Bugun...



Hz. Fâtıma (aleyhâ’s-selâm)

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 03-11-2025 16:56

Hz. Fâtıma (aleyhâ’s-selâm)

İmam-ı Zaman’ın (a.f), Hz. Fâtımatü’z-Zehra’yı (a.s) kendisi için bir örnek olarak takdim ettiği yerde, bizim gibi kimselerin de o nurlu varlığı örnek almakla mükellef oldukları açıktır.

 

Bu sebeple, öncelikle şu hususa dikkat etmek gerekir: “Velâyet ve imametin ilk ve tek müdafiî” olan bu yüce şahsiyet, ne derece bir makama sahiptir ve o büyük hanımefendinin, zamanın olayları ve hayatın meseleleri karşısındaki amelî (pratik) tutumu nasıldı? Ancak bu hususlar bilinirse, insan kendi bireysel ve toplumsal yaşamında o yüce hanımefendiyi örnek alabilir.

 

Hz. Fâtıma’nın (s.a) Faziletleri

1. Âlemlerin Kadınlarının En Üstünü

Gerek Şiî kaynaklarda ve gerekse Ehl-i Sünnet rivayetlerinin [1] pek çoğunda ve Ehl-i Beyt İmamları’nın (a.s) ziyaret dualarında, Hz. Fâtıma (a.s) “Seyyidetü Nisâ’i’l-Âlemîn” (âlemlerin kadınlarının efendisi) olarak anılmıştır.

 

2. Hadis-i Kisâ ve Hz. Zehrâ’nın (s.a) Yüce Makamı

Hadis-i Kisâ’nın pasaj ve bölümleri [2], iki âlemin kadınlarının sultanı olan Hz. Zehrâ’nın (s.a) varlık âlemindeki azametini açıkça ortaya koymaktadır.

a) Allah-u Teâlâ’nın, Ehl-i Beyt’i (a.s) Hz. Fâtıma (s.a) merkezinde tanıtması

Allah-u Teâlâ, Kisâ’nın altında toplanan Ehl-i Beyt’i meleklerine tanıtırken şöyle buyurmuştur:

هم، فَاطِمَة وَ أَبُوهَا وَ بَعْلِهَا وَ بَنَوْهَا

“Onlar, Fâtıma, babası, eşi ve evlatlarıdır.”

 

b) Hz. Fâtıma’nın (s.a) göklerdeki olaylardan haber vermesi

Daha da önemli olan husus şudur ki eğer bir kimse bu hadisin metnine dikkatle bakarsa, göklerde meydana gelen olayların ve orada geçen konuşmaların tamamının Hz. Fâtıma’nın (s.a) diliyle nakledildiğini görür. Bu durum, Hz. Fâtıma’nın (s.a) göklerin melekût âlemine olan kuşatıcılığının bir göstergesidir. Nitekim Hadis-i Kisa’da şöyle buyrulur:

یَا مَلَائِکَتِی وَ یَا سُکَّانَ سَمَاوَاتِی ...

“(Allah-u Teâlâ buyurdu:) Ey meleklerim ve ey göklerimin sakinleri!”

Yine başka bir yerde şöyle geçmektedir:

فَقَالَ الْأَمِین جَبْرَائِیل یَا رَب ...

“Emin Cebrâîl dedi ki: Ey Rabbim!...”

 

3. İmâmetle denkliği

Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

لَوْلَاکَ لَمَّا کَانَ لَهَا کُفْوٌ عَلَی وَجْهِ الْأَرْضِ

“Ey Ali! Eğer sen olmasaydın, yeryüzünde Fâtıma’ya denk bir kimse bulunmazdı.” [3]

 

4. Kur’ân’da Kadir Gecesi

İmam Cafer-i Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur:

“...‘Leyl’ Fâtıma’dır (s.a) ve ‘Kadir’ ise, Allah Azze ve Celle’dir. Dolayısıyla kim Fâtıma’yı (s.a) hak ettiği şekilde tanırsa, o kişi Kadir Gecesi’ni idrak etmiş olur.” [4]

 

5. İmâmetin örneği ve önderi

Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

اقتدوا بالزهراء

“Zehra’ya (s.a) uyunuz.” [5]

Hz. Hüccet b. Hasan’ın (Hz. Mehdî) (a.f) kendisi tüm insanlığın örneğidir ve bir rivayette Hz. Fâtıma’yı (s.a) kendisi için örnek ve rehber olarak tanıtmaktadır:

“Benim için, Resulullah’ın (s.a.a) kızında (s.a) güzel bir örnek vardır.” [6]

 

6. Allah’ın hüccetlerine karşı bir hüccet

İmam Hasan Askerî (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Biz, Allah’ın mahlûkat üzerindeki hüccetleriyiz ve annemiz Fâtıma (s.a) ise, bizim üzerimizde Allah’ın hüccetidir.” [7]

 

Hz. Fâtıma’nın (s.a) Zamanının İmamı ile İrtibatı

1. İmâmet Makamına Dair Marifet

Hz. Ali (a.s), Hz. Fâtıma’nın (s.a) zamanının imamı idi. Bu sebeple Hz. Fâtıma (s.a), Hz. Ali’yi (a.s) tanıtırken ve ona dil uzatan birine karşı onu savunurken şöyle buyurmuştur:

“... O, Rabbânî ve ilahî bir imamdır; ariflerin ve Allah’a yönelenlerin odak noktasıdır; paklar soyundan bir evlattır; hakkı söyleyen bir kimsedir; imâmet merkezinin asıl eksenidir ve...” [8]

Yine buyurmuştur:

“Bu ümmetin babaları, Muhammed (s.a.a) ile Ali’dir (a.s); onlar, eğrilikleri doğrultan ve sapmaları ıslah eden kimselerdir. (Eğer insanlar onlara itaat ederlerse) bu ikisi [yani Hz. Muhammed (s.a.a) ve İmam Ali (a.s)] onları ebedî azaptan kurtarır; onlarla uyum içinde olan ve onlara tabi olan kimselere ise, Allah’ın kalıcı nimetlerini bahşederler.” [9]

Bu, Hz. Fâtıma’nın (s.a) kendi zamanın imamını tanıma konusundaki derin marifetidir; zira o, imâmetin felsefesine ve onun sonuçlarına tam anlamıyla vâkıftı. Bu nedenle, Medine Mescidi’nde irad ettiği hutbesinin bir bölümünde, imâmetin hikmetlerinden birini Muhacirler ve Ensâr’a hitaben şöyle ifade etmiştir:

“Allah-u Teâlâ, bize (Ehl-i Beyt’e) itaat ve bağlılığı, İslâm ümmetinin düzeninin devam etmesi için bir sebep; bizim önderlik ve imametimizi ise, ümmetin vahdeti, birliği ve ayrılıklardan korunmasının vesilesi kılmıştır.” [10]

 

2. İmâmetle Birlikte Oluş

a) Eş Olarak Birliktelik

Hz. Resulullah’ın (s.a.a) mübarek kızı, hayatının bütün safhalarında ailevi ve terbiyeye dair görevlerini yerine getirmede, evin huzur ve sükûnet ortamını sağlamada İmam Ali’ye (a.s) yardımcı ve destekçi olmuştur.

Hz. Fâtıma (s.a), evinde sevgi, şefkat ve merhametle dolu bir atmosfer oluşturmuş; bu ortamda İmam Hasan (a.s), İmam Hüseyin (a.s), Hz. Zeyneb (s.a) ve Ümmü Gülsüm (s.a) gibi yüce şahsiyetlerin manevî eğitim ve terbiyeleri için örnek bir aile ocağı meydana getirmiştir.

 

b) Mâmum (İmama tâbi) Olarak Birliktelik

Hz. Fâtımatü’z-Zehrâ (s.a), Emîrü’l-Müminîn Ali’nin (a.s) hilâfet hakkının gasp edilmesinden şehadetine kadar geçen sürede asla susmamış; her daim imamının yanında, onunla birlikte olmuştur.

O, imâmetin savunulması gereken her durumda, İmam Ali’nin (a.s) yanında yer almıştır. Muhâcirler ve Ensâr’ın kapılarını tek tek çalarak onlardan yardım talep etmiştir [11]; yaptığı konuşmalarla hakkı savunmuştur; “Beytü’l-Ahzân”da (Hüzün Evi’nde) hüzün ve direnişini sürdürmüştür; vasiyetiyle dahi tavrını ortaya koymuştur; ve ...

Bütün bunlar, Hz. Fâtıma’nın (s.a) zamanının imamı ile birlik içinde olduğunun açık örnekleridir.

 

Bizlere düşen görev ise, İmam Ali’nin (a.s) bu sadık ve fedakâr gerçek askerinin mücadelesini örnek alarak, onun evladı ve zamanımızın imamı olan İmam-ı Asr’ı (İmam Mehdi) (a.f) savunma ve sahip çıkmaktır. Durumları ve uygun yöntemleri doğru bir şekilde tanıyarak, Hz. Fâtıma’nın (s.a) mübarek Yûsuf’u olan o yüce varlığı (Hz. Mehdî’yi) (a.f) savunalım.

 

 

---------------

[1]- Bihârü’l-Envâr, c. 37, s. 67; Sahîh-i Buhârî (Ehl-i Sünnet kaynaklarından), c. 8, s. 78.

[2]- Tefsîrü’l-Ayyâşî, c. 1, s. 349; Şeyh Abbas Kummî, Mefâtîhu’l-Cinân, “Hadis-i Kisâ”.

[3]- Bihârü’l-Envâr, c. 43, s. 107.

[4]- Bihârü’l-Envâr, c. 43, s. 65.

[5]- Şeyh Sadûk, Me‘ânî’l-Ahbâr, s. 114.

[6]- Şeyh Tûsî, el-Ğaybe, s. 268.

[7]- el-Kevser, c. 2, s. 114.

[8]- Dâştî, Ferheng-i Sokhanân-ı Hazret-i Fâtıma (s.a), Riyâhînü’ş-Şîa’dan naklen, c. 1, s. 93.

[9]- Dâştî, Ferheng-i Sokhanân-ı Hazret-i Fâtıma (s.a), Riyâhînü’ş-Şîa’dan naklen, c. 1, s. 93.

[10]- Bihârü’l-Envâr, c. 3, s. 158; Me‘ânî’l-Ahbâr, s. 354; Keşfü’l-Ğumme, c. 2, s. 40.

[11]- İhtisâs, s. 178; Beytü’l-Ahzân, s. 117.




Bu haber 353 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI