalmaz, aynı zamanda efendisiyle duygusal bir bağ kurarak kalbini de ona teslim eder ve efendisi onun davranış ve ahlak modeli olur. Dolayısıyla her türlü ahlaki rezilet (kötülük), bu kalbi inançla çelişir ve bunları gidermeye çalışır.

 

Masum İmamların bekleyenlere yaptığı pek çok tavsiye ve gaybet döneminde bekleyenlerin görevleri olarak vurgulanan pek çok vazife, esasında bekleyenlerin kendi efendileriyle ruhsal bağlarını güçlendirmeye yöneliktir.

 

2. Zuhura İnanç

İmam-ı Zaman’ı (a.f) bekleyenler, o Hazretin zuhurunu bekleyen kimselerdir. Bu nedenle onların düşüncesinde, İmam-ı Asr'ın mutlak zuhuru ve gaybetin sona ermesi, temel ve esaslı düşüncelerden biridir. Şia rivayetlerinde ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında bu konuda çok sayıda rivayet vardır. Her iki kanadın rivayetleri Hz. Mehdi'nin (a.f) kıyamının kesinliğine büyük vurgu yapar. Öyle ki vurgular kıyametin gelmeyeceğini, ancak zuhur gerçekleşinceye kadar ve dünya ömründen bir günden az bile kalmış olsa, Allah'ın Ehl-i Beyt'ten birini, yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolu olduğu halde adalet ve doğrulukla doldurmak için kaldıracağı yönündedir. [3]

Bu rivayetlerin dili, Hazretin zuhuru için kesin ilahi iradeyi ifade eden ve ona dair her türlü şüpheyi ortadan kaldıran bir niteliktedir.

 

Bekleyenlerin Ahlakında Beklentinin Yapıcı Rolü

Hz. Mehdi'nin (a.s) zuhuruna inanç, bireyin ve bekleyen toplumun ahlakileşmesi için zemin hazırlayan inançlardan biridir. Gaybet döneminde “Münci” (kurtarıcı) bekleme, bekleyenleri ahlaki yükselişe ve insani olgunluğa sevk eder; bireyin ve toplumun ıslahında yapıcı bir rol oynar. Beklentinin yapıcı rolünü incelerken üç unsur dikkat çekicidir:

a) Hazretin Yardımcılarının Sıfatlarını Elde Etmeye Çalışmak

Hz. Mehdi'nin (a.f) zuhurunu bekleyen ve gerçek anlamda onu bekleyen, onun zuhuru için saniye sayan kimse, şüphesiz zuhur zamanında rol oynamak için durmaksızın çalışacaktır. Dolayısıyla ahlaki boyutta, büyük bir umutla ve yüce bir gayretle Hazretin yardımcılarının sıfatlarını elde etmeye doğru hareket eder.

 

Dualarında ve münacatlarında sürekli olarak Allah'tan Hz. Mehdi'nin (a.f) yardımcıları arasında yer almayı isteyen bekleyenler, bu arzunun gerçekleşmesi için çalışacaklardır. Rivayetlere göre, bekleyenlerin münacat ve ziyaretlerindeki sürekli duaları, çeşitli ifadelerle Hazretle birlikte olmak için olan duadır:

اللَّهُمَّ اجْعَلْنِي مِنْ أَنْصَارِهِ وَ أَعْوَانِهِ وَ الذَّابِّينَ عَنْهُ وَ الْمُسَارِعِينَ إِلَيْهِ فِي قَضَاءِ حَوَائِجِهِ وَ الْمُمْتَثِلِینَ لِأوامِرِهِ وَ نَواهِیهِ وَ الْمُحَامِينَ عَنْهُ وَ السَّابِقِينَ إِلَى إِرَادَتِهِ وَ الْمُسْتَشْهَدِينَ بَيْنَ يَدَيْـهِ ...

"Allah'ım! Beni onun yardımcıları, destekçileri, savunucuları, onun isteklerini yerine getirenler, emirlerine ve yasaklarına uyanlar, onu savunanlar, onun iradesine koşanlar ve onun huzurunda şehit olanlar arasına koy!" [4]

 

Şüphesiz İmam-ı Asr'ın (a.f) yardımcıları arasında yer almak, onun savunmasında bulunmak ve emirlerine itaat etmek isteyen birisi, kendisinde dikkat çekici özellikler oluşturmalıdır. Tek bir cümlede bütün raziletlerden (kötülüklerden) uzaklaşmak ve bütün erdemlere ulaşmak böyle bir kimsenin nitelikleri olacaktır:

من سرَّه ان یکون من اصحاب القائم، فلینتظر ولیعمل بالورع و محاسن الاخلاق و هو منتظر

"Kim Kaim'in ashabından olmayı arzularsa, beklesin ve beklerken takvaya ve güzel ahlaka uygun hareket etsin." [5]

 

Bekleyen insan, bir yandan her gün ve gece Hazretle birlikte olmak ve onun yardımcıları arasında yer almak için dua etmekle yükümlüdür. Diğer yandan bu duanın kabul edilmesi için sürekli güzel ahlaki sıfatları elde etmeye çalışmalıdır. Zira rivayetlerde Hazretin yardımcıları, din uğrunda istikrarları tarif edilemez olgunlaşmış ve dindar insanlar olarak tanımlanmıştır. Nitekim Hz. Peygamber-i Ekrem'in (s.a.a) ifadesiyle, onların dindarlıkta istikrarı, elinde yakıcı ateş olan insanın istikrarından daha şiddetlidir.

İşte bundan dolayı, olumlu ve gerçek anlamıyla beklenti, bekleyenlerin ahlaki olgunluğa doğru seyri için en iyi araçlardan biri sayılır.

 

Devam Edecek…

Rıza Navruzi

 

------------

[1]- Mutahhari, c.20, s.247, 1378 hş.

[2]- Haşimi el-Amidi, s.269, 1386 hş.

[3]- Kazvini, c.3, s.224, h.2779, 1419 hk; Secistani, c.4, s.141, h.4282, 1422 hk; Mukaddesi Şafii, s.14-16, 1418 hk.

[4]- Kef’ami, s.82, 1418 hk.

[5]- Kufi, s.147, 1424 hk; Naimani, s.200, 1395 hş.




Bu haber 557 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI