Tweet |
Bismillahirrahmanirrahim
Günümüzde İslami mezheplerin yakınlaşması ve birliği, akli gerekçelerin yanı sıra çok sayıda nakli delilin de gerekliliğini ortaya koyan yüce bir ideal ve eski bir umuttur. Bu bağlamda Müslümanların görevi, gerekli önlemleri alarak ve pratik stratejiler benimseyerek, İslam dünyasının bünyesinde mezheplerin yakınlaşmasına yeniden hayat vermektir. Böylece geçmişteki gücünü yeniden kazanırken, Batı'nın siyasi, ekonomik ve kültürel kurumlarının at koşturmasına fırsat bırakmamalıdır.
Herkes bilir ki İslam dünyası bugün, İslam karşıtı olumsuz propagandalar ve düşmanlarının bölücü çabaları gibi, çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır. Bu nedenle bu zorlukların üstesinden gelmek ve İslam ümmetinin geniş fırsatlarından ve kapasitesinden uygun şekilde yararlanmak için, Tevhit, Nübüvvet, Ahiret gibi İslam'ın sabit ve ortak ilkelerine dayanarak, ortak düşmanla mücadele etmek, açgözlü yabancıların elini kesmek ve Şii ve Sünni de dahil olmak üzere farklı İslami mezhepler arasında sosyal adaleti ve İslami kardeşliği güçlendirmek amacıyla İslami mezheplerin yakınlaşması için zemin hazırlamalıyız.
Şüphesiz ki İslam'ın izzeti ve gücü, duyarlı Müslümanların ve gerçek reformcuların düşüncelerinin ve ideallerinin ana eksenlerinden ve hatta en temel temelidir. Hiçbir anlayışlı Müslüman yoktur ki İslam'ın izzet ve gücünün faktörlerinden birinin, farklılıklara ve anlaşmazlıklara rağmen, çeşitli İslami mezheplerin yakınlaşması olduğunu bilmesin. Bu yakınlaşma ve uyum, Şii ve Sünni dahil İslami mezhepler arasında ne kadar belirginleşirse, İslam ümmetinin para ve güç dünyasının aşırılıklarına karşı varlığını göstermesi ve güç sergilemesi için o kadar çok sayısız fırsat ortaya çıkacaktır.
Elbette çağdaş İslami uyanış arenasında düşmanların pusuya yatmış olması ve bununla yüzleşirken hileler kullanması şaşırtıcı, akıl almaz ve hatta gerçek dışı değildir. Çünkü İslam ve Müslümanlara düşmanlık, düşmanların stratejilerindendir. Öte yandan İslami uyanış sürecinde çeşitli eğilimlerin, yöntemlerin ve grupların var olması ve her birinin kendi programı ve yöntemi doğrultusunda İslam'a hizmet etmek için adım atması doğaldır; yeter ki bu çeşitlilikler ve farklılıklar fanatizmden ve fikri katılıktan uzak olsun.
Ancak endişe verici olan, farklı İslami mezhepler ve fırkalar arasında düşmanlık ve nefretin alevlenmesidir. Öyle ki Müslümanlar birbirlerine karşı komplo kurmaya, savaşmaya ve kavga etmeye kalkışırlar. Aslında özgür düşünce ve içtihadın doğal bir sonucu olan fıkhi meselelerde ve bazı temel olmayan konularda farklılık, özünde tehlikeli değildir ve mezheplerin yakınlaşmasından kasıt da aslında farklılığı ortadan kaldırmak değildir. En önemli amaç, bu farklılığın düşmanlığa ve husumete yol açmaması ve İslami mezhepler arasındaki ortak noktalar temelinde, ayrılık ve çekişmenin yerini kardeşlik ve yakınlığa bırakmasıdır.
Mezheplerin yakınlaşması meselesi, İslam'ın ilk dönemlerinden günümüze kadar Müslüman düşünürler ve duyarlı kişilerin, İslami öğretiler ve gerçek tevhit dini temelinde takip ettikleri en önemli fikirlerden biridir. İslam ve Müslümanlar, düşmanlarıyla mücadelede zamanın gerekliliklerine uygun olarak çeşitli boyutlarda görüş ve teoriler sunmuşlardır.
Son on yıllarda İmam Humeyni (r.a) ve Yüce rehber Seyyid Ali Hamanei, mezheplerin yakınlaşması fikrinin savunucuları olmuşlar ve bu esas doğrultusunda, İran'ın görkemli İslam Devrimi bu yakınlaşma için değerli adımlar atmıştır. Şu anda da Müslümanlar arasında uyum, yakınlaşma ve yakınlık atmosferi İslam Devrimi'nin düşünceleriyle evrimsel bir seyir izlemektedir.
Bu sürecin devamı, genel olarak Müslümanların İslam'ın kutsal dininin ilkelerindeki birlikteliklerini göz önünde bulundurarak pratik ayrılığı bir kenara bırakıp tek bir safta yer almalarını ve uygun fikri ve pratik planlar sunarak İslami mezhepler arasındaki iç anlaşmazlıkları önlemenin yanı sıra, İslam ümmetinin birliğinden en çok korkan yemin etmiş düşmanların Müslümanlar arasındaki nüfuzunu ve komplosunu engellemek için çaba göstermelerini gerektirir. Özellikle son yıllarda yeni bir hileyle Ehl-i Sünnet için Şiilerden hayali bir düşman ve aynı şekilde Şiiler için Ehl-i Sünnet'ten hayali bir düşman ve Arap dünyası için de İran'dan hayali bir düşman yaratmaya çalışmaktadırlar. [1]
İslami Belgelerde Mezheplerin Yakınlaşması
Kur'an-ı Kerim, Hz. Peygamber'in (s.a.a) sünneti ve Ehl-i Beyt'in (a.s) yaşam tarzı, İslami belgelerin bir parçası olarak, her biri mezheplerin yakınlaşması meselesini bir şekilde ele almıştır. Tüm Müslümanlar tarafından kabul edilen Kur'an-ı Kerim, birlik ve uyumun gerekliliği hakkında şöyle buyuruyor:
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهِ اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ.
"Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz." [2]
Bu ayet ve diğer onlarca ayet bize birliğin inanç açısından bir zorunluluk olduğunu söylüyor. Bu nedenle birliğin temelini atan İslam'dan yanlış çıkarımlar yapılmamalı ve anlaşmazlık unsuru olarak görülmemelidir.
Kur'an'ın "birlik ve dayanışmaya çağrı, anlaşmazlık ve bölünmeden kaçınma" konusunda söylediklerini, Hz. Peygamber’in (s.a.a) sünneti de vurgulamıştır. Tarih gösteriyor ki, Hz. Peygamber'in (s.a.a) “Tevhit” sloganı tüm zaferlerinin sırrıydı ve herhangi bir bahane veya sloganla her türlü anlaşmazlığı reddetmiştir. Şöyle buyuruyor: "Allah'ın eli cemaatle beraberdir" [3]
Yine şöyle buyuruyor: "Ana hedefe ulaşmak için bir araya gelmek hayır ve ayrılık ise, ilahi azap ve gazaba sebep olur" [4]
Aynı şekilde Hz. Ali'nin (a.s) bakış açısıyla birlik unsuru o kadar değerlidir ki, onu bozan kişiyi en kötü azaba layık görür: "Dağılmaktan sakının ve bilin ki, kim insanları bu ayrılık ve bölünme sloganına davet ederse, onu öldürün, sarığımın altında olsa bile". [5]
Ayrıca şöyle vurguluyor: "Sakın dinde iki yüzlülük yapmayın; çünkü hoşunuza gitmese bile hak yolunda birlik olmak, sevseniz bile batıl yolda dağınık olmaktan daha iyidir. Zira Yüce Allah ne geçmiştekilere ne de gelecektekilere ayrılıkla bir şey vermemiştir" [6]
Mezheplerin Yakınlaşmasının Öncüleri
Yaklaşık 13. yüzyılın sonlarından itibaren, büyük âlimlerden birkaçı Müslümanları "mezheplerin yakınlaşmasına" davet etti. Bunların arasında Seyyid Cemaleddin Esedâbâdî ve öğrencileri öne çıkmaktadır. Ayrıca İslam dünyasının önde gelen şahsiyetleri arasında şu büyükler yer almaktadır: Dünya Şiilerinin mercii Ayetullah Hacı Hüseyin Tabatabai Burucerdi, Necef mercilerinden Ayetullah Muhammed Hüseyin Âl-i Kaşif el-Gıta, Lübnan'ın büyük Şii âlimlerinden Ayetullah Seyyid Abdülhüseyin Şerefeddin, fetva ve fıkıh konusunda büyük merci Abdülmecid Selim, Müslüman Kardeşlerin kurucusu ve lideri Şeyh Hasan el-Benna, Ehl-i Sünnet'in yüce lideri Şeyh Mahmud Şeltut ve diğerleri geçmişte ve günümüzde İslami uyanış ve mezheplerin yakınlaşması yönünde adımlar atmışlardır.
Hicri yüzyılda yaşamış ve Sultan Mahmud Gaznevi'nin çağdaşı olan İranlı Şii âlimi Muhammed bin Hasan Tusi'nin (Şeyh Tusi olarak bilinir) yazdığı "el-Hilaf" kitabı, her iki tarafın (Sünni ve Şii) âlimlerinin görüş ve fikirlerini tarafsız bir şekilde ve 4. ve 5. yüzyıllardaki fıkhi hüküm çıkarma yöntemlerini açıklamak için toplamış ve derlemiştir. Ayrıca Tabersi'nin "Mecmau'l-Beyan" tefsiri de din ve ilim büyüklerinin bu konulara olan ilgi ve önemini göstermektedir.
İmam Humeyni (r.a), Devrimin Yüce rehberi Seyyid Ali Hamanei ve İran'daki diğer önde gelen bilimsel şahsiyetler, hatta diğer İslam ülkelerindeki şahsiyetler de aynı yolu izlemiş ve defalarca içtenlikle şunu vurgulamışlardır: "Mevcut koşullarda tüm İslami mezhep ve eğilimlerin yakınlaşması ve birbirlerine yaklaşması dini bir farzdır".
Devam Edecek…
------------
[1]- Teshiri, s.72, 1386 hş.
[2]- Âl-i İmran, 103.
[3]- İbn Hayyan, c.10, s.438, 1414 hk.
[4]- Muttaki Hindi, c.2, s.266, 1409 hk.
[5]- Nehcü'l-Belağa, Hutbe: 127.
[6]- Nehcü'l-Belağa, Hutbe: 176.
gaziantep escort,mersin escort,gaziantep escort,seks hikayeleri
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024