Tweet |
Hayvani aşk ve tutkularda, aşığın bütün dikkati ve amacı sevgilisinin yüzü, vücudu, gözü, kaşı, teninin rengi vs. güzellik ve çekicilikleridir ki tamamı içgüdüsel olup fizikidir. Ama sevgiliye kavuşup da doygunluğa erişince, bu şiddetli eğilim ve tutku eski hararetini kaybeder ve giderek soğumaya yüz tutar.
İnsani sevgi ve aşklar ise, insana hayat verir; zindelik verir; canlılık getirir; itaat ve teslimiyet getirir. Aşk, aşığı sevdiğine benzetir. Öylesine bir cazibe ve çekime kapılır ki her şeyiyle ona benzemeye ve onun tam bir kopyası olmaya gayret eder.
Hâce Nasirüddin Tusi, İbn-i Sina'nın "İşarat" adlı eserine yazdığı şerhte şöyle der:
"Nefsani aşk, sevenle sevilenin öz yapı itibariyle benzeşip özdeşleştiği aşktır. Seven, sevgilisinin yol ve yordamına da ilgi duyar; onun yaptığı her şeyi sever. Bireyi heyecan ve şevke getirip, dünyevi ilgi ve eğilimlerden onu kurtaran bu duygu ve aşktır."[1]
Sevgi, benzeşme ve özdeşleşmeye iter insanı ve böylece seven sevdiğine benzemeye başlar. Sevgi, tıpkı sevenden sevilene uzanan bir kablo gibidir. Sevilenin bütün özellik ve hasletleri bu kablo aracılığıyla sevenin varlığına iletilmiş olur. Sevilenin kim olduğu ve kime gönül verileceği konusu işte bu noktada ehemmiyet kazanmaktadır. Bu nedenledir ki İslam dini kiminle arkadaş ve dost olunacağı konusuna pek fazla önem verir. Bu mesele hakkında onca ayet ve rivayet bulunmasının nedeni de budur. Çünkü sevgi benzeşmedir; güzellik ve gafleti birlikte getirir; sevginin yansıdığı yerde kusurlar hüner gibi görünür ve dikenler çiçek kesiliverir insanın nazarında![2]
İslam'da sevilenin kimliği önemlidir. Kur'an-ı Kerim'de nice ayetler ve Hz. Resulullah'tan (s.a.a) ulaşan nice rivayetler vardır ki kötü ve ahlaksız insanlarla dost olunmaması; onlardan uzak durulması emredilmekte ve buna karşılık mümin ve iyi insanlara sevgi duyulması; onlarla dost olunması tavsiye edilmektedir.
İbn-i Abbas şöyle rivayet eder: Hz. Resulullah'ın (s.a.a) huzurundaydık. En iyi dost ve arkadaşın kim olduğu sorulduğunda şöyle buyurdu: "Kendisiyle görüştüğünüzde Allah'ı hatırladığınız; sözlerini dinleyince ilminizi artırdığınız; davranışları karşısında ahiret ve kıyameti andığınız kimse!"
Evet, insanoğlu bugün iyileri ve dürüst insanları sevmeye pek muhtaçtır. Zira bu sevgi onu da onlara benzetecek ve onlar gibi tertemiz, pırıl pırıl bir kişilik kazanmasına yol açacaktır.
İnsanın ahlakını düzeltip nefsini terbiye etmesi için çeşitli yollar önerilmiştir. Bunlardan biri de Sokrates'in önerdiği yol ve yöntemdir. Ona göre insan akıl ve zeka yoluyla, yani düşünerek kendisini yetiştirmeli ve ıslah etmelidir. İnsan her şeyden önce iyilik ve doğruluğun faydalarına ve kötülüğün zararlarına inanmalı; zeka ve düşünce yoluyla bu hakikati iyice kavradıktan sonra, yine akıl ve zeka yardımıyla kötü sıfat ve özellikleri teker teker bulup kendisini onlardan temizlemelidir. Tıpkı burnundaki kılları birer birer çeken; tarlasındaki zararlı otları tek tek bulup yolan; varlık harmanındaki taşı-toprağı teker teker ayıklayan kimse gibi tam bir dikkat ve özenle, sabır ve itinayla kötü sıfatları yavaş yavaş, birer birer kendisinden uzaklaştırmalı; varlığının altın yapısını bu halis olmayan şeylerden temizlemelidir.
Akıl için, neredeyse imkansız denecek kadar zordur bu...
Filozoflar ahlakın ancak böyle temizlenip düzelebileceğini, akıl ve mantık gücüyle bunun mümkün olabileceğini söyler ve mesela şöyle derler: İffet, dürüstlük ve kanaatkar olmak insana onur ve kişilik kazandırır; halkın nazarında değer ve itibar görmesini sağlar. Hırs ve tamahkarlık ise, alçaklık ve zillet getirir. Veya filozoflar şöyle der: "Bilim, insana güç ve kudret verir, bilim şöyledir, bilim böyledir, Süleyman mülkünün anahtarıdır ilim, insana doğru yolu ilim gösterir ancak." Yine filozoflar "Kıskançlık ve başkalarının kötülüğünü istemek, ruhsal bir hastalıktır ve sosyal açıdan olumsuz sonuçlar doğurur" derler.
Bu yolun doğru ve bu aracın da iyi bir araç olduğu şüphesiz ama önemli olan bu aracın başka bir araçla kıyası durumundaki konumudur. Tıpkı otomobilin iyi bir araç olması gibi. Ama otomobille uçağı karşılaştırırsak, konum değerlendirmesi daha sağlıklı olur.
Akli ve mantıki yolun doğruluğundan ve ahlaki konularda meselelere ışık tutması ve doğru sonuçlara varması gerçeğinden şüphemiz yoktur. Elbette ki herkes bunu kabul etmektedir. Ancak burada şu kadarını söylemek durumundayız: Felsefe okullarında ahlak ve eğitim meselesi konusundaki tartışmalar henüz belli bir sonuca ulaşamamış olup, felsefe okullarında bu tür bahisler "Kıyısına ulaşılamamış deryalar" gibidir. Henüz felsefede bu meseleler tartışma safhasından öteye geçebilmiş değildir. İrfan taraftarları ise, "Felsefecilerin ayağı tahtadandır; tahta ise, pek zayıftır ve güvenilmez" demektedirler.
-----------------
[1]- Şerh-i İşarat, c.3, s.383, yeni baskı.
[2]- Biharu’l Envar c.15; Kitabu’l Aşere s.51 Eski baskı.
gaziantep escort,mersin escort,gaziantep escort,seks hikayeleri
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort