Bir metnin semantik bir bakış açısıyla incelenmesi ve terimlerin anlamsal analizi, anlamın derinliklerini elde etme ve konuşmacının maksadına ve dünyasına ulaşma yollarından biridir.
Bu makalede, “şevk” ve sık kullanılan arkadaş (şevk kelimesiyle birlikte kullanılan) sözcüklerin semantik analizi ve karşıt anlamı incelenerek İmam Ali’nin (a.s) şevkin taalluk ettiği bir unsura ait (ölüme yönelik şevk ve istek) dünya görüşüne ulaşılmıştır. Semantik ve karşıt anlam incelemeleri sonucu, İmam’ın her şeye değil; kalıcı, sevilen ve istenilen şeylere yönelik şevk gösterdiği görülür. İmam’a göre şevk, beklenen seviyenin ötesine geçmiş ve genelin istemediği bir şeye taalluk etmiştir. Ölüme yönelik istek ve şevk, temelde birkaç bilgi ve marifetle ilintilidir; şevkin taalluk ettiği şey anlaşılmadıkça şevk gerçekleşmez. Şevkin semeresi, (salih) amelle sonuçlanan bir çabadır.
Dinî bilgilerde metnin anlamını ve yazarın amacını anlamak bir zorunluluktur; çünkü tüm dinlerin özellikle İslam dininin temeli metin üzerine dayalıdır. Bu nedenle, din bilginleri tüm çabalarını kutsal kitapların veya kutsal kitaplarla ilintili metinlerde yer alan kelimelerin anlamı üzerine yoğunlaştırmışlardır. Bu nedenle, farklı motivasyonlar ve çok çeşitli yöntemlerle anlamı keşfetmeye yönelik yöntemler sunulmuştur. Anlamı keşfetme yöntemlerinden biri de günümüzde İzutsui anlambilimi olarak bilinen anlamsal analizdir. Bir “metin” analizi yöntemi olan “anlamsal analiz”, yazarın kültürünün ve dünya görüşünün belirlenmesinde yeni bir yöntem olarak kullanılmaktadır.
Semantik, anlamın incelenmesine atıfta bulunan teknik bir terimdir ve semiyolojinin (işaret bilim) bir alt kategorisi olarak, Toshihiko Izutsu (1914-1993) tarafından Kur’an kavramlarının analizini yapmak amacıyla tefsir akımına dahil edilmiştir.
O, şöyle diyor:
“Semantik (anlam bilimi), benim anladığım şekliyle, bir dilin anahtar kelimeleri hakkında yapılan analitik bir araştırma ve çalışmadır. Bu çalışmanın nihai amacı, o dili sadece konuşma ve düşünme aracı olarak değil, daha da önemlisi o toplumu çevreleyen dünyayı hayal etme ve yorumlama aracı olarak kullanan etnik toplumun dünya görüşünü tanımaktır.
Anlam bilime bu şekilde bakıldığında, onun bir tür Weltan Schumgslenre, yani belirli bir tarih döneminde bir milletin dünya görüşünün doğası, oluşumu ve temeli üzerine yapılan araştırma bilimi anlamına gelir. Bu, bir milletin kendisi için belirlediği ve anahtar kelimelerin dilinde kristalize olduğu kültürel kavramlar ve algılamaların bilişsel analizi yoluyla gerçekleşir.” [1]
Izutsu, Kur’an’ın anahtar kavramlarını semantik analiz yoluyla inceleyerek, Kur’an’ın varlık felsefesini ve somut dünya görüşünü, felsefi dil yerine basit bir dil kullanarak çıkarabileceğimizi savunur.
Amacı, ana kavramlar olarak kabul edilen ve Kur’an’ın dünya görüşünü şekillendirmede (Kur’an’ın dünya görüşünün oluşumunda) kesin bir rol oynayan kavramlar üzerinde analitik ve bilimsel bir araştırma yaparak canlı (var olan) ve büyüyen (gelişen) bir varlık felsefesi çıkarmaktır.
Izutsu’nun düşüncesine göre, Kur’an birbiriyle bağlantılı kavramsal unsurlar dizisidir ki onları analiz ederek Kur’an’ın arzu edilen “dünya görüşünü” keşfedebilir ve yeniden inşa edebiliriz.
Onun görüşüne göre, metin “sessiz” değil, bağımsız olarak konuşur (kendini ifade eder). Dolayısıyla kavramların bir arada bulunuşu ve karşıtlığı üzerinden anlam anlaşılabilmektedir. Bu yöntemde kelimelerin ya halkın zihninde anlaşılır olan ya da o kelimeye atıfta bulunarak bulunabilecek temel bir anlamı vardır; bir de farklı anlam sistemleri içinde ayırt edilen göreceli bir anlama sahiptir.
Kelimenin bu belirli (göreceli) anlamı, kavramın sarf ve nahiv konumu açısından diğer kavramlarla olan birliktelik ve karşıtlık bağlantıları karşılaştırılarak keşfedilir.
Sonunda, bu göreceli kavramların analiz ve sentezini yaparak bir metnin “anlamsal düzenini” keşfedebiliriz. [2]
Bir sözcük dağarcığı sisteminin içindeki anahtar kavramları ve bir anlamda “anlamsal alanı” aracılığıyla, metnin “dünya görüşünü” belirlemek mümkündür; ancak bu kavramlar, her biri kendi alanında kültürel alt sistemlerin temsilcisi olan başka bir kavram sistemi oluşturur. Her bir anahtar kavram, bir bütünün parçası olmasının yanı sıra, kendi anlam yapısına ve diğer kavramları içeren bir yapıya sahiptir.
Dolayısıyla bir metnin incelenmesinde, metnin bütünlüğünü incelemek mümkün olduğu gibi, belirli bir alana ait kavramları da bir "anlam alanı" olarak ayrı ayrı ele alıp incelemek mümkündür.
Tabii ki, belirli bir alanın incelenmesi, araştırmacının bir bütün olarak metnin genel perspektifine hâkim olmasına veya araştırma yoluyla ya da önceki çalışmalara dayanarak metne yön veren dünya görüşünü bilmesi koşuluna bağlıdır.
Bu amaçla anlam bilimi, çalışmasını iki düzeyde yürütür:
A) Metinlerarası düzey:
Diğer metinler, incelenen metnin bağlamı olarak kabul edilir. Metin bu metinlerle karşılaştırılarak ve onun oluşum koşulları ve nasıl şekillendiği incelenerek anlamlandırılır. Bu düzeyde bir incelemede, kelimeleri anlamak için çağdaş metinlere başvurulmalıdır. Bu yazı, bu düzeyi dikkate almaz.
B) Metin içi düzey:
Metin içindeki kavramların içsel ilişkileriyle ilgilidir. Bu düzeyde, anlam bilimsel teknikler kullanılarak metin içindeki kavramlar diğer kavramlara referansla anlamlandırılabilir. Bununla birlikte anlam bilim, bir bilim dalı olarak henüz tam bir bütünlüğe ulaşmamıştır ve ilkeleri kesinleştirilmemiştir. Her araştırmacı, kaçınılmaz olarak kendi yöntem bilimi yaklaşımını açıklamalıdır.
“Şevk” kelimesi, önemli tasavvufi/irfani anahtar kelimelerden biridir ve Nehcü’l-Belâğa'nın irfani boyutunu (yaklaşımını) anlamada büyük rol oynar.
Yazarın temel sorusu, kelimenin anlamını ve onunla ilintili şeyleri bulmaktır. Bu yöntemle kelimenin kullanımını ve kelimeler arasındaki ilişkiyi inceleyerek metnin ve metni yazan kişinin dünya görüşünü anlamayı hedeflemektedir. Özellikle de makalenin vurgusu şevk ile ilintili konulardan biri olan “ölüme karşı duyulan istek” konusunda Nehcü’l-Belâğa’nın dünya görüşünü ortaya çıkarmaktır.
Dolayısıyla makale İmam Ali’nin (a.s) Nehcül-Belâğa’da şevki kullanırken hangi yapısal ve içeriksel unsurları kullandığına ve ölüme karşı şevkinde hangi dünya görüşüne sahip olduğuna cevap aramaktadır.
Bu makale, metin içi anlamsal ilişkileri incelerken tüm anlamları ve bağlantıları keşfetme iddiasında değildir. Çünkü incelenen kelime Nehcül-Belâğa’da çok sık kullanılmamaktadır. Yazı daha çok anlam çıkarmada yardımcı ve etkili olan diğer kelimelere odaklanmaktadır. Bu nedenle makalede diğer eş anlamlı kelimelere ağırlık verilecektir.
“Şevk” kelimesi ve türevleri Nehcü'l-Belâğa’da toplamda 9 kez kullanılmıştır. Kelime, isim ve meful şeklinde (شوقاً) 3 kez; 1 kez 147. hikmette ve 2 kez de 165 ve 193. hutbelerde geçmiştir.
Fiil şeklinde ise 4 kez; 2 kez 109. hutbede ve 2 kez de 31. hikmette kullanılmıştır. Ayrıca bir defa ism-i tafdil şeklinde 124. hutbede ve fail anlamında (muştak) bir defa 62. mektupta geçmiştir.
Nehcül-Belâğa’nın kelime anlamlarına yönelik semantik çalışmaların kökeni çok eskiye dayanmamaktadır ve bu tür araştırmaların temeli genellikle Kur'an’da bulunan kelimelerin anlam bilimine dayanılarak oluşturulmuştur.
Toshihiko Izutsu’nun önde gelen ve değerli eserlerinden biri, “Kur’an’da Tanrı ve İnsan” adlı eseridir. Bu kitabın bir bölümü, Ahmed Aram tarafından “Tanrı ve İnsan Arasındaki Dil-Dışı İlişki” başlığıyla tercüme edilmiş ve Mehdi Bazergan’ın “Cümleşinâsi-yi Kur’an (Kur’an’ın Cümle Yapısı)” ile birlikte 1356 yılında Besat yayınları tarafından basılmıştır.
Diğer bir önemli kaynak ise, “Mefâhîm-i Ahlakî der Kur’ân (Kur’an’da Ahlaki Kavramlar)” adlı eserdir. Bu kitap, Feridun Bedrei tarafından 1394 yılında tercüme edilmiş ve Farzan Rûz Yayınları tarafından araştırmacıların kullanımına sunulmuştur. Bu eserler, temel ve orijinal kaynaklar arasında yer almaktadır.
Nehcü’l-Belâğa’da geçen kelimelerle ilgili Nasrullah Şamilî’nin “Vâjehâ-yi Ahlaki-yi Nehcü’l-Belâğa (Nehcü’l-Belâğa’da Geçen Ahlaki Terimler)” adlı kitabı 1391 yılında yayımlanmıştır. Nehcü’l-Belâğa’daki bazı kelimeleri konu alan ve bilimsel makaleler şeklinde yayınlanan monografilerde bulunmaktadır. Ancak bunlar arasında hiçbirisi Nehcü’l-Belâğa’nın irfani terimlerine odaklanmamış ve özellikle İmam Ali’nin (a.s) evrensel dünya görüşünü dikkate almamıştır.
Hedef ve ana kelimenin yatay boylamında yer alan kelimeler, o kelimenin “arkadaşları” olarak adlandırılır. Diğer bir deyişle, kelimelerin belirli bir dilbilimsel kural ve yönteme uygun bir şekilde bir araya gelerek cümledeki yerleşimine, “sözdisimsel ilişki veya sözdizimi” denir.
Bu eş sözcükler, hedef kelimeyle belirli bir bağlamda bir araya geldikleri için dilbilgisel ilişki olarak adlandırılırlar ve her biri belirli bir rolü üstlenir. Bu dilbilgisel rollerin kelimeyle bağlantısı her ne kadar güçlü olursa, anlam çıkarmada bir o kadar etkili olur.
Şüphesiz “şevk” kelimesinin Nehcü’l-Belâğa’da sıkça tekrarlanmaması, onun eş-sözcüklerinin de genellikle düşük bir sıklığa sahip olduğu anlamına gelir.
“Şevk” Nehcü’l-Belâğa’da ism-i mensub olarak üç kez kullanılmıştır. Bu kullanımların hepsinde yer alan “ila” eki farklı bir anlam ifade edecek kadar önemli bir rol oynamaktadır.
Aslında tüm ifadelerde en önemli eş sözcük, hatta Nehcü’l-Belâğa dışında bile “ila” ekidir.
“Şevk” kelimesinin 4 fiil şekli ve ek olarak bir ism-i tafdil şekli (أشوق) ve fail anlamı مشتاق)) da “ila” takısıyla birlikte kullanılmıştır.
Dolayısıyla en sık kullanılan eşsözcük “ila” harfinden sonra “nefs” kelimesi, ardından “iman” kelimesi vs.
Genellikle Arapça cümle yapılarında mensub olarak gelen “şevk” kelimesinin rolü “hâl” olarak bildirilir. Aslında şevk kelimesi, cümle yapısında bir fiil veya fail gibi temel bir role sahip değildir ve tüm kullanımlarda insan kelimesinden “hâl” olarak gelmiştir.
Kelime anlamının analiz edildiği bir yerde belirli unsurlar rol oynar. Bunlardan biri, temel ve göreli anlamların tespiti ve aralarındaki ayrımın yapılmasıdır. Nehcü’l-Belâğa ve diğer herhangi bir metin için de her kelimenin bağımsız olarak diğer kelimelerle ilişkisiz bir anlamı vardır ki, bu anlam, o metnin anlambilimsel bağlamı dışında da geçerlidir. Örneğin “zühd” kelimesi Nehcü’l-Belâğa’da veya başka bir metinde diğer kelimelerle olan ilişkisine bakılmaksızın, bağımsız ve sabit bir anlama sahiptir.
Bu sabit anlam unsuru, o kelimenin temel ve esas anlamı olarak adlandırılır. Öyle ki bu kelime her nerede kullanılırsa kullanılsın ve kim tarafından kullanılırsa kullanılsın, daima bu anlamı taşır. Örneğin “zühd” kelimesi, sözlükte (lügatte) “az şey veya bir şeyin azlığı nedeniyle ona ilgi duymama” anlamına gelir. Bu anlam, kelimeyi kullanan kişinin Müslüman ya da Gayrimüslim, Arap ya da Arap olmayan biri olmasına göre değişmez. Hatta bu anlam, İslam öncesi ve sonrası dönemlerden bugüne kadar değişmemiştir.
Bir kelime, belirtilen temel (ana) anlamının yanı sıra, anlambilimsel süreçlere bağlı olarak farklı bir anlam da ifade edebilir. Örneğin “zühd” kelimesi Nehcü’l-Belâğa’nın anlam örgüsünde, önceki kullanımlarından farklı bir anlamı ifade ederek, başka yerlerde örneği olmayan daha geniş bir anlam ifade etmektedir. Bu anlamlar arasında arzuların kısaltılması, ilahi nimetlere erişildiğinde şükretmek ve ilahi yasaklarla yüzleşildiğinde takva sahibi olmak, kaybedilen şeyler için üzülmemek ve elde edilen şeyler için aşırı sevinmemek gibi kavramlar bulunur. Bu nedenle, Mevla İmam Ali’nin (a.s) sözlerinin anlam yapısında “zühd” kelimesinin anlamı genişletilmiş ve ona yeni anlamlar kazandırılmıştır.
Şevk; güçlü (aşırı) bir arzu ve eğilim anlamına gelir.
Nehcü’l-Belâğa’nın anlamsal yapısında şevk her şeyi kapsamaz. İmam Ali’nin (a.s) sözlerinde şevkin taalluk ettiği birkaç şey vardır: Cennet ve onun nimetlerine duyulan arzu; peygamberlerin teşvik ettiği şeylere karşı istek; sevaba şevk; (Allah’a veya insanlara) kavuşma arzusu; ahiret mutluluğuna duyulan istek; cihat ve düşman ordularıyla yüzleşme arzusu ve ölüm arzusu.
İmam’ın sözlerinde belirtilen konuların anlamını inceleyerek, şevkin iki aşaması olduğunu görüyoruz:
A) İyi şeylere duyulan şevk
B) Kalıcı ve sürekli olan şeylere duyulan istek.
Bu açıklamaya göre, İmam Ali’nin (a.s) dikkate aldığı şevk, bir aşamada iyi şeylere yönelikken daha yüksek bir seviyede ise, sürekliliği olan konulara yöneliktir.
Ayrıca İmam, şevk kavramının anlamını, beklenenden daha yüksek bir anlamla genişletmiş ve ona daha fazla bir anlam kazandırmıştır.
Şevk, kalıcı bir şekilde iyi/arzulanır olan şeye yönelik istekten ziyade, herkesin sahip olmadığı bir şeye dönüşmüştür ve o da ölümü arzulanan bir varlık olarak görmektir.
Şevk, temelde beklenen olumlu bir duruma yönelik olur; ancak İmam’ın edebî ve irfani perspektifinde belirgin bir paradoksla karşı karşıyadır.
Öyle ki İmam’ın ölüme olan isteği (ki çoğu insanın istemediği bir durumdur), bir çocuğun annesinin memesine duyduğu arzuya benzetilmiştir. [3]
Bu tür bir arzu, açıkça yok olmakla ilişkilendirilmemelidir.
Bilindiği üzere arzu, farkındalık ve bilgiyle ortaya çıkar ve Hz. Ali’nin (a.s) ölüm ve sonrası hakkındaki bilgisi farklı olduğu için bu arzu ölüme yöneltilmiştir.
------------
[1]- Izutsu, 1361: 21.
[2]- age, 33.
[3]- Nehcü’l-Belâğa, 5. Hutbe.
gaziantep escort,mersin escort,gaziantep escort,seks hikayeleri
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024