Bugun...



İslâm'ın Topluma Yönelik İlgisi

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Güncelleme: 15-06-2022 15:15:04 Tarih: 15-06-2022 10:09

İslâm'ın Topluma Yönelik İlgisi

Hiç şüphesiz İslâm dini, yapısını (temelini) açık bir biçimde toplum temeli (toplum hayatı) üzerine kuran ve hiçbir alanda toplum konusunu göz ardı etmeyen tek dindir.

Bu konuda etraflıca bilgi edinmek ve bu gerçeği daha net olarak görmek isteyen biri, insan düşüncesinin saymaktan âciz kalacağı insanî faaliyetlerin genişliğine, bu faaliyetlerin bölümlerine, cinslerine, türlerine ve çeşitlerine bakabilir. Arkasından bu ilâhî şeriatın söz konusu faaliyetleri nasıl saydığına; kapsamına aldığına ve her birine yönelik hükümler koyduğuna bakabilir. Şaşırır kalır. Sonra da bu faaliyetleri nasıl toplum çerçevesine aldığına bakabilir. O zaman bu dinin toplumsal ruhu bütün insan faaliyetlerine mümkün olan en yüksek düzeyde işlediğini görür.

Sonra da elde ettiği bulguları Kur'an'ın ilgi alanına giren diğer hak şeriatlarla karşılaştırır ki bu şeriatlar Hz. Nuh'un (a.s), Hz. İbrahim'in (a.s), Hz. Musa'nın (a.s) ve Hz. İsa'nın (a.s) şeriatlarıdır. Bu karşılaştırmayı yapınca İslâm ile onlar arasındaki oran farkını ve bu dinin topluma verdiği önemi yakından görür.

Kur'an'ın ilgi alanına girmeyen putperestlik, Sabiîlik, Manîlik ve Senevîlik (Mecusilik) gibi dinlerin şeriatlarında bu durum daha açık ve daha belirgindir.

Şimdi de uygar ve uygar olmayan milletlerin bu konuya ilişkin durumlarına gelelim. Bu konuda tarihin bize anlattığı sadece şudur: Bu milletler, toplumu istihdam esasına bağlama ve fertleri monarjik bir hükümetin egemenliği ve kralların sultası altında tutma ilkesine dayanma biçiminde özetleyebileceğimiz insanlık tarihinin ilkel mirasına bağlı kalmışlardır. Kavim, yurt ve bölge esasına dayanan toplumlar, kendi toplumsal yaşayışına müstakil bir ilgi göstererek, bunu inceleme ve uygulama konusu etmeksizin krallık ve reislik bayrağı altında yaşıyorlardı. Veraset (gelenek), bölge ve benzeri faktörler ile yönlendiriliyorlardı. Öyle ki İslâm güneşi doğup da aydınlığını yaygınlaştırmaya başlayınca, o günün dünyayı egemenliği altında tutan büyük milletleri, yani Roma ve Fars (İran) imparatorlukları bile, milletlerini krallık ve sultanlık bayrağı altında toplayan birer Kayser ve Kisrâ toplumundan başka bir nitelik taşımıyorlardı. Toplum, gelişme ve ilerlemesinde bu krallara ve sultanlara bağlı idi ve onların ağır temposuna uyarak yerinde sayıyordu. Yani toplumdaki ilerleme, gelişme; gerileme, duraklama ve çöküş, kral olan tek bir kişinin iradesine bağlıydı.

Evet, o milletlerin devraldıkları mirasta Sokrates, Aristoteles ve Eflâtun (Platon) gibi filozofların yazılarında yer alan sosyal incelemeler vardır; yalnız bunlar uygulama imkânına sahip olamayan sayfalar ve kâğıtlar, somut olaylarla dış dünyaya yansımayan zihnî örnekler ve kuramsal=teorik saplantılardan ibaretti. Vârisi olduğumuz tarih, sözümüzün doğruluğuna en âdil şahittir.

İnsan türünün kulağını tırmalayarak, bu türü toplum konusu ile ilgilenmeye çağıran ve bu konuyu ihmalkârlık ve bağımlılık hükmü dışında bağımsız bir konu yapmayı öneren ilk ses, İslâm Peygamberinin yani Hz. Muhammed'in (s.a.a) çağrısıdır. İslam Peygamberi (s.a.a) kendisine Rabbinden inen ayetlerle insanları topluluk hâlinde mutlu bir hayata ve temiz bir geçinme biçimine çağırdı.

Nitekim yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Bu, benim dosdoğru yolumdur; topluca ona uyun. Sizi Onun yolundan ayıracak (başka) yollara uymayın." [1]

"Ve topluca Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın... Sizden, hayra çağıran; iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk olsun. (Bu emir, toplumu bölünme ve parçalanmaktan korumaya işaret ediyor.) İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın." [2]

"Dinlerini parça parça edip, gruplara ayrılanlar (var ya), senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur." [3]

Kur'an'da bunlar gibi insanları toplum ve birlik ilkesine çağıran birçok mutlak anlamlı ayet vardır.

Yine yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Müminler ancak kardeştirler. O hâlde kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin." [4]

"Birbirinizle çekişmeyin; sonra çözülüp yılgınlaşırsınız ve gücünüz gider." [5]

"Sizden, hayra çağıran; iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk olsun." [6]

Kur'an-ı Kerim'de bunlar gibi ittifak ve birliğe dayalı bir İslâm toplumu oluşturmayı emreden ve bu toplumun çıkarlarını, maddî ve manevî ayrıcalıklarını gözeterek, onu savunmaya çağıran başka birçok ayet vardır.

 

-----------

[1]- En'âm, 153.

[2]- Âl-i İmrân, 103-105.

[3]- En'âm, 159.

[4]- Hucurât, 10.

[5]- Enfâl, 46.

[6]- Âl-i İmrân, 104.




Bu haber 2708 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI