Bugun...



Kufe'lilerin Ahidlerini Bozması - 1

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 01-08-2022 10:47

Kufe'lilerin Ahidlerini Bozması - 1

Irak'ta hâkimiyetini sürdüren Emevi yönetimi, İlahi risaletin başarısını ve İmam Hüseyin'in (a.s) göz alıcı başarılarını hissedince, vahşete kapıldı. Hatta ordu ve silahlı kuvvetleri halkın, İmam Hüseyin'e (a.s) itaat ve onu takip etmekteki aşırı istekleri karşısında, zaaf ve uyuşukluğa kapıldılar.

İdari yönetim Ben-i Ümeyye'nin seçmiş olduğu "Numan b. Beşir"in komutası altındaydı. İdari işler tahmin edilmeyecek kadar karışmıştı. Hatta yeni bir değişikliğin halis Muhammedi İslam’ın yararına olacağını düşünüyordu. Numan b. Beşir, karşılaştığı durum karşısında ve idaresi etrafında dönüp duran olaylarla ilgili siyasetini açıklama yolunda baskı ve sıkıştırılmalara maruz kalmıştı. Kendisi resmi bir toplantıda: "Benimle savaşmayanla savaşmayacağım. Bana hamle edenden başkasına hamle etmeyeceğim. Şüpheyle hiç kimseyi tutuklamayacağım" dedi.

Emevi yöneticilerin başta gelenleri meşverete koyularak ve çıkar bir yol bulmaya çalışıyorlardı.

Sonra hep birlikte karar olarak Yezid b. Muaviye'yi olaydan haberdar etmek istediler ve öylede yaptılar.

Ömer b. Saad, Amaret b. Akabe-i Emevi ve Abdullah b. Muslim-i Hazermi işe başladılar. Kendi büyüklerine mektup yazarak Şam'da bulunan Yezid'i, Kufe'de olup biten küçük havadis ve olaylardan haberdar ettiler. Yezid, mektubu alınca perişan bir hale geldi. Ama danışmanı ondan, Kufe şehrinin yöneticiliğine "Ubeydullah b. Ziyad'ı" getirmesini istedi. Çünkü Ziyad'ın oğlu kin ve acımasızlıkta hesapsız idi. Zorluk ve öldürmede başta gelmekteydi. Rahmet, sevgi ve acıma gibi diğer insani mefhum ve sıfatlardan yoksun ve anlamazdı. Bunlara ilave olarak Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ehl-i Beyti'ne karşı aşırı bir kin beslemekteydi.

İbn-i Ziyad, Yezid'den emir alır almaz, kendi kardeşini Basra'da yerine bırakarak, kendisi de yüz kişilik bir orduyla Kufe'ye doğru hareket etti. Bunlarla birlikte, Basra büyüklerinden bazılarını ki, Kufelilerle akrabalıkları vardı ve sözlerinin eserine inanarak da beraberinde Kufe'ye getirdi.

Böylece İbn-i Ziyad tehdit ve askeri zorba yöntemini, diplomatik yalan ve uyanıklıkla birleştirmiş oldu. Her iki yöntemden de yararlanmaya başladı. Sonra kandırma, zor kullanma, tehdit ve korkutma gibi yöntemlerden de istifade etti.

Ordusunu gizlice Kufe'ye gelmesi için hazırladığını halkın içerisinde yaydı. İbn-i Ziyad'ın kendisi ordusundan önce şehre girerek, hükümet binasına uğradı ve Numan b. Beşir'in azledildiğini (görevden alındığını) kendisine bildirdi. Sonra halkı toplatarak ilk konuşmasını yaptı.

Bir taraftan halkı kandırarak, Ben-i Ümeyye yönetimine ve siyasetine vefadar kalanlara çok büyük vaatler verdi. Diğer bir taraftan ise, tehditlerini çoğaltarak hükümetin karşısında duranların ölümden başka bir nasiplerinin olmadığını bildirdi.

Konuşmasının metni şu şekildedir:

“Sonra Emiru’l Müminin Yezid, şehir sınır ve mal varlıklarının yönetimini bana bırakmıştır. Mazlumların feryadına yetişmem, mahrumiyetlerini yok etmem ve sevgili bir baba gibi sizlere ihsan ve iyilik etmem için bana emir verdi. Benim kırbacım ve kamçım sözümü dinlemeyen ve vilayetimi kabullenmeyenlerin üzerinedir. Dolayısıyla herkesin canını koruması daha yerinde olacaktır.”

Daha sonra kabile büyüklerini ve reislerini sıkıştırarak, hükümet muhaliflerinin isimlerini liste halinde kendisine vermelerini istedi. Emir icra edilmediği takdirde kendi kapıları önünde idam edileceklerini bildirdi.

Böylece tehdit, kan dökme ve korku, Kufe şehrine hâkim oldu. Dolayısıyla güç ve kudret Ben-i Ümeyye lehine dönmeye başladı. Öyle ki, Şia hareketinin başındakiler ve İmam Hüseyin (a.s) önderliğindeki Muhammed-i İslami hareketin taraftarları sarsıntıya uğradı ve ortadan kayboldular. Korku ve tedirginlik her tarafı sarmış bulunmaktaydı. Halkın büyük bir bölümü ümitsizliğe düşmüştü. Kufe'nin durumu öyleydi ki kabile reisleri çocuklarını ve sorumlu olduklarını Ben-i Ümeyye hükümetine muhalefetten sakındırıyorlardı. Anneler korkularından, Müslim b. Akil'e yardım etmek için evlerinden çıkan çocuklarına kapılarını kapatıyorlardı. Bu olaydan faydalanmak isteyenler aç gözlülüklerinden dolayı hükümet sarayına gidiş gelişleri çoğalmıştı. İbn-i Ziyad'ın büyük bir miktar para vereceği düşüncesiyle sevinçlerinden ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Böylece Kufe şehri tefrika ve karışıklığa dönmüş oldu.

Elbette samimi ve muhlis kişiler, İslam ve hakkın davetine ve sözlerine sadık kaldılar. Müslim b. Akil ile olan irtibatlarını değiştirmediler. Müslim’in emri ve durumun gerektirdiği şekilde Müslim ile irtibat ve ilişkilerini gizlice sürdürmekteydiler. İşte bundan sonra biatin şekli değişerek, gerçek İslam'a davet gizli ve sırlı olarak yeraltından yürütülüyordu. O ana kadar Muhtar b. Eb-i Ubeyde'nin evinde kalan Müslim b. Akil, Hani b. Urve'nin evininde kalmaya başladı.

Bu değişikliğin sebebi, Hani'nin mektep ve risalete olan derin ve kuvvetli imanı ve Emiru’l Müminin (a.s) zamanında Ehl-i Beyt'e olan dostluk ve muhabbetinin şiddeti idi. Buna ilave olarak Hani, Kufe'de siyasi ve sosyal bir otoriteye sahip idi. Rehberlik ettiği kabileler kişi yönünden diğer kabilelere nispeten daha fazla ve büyük bir taraftara sahip idi.

Şimdi her şeyden çok İbn-i Ziyad'ın aklını karıştıran şey Müslim b. Akil'in gizlice bulunması idi. Bu konudaki tek şüpheler Hani’nin evi etrafında dönüp oturmaktaydı. Çünkü Hani bir taraftan hassas mevkie sahip ve diğer taraftan ise, İmam Hüseyin'e (a.s) biat için Kufe’de büyük ve sağlam bir kale durumundaydı. Bunlar bir gerçektir ki, Ben-i Ümeyye çalışanları bundan haberdar idiler. Bundan dolayı Ben-i Ümeyye casusları Müslim’i bulmak için etrafa dağıldılar.

Onlardan birisi olan "Muhakkak" gizli bir şekilde Hani'nin evine girmeyi başardı. Ehl-i Beyt'in dostluk ve muhabbetinden bahsedip duruyordu. Böylece bir kaç gün gidip geldi. Sonunda kurnazlık ve şeytanlıkla Müslim’in, Hani'nin evinde olduğunu anlamış oldu.

İşte burada Hani'nin tedbirleri bozulmuş oldu. Çünkü İbn-i Ziyad, Hani'nin yardımında bulunacak ve tarafını tutabilecek adamları kesenin ağzını açıp büyük miktarda para vererek, onları Hani'nin etrafından dağıttı. Bunun için her yoldan istifade etti. Bazılarını ise makam ve mevki vaadi vererek kandırdı. Sonunda bütün tehdit, ihanet ve aldatmacılığını işe koydu. İbn-i Ziyad'ın siyaseti bir hadde kadar başarıya ulaşmış bulunmaktaydı.

Gasp edilmiş hükümetin etrafı korkak kişilerle dolmuştu. İşte böylece Hani'nin tutuklanma planı insafsızca onaylanmış oldu. Hani'nin tutuklanması İmam Hüseyin'in (a.s) hedef yolu için çok çok zararlı idi. Çünkü amacı iyice zayıf kalıyordu ve Hani'nin yok edilmesi, fiili inkılabın Kufe’den kaldırılması demek oluyordu.

Müslim b. Akil ise duruma dikkat ederek, tehdit tehlikesini en az düzeye indirmek ve en azından hareketin aslını tehlikeden korumaya çalışıyordu. Müslim bütün vücuduyla ve Kufe'de inkılabın dayanağı ve temeli olan Hani'ye saldırının, aslında inkılabın kendisine saldırıdan başka bir şey olmadığını hissediyordu. Ama Müslim’in telaş ve çalışması, acılı bir siyasi ve toplumsal feryada dönüştü ki tarih boyunca devam edecektir.




Bu haber 410 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI