…
5- Şevkin Karşıt Anlamları
Dil sisteminde kelimeler, diğer kelimelerle karşıtlık oluşturdukları için anlam kazanır. Her kelime, diğer kelimelerin anlamlarından farklı bir kavramı ifade eder. Bu görüşün doğruluğunu kanıtlamak için bazıları satranç oyununu örnek olarak gösterir. Satrançta her taşın anlamı, oyunda ve diğer taşlara karşı konumuna göre belirlenir ve taşlar birbirlerine karşı tanımlanır. Dil oyununda da kelimeler birbirlerine karşı anlam kazanırlar. Bu nedenle dilin bir anlam farklılıkları ve karşıtlıklar sistemi olduğu, her şeyin zıt kavramıyla açıklandığı iddia edilmiştir.
Nehcü’l-Belâğa’da şevkin karşıt anlamlarını araştırırken, firar/kaçış, ilgisizlik, şafk/korku gibi kelimeler dikkate alınmıştır; ancak zühd ve korku (havf) kelimeleri daha belirgin bir rol oynamaktadır.
1- Zühd
“Zühd” ve “iştiyak” iç içe geçmiş iki unsurdur ve bu ikisi arasında zıtlık ilişkisi vardır. Zühd ne kadar ağır basarsa, iştiyak o kadar yükselir ve bunun tam tersi de geçerlidir. Nitekim Hz. Ali (a.s), muttakilerin özelliklerini (vasıflarını) anlattığı bir hutbesinde şöyle buyurur: Muttakilerin iştiyakı yalnızca kalıcı olan işlere ve zühdleri ise, yalnızca geçici işlere yöneliktir. Muttakiler gönül sevincini ilim, hikmet ve üstün ahlaki nitelikler gibi geçici olmayan ve nefsi kemalatlar arasında yer alan şeylerde bulurlar.
Zühd ve iştiyak karşılıklı bir ilişki üzerinden anlam kazanırlar. Zâhid dünyaya karşı isteksiz, ahirete karşı isteklidir. Allah’a kavuşmayı arzulayan, dünyaya karşı zâhiddir. Bu anlam İmam Cafer-i Sadık’tan (a.s) gelen bir hadiste de dile getirilmiştir:
المُشتَاقُ لَا یَشتَهِی طَعَامًا وَ لَا یَلتَذُّ شَرَابًا ... بِأَن یَصِلَ إِلَى مَا یَشتَاقُ إِلَیهِ وَ یُنَاجِیَهُ بِلِسَانِ الشَّوقِ مُعَبِّرًا عَمَّا فِی سَرِیرَتِهِ - کَمَا أَخبَرَ اللَّهُ تَعَالَى عَن مُوسَى فِی مِیعَادِ رَبِّهِ - وَ عَجِلتُ إِلَیکَ رَبِّ لِتَرضى.
“Allah’a kavuşmayı arzulayan kimse, yemek yemeğe ilgi duymaz, lezzetli içeceklerden yararlanmaz, gönül rahatlığıyla dinlenmez, kimseyle yakınlık kurmaz, ev sahibi olmaz, yerleşim yerinde ikamet etmez, yumuşak giysiler giymez, huzur bulamaz ve gece gündüz ibadetle meşgul olur. Umudu, arzusuna ve arzuladığı şeye ulaşmaktır. Her durumda diliyle ve sıcak sözleriyle Allah'a yalvarır, tıpkı Musa (a.s) gibi ki 'Rabbim, senin rızan için acele ettim' demiştir."
Şunu da belirtmek gerekir ki, böyle bir zühd ve arzu sıradan insanlarda görülmez ya da bir anlamda arzu edilen bir şey olmayabilir.
Nehcü’l-Belâga’da da bu anlamda, ahirete yönelik arzunun gereği dünyadan yüz çevirmektir ve dünyaya yönelik arzunun gereği ahireti ihmal etmektir. Bununla birlikte bu zühd ve arzu, bireylerin ruhsal eğilimlerine ve tercihlerine göre derece bakımından değişiklik gösterebilir.
İmam’ın sözlerinde zühd ve arzu arasındaki karşılıklı ilişki öyle tasvir edilir ki, arzu iyi işlere yönelme sebebi ve korku ise, kötülüklerden uzak durma sebebidir. Nehcü’l-Belâğa’da kalıcı işlere yönelik arzunun en önemli unsurlarından biri, cennete ve onun nimetlerine kavuşma arzusudur. Cenneti arzulayan kişi, şehvetten uzak durur. Bu, zühdün tam bir tanımıdır.
2- Korku
Korku, iştiyakın en önemli anlam karşıtı olarak Muttakin Hutbesi’nde yer almıştır. İmam Ali (a.s) muttakilerin şevkini ve korkusunu iki ifadede karşı karşıya getirmiştir. Sevaba karşı iştiyak ve azaba karşı korku hâlinde olmak, muttakilerin özelliklerinden biri olarak zikredilmiştir: “Muttakiler, eğer Allah’ın onlar için belirlediği kesin ölüm olmasaydı, ruhları bedenlerinde kalmazdı. Bu durum aynı sonuca varan iki nedenden dolayıdır: “Sevaba karşı iştiyak ve azaba karşı korku.
شَوقاً إِلَى الثَّوَابِ وَ خَوفاً مِنَ العِقَاب
Ayrıca, Kur’an ayetleriyle karşılaştıklarında da korku ve iştiyakları etkili olur:
فَإِذَا مَرُّوا بِآیَةٍ فِیهَا تَشوِیقٌ رَکَنُوا إِلَیهَا طَمَعًا وَ تَطَلَّعَت نُفُوسُهُم إِلَیهَا شَوقًا وَ ظَنُّوا أَنَّهَا نُصبَ أَعیُنِهِم...
“O sırada müjdeleyen bir ayet geçtiği zaman o sevabı elde etmeyi umarlar, şevkle ona yönelirler, (mükâfatını) gözlerinin önünde zannederler…”
İnsanlar, arzuladıkları ve hoşlarına giden şeylere yönelik (örneğin cennet ve nimetleri gibi) teşvik eden ayetlerle karşılaştıklarında içlerinde bir şevk duygusu uyanır. Bu şevk, onların cennet ve nimetlerini gözlerinin önünde canlandırmalarına yol açar. Ancak korku içeren ayetlerle karşılaştıklarında, kulaklarını bu ayetlere verirler; âdeta cehennem ateşinin alevlerinin sesi kulaklarında yankılanır. Bu şevk ve korku, onları Allah'a ibadet etmeye ve secdeye kapanmaya yönlendirir; alınlarını, ellerini ve ayaklarını toprağa koyarak cehennem ateşinden kurtuluşlarını Allah'tan talep ederler.
Dolayısıyla muttakiler, ceza korkusundan önce Allah’ın sevabına iştiyak duyarlar ve cehennemin alevlerinden önce cennet nimetlerini düşünürler. Nitekim Hz. Ali (a.s), Nehcü’l-Belâğa’da iştiyak ve korkuyu karşılaştırırken her zaman şevki korkudan önde tutmuştur.
İmam Ali’nin (a.s) ifadesine göre, muttakilerin Allah’ın sevabına iştiyak duymalarının ve azabından korkmalarının tek bir nedeni vardır: Kalplerinde Yüce Yaratıcının büyüklüğü ve diğer her şeyin ise, gözlerinde küçüklüğüdür. Yaratıcının büyüklüğünü tüm varlıklarıyla idrak ederler ve O’nun dışındaki her şey onların gözünde önemsizdir.
6- Anlamsal Eşlik Bileşenlerine Dayanarak Şevkin Gerçekleşme Koşulu
Nehcü’l-Belâğa’da yer alan ifadelere göre, kalbin/sevginin merkezi kalp/nefistir. Zira İmam Ali (a.s) birkaç açıklamasında şevki kalbe/nefse nispet etmiştir. (165 ve 193. Hutbe)
Şevkle birlikte sık kullanılan sözcük ise, nefis/kalptir. Dolayısıyla şevk insan ruhu ve belki de onun idraki ile bağlantılıdır; ancak bunun oluşması ve tamamlanması için bazı şartlar gereklidir. Bu şartlar bazen açıkça ve bazen de ima yoluyla İmam Ali’nin (a.s) sözlerinde geçmiştir.
1- Şevkin Konusunun Tanınması
Şevkin taalluk ettiği şeyi tanımak, şevki doğurur. Bu tanıma, kendisi tanımanın gerekliliği olan görme gibi ifadelerle gelebilir. Örneğin, Muttakin Hutbesi ve 62. Mektup'ta olduğu gibi, ölüm arzusunun nedenini, kişinin kendini tanıması, Allah'a olan kesin inancı ve işin sonucuna olan umut olarak açıklanır.
2- Şevkin Konusunun Tasavvuru
Daha önce belirtildiği gibi, İmam Ali'nin (a.s) bakış açısında, şevk her şeye yönelik değildir, aksine kalıcı ve arzulanan (sevilen) bir şeye yöneliktir. Şevkin oluşabilmesi için bu arzulanan şey, önce tasavvur edilmelidir. Buna ek olarak ona ulaşma umudu da olmalıdır. Aksi takdirde, şevk ya oluşmaz ya da tersine döner.
Şevkin bütün durumlarında iki nokta önem kazanır: Birincisi, arzulanan şeye ulaşma umudu ve ikincisi ise, arzulanan ve sevilen şeyin tasavvuru. Çünkü şevk, bir şeyi tasavvur ettikten sonra nefis tarafından ona yönelmektir. Başka bir deyişle, şevk bir şeyin faydalı olduğunu düşündükten sonra nefsin ona yönelik arzusu veya eğilimidir.
Bu fayda mutlaka maddi ve genel olmak zorunda değildir. Muttakin Hutbesi’nde (hutbe: 193), cennet ve nimetlerinin tasavvuru şevke neden olur. Öyle ki muttakiler, ödül vaadi içeren bir ayete geldiklerinde, ona tamah ederler ve şevkle ona bakarlar. Yine 165. hutbede İmam Ali (a.s) önce cennetin nimetlerini ve güzelliklerini zihinsel olarak tasvir eder ve bu tasvirin ışığında nefisteki şevke işaret eder:
فَلَوْ رَمَیْتَ بِبَصَرِ قَلبِکَ نَحوَ مَا یُوصَفُ لَکَ مِنهَا... فَلَوْ شَغَلْتَ قَلْبَكَ أيُّهَا الْمُسْتَمِعُ بِالْوُصُولِ إلَى مَا يَهْجُمُ عَلَیْکَ مِنْ تِلْکَ الْمَنَاظِرِ الْمُونِقَةِ لَزَهِقَتْ نَفْسُكَ شَوْقاً إِلَيْهَا.
“Cennet hakkında sana söylenenlere kalp gözüyle bakacak olursan… Ey dinleyici! Cennetteki bu ilginç manzaralara yönelecek olursan, ruhun onu seyretmekten zevk alır. Şu anda onlara bir an önce ulaşmak için bu meclisten süratle kabir ehline komşu olmaya gidersin…”
Bu açıklamada hem şevkin konusunun tasavvuru ve hem de ona ulaşma umudu bulunmaktadır. Arzulanan şeyin tasavvuru, ona olan sevgiyi doğurur ve bu sevgi, ona ulaşma şevkini beraberinde getirir. Sonuç olarak şevk, çabayı tetikleyen bir faktör olur.
Sevgi → Arzulanan Şeyin Tasavvuru → Ona Yönelik Sevgi → Ona Yönelik Şevk → Amel
3 Sevgi
Genel olarak ölüm arzusu iki grup için söz konusu edilir:
A) Allah'a yakın olanların arzusu,
B) Allah'ın nurundan veya hakikatten perdelenmiş kişilerin (mahcubların) duyduğu özlem.
Ancak bu iki grubun ölüme olan arzusu farklıdır.
Bazıları, Kur’an’da ölüm talep eden ve canının alınmasını arzulayan tek peygamberin Hz. Yusuf (a.s) olduğunu düşünmektedir. O şu sözlerle bu talebini dile getirmiştir:
رَبِّ قَد آتَیتَنِی مِنَ المُلکِ وَ عَلَّمتَنِی مِن تَأوِیلِ الأَحادِیثِ... أَنتَ وَلِیِّی فِی الدُّنیا وَ الآخِرَةِ تَوَفَّنِی مُسلِماً وَ أَلحِقنِی بِالصَّالِحِین
“Ey Rabbim! Bana hükümranlık verdin ve sözleri yorumlamayı bana öğrettin… Dünya ve ahirette benim sahibim sensin. Beni Müslüman olarak öldür ve beni iyilere kat.”
Her ne kadar bu ayetin yukarıda belirtilen anlamının ilahi maksatla örtüştüğünü kabul etsek de Hz. Yusuf (a.s) ölüme olan arzusunu belirli bir bağlamda dile getirmiştir.
Ancak ayetlerin bütününe bakıldığında, onun asıl amacı sadece ölüm değil, “Müslüman olarak ölmek” ve ardından “beni salihlerle buluştur” gibi niteliklerle tarif edilen güzel bir sonuca ulaşmaktır.
Hz. Yusuf (a.s) önce Allah’ın ona bahşettiği nimetlere -hükümdarlık, rüyaların yorumlanma bilgisi gibi- değinmiş, ardından Allah’ın her şeyin yöneticisi ve mutlak hâkimi olduğunu vurgulamıştır. Sonra Allah’a tam teslimiyet içinde kalmaya olan sadakatini ifade etmiş ve nihayetinde ahiretteki makamına işaret etmiştir.
Hz. Yusuf’un (a.s) ölüme olan arzusunu ayetin anlamı olarak kabul etsek bile, bu talep öyle bir zamanda yapılmıştır ki kişi ne dünyadan bıkmış ve ne de çevresindekilerden usanmıştır. Aksine sürekli nimetler içinde ve sağlığın zirvesindeyken Allah’a kavuşmayı istemiştir. Bir anlamda Allah’ın sevgili kullarında ve O’na yakın olanlarda ölüm arzusu, bedenin ya da ruhun yorgunluğundan değil, huzur ve nimet içinde bir ölüm sevgisidir.
Hz. Ali (a.s) Allah’a kavuşma arzusunu her dile getirdiğinde, aynı zamanda kesin inancını ve bağlılığını da ortaya koyar. Yani ölüme olan arzu, özel bir yakin (kesin inanç) ile birlikte gelir. İşte bu derin bilgi ve kavrayış, ölüm arzusunun kaynağı olur. Bu nedenle onun arzusu daha da güçlenir ve hatta sürekli hâle gelir. Öyle ki, ölüm en sevdiği şey hâline gelir:
وَ إِنَّ أَحَبَّ مَا أَنَا لَاقٍ إِلَیَّ المَوتُ.
Bu sebeple Allah’ın sevgili kullarında ve O’na yakın olanlarda ölüm arzusunun bazı işaretleri vardır:
1- Ölümden sonraki hayata kesin bir inanç, ki bu, sevenlerin en önemli özelliğidir. Aslında ölüm arzusu, bu inançtan kaynaklanır.
2- Gerçek anlamda ölüm sevgisi ve ona olan içten istek, ki bu samimi amelden doğar. Nitekim Kur’an, kendilerini Allah’ın dostları olarak gören Yahudilerin bu iddialarını şu şartla çürütür:
قُل یا أَیُّهَا الَّذِینَ هادُوا إِن زَعَمتُم أَنَّکُم أَولِیاءُ لِلَّهِ مِن دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا المَوتَ إِن کُنتُم صادِقِینَ
“De ki: Ey Yahudiler! Eğer kendinizin, insanların dışında Allah’ın dostları olduğunuzu sanıyorsanız, o hâlde ölümü temenni edin, eğer doğru sözlüyseniz.”
Yüce Allah, Hz. Peygamber’e (s.a.a) Yahudilere şöyle hitap etmesini emreder: Ey kendinizi Yahudi olarak görenler! Eğer gerçekten sadece siz Allah’ın dostları ve sevgilileri olduğunuzu iddia ediyor ve bu inancınızda doğruysanız, ölüm arzusunda bulunun. Çünkü Allah’ın dostu, O’nunla buluşmayı da sevmelidir. Madem Allah’ın dostu olduğunuzdan eminsiniz ve cennetin yalnızca size ait olduğuna inanıyorsunuz, ölümden başka sizi cennetten alıkoyan bir şey yoktur. O hâlde ölüme arzu duymalısınız ve bu engelin kalkmasıyla dostunuzla buluşmalısınız.
Ancak burada kastedilen Yahudiler, kötü amelleri nedeniyle hiçbir zaman ölüm arzusunda bulunmaya cesaret edemediler. Bu yüzden Allah, onların bu istekte bulunamayacağını önceden bildirdi:
وَلا یَتَمَنَّونَهُ أَبَداً بِما قَدَّمَت أَیدِیهِم وَ اللَّهُ عَلِیمٌ بِالظَّالِمِین.
“Fakat onlar, elleriyle işledikleri kötülükler sebebiyle onu asla temenni etmeyecekler. Allah zalimleri çok iyi bilir.”
Ayette ölüme karşı bu isteksizliğin sebebi de açıklanmıştır: “بِما قَدَّمَت أَیدِیهِم” yani, işledikleri bozuk amellerdir. Çünkü kötü davranışlar, ölüm arzusunun önünde bir engel oluşturur.
Nehcü’l-Belâğa’da ölüm arzusu, kesin iman (yakin) ve gerçek sevgi üzerine kuruludur. Bu nedenle özellikle ölüme duyulan şevk ifade edilirken, kullanılan kelimelerden biri de “yakin”dir. İmam Ali (a.s) şöyle buyurur:
أَنَا عَلَیهِ لَعَلَى بَصِیرَةٍ مِن نَفسِی وَ یَقِینٍ مِن رَبِّی وَ إِنِّی إِلَى لِقَاءِ اللَّهِ لَمُشتَاق
“Zira ben onların daldıkları sapıklığı ve süslendiğim hidayeti çok iyi biliyorum, rabbimden yakin ile birlikteyim. Ben Allah'a kavuşmayı özlüyor, onun güzel karşılığını ümit ediyor, bekliyorum.”
Ayrıca İmam Ali (a.s) 149. hutbesinde ölüm gerçeğini idrak ettikten sonra kendisini ölüm için hazır ve bekleyişte olarak tanıtır. Zira o, ölümün ne olduğu ve ölümden sonra neler olacağı konusunda kesin bir bilgiye sahiptir. Şöyle buyurur:
“Ey insanlar! Her kim ölümden kaçarsa, kaçarken ona yakalanacaktır. Ecel, hayatın sonudur ve ölümden kaçmak ona ulaşmaktır... Benim sizinle vedam, Rabbine kavuşmaya hazır olan birinin vedası gibidir.” (مُرصِدٍ لِلتَّلاقِی)
3. Zühd ve Umut
Umudun temeli, imanla elde edilen kesin inançtır. Bu tür bir kesinlik, insanı Allah’tan yardım istemeye yöneltir. Yardım istemenin amacı ise, kişinin emin olduğu şeylere ulaşma arzusudur. Çünkü kişi, istediği her şeyin Allah’ın elinde olduğuna inanır:
لَا یَصدُقُ إِیمَانُ عَبدٍ حَتَّى یَکُونَ بِمَا فِی یَدِ اللَّهِ أَوثَقَ مِنهُ بِمَا فِی یَدِهِ.
"İnsan, elinde olandan daha çok Allah'ın elinde olana itimat etmedikçe doğru bir imana erişemez."
Bu yüzden İmam Ali’nin (a.s) sözlerinde, seven bir kişinin sahip olması gereken en temel ve vazgeçilmez şeyler iman ve umuttur. Şöyle buyurur:
وَ نَستَعِینُ بِهِ استِعَانَةَ رَاجٍ لِفَضلِهِ مُؤَمِّلٍ لِنَفعِهِ وَاثِقٍ بِدَفعِهِ مُعتَرِفٍ لَهُ بِالطَّولِ مُذعِنٍ لَهُ بِالعَمَلِ وَ القَولِ وَ نُؤمِنُ بِهِ إِیمَانَ مَن رَجَاهُ مُوقِنًا وَ أَنَابَ إِلَیهِ مُؤمِنًا وَ خَنَعَ لَهُ مُذعِنًا وَ أَخلَصَ لَهُ مُوَحِّدًا وَ عَظَّمَهُ مُمَجِّدًا وَ لَاذَ بِهِ رَاغِبًا مُجتَهِدًا.
“Sözde ve amelde kendisine inanan ve kudretini itiraf ederek kötülüğü gidermesini, iyiliğinin fayda vermesini ve isteyene fazlasıyla yardım edeceğini uman kimsenin yardım dilemesi gibi O'ndan yardım dileriz. İmanında kesin ümit bağlayan, mümin olarak O'na yönelen, inanarak O'na boyun eğen, tevhidinde ihlaslı olan, överek yücelten, O'nun rızasını dileyerek çalışan kimsenin imanıyla O'na iman ederiz.”
Bu sözlerde İmam Ali (a.s), umudu imanla bir arada zikreder ve sevenin Allah’a olan sığınışını gayret ve çaba ile tanımlar. İşte bu umut, kişide şevk ve arzu meydana getirir.
Sonuç
“Şevk” kelimesi, tasavvufun önemli anahtar kelimelerinden biri olup, aynı zamanda felsefede bir eylemin gerçekleşmesindeki temel aşamalardan biri olarak kabul edilir. Nehcü’l-Belâğa’daki cümle yapısı ve anlam çözümlemelerine göre, “şevk” kelimesi “bilgi,” “basiret,” “istek,” “çaba,” “iman” gibi kelimelerle birlikte kullanılmıştır. Bu birlikteliklerden ve şevkin ait olduğu şeylerden bazı önemli noktalar elde edilmektedir:
1- İmam Ali’nin (a.s) kastettiği şevk, her şeye değil, kalıcı ve değerli olan, arzu edilen şeylere yöneliktir. İmam’ın bakış açısında şevkin yöneldiği şey, beklenenden daha üst bir düzeye çıkmış ve herkesin arzu etmediği bir şeye, yani ölümle ilintilendirilmiştir. Bu tür şevk, İmam’ın dünya görüşü ve evren bilimiyle ilişkilidir. Çünkü ölüm şevki, temelde birkaç tür bilgiyle bağlantılıdır: 1- Dünyanın geçiciliği ve kalıcı olmayışı gibi özelliklerine dair bilgi. 2- Ahiret âleminin bilgisi ve onun gerçek, kalıcı olması. 3- Sonsuz hayat için hazırlanan kişinin, yaptığı doğru ve erdemli işlere olan güveni.
Aslında ölüme şevk duyan kişi, dünya ve ahiret âlemlerini ve bu iki âlemin özelliklerini bilerek, ebedi ahiret hayatı için salih amellerle hazırlanmış ve bu amellerine güvenen kişidir.
2- “Şevk” kavramının arkadaş ilişkisine göre, şevkin merkezi kalp veya nefstir. Bu da şevkin insanın idrakiyle doğrudan bağlantılı olduğunu gösterir. İnsanın idraki ne kadar gelişir ve olgunlaşırsa, şevki de o kadar derinleşir ve hedeflerine ulaşma olasılığı artar.
3- Eşlik eden bileşenlere göre şevkin taalluk ettiği şey bilinmedikçe, şevk sonuç ve meyve vermez. Şevkin sonucu, salih amele ulaşan bir çabadır.
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
halkalı escort ,avrupa yakası escort ,şişli escort ,avcılar escort ,esenyurt escort ,beylikdüzü escort ,mecidiyeköy escort ,istanbul escort ,şirinevler escort ,avcılar escort