Tweet |
Bismillahirrahmanirrahim
İmam (a.s), Yezid'in “Hüseyin b. Ali'den (a.s) biat alınması gerektiğini” belirten mektubunun ardından ailesiyle birlikte Medine'den ayrıldı. Bu süreçte, İmam Hüseyin'in (a.s) Medine valisine karşı tavrı ve kararlılığı ile birlikte uyumlu davranışı dikkat çekicidir.
Yezid'in Medine Valisine Mektubu
Muaviye'nin ölüm haberi Hicri 60 yılının Recep ayının sonlarında Medine valisi Velid'e ulaştığında, mektupta Abdurrahman b. Ebu Bekir [1], Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Zübeyr ve Hüseyin b. Ali'den (a.s) Yezid için biat alınması istenmişti. Velid'in elçisi onları Peygamber Efendimizin (s.a.a) kabri yanındaki mescitte buldu ve çağrıyı onlara iletti. Bu gruptan sadece İmam Hüseyin (a.s) Velid'in huzuruna çıktı. [2]
İbn Zübeyr ile “neden çağrıldıkları” konusundaki konuşmasında İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: "Sanırım tağutları (Muaviye) helak olmuştur." Ancak başka önemli bir haber olma ihtimalini de göz ardı etmedi.
İlk ihtimale göre, İmam Hüseyin (a.s), İbn Zübeyr ve diğerlerinin çağrılması biat almak içindir. Biat etmemek için bir plan hazırlanmalı ve valinin gizlice ve tehdit yoluyla biat almasını engelleyecek şekilde hareket edilmelidir.
İkinci ihtimale göre, ne tür bir olay olduğunu görmek ve uygun tepkiyi vermek gerekir. Ancak İbn Zübeyr, sadece bir ihtimali dikkate aldı ve ona göre hareket etti. O, "Muaviye'nin ölümünden başka bir ihtimal görmüyorum" dedi. Bu nedenle İbn Zübeyr toplantıya katılmadı; aynı gece yolculuk hazırlıklarına başladı ve kardeşiyle birlikte yan yollardan Mekke'ye doğru yola çıktı. [3]
İmam Hüseyin'in (a.s.) İhtiyatlı Tepkisi
İmam Hüseyin (a.s), İbn Zübeyr'in aksine ihtiyatlı davrandı. Valinin yanına gitti; ancak beraberinde otuz yaren ve takipçisini götürdü. Onlara silahlarını gizlemelerini ve İmam (a.s) yardım isterse, içeri girebilmeleri için valilik binasının dışında hazır beklemelerini emretti.
İmam Hüseyin (a.s) Velid'in huzuruna çıktı ve ona vali olarak selam verdi. Mervan'ı orada görünce ve ikisi arasındaki anlaşmazlığı bildiğinden, onların bir araya gelmesinden memnuniyet duyduğunu belirterek şöyle buyurdu: "Dostluk ve irtibat, uzaklık ve ayrılıktan daha iyidir. Allah aranızdaki anlaşmazlıkları düzeltsin." Ancak onlar, o hazretin bu sözlerine cevap vermediler ve Velid, Muaviye'nin ölüm haberini ve ondan biat alınması emrini içeren mektubu okudu.
İmam Hüseyin (a.s), Muaviye'nin ölüm haberinden dolayı taziyelerini sunduktan sonra şöyle buyurdu: "Benim gibi kişiler gizlice biat etmezler ve siz de bununla yetinmezsiniz. Aksine bunun açıkça yapılmasını ve herkesin bilmesini istersiniz. Bu nedenle ne zaman halkın toplandığı yerde hazır olur ve onları biata davet ederseniz, bu tek bir mesele olacaktır."
Velid, "Bu iyi bir öneri. İşi yarına ve halkın huzuruna bırakalım" dedi. Ancak Mervan, Velid'e "Ya şimdi biat etsin ya da boynunu vur. Ya da onu yarın halkın huzurunda biat edene kadar hapset" dedi. Sonunda aralarında sert sözler sarf edildi ve İmam Hüseyin (a.s) valilik binasından ayrıldı. [4]
İmam Hüseyin (a.s) ile İbn Zübeyr'in Tepkilerindeki Fark
İmam Hüseyin'in (a.s) “Muaviye'nin ölümü ve Yezid için biat alınması” meselesine yaklaşımı ile Yezid yönetimine diğer bir muhalif olan Abdullah b. Zübeyr'in aynı meseleye başlangıçtaki yaklaşımının incelenmesi, yöntemleri ve politikaları belirgin hale getirmektedir.
İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: "Sanırım tağutları (Muaviye) helak olmuştur." İbn Zübeyr ise, "Bundan başka bir ihtimal düşünmüyorum" dedi. Herkes inancına göre hareket ettiğinden ve pratik akıl teorik akıldan yardım aldığından, İbn Zübeyr başka bir ihtimali aklına getirmediği için doğal olarak onları biat için çağırdıklarından emin olur.
Yine, eğer oraya gidip biat etmezse hapsedileceğinden veya öldürüleceğinden emin olduğu için valiliğe gitmeyi reddeder. Görevli birkaç kez evine geldikten sonra, kardeşini gönderir. O da hile ve yalan vaatlerle evi görevlilerin kuşatmasından kurtarır ve gece gizlice, kadın ve çocukları olmadan, sadece kardeşi Cafer ile birlikte tali bir yoldan Mekke'ye doğru yola çıkar; bu yolculukta da yalana başvurur.
Ancak İmam Hüseyin (a.s), beklenmedik çağrıyı ilk analiz eden kişi olmasına ve "Sanırım tağutları helak olmuştur" demesine rağmen, pratikte diğer ihtimali göz ardı etmedi. Valiliğe girip valiyi selamlarken Muaviye'nin ölümünden bahsetmedi; aksine valiye "emir" ve "vali" olarak selam vererek bir anlamda onun valilik pozisyonunu veya kabulünü ima etti. Ardından barış ve dostluktan söz etti ve ilişkiyi koparmaktan daha iyi olduğunu belirtti.
Biat konusunda şöyle buyurdu: "Benim gibiler gizlice biat etmezler ve sizin de gizli biat işinize yaramaz. Aksine halkın gözü önünde ve açıkça olmasını istersiniz (böylece diğer insanlar da biat etsin veya kendi biatlerine güven duysun)."
Çağrıya olumlu yanıt vermesi ve valiliğe gitmesi, “vali” olarak selamlaması, dostluktan bahsetmesi ve bunu teşvik etmesi, Mervan ve Velid arasındaki anlaşmazlıkların düzeltilmesi için dua etmesi, hepsi diğer ihtimale -çağrının Muaviye'nin ölümüyle ilgisiz olması ihtimaline- pratik bir önem vermek içindir.
Uyumluluk ile Uzlaşmacılık Arasındaki Fark
İmam Hüseyin'in (a.s) Medine valisiyle olan davranışını ve bunun İbn Zübeyr'in davranışından farkını anlamak için “uyumluluk” ile “uzlaşmacılık” arasındaki farka dikkat etmeliyiz.
“Uzlaşmacılık”, insanın başkaları için ve herhangi bir nedenle temel ilkelerinden sapması ve onlar uğruna inançlarından ve ahlaki prensiplerinden vazgeçmesidir. “Uyumluluk” ise, insanın inançlarını, ahlaki değerlerini ve temel inançlarını korurken, mümkün olduğunca davranış ve eylemlerinde başkalarıyla uyumlu olmaya çalışması, onları incitmemeye gayret etmesi ve hatta onların rızasını kazanmaya çalışmasıdır.
Örneğin birkaç kişi birlikte seyahate çıktığını düşünelim. Bazıları bu lokantada yemek yemek istiyor; ancak bir kişinin şu an yemek yeme isteği yok. Fakat onlara eşlik etmek için orada yemek yiyor, dinleniyor vb… Bu, “uyumluluk” anlamına gelir ve takdire şayan bir davranıştır. Ancak bazen onlar bu lokantada yemek yemek isterler ve kişi buradaki yemeğin bozuk olduğunu bilir; ancak herhangi bir nedenle bunu söyleyemez veya söylese bile kabul edilmeyeceğini bilir. Bu durumda onlarla birlikte yemek yemek, “uzlaşmacılık” olur ve kınanır.
Bu ikisinin tersi, yani ilk durumda eşlik etmemek, inatçılık, yersiz taassup ve dik kafalılık olarak adlandırılır. Ancak ikinci durumda eşlik etmemek, temel ilkeleri savunmak, kararlılık, hak odaklılık vb. olarak adlandırılır.
İmam Hüseyin'in (a.s) Kararlılığı ve İbn Zübeyr'in İnatçılığı
Konumuzda bir kimse -Şii olup olmadığına bakılmaksızın- İbn Zübeyr'in Velid'in meclisine gitmemesini, onun çağrılarını görmezden gelmesini ve sonunda hile ile şehirden ayrılmasını kararlılık olarak görebilir. Ya da İmam Hüseyin'in (a.s) o meclise gitmesini ve emire selam vermesini bir tür uzlaşma olarak değerlendirebilir. İmam Hüseyin'i (a.s) mücadeleci ve uzlaşmaz bir kişi olarak gördüğü için bu durumları inkâr etmeye çalışabilir.
Ancak eğer bu aşamadaki ana stratejinin ve temel amacın Yezid'e biat etmemek olduğunu ve bu tutumun korunması gerektiğini anlarsa, o zaman İmam Hüseyin'in (a.s) ve İbn Zübeyr'in her ikisinin de temel tutumlarında ısrar ettikleri, ancak İmam'ın (a.s) kararlılığına ek olarak uyumluluk da gösterdiği ve soylu, cömert bir ahlak sergilediği açıklığa kavuşur. İmam Hüseyin (a.s), Emevi hükümetine bağlı iki kötü insan arasındaki anlaşmazlığın giderilmesini memnuniyetle karşılar. Ancak İbn Zübeyr'in eylemi bu uyumluluğu göstermez ve bazı durumlarda bir tür inatçılık da ortaya çıkar.
Buna karşılık, temel ilkelerinden vazgeçen ve Emevî hükümetiyle, hatta onların en kötü görevlisi olan Haccac b. Yusuf ile biat etmeye hazır olan ve hatta elle biat etmek yerine Haccac'ın ayağını öpen İbn Ömer'in eylemi, uzlaşmacılık olarak adlandırılır ve kınanır.
Mekke'ye Yolculuk
İmam Hüseyin'in (a.s) ilk hedef olarak Mekke'yi seçmesi gerektiği konusunda tartışma yoktur ve bu konuda kimse farklı bir görüş belirtmemiştir. Çünkü Medine'de biat etmeden kalmak mümkün değildi ve hangi topraklara giderse gitsin, diğer şehirler ve insanlar ondan habersiz kalacak, o da onlardan ve diğer şehirlerden habersiz kalacaktı.
Eğer Şam'a doğru hareket etseydi, yolculuğu silahlı bir ayaklanma hazırlığı olarak görülebilir ve hükümet ona asi ve harici damgası vurabilirdi. Eğer Şam ve halifelik merkezinden uzaklaşsaydı, korkak ve kaçak damgası yiyebilir ve bu da hükümeti zulüm ve saldırganlıkta daha da cesaretlendirebilirdi. Bu nedenle Mekke'yi seçmek en iyi seçimdi; çünkü tüm Müslümanlar umre veya hac için Mekke'ye gidip geliyorlardı. İmam'ın (a.s) biat etmeme haberi bu yolla yayılacak, mektupları onlara ulaşacak ve onların cevaplarından haberdar olacaktı.
Ayrıca Mekke halkı Beni Haşim kabilesini, aralarından Peygamber Efendimizin (s.a.a) çıktığı, onları herkesten üstün kıldığı ve Kâbe’ye yeniden itibar kazandırdığı kendi kolları olarak görüyorlardı. Dolayısıyla Mekke, sosyal ve haber merkezi olmanın yanı sıra, ziyaret ve tavaf merkezi, İmam Hüseyin'in (a.s) asıl vatanı ve atalarının yurdu idi. Bu nedenle Mekke'ye doğru hareket etmekle, özellikle de İmam'ın (a.s) kadın ve çocuklarıyla birlikte çıkmış olması, asi ve harici olan birinin kadın ve çocukları yanında götürmeyeceği gerçeği göz önüne alındığında, İmam'a (a.s) kaçak veya asi suçlaması yapılamaz.
Böylece İmam Hüseyin (a.s) kimseye açıklamadan, bu hareketiyle sadece savaşmak için, sadece biat etmemek için veya sadece yönetimi ele geçirmek için Medine'den çıkmadığını, çıkışının başka olasılıklarının da olduğunu gösterdi. Özellikle de Recep ayının sonuna iki gün kala Medine'den çıkması, Recep ayı umresinin sevabını da kendi hareketinin savunmasında kullanabileceğini gösteriyordu.
Medine'den Gece Çıkış
Hareket gece başladı; böylece sıcak havadan korunmuş olacaktı, özellikle de o bölgeler sıcak iklime sahip olduğundan ve güneş takvimine göre hareket zamanı Haziran başlarına denk geldiğinden, hava oldukça sıcaktı. Aynı zamanda hükümet görevlilerinin gözünden gizlenmek ve onların hareketine engel olmamasını sağlamak için, Medine'den bir miktar uzaklaşmak istedi.
Hz. Musa'nın (a.s) Çıkışı Gibi Bir Çıkış
Öte yandan hükümet yetkililerinin onun hareketini halka sadece bir ziyaret hareketi olarak göstermemesi ve onun da bizimle hemfikir olduğunu söylememesi, ayrıca o gece Velid ve Mervan'ın yanındaki sözlerini uzlaşma olarak göstermemesi için,
فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا یَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنِی مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِینَ.
"Oradan korku içinde, etrafı gözetleyerek çıktı. 'Rabbim! Beni zalimler topluluğundan kurtar' dedi" [5] ayetini okudu. Böylece eğer mecbur kalmasaydı, şu an bu yolculuğa çıkmayacağını, ancak bir zorunluluk olduğunu gösterdi. Tıpkı Hz. Musa'nın (a.s) öldürülme korkusuyla evini ve yurdunu terk etmesi gibi, o da öldürülme korkusuyla bu yolculuğa çıkmıştı.
Ana Yolları Kullanma
İmam Hüseyin (a.s) tıpkı İbn Zübeyr'i aramak için seksen kişi gönderdikleri gibi, onu korkak ve kaçak olarak nitelendirmesinler ve onun peşine gruplar göndermesinler diye, ana yolu takip etti ve tali yolları kullanmadı.
Muhammed Hanefiye'yi Medine'de “Vasi” Olarak Seçme
İmam Hüseyin (a.s), onu durumdan haberdar etmesi için Muhammed Hanefiye'yi Medine'de bıraktı ve insanlar İmam'ın (a.s) hareketinin amacından haberdar olmaları, bunu sadece bir ziyaret veya zulüm ve haksızlıktan kaynaklanan bir hareket olarak göstermemeleri için vasiyetnamesini ona teslim etti. Vasiyetinde açıkça Allah'ın birliğine ve Hz. Muhammed'in (s.a.a) risaletine şahitlik etti ve kıyamete, cennete, cehenneme, haşr ve neşre inancını belirtti. Böylece müstehap bir ameli yerine getirmenin yanı sıra, bunu başkalarına öğretmek ve kendisini olası bir irtidat suçlamasından temize çıkarmak istedi ki kimse onun Yezid yönetimine karşı hareketini bir tür irtidat olarak görmesin.
İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu:
أَنِّی لَمْ أَخْرُجْ أَشِراً وَ لَا بَطِراً وَ لَا مُفْسِداً وَ لَا ظَالِماً وَ إِنَّمَا خَرَجْتُ لِطَلَبِ الْإِصْلَاحِ فِی أُمَّهِ جَدِّی ص أُرِیدُ أَنْ آمُرَ بِالْمَعْرُوفِ وَ أَنْهَى عَنِ الْمُنْکَرِ وَ أَسِیرَ بِسِیرَهِ جَدِّی وَ أَبِی عَلِیِّ بْنِ أَبِی طَالِبٍ.
"Ben şımarıklık, azgınlık, bozgunculuk ve zulüm için kıyam etmedim. Ancak dedemin ümmetinde ıslahı aramak için kıyam ettim. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak ve dedem ile babam Ali b. Ebi Talib'in yolunda yürümek istiyorum." [6]
İmam Hüseyin (a.s) bu sözleriyle, asi ve harici olma suçlamasını kendisinden uzaklaştırdı; özellikle de dedesinin ve babasının yolunda yürümek istediğini söyleyerek. Herkes biliyordu ki dedesi
رَحْمَهً لِلْعالَمِین
"Alemlere rahmet" [7] lakabına sahipti ve babası yetimleri seven ve haricileri yenen biriydi. Dolayısıyla onun hareketi onların hareketine uygundu.
Geçenlerden anlaşıldığı üzere, İmam Hüseyin (a.s) hareketinin başlangıcında tüm gerekli önlemleri aldı ve kendisine yönelik olası tehlike veya suçlama yollarını kapattı. Aynı zamanda tüm aşamalarda uyumluluğunu ve hoşgörüsünü de sergiledi.
İmam Hüseyin (a.s) Mekke'de
Hz. Ebu Abdullah el-Hüseyin (a.s) Şaban ayının başlarında Mekke'ye ulaştı ve Mekke şehrine girdiğinde şu ayeti tilavet ediyordu:
وَ لَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاءَ مَدْیَنَ قَالَ عَسَی رَبِّی أَنْ یَهْدِیَنِی سَوَاءَ السَّبِیلِ.
"Medyen'e doğru yöneldiğinde, 'Umarım Rabbim beni doğru yola iletir' dedi." [8] Kasas Suresi, 22. ayet
Mekke halkı, İmam Hüseyin'in (a.s) gelişinden ve sağ salim ulaşmasından mutluydu. Sadece Abdullah b. Zübeyr içten içe rahatsızdı; çünkü İmam Hüseyin'in (a.s) Mekke'de bulunmasıyla kimsenin kendisine biat etmeyeceğini ve Hüseyin b. Ali'nin (a.s) onların gözünde Abdullah b. Zübeyr'den daha büyük bir saygınlığa sahip olduğunu biliyordu. [9]
Medine valisi, İmam Hüseyin'i (a.s) Yezid'e biat etmek için çağırdığında, İmam tedbirli ve ihtiyatlı bir şekilde onunla görüşmeye gitti. Uyumlu bir davranış sergileyerek, cevabında Yezid'e halkın huzurunda biat etmenin daha iyi olacağını belirtti; ancak gece vakti ailesiyle birlikte Medine'den Mekke'ye doğru yola çıktı. İmam Hüseyin (a.s) burada yüce ahlakın bir örneğini sergiledi ve Medine valisiyle olan karşılaşmasında ve Yezid'e biat meselesinde ihtiyat, kararlılık ve hoşgörü gösterdi.
-------------
[1]- Taberi Tarihi ve bazı tarih kitaplarında Abdurrahman b. Ebu Bekir'in adı geçmemektedir; bkz: Taberi, Tarih-i Taberi, c.4, s.251.
[2]- Taberi, Tarih-i Taberi, c.4, s.251.
[3]- Taberi, Tarih-i Taberi, c.4, s.251.
[4]- Taberi, Tarih-i Taberi, c.4, s.251.
[5]- Kasas, 21.
[6]- Allame Meclisi, Biharu’l-Envar, c.44, s.330.
[7]- Enbiya, 107.
[8]- Kasas, 22.
[9]- Şerifi ve iş arkadaşları, İmam Hüseyin'in (a.s) Sözleri Ansiklopedisi, s.305.
gaziantep escort,gaziantep rus escort,gaziantep escort,seks hikayeleri