Bugun...



Hz. Ebu Talib’in İmanı

Hz. Ebu Talib’in İmanı

facebook-paylas
Güncelleme: 28-02-2022 09:19:50 Tarih: 28-02-2022 09:18

Hz. Ebu Talib’in İmanı

Soru:

Şu rivayet, bazıları tarafından Ebu Talib’in imanına bir delil olarak sunulmuştur: İmam Zeynel Abidin’e (a.s) onun imanı hakkında soru soruldu; İmam da şöyle buyurdu: “Yüce Allah Peygamber’ine, Müslümanların kâfir olan eşleriyle evliliklerine son vermelerini emretti. Fatıma binti Esed Müslüman idi ve Ebu Talib’in ömrünün sonuna kadar eşi olmaya devam etti.” Kur’ân-ı Kerim’de yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar.”[1]

Yine aynı şekilde başka bir âyette buyuruyor:

İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir cariye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçe putperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir.”[2]

Oysa bu âyetler ile müşriklerle evlenmenin haram oluşu Medine’de teşri edilmiştir. Öyleyse Mekke döneminde dünyadan giden Ebu Talib’in imanı için yukarıdaki rivayet nasıl delil olabilir, bunun açıklaması nedir?

Cevap:

Soruda nakledilen hadis merfudur ve senet yönünden müsnet hadisler derecesinde bir itibarı bulunmamaktadır. Fakat biz Hz. Ebu Talib’in imanını ispat etmek için bu rivayete dayanmıyoruz. Çünkü o hazretin imanını ispatlamak için birçok sahih ve güçlü hadis ve rivayet nakledilmiştir. Hz. Ebu Talib’in, Allah’a ve Resulüne (s.a.a) iman getirdiğine dair en önemli delilimiz onun sözleri, davranışları, canı pahasına İslamiyet’i savunması, malını bu yolda harcaması, ayrıca Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarının (a.s) onu öven hadisleridir.

Bize göre kim taassubu bir kenara bırakıp olaya tarafsızca yaklaşır, Hz. Ebu Talib’i tarih sayfalarında incelerse, onun en güçlü imana sahip olduğunu itiraf eder ve anlar ki onun imanı hakkında kuşku uyandıran sözler ve hadisler temelsizdir ve Emevîler tarafından Hz. Ali’ye (a.s) düşmanlıkları icabı uydurulmuştur.

Gerçek şu ki Nehcü’l-Belağa’yı şerh eden İbn-i Ebi’l-Hadid’in de dediği gibi:

“Eğer Ebu Talib ve onun değerli oğlu olmasaydı, kesinlikle İslâm dini ve mektebi adına bir şey kalmayacaktı. İslamiyet yayılıp baki olmayacaktı. Ebu Talib, Mekke’de Peygamber’in yardımına koştu, oğlu Ali ise Yesrib’de (Medine) kendisini ölüme atmak pahasına onun yolunu savundu.”

Ebû Tâlip’in İman Ettiğine İnananların Delilleri:

Şiiler ve Şii alimler, muhaliflerin bütün delillerine verdikleri cevaplara ve bu delillerin batıl oluşunu ispatlarından ayrı olarak, Ebû Tâlip’in iman ettiğine dair kesin deliller getirmişlerdir ki bazıları şunlardır:

Ebû Tâlip’in Eylemleri ve Davranışları

Ebû Tâlip Habeş Padişahını, eşi Fâtıma binti Esed’i ve evlatlarını İslam’a davet edenlerden biridir.[3] Ebu Talip, oğlu Ali’nin (a.s) Peygamberin (s.a.a) yanında namaz kıldığını görünce, onu bu işten sakındırmadı ve diğer oğlu Ca'fer b. Ebû Tâlib’e şöyle dedi: Sen de Peygamberin (s.a.a) solunda namaza dur.[4]

Ebû Tâlip, Peygamberin (s.a.a) yanında bütün zorluklara katlandı ve ölümüne kadar yeğenini korumadan ve ona tabi olmaktan el çekmedi. Nakledilir ki vefatından önceki son cümlesinde şunları söyledi: Ey Haşim oğulları! Muhammed’i (s.a.a) doğrular ve itaat ederseniz, doğruluk ve hidayet üzere olursunuz.[5] İbn-i Ebü'l-Hadîd, bütün Müslümanlara Onun hakkını farz bilerek şunları söylüyor: İbn Abbas ve diğerlerinden nakledilen birçok senede göre, Ebû Tâlip kelimeyi şehadet getirmeden dünyadan göçmedi. Başka bir yerde ise şöyle yazıyor: Ebû Tâlip olmasaydı İslam da olmazdı. Ebu’l Hadid diyor ki, eğer Ebû Tâlip imanını aleni etseydi, Kureyş müşrikleri katındaki saygınlığını, ihtiramını yitirir ve bir kabile reisi, öncüsü olarak İslam’ı koruyamazdı.[6]

Ebû Tâlip’in Edebî Şiirleri ve Sözleri

Ebû Tâlip’in edebî şiirleri ve sözleri bin beyte kadar ulaşır ve bunlar “Ebû Tâlip Divanı” adıyla meşhurdur. Bu kaside ve şiirlerde yer alan tüm sözler Peygamber’in (s.a.a) nübüvvetini tasdik ve teyit eden sözlerdir.

اِن ابن آمنة النبی محمدا عندی یفوق منازل الاولاد

Şüphesiz Âmine’nin oğlunun (Muhammed) benim yanımdaki şanı ve makamı, kendi oğullarımdan üstündür.

Ebû Tâlip’in en meşhur şiirleri “Lamiye Kasideleri” adıyla meşhurdur ki şu beyit ile başlar:

خلیلی ما أذنی لاول عاذل بصغواء فی حق و لا عند باطل

Asla kınayanların sözlerine kulak asmadım ve zerre kadar küfür ve isyana meyletmem.[7]

Allâme Eminî bu konu hakkında şöyle der: Bilmiyorum, Allah Resulünün (s.a.a) nübüvvetini itiraf ve şehadet ne şekilde olur? Nasıl olur da Ebû Tâlip’in birçok şiir ibaresinde bunlar imana itiraf sayılmaz? Eğer bu tabirler, başkasının şiir ve nesrinde yer alsaydı, herkes onun Müslüman olduğunu söylerdi. Acaba tüm bu tabirler (muhaliflerin gözünde) Ebû Tâlip’in Müslüman oluşuna delalet değil midir? Bu inkar ve muhalefet, şaşırtıcı ve ibrettir ancak.[8]

İbn-i Ebü'l-Hadîd şunları söylüyor: Bu şiirler tek başına kesinlik taşımasa da bunların tamamı mütevatirdir ve ortak bir anlam taşır. O da Ebû Tâlip’in Peygamberin (s.a.a) nübüvvetini tasdikidir.[9] Bu şiirlerin birinde şunlar yer alır: Ey Allah’ım şahit ol! Şahit ol ki ben, Ahmet Peygamberin (s.a.a) dini üzereyim.[10] Diğer bir şiirde ise şu ibareler yer alır: Şüphesiz Allah, Peygamberi Muhammed’i (s.a.a) değerli kılmıştır. Öyleyse insanlar arasında Allah’ın en değerli yaratığı ve Haşimoğullarının en üstünü Ahmet’tir. O, peygamberin olmadığı bir dönemden sonra Allah tarafından gönderilmiştir.[11] Başka bir yerde de şu tabiri kullanır: Allah’ın elçisine bir şimşek gibi kılıcımla yardım ettim. Allah Resulüne, onun için gönlünü yakan bir yardımcı gibi korumaktayım.[12]

Ehlibeyt Rivayetleri

İslam Peygamberi (s.a.a), Müminlerin Emîri ve diğer İmamlardan (a.s), Ebû Tâlip’in yaşamı ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili hikâye ve faziletleri hakkında nakledilen sözler, Ebû Tâlip’in mümin olduğunu ve İslam şeriatı üzere vefat ettiğini teyit eder. Bir kutsî hadiste şunlar yer almaktadır: Cebrail (a.s), Peygambere (s.a.a) nazil oldu (indi) ve şöyle buyurdu: Ey Ahmed! Rabbin sana selam ederek şöyle buyurdu: Ben ateşi, seni dünyaya getiren sulbe, seni taşıyan karna ve seni sarmalayan kucağa haram kıldım. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: Ey Cebrail! Bunları bana açıklar mısın? Cebrail şöyle arz etti: Sulpten maksat baban Abdullah b. Abdülmuttalib’tir. Karından maksat annen Âmine binti Veheb’dir. Kucaktan maksat ise Ebû Tâlip’in sana kefil olmasıdır.[13]

Allah Resulünün (s.a.a) Beyanatı

Muhammed’in (s.a.a) İslam’ın zorlu ilk yıllarında Ebû Tâlip’in himayesinde olmasından ötürü, ne zaman onun hakkında konuşulursa onu, iyilik ve yücelikle yad ederdi. Bir rivayette Allah Resulü’nün (s.a.a), Câbir b. Abdullah’a şöyle buyurduğu nakledilir: Miraç yolculuğumda dört tane nur gördüm. Allah tarafından şöyle nida edildi: Bu Abdülmuttalib, bu amcan Ebû Tâlip, bu baban Abdullah ve bu da annen Âmine’dir.[14] Başka bir rivayette ise şöyle buyuruyor: Kıyamet günü Ebû Tâlip, padişahlar zümresinde ve nebilerin simasıyla diriltilecektir.[15] Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor: Allah Teâla kıyamet gününde bana, dört kişiye şefaat etme vaadini verdi. Bunlardan biri de Ebû Tâlip’tir.[16]

İmam Ali’nin (a.s) Beyanatı

Ali b. Ebû Tâlip’ten babasının nitelikleri hakkında nakledilen bütün sözler, İslam tarihindeki bu şahsiyetin büyüklüğü ve faziletleri hakkındadır. Müminlerin Emîri (a.s) şöyle buyuruyor: Ebû Tâlip’in nuru, kıyamet gününde beş kişi dışında bütün nurlara üstün gelir. Ebû Tâlip’in nuru, bizim nurumuzdandır. Allah Teâlâ bu nuru, Adem’in (a.s) yaratılışından iki bin yıl önce yaratmıştır.[17] İmam Ali (a.s) başka bir rivayette şöyle buyuruyor: Babam ölüm döşeğine düştüğünde, Peygamber (s.a.a) onun başucuna geldi ve bana onun hakkında, tüm dünyadan ve içindekilerden daha sevimli olan müjdeyi verdi.[18]

Masum İmamların (a.s) Beyanatı

İmam Seccad (a.s), Ebû Tâlip’in iman etmesi hususunda sorulan soruya şöyle cevap verdi: Bu sualinize şaşırıyorum! Allah Teâlâ Peygamberi (s.a.a), Müslüman bir kadını kâfir birine nikahlamaktan men ettiği halde Fâtıma bint Esed, İslam’a ilk katılanlardandı ve ömrünün sonuna kadar Ebû Tâlip ile nikahlı kaldı.[19]

İmam Muhammed Bakır (a.s), Ebu Talip’in iman ettiğini açıkça belirtiyor ve şöyle buyuruyor: Eğer Ebû Tâlip’in imanını terazinin bir kefesine koysanız ve bu insanların imanını diğer kefesine, Ebû Tâlip’in imanı daha ağır gelir.[20]

İmam Sadık (a.s) da bir rivayette, Ebu Talip’i imanını gizli tutan ve açıkta müşrik gibi görünen Ashabı Kehf’e benzetiyor ki Allah’ın (c.c) onlara iki kat ödül verdiğini buyuruyor.[21] Başka bir beyanında ise Yûnus b. Nebate’ye şöyle buyuruyor: Allah (c.c) düşmanları Ebû Tâlip hakkında yalan söylüyorlar. O, enbiyalar, doğru sözlüler, şehitler ve salihlerle yoldaştır.[22]

Başka bir hadise göre ise şahsın biriİmam Rıza’ya (a.s) mektup yazarak Ebû Tâlip’in imanı hususunda şüphede olduğunu söylüyor. İmam (a.s) cevaben Ona Nisa suresinin 115. ayetini işaret ederek şöyle buyuruyor: Eğer Ebû Tâlip’in imanını ikrar etmiyorsan(açıkça söyleyip, kabul etmiyorsan) sonun cehennem ateşi olacaktır.[23] İmam Rıza (a.s) diğer bir rivayette ise şöyle buyuruyor: Ebû Tâlip’in cevheri sözleri şu cümle olmuştur: Ben Allah’ı ilahlığa, kardeşim oğlunu peygamberliğe ve oğlum Ali’yi onun vasiliğine kabul ediyorum.[24]

Bir diğer rivayette İmam Askeri (a.s) şöyle buyuruyor: Allah Teâlâ Peygamber’e (s.a.a); Ben sana uyan iki guruba yardım ettim. Birincisi sana gizlide yardım eden ve diğeri ise açıkta ve alenen sana yardım eden guruba. Birinci gurup içinden onların en şerefli ve üstünü amcan Ebû Tâlip’tir, ikinci gurupta ise onun oğlu Ali’dir (a.s). İmam (a.s) o esnada şöyle buyurdu: Ebû Tâlip, Âl-i Firavun’da olduğu gibi imanını gizli tutan kimselerdendi.[25]

Din Büyükleri ve Alimlerin Sözlerinde Ebû Tâlip

Şeyh Müfîd'in “Ebû Tâlib'in İmanı” adlı kitabı

Şeyh Tûsî şöyle diyor: Ebû Tâlip’in Müslüman olduğu hususunda İmamiye, fikir birliğindedir ve herhangi bir ayrılık yoktur. Onlar, Ebû Tâlip’in imanını gösteren kesin deliller sunmuşlardır.[26]

Şeyh Tabersî diyor ki: Ehlibeyt’in (a.s) fikir birliği, Ebû Tâlip’in iman ettiği üzeredir ve onların fikir birliği (icması) hüccettir.[27] Fettal Nîşâbûrî ise şöyle yazıyor: Hak üzere olan Şiî fırkası Ebû Tâlip, Abdullah b. Abdülmuttalib ve Veheb’in kızı Âmine’nin mümin olduğu konusunda hem fikirler ve onların fikir birliği hüccettir.[28]

İbn-i M’ad şuna inanmıştır ki: Ebû Tâlip’in imanı hususunda Allah Resulü’nün Ehlibeyti (a.s) ve Şiî alimlerin ittifakı, bizim için yeterlidir ve buna güvenilebilir.[29]

Seyyid İbn-i Tâvûs şöyle diyor: Peygamber Ehlibeytine uyan alimlerin tamamı, Ebû Tâlip’in imanı üzerinde ittifak etmişlerdir. Ayrıca şöyle diyor: Şüphesiz Ehlibeyt (a.s), Ebû Tâlip’in batınına diğerlerinden daha fazla haberdardırlar. Ehlibeyt (a.s) Şiîleri bu konuda fikir birliğindedir ve bu alanda kitaplar yazmışlardır.[30] Allâme Meclisî yazısında şunlara yer veriyor: Şîa, Ebû Tâlip’in Müslümanlığında hem fikirdir. Peygamberin (s.a.a) nübüvvetinin ilk yıllarında ona iman etmesi ve hiçbir zaman putperest olmaması Ebû Tâlip’in, İbrahim’in (a.s) vasilerinden olması nedeniyledir. Bu konu Şîa nezdinde o kadar meşhurdur ki hatta muhalifleri dahi bu konuyu Şiîliğe nispet ederler. Onun iman ettiği konusunda Hasse ve amme yoluyla mütevatir (konusunun doğruluğu bilgisini bizzat kendisi veren haber) rivayetler ulaşmıştır. Birçok alim ve muhaddis, bu konunun kimse için gizli kalmaması için ayrıca kitaplar yazmışlardır.[31]

 

------------

[1]- Mümtehine/10

[2]- Bakara/221

[3]- es-Sahîh min Sîreti’n-Nebi, c. 3, s. 230 ve Şerhi Nehcü’l-Belâğa, c. 13, s. 272.

[4]- Sîre-i Halebiyye, c. 1, s. 433 ve Usdu’l-Ğâbe, c. 1, s. 287.

[5]- el-Gadir, c. 7, s. 367.

[6]- Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 14, s. 71 – 83.

[7]- İmanı Ebî Tâlip, s. 18.

[8]- el-Gadir, c. 7, s. 241.

[9]- Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 14, s. 78.

[10]- Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 14, s. 78.

[11]- Şerhi Nehcü’l-Belâğa, c. 14, s. 78.

[12]- Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 14, s. 78.

[13]- Meaniu’l-Ahbar, s. 137.

[14]- Ravzatu'l-Vaizin, s. 81.

[15]- el-İmame ve't-Tebsıra, s. 34.

[16]- Tarih-i Yakûbî, c. 2, s. 29.

[17]- Biĥârü'l-Envâr, c. 35, s. 110 ve Kenzü’l-Fevâid, s. 80.

[18]- Biĥârü'l-Envâr, c. 35, s. 113.

[19]- Biĥârü'l-Envâr, c. 35, s. 157 ve Şerh-i Nehcü’l Belâğa, c. 14, s. 69.

[20]- el-Gadir, c. 7, s. 380.

[21]- el-Kâfî, c. 1, s. 448.

[22]- Kenzü’l-Fevâid, s. 80.

[23]- Şerhi Nehcü’l Belâğa, c. 14, s. 68 ve Biĥârü'l-Envâr, c. 35, s. 110.

[24]- el-Derecatu’r Refie, s. 60.

[25]- el-Hücce ale'z-Zahib, s. 362.

[26]- et-Tibyân, c. 8, s. 164.

[27]- Mecmeu'l-Beyan, c. 4, s. 31.

[28]- Rovzetu’l-Vaizin, s. 138.

[29]- el-Hücce ale’z-Zahib, s. 64.

[30]- ez-Zeraif, s. 398.

[31]- Biĥârü'l-Envâr, c. 35, s. 138.




Bu haber 1571 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SORU-CEVAP Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI