xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...



İmam Hüseyin'in (a.s) Kufe'yi Seçme Nedenleri

İmam Hüseyin (a.s) hareketini Medine'den Mekke'ye doğru çıkarak başlattı; ardından başkalarının muhalefetine ve uyarılarına rağmen ailesiyle birlikte Mekke'den Kufe'ye doğru yola çıktı.

facebook-paylas
Güncelleme: 26-07-2024 16:53:04 Tarih: 26-07-2024 16:29

İmam Hüseyin'in (a.s) Kufe'yi Seçme Nedenleri

Bismillahirrahmanirrahim

 

Bu yazıda İmam Hüseyin'in (a.s) Yezid'e karşı hareketini ve mücadelesini sürdürmek için Kufe'yi seçme nedenlerini açıklamaya ve bu konudaki belirsizliği gidermeye çalışacağız.

 

İmam Hüseyin (a.s) ve Kufe'yi Seçerken Karşılaştığı Muhalefetler

Mekke'de halktan birçok grup, İmam Hüseyin (a.s) ile görüşmeye gelerek, onun hareketinden dolayı memnuniyetlerini ifade ettiler. Bu gruplar, gelecekteki olaylar ve bir sonraki hareket hakkında analizler yaptılar.

 

Bazıları Mekke'de kalma önerisinde bulundu, Kimileri Yemen'e ve benzeri yerlere gitmeyi önerdi. “Abdullah b. Ömer” gibi bazıları ise, Medine'ye dönüp Yezid’e biat etmeyi tavsiye etti. [1] Ancak hiç kimse Kufe'ye gitme önerisinde bulunmadı. Aksine, herkes kendi yorumlarıyla hatta ağlayıp sızlayarak, bir şekilde İmam Hüseyin'i (a.s) Kufe'yi seçmekten vazgeçirmeye çalışıyordu.

 

Şimdi şöyle bir soru var: “Neden İmam Hüseyin (a.s) onların yorumlarına ve önerilerine dikkat etmedi ve herkesin onu vazgeçirmeye çalıştığı Kufe'yi seçti?” Oysa o,

وَ شَاوِرْهُمْ فِی الْأَمْرِ

“Ve işlerinde onlarla istişare et” [2] ayetini okumamış mıydı? Babasından,

مَنِ اسْتَبَدَّ بِرَأْیِهِ هَلَکَ وَ مَنْ شَاوَرَ الرِّجَالَ‏ شَارَکَهَا فِی عُقُولِهَا

“Kim kendi görüşünde ısrar ederse, helak olur ve kim insanlarla istişare ederse, onların akıllarına ortak olur” [3] sözünü işitmemiş miydi?

 

İmam Hüseyin (a.s) her zaman ihtiyatlı davranır ve önemsiz olasılıkları bile dikkate alırdı. Ayrıca ilave olarak kendi asıl konumunu korumaya gayret göstererek başkalarıyla ve hatta düşmanlarıyla bile uyum sağlamaya çalışırdı."

Oysa şimdi Kufe'yi seçerek sadece tehlike olasılığını göz ardı etmekle kalmamış, aynı zamanda kendisini düşmanın ağzına atmış ve birçok istişare edeni de kendisinden rahatsız etmiştir. Sonunda kendisini ölüme vermiş; kadın ve çocuklarını düşmana esir etmiştir.

En azından kadın ve çocuklarını Mekke'den Kufe'ye götürmemesi gerekirdi; ailesinin bir iki ay yalnız kalması, o korkunç olaylarla karşılaşmaktan, savaşın ve çatışmanın içinde bulunmaktan daha iyiydi.

Bu kadar risk ve tehlikeyi göze almak, özellikle İmam Hüseyin'in (a.s) ailesine verdiği büyük değer göz önüne alındığında, mutlaka anlaşılması gereken bazı maslahatlar ve teşvik edici nedenler olmalıydı.

 

Başkalarının Kufe'yi seçmesine karşı çıkmalarının nedeni

Anlaşılan o ki başkalarının Kufe'yi seçmesine karşı çıkmaları ya da bu yolculukta ailesini götürmesini engelleme çabaları, siyasi ortamı ve İslam dünyasının genel durumu veya Kufe halkının ruh halini bilmekten kaynaklanmıyordu. Aksine bu karşı çıkmaların hepsi, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a), Hz. Ali (a.s), Hz. Hasan (a.s) ve diğerlerinden gelen, İmam Hüseyin'in (a.s) Kufe yakınlarındaki Taff, Neyneva veya Kerbela bölgesinde öldürüleceğine dair hadislerden kaynaklanıyordu.

Çünkü bu hadisler onların aklındaydı ve İmam Hüseyin'in (a.s) Yezid'in hükümetine biat etmediğini, Medine'den ayrıldığını, bazı bölgelere mektuplar yazdığını ve sözlerinin dillerde dolaştığını gördüklerinden, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) onun hakkında yaptığı öngörülerin gerçekleşme olasılığını düşünerek, onu Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) haber verdiği ve takdir olunan şeyden kurtulması için Kufe'yi seçmekten alıkoymaya çalışıyorlardı.

 

Onlar, eğer İmam Hüseyin (a.s) Kufe yerine Mekke'de kalsaydı veya farklı bir yol seçseydi, Allah'ın iradesine karşı gelinebileceğini ve böylece onun öldürülmesinin engellenebileceğini düşünüyorlardı. Belki de Allah'ı, planları ortaya çıkınca ona karşı koyulabilecek ve oyunları bozulabilecek bir insan gibi görüyorlardı!

Ancak İmam Hüseyin (a.s), Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) haberlerinin mutlaka gerçekleşeceğini çok iyi biliyordu. Gayb âleminden gelen haberler yüzünden insanın çalışmasını, çabalamasını, aklını, aşkını, şefkatini bir kenara bırakması gerekmez. Aksine herkes elinden geleni en iyi şekilde yapmalı ve ilahi kader de gerçekleşmelidir.

Bu sözü, yani 'Allah'ın takdiri olduğu gibi gerçekleşir' sözünü, Hz. Hüseyin (a.s) birçok kez ve farklı kişilere cevaben kullanmıştır. Bu durum, onların kendi önerileriyle bu takdiri engellemek istediklerini gösterir. Hz. Hüseyin (a.s) ise bu takdirin değiştirilemeyeceğini belirtmiştir.

 

Bu nedenle kimse Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Cafer, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Zübeyr, Muhammed Hanefiye, Musevvir b. Mahreme, Ebubekir b. Abdurrahman, Ömer b. Ali b. Ebi Talip, Abdullah el-Udey, Ümmü Seleme gibi kişilerin sözlerini siyasi bir analiz şeklinde değerlendirmemelidir. Çünkü bu kişilerin çoğu Ehlibeyt'e yakın kişilerdi ve Hz. Hüseyin'in (a.s) şehadetiyle ilgili haberlere vakıftılar. İmam Hüseyin (a.s) de karşılık olarak,

"Eğer bir hayvanın yuvasına sığınsam bile, beni oradan çıkarıp öldürürler." [4]

"Bu konuda Allah'tan hayır diliyorum." [5]

"İlahi kader her işte gerçekleşir." [6]

"Eğer bir taşın içinde olsam bile beni oradan çıkarıp öldürürler." [7]

"Allah beni öldürülmüş olarak görmeyi istedi." [8]

"Allah dilediği gibi hükmeder." [9] sözlerini söyleyerek, onlara kesin olan ilahi takdire karşı çıkmayı düşünmemelerini ve aksine herkesin kendi görevini yerine getirmesi gerektiğini anlatmak istemiştir. Bu nedenle onlar ikna olup susuyorlardı. Yoksa siyasi analizi ilahi takdirle cevaplamak hatalıdır ve İmam (a.s) böyle bir şey yapmaz.

 

Mekke'ye yolculuğundan sonra İmam Hüseyin (a.s) için dört seçenek

Bu aşamada Ebu Abdullah el-Hüseyin (a.s) için yalnızca üç seçenek vardı:

1- Abdullah b. Ömer'in önerisi: Yezit ile uzlaşmak, ona biat etmek ve Medine'deki evine ve yurduna geri dönmek.

2- Mekke'de kalmak ve aynı İbn-i Zübeyr'in yaptığı gibi Harem'in güvenliğinden yararlanarak Mekke şehri içinde direnmek.

3- Kufe'ye gitmek.

4- Yemen'e veya Şiilerin olduğu diğer şehirlerinden birine gitmek.

 

İlk seçenek: Medine'ye dönüş

İlk seçenek, olan uzlaşmak, zilleti kabul etmek ve İslam'ın Fatiha’sını okumaktı. İmam’ın (a.s) buyurduğu gibi,

وَ عَلَى الْإِسْلَامِ السَّلَامُ إِذْ قَدْ بُلِیَتِ الْأُمَّهُ بِرَاعٍ‏ مِثْلِ‏ یَزِید

"Yezit gibi biri ümmetin başına musallat olduğuna göre, artık İslam'a veda etmek gerekir!" [10]

 

İkinci seçenek: Mekke'de kalmak

İkinci seçenek, İmam Hüseyin (a.s) için İbn-i Zübeyr'in elde ettiğinden daha fazla bir fayda sağlamazdı, hatta İmam Hüseyin (a.s) için faydaları çok daha az olurdu.

Çünkü Yezit, yönetiminin ilk yılında İmam Hüseyin'i (a.s) şehit etti, ikinci yılında Medine'ye saldırdı, üçüncü yılında Mekke'ye saldırdı ve Allah'ın evine hücum etti, hatta Kâbe'yi ateşe verdi. Tam bu karışıklık sırasında Yezit öldü ve Mekke ile Allah'ın evinin kuşatması sona erdi.

Bu nedenle, eğer İmam Hüseyin (a.s) Kerbela'ya gitmeseydi, daha ilk yılda Mekke'de her yönden saldırıya uğrayacak, hem kendisi ve hem de Abdullah b. Zübeyr aynı olayda ve tek bir saldırıda öldürüleceklerdi. Onların direnişi hiçbir kazanım olmadan yenilgiyle sonuçlanacak ve Yezit taraftarları için daha az maliyetli olacaktı. Buna karşılık İmam Hüseyin (a.s) ve diğer mücadeleciler daha büyük bir bedel ödemiş olacaklardı. Çünkü Allah'ın evinin kutsallığı çiğnenmiş olacak, İmam'a (a.s) kolayca “Harici, mürtet veya fitne çıkaran” gibi etiketler yapıştırılabilecek, tıpkı İbn-i Zübeyr'den hiçbir iz ve isim kalmadığı gibi, onun hareketinden de hiçbir iz ve isim kalmayacaktı.

 

İmam’ın ihramlı halde Mekke'de, Mina'da veya Arafat'ta suikasta uğrama ihtimali de vardı. Bu durumda İmam Hüseyin (a.s) en büyük bedeli ödemiş olacak ve hiçbir fayda elde edemeyecekti.

Bunlara ek olarak, İbn-i Zübeyr, İmam Hüseyin (a.s) oradayken kimsenin kendisine biat etmeyeceğini biliyordu ve belki de aynı babası ve Talha'nın makam sevgisi nedeniyle Hz. Ali'ye (a.s) karşı Cemel Savaşı'nı hazırladıkları gibi, kendisi İmam’a (a.s) suikast planı yapabilir veya aile içi bir çatışma çıkarabilirdi.

Bu durumda Emevî yönetimine karşı olan güçler kendi aralarında çatışmaya girecek ve Emevî hâkimiyeti için en iyi fırsatı sunmuş olacaklardı. Her halükârda, ikinci seçenek -eğer bir faydası olsaydı ki yoktu- İbn-i Zübeyr içindi ve İmam Hüseyin (a.s) için hiçbir şekilde faydalı olamazdı.

 

Üçüncü seçenek: Kufe'ye gitmek

Bu nedenle İmam Hüseyin (a.s) için tek makul ve az maliyetli seçenek, her ne kadar bu yolda öldürüleceğinden emin olsa da, üçüncü seçenek, yani Kufe'yi seçmekti. Çünkü, Allah'ın evinin kutsallığı çiğnenmemiş olacak; merkezi yönetime karşı olan güçler birbiriyle çatışmaya girmeyecek ve düşmanı farklı aşamalarda, farklı noktalarda saldırıya uğratacaklardı. Birincisi, Kerbela’da kendisi ve ashabı; ikincisi, Mekke'de Abdullah b. Zübeyr ve takipçileri; üçüncüsü ise, Medine'de Medine halkı.

Bunlara ilave olarak -gaybi haberler bir yana- Kufe halkının komploları yenebileceğine ve İmam'ın (a.s) zaferle Kufe'ye girebileceğine dair akılcı bir ihtimal vardı. Böylece adil ve hak bir yönetim kurabilir ve vasiyetnamesinde yazdıklarını kâğıttan çıkarıp varlık sayfasında gerçekleştirebilirdi.

 

Dördüncü seçenek: Yemen'e gitmek

Bunlara ek olarak, eğer İmam Hüseyin (a.s) başka bir yol seçseydi, örneğin Yemen'e doğru yola çıksaydı, ancak oraya varmadan önce Yemen'in valisi ve askerleri şehrin dışında bir orduyla İmam Hüseyin'le (a.s) karşılaşsalardı veya Yemen'e girse bile kimse sözlerine aldırış etmeseydi ve korkudan veya dostluktan dolayı sadece Emevî yönetimine itaat etselerdi, İmam Hüseyin'e (a.s) "Neden bu olumlu özelliklere sahip Kufe'yi bırakıp da seni aşağılayacak ve küçük düşürecek Yemen'e, Mısır'a, Necid'e veya başka bir yere gittin?" diye itiraz etme hakkı doğmaz mıydı?

Acaba Kufe dışındaki beldelere gitseydi, insanlara karşı "Ben sizin davetinize cevap vermek için geldim" diyebilecek bir kanıtı olur muydu? Acaba diğer şehirlerin Ehlibeyt'e (a.s) karşı tutumlarının geçmişi Kufe'den daha parlak mıydı? Bu nedenle en akıllıca seçim, Kufe'yi seçmekti.

 

Kufe ve Kufelilerin olumlu özellikleri

Konuşmalarda ve minberlerde sürekli olarak Kufe ve halkının kötülüğünden bahsedilmesine rağmen, tarihsel ve analitik açıdan durum böyle değildir. Aksine Kufelilerin başka yerlerde bulunmayan birçok olumlu özelliği vardı.

Bu nedenle, eğer gayb ilmini ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) öngörülerini bir kenara bırakırsak veya İmam Hüseyin'in (a.s) yerine başka birinin Yezit yönetimine karşı muhalefet bayrağını kaldırdığını ve o yönetimi devirmek istediğini varsayarsak, en iyi seçim Kufe olurdu. Çünkü o dönemde Kufeliler en iyi yardımcılardı ve güçlü Emevî yönetimiyle çatışmak için en uygun topraklar Kufe ve çevresiydi.

1- Kufeliler ve İmam Hüseyin'in (a.s) hareketini desteklemek için hazır olduklarını bildirmeleri

İmam Hüseyin (a.s) Medine'de biat etmeyerek Emevî hanedanına karşı muhalefet bayrağını kaldırdığı ve Mekke'ye hicret ettiği zamandan itibaren, Kufe'den kendisine birçok mektup gönderildi ve o mektuplarda onu kendi diyarlarına davet ettiler. Ancak başka hiçbir yerden kimse İmam’a (a.s) mektup yazmadı; onu karşılamaya veya onu ya da İslam'ı savunmaya hazır olduğunu bildirmedi. Bu nedenle, Kufe'yi seçmek bu açıdan daha akıllıcaydı.

 

Diğer Şiilerin Emevîlere Karşı Pasifliği

Diğer şehirlerin halkı hükümeti değiştirmeyi ve ona karşı savaşmayı düşünmüyordu; hepsi merkezi hükümeti kabul etmiş ve ona biat etmişti. Şam ve çevresindeki halk, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) yakın akrabası olarak Muaviye'den başkasını tanımıyordu! Basralılar ise, Hz. Hüseyin'e (a.s) hiçbir mektup yazmadılar ve hatta bazıları, Hz. Hüseyin'in (a.s) onlara yazdığı mektupları sakladı. Hatta bu mektubun İbn-i Ziyad tarafından bir tuzak olduğunu düşünen biri, mektuplardan birini İbn-i Ziyad'a götürdü ve İbn-i Ziyad da bu mektubu getiren kişiyi idam etti. Yemen ve diğer bölgelerden ise, bir haber yoktu; her ne kadar orada Hz. Ali'nin (a.s) Şiileri olduğu söyleniyorsa da, onların Şii olmaları ve Hz. Ali'ye (a.s) sevgi duymalarının sebebi, yaklaşık elli yıl önce Halid b. Velid'in onlara saldırıp mallarını yağmalaması ve birçok kişiyi öldürmesinden sonra Hz. Ali'nin (a.s) o bölgeye gidip tüm maddi ve manevi zararları telafi etmesidir. Sonraki ziyaretlerinde de aynı şekilde davranmıştır.[11] Bu yüzden onların Kufe halkına karşı bir üstünlükleri yoktu. Bu nedenle diğerlerinin Kufe'yi seçmelerine karşı çıkmaları İmam'ın (a.s) fikrini değiştiremedi.

 

2- Kûfelilerin daha iyi geçmişi ve Kûfe'nin Daha iyi konumu

Bunun yanı sıra Kûfe halkı, Ali b. Ebu Talib (a.s) tarafından yetiştirilmiş; ona ve evlatlarına âşık; en az yirmi ay boyunca Hz. Ali (a.s) ile birlikte Muaviye'ye karşı savaşmış ve beş yıl boyunca onun doğrudan gözetiminde bulunmuşlardı. Kûfe halkı, Ehlibeyt (a.s) nezdinde diğer yerlerden daha kötü bir geçmişe sahip değildi. Kûfe halkı üç yıl savaştıktan sonra yorulmuş ve Hz. Ali (a.s) ile birlikte savaşma konusunda zayıflık göstermişse de, Medine halkı, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) vefatından hemen sonra başkalarına yönelmiş ve Fedek'i almakta Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma'ya (s.a) yardım etmemişlerdir. Basra halkı ise, Hz. Ali'nin (a.s) hükümetinin başlangıcında Talha ve Zübeyr'in destekçileri olmuştur. Ayrıca, Kûfe, Emevî hükümetinin merkezi olan Şam'a, Yemen'e göre daha yakındı ve Yemen'e gitmek bir çeşit kaçış olarak değerlendirilebilirdi.

 

İslam Dünyasının Genel Zayıflığı

Elbette Kûfe halkının sorunu vardı ve bu sorun yalnızca onlara özgü değildi; aksine tüm İslam dünyasını sarmıştı. Bu sorun kısmi cehalet ve Muaviye ile Emevî hanedanının gizli entrikalarına dikkat etmemekten kaynaklanıyordu ki, bu da Hâricîlerin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Herhangi bir siyasetçi, İmam Hüseyin (a.s) da dâhil, bu eksikliğin Kûfe halkının yirmi yıldır savaş yapmaması ve yeterli zamanlarının bilgi edinme gibi şeyler için olması nedeniyle giderilmiş olabileceğini düşünürdü. Özellikle de Hz. Peygamberin (s.a.a) bazı iyi ve sadık sahabesi ve tabiîlerin Kûfe'de bulunması ve onların İmam Hüseyin'e (a.s) mektup yazmaları dikkate alınmalıydı. Bu nedenle Kûfe'yi seçmek en iyi seçenekti; çünkü:

1- Oradaki halkın çoğunluğu Şii ve Ehlibeyt'e (a.s) bağlıydı.

2- Halkın çoğu İmam Hüseyin'e (a.s) mektup yazdı ve onu davet etti; oysa hiçbir şehrin halkı onu davet etmedi.

3- Kûfe, savaşçıların merkeziydi; her kabileden ve aşiretten savaşçılar oradaydı. Eğer başka savaşçılar ve askerler de olsaydı, Kûfe'ye gelerek kendi kabile ve birliklerine katılabilirlerdi.

4- Kûfe halkı, Hz. Ali'nin (a.s) adaletini ve Muaviye'nin yirmi yıllık zulmünü tüm benlikleriyle hissetmişlerdi. Bu yüzden Hz. Hüseyin'in (a.s) kıyamına ve ona yardım etmeye olan sevgileri ve bağlılıkları daha derin ve asil idi.

5- Kûfe'de bulunan bilgili insanlar sayesinde, oranın kültürel seviyesi diğer yerlerden daha yüksekti ve şekillenmekte olan komploların daha fazla farkındaydılar. Bu nedenle İmam Hüseyin (a.s) ve ashabını "yabancı" olarak damgalayıp kötü gösteremezlerdi. Bu, diğer yerlerde olmayan bir avantajdı. Bu yüzden İmam Hüseyin'in (a.s) şehadetinden sonra diğer şehirlerin halkı esirlerin girişini kutlarken, Kûfe halkı böyle yapmadı.

 

İmam Hüseyin (a.s), Kûfe'yi seçerek çevresindekilerin hepsinin karşı çıktığı bir yolculuğa çıktı; ancak onların muhalefet ve uyarıları, yalnızca Hz. Resulullah'ın (s.a.a) İmam Hüseyin'in (a.s) şehit edilmesi hakkındaki haberlerin gerçekleşmesinden korkmalarındandı. Yezid’in yönetimi ile mücadele ve İmam’ın (a.s) hareketinin devamı için, mevcut seçenekler hakkında siyasi-sosyal bir farkındalıktan kaynaklanmıyordu. İmam Hüseyin'in (a.s) önündeki dört seçeneğin incelenmesi, Kûfe'yi seçmenin en iyi seçenek olduğunu gösteriyor; çünkü Kûfeliler ve Kûfe, Yezit hükümetine karşı mücadele ve kıyam için daha iyi koşullara sahipti.

 

--------------

[1]- Şerifi, Mevsûatu Kelimâtu'l-İmam el-Hüseyin (a.s), s.307.

[2]- Âl-i İmrân, 159.

[3]- Allame Meclisi, Bihârü'l-Envâr, c.72, s.104.

[4]- Şerifi, Mevsûatu Kelimâtu'l-İmam el-Hüseyin (a.s), s.290.

[5]- Şerifi, Mevsûatu Kelimâtu'l-İmam el-Hüseyin (a.s), s.288.

[6]- Şerifi, Mevsûatu Kelimâtu'l-İmam el-Hüseyin (a.s), s.289.

[7]- Şerifi, Mevsûatu Kelimâtu'l-İmam el-Hüseyin (a.s), s.290.

[8]- Şerifi, Mevsûatu Kelimâtu'l-İmam el-Hüseyin (a.s), s.292.

[9]- Şerifi, Mevsûatu Kelimâtu'l-İmam el-Hüseyin (a.s), s.302.

[10]- Allame Meclisi, Bihârü'l-Envâr, c.44, s.326.

[11]- Allame Meclisi, Bihârü'l-Envâr, c.21, s.142; İbn-i Esîr, el-Kâmil fi't-Târîh, c.1, s.620.




Bu haber 752 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI