|
Tweet |
Bismillahirrahmanirrahîm
Dünyevî (maddi) ve manevî hayatlarında gerçek saadet, mutluluk ve kemale ulaşmak için her daim samimi bir örnek arayışında olan kişiler az değildir. Ancak böylesine güzel ve değerli bir arzuya sahip oldukları hâlde, hak ettikleri şekilde hedeflerine ulaşamamışlardır. Çünkü onları amaçlarına yaklaştırabilecek gerçek bir örneği bulamamışlardır. Oysaki Yüce Allah, yaklaşık on dört asır önce insanlığın önüne en üstün hayat modellerini koymuş ve herkesi şu ilâhî emirle onlara tabi olmaya davet etmiştir:
“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğrularla beraber olun!” [1]
Dînî ve İslâmî öğretilere göre, bu ayette takip edilmesi emredilen “Sadıklar”ın açık ve net örneği, Hz. Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) Ehl-i Beytidir. [2] Masumiyet ve paklık ailesi içinde Hz. Fâtımatü’z-Zehrâ (s.a) öylesine bir kutsiyet ve yüceliğe sahiptir ki, rivayetlerde onun makamı ve hayat tarzının örnek alınmasının önemi hakkında İmam-ı Zaman’dan (a.f) şöyle nakledilmiştir:
“Benim için, Allah’ın Resûlü’nün (s.a.a) kızı (Fatime) güzel bir örnektir.” [3]
Arş Levhasında Bir Mücevher: Hz. Fâtımatü’z-Zehrâ’nın (s.a) Dînî Yaşam Modeli
Fâtımî yaşam tarzı öyle bir konuma ve öneme sahiptir ki, sıradan bir insan değil, masum bir imam (a.s) bile onun karşısında saygıyla eğilmekte ve kendi hayatını Fâtımî yaşam modelinden ilham aldığını ifade etmektedir. İlâhî yakınlık makamının seçkinleri ve dostları, kendilerini böyle bir örneğe tâbi olma şerefine erdiriyorlarsa, ondan binlerce fersah uzaklıkta bulunan ve hayatlarında Fâtımî esintiyi hissetmek isteyen sıradan insanların sorumluluğu elbette daha açık ve belirgindir.
Sıddîka-i Tâhire Fâtımatü’z-Zehrâ (s.a), İnsanın Yaratılışına Vesile
Sıddîka-i Tâhire Fâtımatü’z-Zehrâ (s.a), yeryüzünde tanınmadan önce, semavî âlemlerde ve Allah’a yakın melekler arasında tanınmış, onlar tarafından tazim ve ikram görmüştür. İnsanın yaratılışından önce, melekler hayret ve şaşkınlık içinde insanın yaratılış sebebini sorduklarında [4], Yüce Allah, yaratılışın güzelliklerini ortaya koyan bazı sırları onlara açığa çıkarmıştır. Bu mühürlü ilahî sırlar, bazı rivayetlerde, insanlık âlemi için belirli yönleriyle açıklanmaya çalışılmıştır. Bu gizemli hakikatler, doğrudan Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyti (a.s) ve özellikle Sıddîka-i Tâhire Hz. Zehrâ (s.a) ile ilişkilidir. Nitekim bir kutsi hadiste şöyle buyurulmuştur:
“Ey Ahmed! Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım; Ali olmasaydı seni yaratmazdım; Fâtıma olmasaydı, siz ikinizi yaratmazdım.” [5]
Kadının ve Kâmil İnsanlığın Somut Örneği Sıddîka-i Tâhire
Hayatlarını örnek aldıkları bazı şahsiyetlerin, kendileri için kurtuluş reçetesi olduğuna inanan kişilerin yaşam tarzlarına dikkatle baktığımızda ve bu hayat modellerinin farklı boyutlarını incelediğimizde, pek çoğunun gerçekte örnek alınmaya değer olmadığını görürüz. Zira sundukları yaşam biçimleri tek boyutludur; yalnızca maddî hayatın sınırlı alanlarında toplum tarafından kabul görmüşlerdir. Hatta kimi durumlarda, bu görünürde örnek alınan kimseler kendi yaşamlarında ciddi sorunlar ve eksiklikler yaşamış, hâlen de yaşamaktadırlar. Eğer insanlar bu gerçekleri bilselerdi, onları örnek kabul etmeye asla razı olmazlardı.
Bu bağlamda, Sıddîka-i Tâhire’nin (s.a) diğer insanlarla ilişkilerindeki tutum ve davranışları son derece hayrete şayandır. Onun davranışlarında akılcılık, fedakârlık, kendi çıkarından vazgeçme, insan sevgisi, merhamet ve ihsan gibi üstün özellikler açıkça görülür. Oysa Sıddîka-i Tâhire Hz. Zehrâ’nın (s.a) yaşam tarzı, söz konusu eksiklik ve kusurlardan tamamen uzak olup, insanlık için kâmil ve saadet dolu bir hayatın somut örneğidir. O, maddî hayatın çeşitli yönleriyle ilgilenirken, aynı zamanda kendisi, Rabbi ve Allah kulları arasındaki irtibatını Kur’ânî ve dinî esaslara uygun şekilde mükemmel bir biçimde düzenlemiştir.
Fâtımî Yaşam Tarzının Üç Seçkin İlkesi
1. Fâtımî Düşüncede İnsanın Kendisi ile İrtibatı
Fâtımî yaşam tarzında dikkate alınması gereken ilk ve en önemli özellik, insanın kendisiyle kurduğu akıllı ve bilinçli irtibattır. Ayetullah Misbah Yezdî, Kur’ân’da Ahlak adlı değerli eserinde bu dinî ve terbiyesel ölçüyü şu şekilde açıklamaktadır:
“İnsanın kendisiyle olan irtibatından maksat, ruhun bedenle olan irtibatıdır. Çünkü ruh ve beden insanın kendi varlığından ayrı değildir. Bu bağlamda, insanın nefsî ve ruhî yönlerini nasıl düzenleyeceği ve bu doğrultuda hangi ahlâkî nitelikleri kazanması gerektiği kastedilir.” [6]
Bu noktada unutulmamalıdır ki, her insan tabiatı gereği çeşitli nefsi arzulara sahiptir. Eğer bu arzular ilahî ve Kur’ânî terbiyenin dairesine girmezse, insanı düşüşe ve yozlaşmaya sürükler. Ehl-i Beyt (a.s) ve özellikle Sıddîka-i Tâhire Hz. Zehrâ (s.a), ruhsal açıdan en yüksek temizlik ve sağlığa sahiptiler. Öyle ki onlar, ilahi ayetlerin canlı mücessem örnekleri olmuşlardır:
“Nefsini arındıran gerçekten felah bulmuştur.” [7]
Çünkü onların tüm arzuları ve istekleri ilahî ve Kur’ânî bir yönetim altındaydı. Bu sebeple eğer nefsi tezkiye ve takva alanında öncü ve örneklendirilecek bir şahsiyet arayacak olursak, Hz. Fâtımatü’z-Zehrâ (s.a) bu hakikatin en somut temsilcisidir. O yüksek şahsiyet, nefsini ve ruhunu Nebevî ilkeler ve Kur’ânî öğretiler doğrultusunda yönetmişti. İnsanın nefsini ıslah ve arındırması ile birlikte, sonraki aşamalarda hem manevi zirvelere erişmesi ve hem de insanlar ile olan irtibatlarında Allah’ın hoşnutluğunu merkeze alan bir tutum sergilemesi mümkün olur.
2. Fâtımî Düşüncede İnsan ile Allah Arasındaki İrtibat
Fâtımî yaşam tarzının en önemli ve en güzel boyutlarından biri, maneviyata verilen değer ve Yüce Allah ile kurulan sahih, bilinçli ve derin irtibattır. Rivayetlerde, Sıddîka-i Tâhire Hz. Zehrâ’nın (s.a) hayret verici ve yüksek derecedeki kulluk ve manevî irtibatına dair çok sayıda örnek nakledilmiştir.
Bu ilke, kâmil bir insanın hayat anlayışında, varlığını yalnızca maddî hayat sınırları içine hapsetmediğini; bilakis saadet ve kemalin zirvesine ulaşmak için Rabbine yöneldiğini ve O’nunla olan bağını sürekli diri tuttuğunu gösterir. Böyle bir insan, bu ilişkinin önemini hayatında belirgin bir yere yerleştirir. Bu hususta asla tembelliğe, gevşekliğe veya zafiyete müsaade etmez; aksine tam bir istek ve aşkla hayatının belli bir bölümünü bu manevi bağa ayırır.
İslami kaynaklar, Sıddîka-i Tâhire Hz. Zehrâ’nın (s.a) ibadet anlayışına dair şu rivayeti aktarır: Hasan-ı Basrî şöyle demiştir:
“Bu ümmet içinde Fâtıma’dan (s.a) daha ibadet ehli biri yoktu. Öyle ki ibadet sebebiyle ayakları şişinceye kadar (namazda) ayakta dururdu.” [8]
3. Fâtımî Düşüncede İnsan ile Başkaları Arasındaki İrtibat
Sıddîka-i Tâhire Hz. Zehrâ’nın (s.a) başkalarıyla olan davranış ve tutumu da son derece şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcıdır. Onun ahlâkında, akılcılık, fedakârlık, kendi çıkarından vazgeçme, insan sevgisi, merhamet ve ihsan merkezli yaklaşım gibi önemli ilkeler açıkça görülür. O, kendi ihtiyacını öncelemekten önce, komşusunun ve yakınlarının ihtiyaçlarını gidermeyi esas alan bir şahsiyettir. Nitekim onun bu üstün bakış açısı şu sözde somutlaşmıştır:
“Ey evladım! Önce komşunu gözet, sonra kendini.” [9]
Bu yüce anlayış, kâmil bir insanın bakışıdır. Öyle ki o, ihtiyaçların giderilmesinde komşu ve diğer insanları kendi ihsan anlayışının merkezine yerleştirir. İşte bu cömertlik, fedakârlık ve özgecilik ruhudur ki, vahiy meleğinin onun hakkında yüce Allah’ın övgüsünü insanlığa ulaştırmasına vesile olmuştur. Bu hakikatin ifadesi olarak Kur’ân’da şöyle buyurulur:
“Ve onlar, kendileri ihtiyaç duydukları hâlde yiyeceklerini yoksula, yetime ve esire yedirirler. (Ve derler ki:) Biz sizi yalnızca Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık bekliyoruz ne de bir teşekkür!” [10]
-----------
[1]- Tövbe, 119.
[2]- Allame Emînî, el-Ghadîr, c.2, s.306.
[3]- Şeyh Tûsî, el-Gaybe, “Kitâbü’l-Gaybe li’l-Hüccet”, s.286.
[4]- Bakara, 30. “Orada bozgunculuk edecek ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?”
[5]- Mîr Cehânî, Cennetü’l-Âsime, s.283–284; Bahrânî İsfahânî, Avâlimü’l-Ulûm, c.11, s.43; Ensârî Zencânî, el-Mavsûatü’l-Kubrâ an Fâtımati’z-Zehrâ, c.20, s.516.
[6]- Ayetullah Misbah Yezdî, Kur’an’da Ahlâk, c.2, s.21.
[7]- Şems, 9.
[8]- İbn Şehrâşûb, Menâkıb Âl-i Ebî Tâlib, c.3, s.341.
[9]- ‘İlelü’ş-Şerâyi, c.1, s.182, h.1.
[10]- İnsan, 8–9.
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
halkalı escort ,avrupa yakası escort ,şişli escort ,avcılar escort ,esenyurt escort ,beylikdüzü escort ,mecidiyeköy escort ,istanbul escort ,şirinevler escort ,avcılar escort
