Bugun...



İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Mehdi'nin (a.f) Yarenlerinin Ortak Özellikleri

İmam Hüseyin'in (a.s) kıyamı ve Hz. Mehdi'nin (a.f) zuhuru bazı unsurlar açısından ortak ve bazı özellikleri açısından ise, farklıdır.

facebook-paylas
Tarih: 23-08-2024 15:48

İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Mehdi'nin (a.f) Yarenlerinin Ortak Özellikleri

Bismillahirrahmanirrahim

 

İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamı ile Hz. Mehdi'nin (a.f) zuhur ve kıyamının ortak noktalarından biri, her ikisinin de masum bir imam tarafından yönetilmesidir. Ayrıca “Allah'ın dininin hakimiyeti” gibi ortak bir amaca sahip olmaları da diğer ortak noktalarındandır.

 

Farklılıklarına gelince, İmam Hüseyin'in (a.s) kıyamının görünüş ve zahirde başarıya ulaşmadığını, ancak İmam Zaman'ın (a.f) kıyamının başarıya ulaşacağını söyleyebiliriz. Ayrıca bu iki kıyam arasındaki diğer bir fark, meydana gelme zamanlarıdır. İmam Hüseyin'in (a.s) kıyamı gerçekleşmiş, ancak İmam Zaman'ın (a.f) kıyamı henüz başlamamıştır.

 

Bu yazıda, İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Zaman'ın (a.f) kıyamlarının önemli ortak noktalarından biri olan, bu iki yüce imamın yarenlerinin ortak özelliklerini ele alacağız.

 

Bazı Ortak Özellikler ve Nitelikler:

1- Allah Sevgisi: Allah sevgisi ve maneviyata yönelme, İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Zaman'ın (a.f) yarenlerinin ortak özelliklerinden biridir. İnsanın en yüce ve saf hallerinden biri, mutlak kemal ve gerçek mabudu sevmesidir ki, ilahi önderler bu makamın en yüksek derecesinde bulunmuşlardır. [1]

 

Kerbela'nın tüm sahneleri "Allah'ın rızası biz Ehl-i Beyt’in rızasıdır" [2] sloganıyla doluydu; İmam (a.s) ve yarenleri her şeyden kopmuş ve hakka bağlanmışlardı. İmam Hüseyin (a.s) Medine'den çıkarken okuduğu bir hutbede, kendisi adına her türlü güç talebini reddetti ve ilahi kazaya teslim olmaktan bahsederek şöyle buyurdu: "Rabbim! Ben senin rızana razıyım, emrine teslimim ve kazana karşı sabırlı olacağım." [3]

 

Bu özellik, onun yarenlerinde ve Ehl-i Beyt'inde de görülüyordu. Örneğin Hz. Zeynep (s.a) İmam Hüseyin'in (a.s) parçalanmış bedeninin yanında şöyle dedi: "Allah'ım! Bu kurbanı bizden kabul et." [4]

Hani bin Urve'nin ziyaretnamesinde de şöyle geçer: "... Ey Allah'ın rızası için canını feda eden kişi!" [5]

 

İmam'ın (a.s) yarenlerinin Allah merkezli oluşu ve maneviyatı, Aşura gecesinde özel bir görünüm kazandı. Öyle ki çadırlarda onların ibadet, yakarış ve gece namazlarının sesi yankılanıyordu.

Allah sevgisi ve tevhit, Hz. Mehdi'nin (a.f) yarenlerinin inançlarının da temelini oluşturur. Onlar Allah'ı layıkıyla tanımış ve tüm varlıkları ilahi nurun tecellisiyle dolmuştur. Nitekim İmam Sadık (a.s) onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

"[Onlar öyle erkeklerdir ki] sanki kalpleri nur yağmuruna tutulmuştur. Rablerinin hoşnutsuzluğundan korkarlar ve şehadet tevfikini kazanmak için dua ederler." [6]

Müminlerin Emiri Ali (a.s) de Hz. Mehdi'nin (a.f) yarenlerini “Allah marifeti ile dolu hazineler” olarak tanımlar. [7]

 

2- Velayete Bağlılık: İmam Hüseyin'in (a.s) yarenleri, velayete bağlılıklarını açıkça göstermişlerdir. İmam (a.s) onların biatini kaldırmış olmasına rağmen, sadakatle sahnede kaldılar ve ahitlerini bozmadılar. Amr bin Karaza, öğle namazı kılınırken kendisini düşmanın kılıç ve oklarının önüne atarak İmam'a (a.s) zarar gelmesini engelledi. Yaralarının şiddetinden yere düştüğünde İmam'a (a.s) dönerek şöyle sordu: "Ey Peygamber'in oğlu! Vefa gösterdim mi?" İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Evet! Sen cennette benim önümdesin ve cennete benden önce varacaksın. Benim selamımı Peygamber'e ilet." [8]

Habib bin Muzahir, Müslim bin Avsece'nin son anlarında yanına gelip ona cennet müjdesi verdiğinde, Müslim ona, İmam'dan (a.s) ayrılmamasını ve onun yolunda öldürülünceye kadar devam etmesini tavsiye etti. [9]

Edep ve vefakarlık göğünün parlak yıldızı Hz. Ebulfazl Abbas (a.s), Aşura gecesi İmam Hüseyin'e (a.s) hitaben şöyle dedi: "Allah'a yemin olsun ki, asla senden ayrılmayacağız. Canımız canına feda olsun. Kanlı ellerimiz ve yüzlerimizle seni savunacağız. Eğer öldürülürsek, ahdimize ve üzerimize düşene vefa göstermiş olacağız." [10]

 

İmam Zaman'ın (a.f) aşıkları olan o hazretin yarenleri de Hz. Peygamber'in (s.a.a) buyurduğu gibi, efendilerine uymada çaba gösterip gayretlidirler. [11] Hz. Mehdi'ye (a.f) olan kalbi aşk ve sevgileri, onları mum etrafında dönen kelebekler gibi itaatkâr ve boyun eğenler kılar. Nitekim bir rivayette şöyle geçer: "[Onlar] bereket için İmam'ın atının eyerine ellerini sürerler, İmam'ın etrafında dönerler ve can-ı gönülden onu savaşlarda desteklerler." [12]

 

3- Cesaret: Aşura ehlinin cesareti, inanç ve inançlarında kökleşmişti; çünkü onlar şehadet aşkı ve şevkiyle savaşıyor, ölümden korkmuyor ve düşman karşısında gevşeklik göstermiyorlardı. Onlar, Allah yolunda ölümü şeref sayan bir İmam'ın (a.s) yarenleriydi.

 

Hz. Ebulfazl Abbas (a.s), Müslim bin Akil, Kasım ve diğerlerinin gösterdiği kahramanlık, onların en cesur insanlardan olduklarını gösterir. Cesaretleri öyle bir seviyedeydi ki, düşman ordusunun komutanları bile onları şöyle tasvir ediyordu: "Bize öyle insanlar saldırdı ki, elleri kılıçlarının kabzasındaydı. Onlar öfkeli aslanlar gibi süvarilerimize saldırdılar; onları sağa sola dağıttılar ve kendilerini ölümün ağzına attılar." [13]

İmam'ın (a.s) Ehl-i Beyti de erkeklerin şehadetinden sonra esir düşmelerine rağmen, düşmana teslim olmadılar ve düşmanları çaresiz bırakacak şekilde davrandılar. Hz. Zeynep’in (s.a) İbn Ziyad ile konuşurken gösterdiği heybet ve cesaret o kadar büyüktü ki, İbn Ziyad onu "kibirli kadın" olarak nitelendirdi.

 

Hz. Mehdi'nin (a.f) yarenleri de cesur ve savaşçı insanlardır. Allah ve İmam sevgisi onlara güç vermiştir; çelik gibi kalpleri vardır ve düşmanın çokluğundan korkmazlar. İmam Bakır (a.s) Hz. Mehdi'nin (a.f) yarenlerinin cesaretini tarif ederken şöyle buyurdu: "Sanki onları görüyorum; üç yüz küsür adam Kufe'nin Necef tepesinde durmuş, çelik gibi kalpleri var. Korku, her yönden düşmanlarının kalplerini sarmış. Ata binmede ve ok atmada benzersizler. Savaş meydanında cesaret nişanesi taşıyorlar ve Peygamber'in (s.a.a) Bedir savaşındaki yarenleri gibi başlarında özel bir işaret var." [14]

 

4- Fedakârlık: Fedakârlık, başkalarını kendine tercih etmek anlamına gelir. Kerbela'da fedakârlık doruk noktasına ulaştı. İmam'ın (a.s) ashabı hayatta oldukları sürece, peygamber ailesine saygılarından dolayı Haşimoğullarından kimsenin meydana çıkmasına izin vermediler. Haşimoğulları da hayatta oldukları sürece İmam Hüseyin'e (a.s) zarar gelmesine izin vermediler ve İmam (a.s) da canını dine feda etti.

Aşura gecesi, İmam (a.s) yarenlerinin biatini kaldırdıktan sonra, her biri bir şekilde fedakârlık ilan etti ve şöyle dediler: "Senden sonra yaşamak istemiyoruz ve kendimizi sana feda ediyoruz." [15]

Öğle namazı sırasında, bazı ashap kendilerini düşmanın oklarına siper ettiler ki, İmam (a.s) namazını kılabilsin. Hz. Ebulfazl Abbas (a.s) susuz dudaklarla Fırat'a girdi ama İmam Hüseyin'in (a.s) susuzluğunu hatırlayarak su içmedi. Hz. Zeynep (s.a), İmam Hüseyin'in (a.s) şehadetinden sonra, canını İmam Zeynelabidin’in (a.s) sıkıntı ve belalarına siper etti...

Bu sahneler ve diğer onlarca sahne ki, biri diğerinden daha güzel ve daha şereflidir, tarih boyunca özgür insanlara fedakarlığın alfabesini öğretmiştir.

 

Fedakârlık, Hz. Mehdi'nin (a.f) yarenlerinin de belirgin özelliklerindendir. Amaç birliği ve niyet saflığı, kalplerini birbirine bağlamış, birbirlerinin dostu ve dert ortağı yapmıştır. İmam'ı (a.f) savunmak için kendilerini sıkıntıya sokarlar ve hayatın güzelliklerinden yararlanmada başkalarını kendilerine tercih ederler.

 

İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: "Kaim'in kıyam zamanında, dostluk dönemi gelecektir. İnsanlar, gidip kardeşlerinin malından ihtiyaçlarını alacaklar ve hiç kimse onları engellemeyecektir." Rivayetlerde, İmam Zaman'ın (a.f) yarenleri için "refika" (arkadaşlar) tabiri kullanılmıştır ki, bu, “gönüldaş ve sırdaş dostlar” anlamına gelir. Onların dostluğu öyle sağlamdır ki: "Sanki bir anne ve baba onları yetiştirmiş gibidir; çünkü onların kalpleri birbirlerine karşı sevgi ve hayırseverlikle doludur." [16]

 

-----------

[1]- Cevad Muhaddisi, Peyamı Aşura, s.121.

[2]- Seyyid bin Tavus, Luhuf, s.60.

[3]- Muhammed Sadık Necmi, Sühenanı Hüseyin bin Ali (a.s), s.332.

[4]- Hayatü’l-İmam el-Hüseyin (a.s), c.2, s.301.

[5]- Mefatihü'l-Cinan, Hz. Müslim'in Ziyareti, s.403.

[6]- Biharü'l-Envar, c.52, s.308.

[7]- Yenabiü'l-Mevedde, s.449.

[8]- A'yanü'ş-Şia, c.1, s.605.

[9]- Makteli Harezmi, c.2, s.15.

[10]- Vak'atü't-Taff, s.199.

[11]- Numani, Kitabü'l-Gaybet, s.316.

[12]- Biharü'l-Envar, c.52, s.308.

[13]- Halil Kemerî, Unsuru Şecaat, c.1, s.20.

[14]- Biharü'l-Envar, c.52, s.310.

[15]- Ferhengi Aşura, s.65.

[16]- Yenabiü'l-Mevedde, s.432.




Bu haber 644 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI