xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...



İmam Hüseyin (a.s) ve Yüce İmamet Makamını Savunma

İmam Hüseyin (a.s), İmam Hasan (a.s) ile birlikte, İslam'ın yüce Peygamber’inin (s.a.a) buyruğuna göre cennet gençlerinin efendisidir. O, Hz. Peygamber'in (s.a.a) hadislerinde açıkça belirtilen, Şiilerin üçüncü imamıdır.

facebook-paylas
Tarih: 22-07-2024 16:37

İmam Hüseyin (a.s) ve Yüce İmamet Makamını Savunma

Bismillahirrahmanirrahim

 

Tüm Şii imamlarımız (a.s) pak ve manevi açıdan zengin bir ailede yetişip, insanlık toplumu için gerçek birer hidayet rehberi olmuşlardır. Onların hepsi yüce imamlık makamını savunmuş ve insanlara tanıtmışlardır. İmam Hüseyin (a.s) da bu makalede değinilen “imamet” konusunda bazı hususları buyurmuştur.

 

İmam Hüseyin (a.s), imamını ve “imamet” makamını canı pahasına savunan bir annenin kucağında büyüdü. Muhacirler, Hz. Ali'nin (a.s) evine saldırıp, imameti gasp etmekle kalmayıp, hak sahibinden zorla biat almak istediklerinde, Hz. Fatıma’nın (s.a) sesi yankılandı:

اَیُّها الضّالُّون الْمُکَذِّبُونَ ماذا تَقُولُونَ؟ وَاَیَّ شَیء تُریدُونَ

"Ey sapkınlar ve yalancılar! Ne söylüyorsunuz ve ne istiyorsunuz?"

Ve şöyle haykırdı:

واللهِ لا اَدَعُکُمْ تَجُرّونَ ابْنَ عَمّى ظُلماً

"Vallahi, amcamın oğlunu zalimce [camiye götürmek üzere] sürüklemenize izin vermem." [1]

 

İmam Ali (a.s) mescitten çıktığında şöyle buyurdu: "Ali can! Canım canına feda olsun! Canım ve ruhum senin canının belalarına kalkan olsun! Ey Ebu'l Hasan! Daima seninle olacağım." [2]

 

İmam Hüseyin (a.s) böyle bir evde büyümüş ve böyle bir annenin sütünü emmiştir. Bu nedenle o da fedakâr annesi gibi, velayetin savunucusuydu. Sözleriyle “imamet makamını” çeşitli ifadeler ve yöntemlerle tanıttı ki, bazılarını burada ele alıp inceliyoruz:

1- İmamı Tanımanın Gerekliliği 

İmam Hüseyin (a.s) bir gün ashabının arasında ayağa kalkarak insanın yaratılış amacı ve imametin rolü hakkında şöyle buyurdu:

اَیُّها النّاسُ! اِنَّ اللهَ جَلَّ ذِکْرُهُ ما خَلَقَ الْعِبادَ اِلاّ لِیَعْرِفُوه… فقالَ رَجُلٌ: یابن رَسُولِ اللهِ ما مَعْرِفَه الله؟ قالَ: مَعْرِفَه اَهْلِ کُلِّ زَمان اِمامَهُمْ الَّذى یَجِبُ عَلیْهِمْ طاعَتُهُ.

"Ey insanlar! Zikri yüce olan Allah, kullarını sadece kendisini tanımaları için yaratmıştır." Bir adam "Ey Resulullah'ın (s.a.a) oğlu! Allah'ı tanımak nedir?" diye sordu. İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Her zamanın halkı, itaat etmeleri kendilerine farz olan imam ve rehberlerini tanımalıdır." [3]

Yarenlerden biri şöyle sordu: "Ey Resulullah'ın (s.a.a) oğlu! Allah'ı tanımanın anlamı nedir? İmam (a.s) şöyle buyurdu: (Allah'ı tanımak şudur ki) her dönemin insanları, itaat etmeleri kendilerine farz olan lider ve imamlarını tanımalıdırlar."

 

Aslında İmam (a.s) bahsedilen açıklamada, yaratılışın felsefesini, “İmamın tanınmasında şekillenen Allah'ı tanımak” olarak tanıtmıştır. Yani İmam olmadan ve her dönemin imamını tanımadan, Allah'ı tanımak da gerçekleşmez.

 

2- Tüm varlıkların İmama tabi olması

İmam Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: Abdullah b. Şeddad b. Hadi şiddetli bir şekilde ateşlenmişti ve bu yüzden onu İmam Hüseyin'in (a.s) yanına götürmek zorunda kaldılar. İmam Hüseyin'in (a.s) bir işaretleriyle 'şiddetli ateş' hastanın bedeninden çekildi ve sağlığına kavuştu. Hasta, teşekkür ederken "Gerçekten sizin lütuf ve sevginizden dolayı memnun oldum ve ateşin sizin emrinizle benden uzaklaştığını gördüm" dedi.

İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu:

وَاللهِ ما خَلَقَ اللهُ شَیئاً اِلاّ وَقَدْ اَمَرَهُ بِالطّاعَهِ لَنا یا کُناسَهُ

"Ey Kunase! Allah’a andolsun ki! Allah, bize itaat etmeyi emretmediği hiçbir şeyi yaratmamıştır." [4]

 

Bu, diğer imamların sözlerinde ifade edilen şeydir ki imam, yaratılışın kutbu ve varlığın eksenidir. Eğer bir an veya bir lahza yeryüzü imamdan ve ilahi hüccetten yoksun olursa, yeryüzü ve üzerindekiler yok olacaktır.

 

3- Hangi imam?

Beşir b. Galip, İmam Hüseyin'e (a.s) şöyle arz etti:

يَوْمَ نَدْعُوا كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ

 O gün (kıyamet günü) insanlardan her topluluğu kendi imamlarıyla çağırırız” [5] ayetinin anlamı nedir?

İmam (a.s) şöyle buyurdu:

نَعَمْ یا اَخا بَنى اَسَد! هُمْ اِمامانِ: اِمامُ هُدىً دعا اِلى هُدىً وَ اِمامُ ضَلالَهٍ دَعا اِلى ضَلالَهٍ، فهدى مَنْ اَجابَهُ الى الجنَّهِ، وَ مَنْ اَجابَهُ اِلَى النّارِ.

"Evet, ey Esed kabilesinden olan kardeş! İmamlar iki türdür: Hidayet imamı ki, insanları hidayete çağırır ve dalalet önderi ki, insanları sapkınlığa davet eder. Kim hidayet imamını kabul ederse, onu cennete ulaştırır ve kim dalalet önderine uyarsa, onu ateşe sürükler". [6]

 

4- Hak İmamların Sayısı

İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: "Bir gün Allah Resul’ünün (s.a.a) yanına gittim. Onu üzgün ve düşünceli gördüm. 'Ey Allah'ın Resulü (s.a.a)! Neden düşüncelere daldınız?' dedim. O şöyle cevap verdi: 'Ey oğlum! Cebrail bana geldi ve şöyle dedi:

اَلْعَلِیُّ الْا َعْلی یُقْرِئُکَ السَّلامَ وَیقُولُ لَکَ: اِنَّکَ قَدْ قَضَیْتَ نُبُوَّتَکَ… فَاجْعَلِ الاسْمَ الاکْبَرَ وَمیراثَ الْعِلْمِ وَآثارَ عِلْمِ النَّبُوّهِ عِنْدَ عَلیِّ بن اَبى طالِب فَاِنّى لا اَتْرُکُ الارْضَ اِلاّ وَفیها عالِمٌ یُعْرَفُ بِهِ طاعَتى وَیُعْرَفُ بِهِ وِلایَتى… قُلْتُ: یا رَسُولَ اللهِ فَمَنْ یَمْلِکُ هذا الْاَمْرَ بَعْدَکَ؟ قال: اَبُوکَ عَلىُّ بْنُ ابى طالِب اَخى وَخلیفَتى وَیَمْلِکُ بَعْدَ عَلِىٍّ الْحَسَنُ ثُمَّ یَمْلِکُ اَنْتَ وَتِسْعَهٌ مِنْ صُلْبِکَ یَمْلِکُهُ اِثْنا عَشَرَ اِماماً، ثُمَّ یَقُومُ قائِمُنا یَمْلاَ الدُّنْیا قِسْطاً.

 'Yüce Allah sana selam söylüyor ve diyor ki: 'Sen peygamberlik görevini tamamladın… O büyük ismi, ilim mirasını ve peygamberliğin ilmini Ali b. Ebu Talib’in (a.s) yanında bırak. Çünkü ben yeryüzünü, bana itaatin ve velayetimin bilinmesini sağlayacak bir âlim olmadan bırakmam…'

'Ey Allah'ın Resulü (s.a.a), senden sonra bu iş kimin elinde olacak?' dedim. Şöyle buyurdu: 'Baban Ali b. Ebu Talib (a.s), kardeşim ve halifemdir. Ali'den (a.s) sonra Hasan (a.s), sonra da sen ve senin soyundan olan dokuz kişi bu işi yürütecek. On iki imam olacak; sonuncusu olan bizim Kaimimiz (Mehdi) (a.f) kıyam edecek ve dünyayı adaletle dolduracaktır." [7]

 

Buna benzer birçok rivayet ve çeşitli şekillerde İmam Hüseyin’den (a.s) nakledilmiştir.

 

5- Masum İmamlara Mutlak İtaat ve Onların İmametini Savunma Üzerine Vurgu

a) İmam Ali'ye (a.s) itaat

Bir gün Ömer, miras kalan halifeliğinin başlangıcında, Medine minberinde konuşma yapıyordu. Meydanı boş görünce, kendini uydurma övgülerle öne çıkarıyor ve şöyle diyordu: 'Ben müminlere, kendilerinden daha layığım!'

Henüz ergenlik çağında olan İmam Hüseyin (a.s), Ömer'in bu iddiasını duyunca ayağa kalkarak haykırdı:

اِنْزِلْ اَیُّها الْکَذّابُ عَنْ مِنْبَرِ أبی رَسُولِ اللهِ لا مِنْبَرِ اَبیکَ

“Ey çok yalancı! Babam Resulullah'ın (s.a.a) minberinden in aşağı! O minber senin babanın değildir!”

 

Hüseyin (a.s) gibi genç birinin bu azarlayıcı haykırışı, Ömer için çok sarsıcıydı; çünkü Medine halkı onun fazileti hakkında onlarca hadis biliyordu. İmam Hüseyin'in (a.s) bu haykırışıyla mescidin siyasi ortamı öyle değişti ki, Ömer de İmam Hüseyin'i (a.s) onaylayarak susmaktan başka çare bulamadı ve şöyle dedi: 'Canıma yemin olsun ki, evet! Bu senin babanın minberidir, benim babamın değil!'

Ömer şöyle dedi: 'Doğrusu ey Hüseyin! Bu sözleri sana kim öğretti?' İmam Hüseyin (a.s) şöyle cevap verdi: "Eğer babamın bana emrettiği şeye sen de itaat edersen, hidayete erersin. Canıma yemin olsun ki o, hidayet eden ve ben onun hidayete erdirdiğiyim. Onun hakkı, insanların üzerindedir; çünkü onlar Resulullah (s.a.a) zamanında ona biat ettiler ve Cebrail, Yüce Allah tarafından bunun için inmişti. Kur'an'ı inkâr eden dışında hiç kimse Gadir günündeki biati inkâr edemez. Şüphesiz insanlar, her ne kadar dilleriyle inkâr etseler de o ahdi ve sözleşmeyi kalpleriyle tanıdılar. Sonra biz Ehlibeyt’in hakkını inkâr edenlere yazıklar olsun.'  

 

İmam'ın (a.s.) sözleri orada bulunanlar arasında bu noktaya ulaştığında, Ömer savunmaya geçti ve şöyle dedi: 'Ey Hüseyin! Babanın hakkını inkâr eden kişiye Allah'ın laneti olsun! İnsanlar bize yönetimi verdiler ve biz de kabul ettik. Eğer halifeliği babana vermiş olsalardı, biz de itaat ederdik!'

İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Ey Hattab'ın oğlu! Ebubekir halifeliği sana vermeden önce hangi insanlar seni, “insanlara hükmedesin” diye kendi emirleri yaptılar? Sen ne Peygamber'den bir delil ve ne de Muhammed'in (s.a.a) ailesinden bir onay almadan bunu yaptın. Öyle ki sizin hoşnutluğunuz Muhammed'in (s.a.a) hoşnutluğu olsun veya onun ailesinin hoşnutluğu onun rızasını sağlasın.

Allah'a yemin olsun ki, eğer diller doğruyu söyleyebilseydi ve müminler birbirlerine yardım etselerdi, iş buraya kadar gelmezdi ki, Muhammed (s.a.a.) ailesinin hakkını gasp edesiniz; onların minberine çıkasınız ve Müslümanların hâkimi olasınız!

Ehlibeyt hakkında nazil olan Kur'an'a yemin olsun ki, sen onun anlamlarını bilmezken ve tefsirini anlamazken, sadece Kur'an ayetlerinin sesi kulağına gelip geçerken, hata yapan ile doğru yapan senin yanında eşittir.

Allah, seni layık olduğun şekilde cezalandırsın ve ortaya koyduğun bidatler hakkında seni sorguya çeksin!"

 

İmam Hüseyin'in (a.s) sözleri bu hassas ifadelere ulaştığında, Ömer'in minberden inmekten başka çaresi kalmadı! Ardından taraftarlarından bir grup ile birlikte aceleyle Emiru’l Mü’minin Ali’nin (a.s) evine doğru gitti. İzin isteyerek, içeri girdi ve şöyle dedi: "Ey Ali! Bugün oğlun Hüseyin'den neler çekmedik! Peygamber'in mescidinde yüksek sesle başımıza bağırdı ve Medine halkını bana karşı kışkırttı." Emirü'l-Müminin Ali (a.s) birkaç sözle onu sakinleştirdi.[9]

 

b) İmam Hasan (a.s)

Sulh ve antlaşmanın imzalanmasından sonra, Süleyman b. Surad el-Huzai gibi Kûfe’deki önde gelen Şii liderlerden oluşan bir grup, İmam Hüseyin (a.s.) ile görüştü. Bu grup, İmam Hasan'ın (a.s) yaptığı barışı kusurlu göstermeye çalışıyordu. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah'ın emrinin belirli bir ölçüsü vardır ve Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir. Ben ölümü barışa tercih ederdim; ancak kardeşim benimle konuştu ve Müslümanların maslahatını ortaya koydu. Sanki kılıçlarla burnuma, bıçaklarla kalbime vuruyorlarmış gibi hissederek, ben de ona itaat ettim.

Doğrusu Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Bazen hoşlanmadığınız bir şeyde Allah çok hayır kılmıştır” [10] Ve yine şöyle buyurmuştur: “Bazen hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlıdır ve bazen sevdiğiniz bir şey sizin için şerdir. Allah bilir ve siz bilmezsiniz. [11]

 

c) İmam Zaman (a.f)

1- Şuayb b. Ebi Hamza şöyle naklediyor: "Bir gün İmam Hüseyin'in (a.s) huzuruna vardım; selam ve saygıdan sonra 'Siz "Sahibu'l Emr" (İşin Sahibi) misiniz?' diye sordum. İmam (a.s) 'Hayır' diye cevap verdi. Ben, 'O, sizin oğlunuz mu?' diye sordum. İmam (a.s) 'Hayır' diye buyurdu. Ben yine 'O sizin torunuzunuz mu?' diye sordum. İmam (a.s) 'Hayır' diye cevap verdi. Ben, 'Öyleyse Sahibu’l Emr kimdir?' dedim. İmam (a.s) 'O, yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracak olan kişidir. Tıpkı Resulullah'ın (s.a.a) resullerden uzun bir aradan sonra gönderildiği gibi, İmamlardan uzun bir aradan sonra gelecektir' buyurdu. [12]

 

2- Bir kişi “Ey Eba Abdullah! Hz. Mehdi (a.f) şu anda doğmuş mudur?” diye sordu. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu:

لا وَلَوْ اَدْرکتُهُ لَخَدَمْتُهُ اَیّامَ حَیاتى

 “Hayır, eğer ona yetişseydim, yaşadığım sürece ona hizmet ederdim.” [13]

 

3- Zuhurun kesin oluşu:

İmam Hüseyin (a.s.) şöyle buyurdu: “Eğer dünyadan geriye sadece bir gün bile kalsa, kudretli ve Yüce Allah, o günü öyle uzatacak ki benim soyumdan biri kıyam ederek, tıpkı fesat ve zulümle dolduğu gibi dünyayı adaletle dolduracaktır. Ben, bu şekilde Resulullah’tan (s.a.a) işittim.” [14]

 

4- Zuhurun ardından gelen dönem:

İmam Zaman'ın (a.f) zuhurundan sonra, küresel ve ekonomik adalet sağlanarak yeryüzünde her türlü fakirlik ve ihtiyaç kökünden silinecek, iyilikler açığa çıkacaktır.

 

Hz. Eba Abdullah (a.s), 'Hazreti Mehdi'nin (a.f) zuhurundan sonra iyilik nasıl olacak?' diye kendisine soran birine şöyle cevap verir:

الخَیْرُ کُلُّهُ فى کُلِّه فى ذلِکَ الزَّمانِ یَقُومُ قائِمُنا وَیَدْفَعُ ذلِکَ کُلَّهُ

“Bütün iyilikler, bizim Kaim’imiz (a.f) kıyam ettiğinde ve bütün bu kötülükleri ortadan kaldırdığı bir zamandadır.” [15]

 

İmam-ı Zaman'ın (a.f) zuhurundan sonra insanların ihtiyaçsız kalacağı dönem hakkında şöyle buyurdu:

تَواصَلُوا وَتَبارُّوا فَوَالَّذى فَلَقَ الحبَّهَ وَبَرأَ النَّسَمَهَ لیأْتِیَنَّ عَلیْکُمْ وَقْتٌ لایَجِدُ اَحَدُکُمْ لِدینارِهِ وَلا لِدِرْهَمِهِ مَوْضِعاً.

“Birbirinizle iletişim halinde olun ve bol bol iyilik yapın. Tohumu yaran ve canlıları yaratan Allah'a yemin olsun ki, sizin için öyle bir zaman gelecek ki (tüm insanlar o kadar ihtiyaçsız olacak ki), dinar (altın) ve dirheminizi (gümüş) bağışlayacak bir yer bulamayacaksınız.” [16]

Muhammed Hüseyin Hüseynî

 

-----------

[1]- Hz. Fatıma’nın (s.a) Sözleri, s.106 ve onun benzeri Bihâru’l-Envar, c.43, s.47, h.46. 

[2]- Hâirî Mazenderanî, Kovkebu’d-Durri, c.1, s.196. 

[3]- Abu Cafer Saduk (r.a), İla’lü’ş-Şerâ’i, s.9; bkz: Muhammed b. Ali Keraciki, Kenzu’l-Feva’id, s.151; İbn-i Heseneviyye (el yazması), Behru’l-Menâkib, s.128. 

[4]- Şeyh Tûsî, Ricâlu’l-Keşî, c.1, s.298. 

[5]- İsra, 71.

[6]- Hârezmî, Maktalu’l-Hüseyn, c.1, s.220 ve bkz: İbn-i A’sem Kûfî, Futûh, c.5, s.77. 

[7]- Behranî, Avâlim, c.15, s.227; ve bkz: Bihâru’l-Envar, c.36, s.345. 

[8]- Bihâru’l-Envar, c.36, s.255; Behranî, Avâlim, c.15, s.222 ve 230; bkz: Hürr Âmulî, İsbatu’l-Hudâ, c.2, s.545; bkz: Uyûn-u Ahbâru’l-İmâm Riza (a.s), c.1, s.60, h.25; İsbatu’l-Hudâ, c.3, s.133; bkz: Bihâru’l-Envâr, c.25, s.185. 

[9]- Tabarsî, İhticâc, c.2, s.13; bkz: Şeyh Tûsî, Emâlî, c.2, s.313. 

[10]- Nisâ, 19. 

[11]- Bakara, 216. 

[12]- İgdu’d-Durer, İbn-i Abdulaziz Muddisiyi Şafiî (ö. 700 hk.), s.158. 

[13]- İgdu’d-Durer, İbn-i Abdulaziz Muddisiyi Şafiî (ö. 700 hk.), s.160; ve bkz: Nu’manî, Gaybet, s.245. 

[14]- Şeyh Sadûk, Kemâlu’d-Dîn, s.317; ve bkz: Bihâru’l-Envar, c.1, s.51 ve s.133. 

[15]- Gaybet-i Numanî, s.205; bkz: İgdu’d-Durer, s.63. 

[16]. Gaybet-i Numanî, s.171. 




Bu haber 481 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI