Bugun...



Yüce Allah'ın Sıfatları - 2

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Güncelleme: 09-08-2022 16:46:15 Tarih: 09-08-2022 16:40

Yüce Allah'ın Sıfatları - 2

Mutlak varlığın sınırsız kudreti vardır. Varlık dünyası şaşırtıcı ve muazzam boyutlarıyla; uçsuz bucaksız uzaydaki gezegen ve yıldızlarıyla, saman yolları, galaksiler, denizler, okyanuslar ve bunlarda yaşayan türlü türlü canlılarıyla hep yüce Allah'ın nişaneleridirler. Yüce Allah her şeye kadirdir ve O'nun gücü bütün varlıkları kuşatmış ve sınırsızdır:

Varlık âleminin yönetimini elinde bulunduran yüce Allah pek bereketli ve ölümsüzdür ve O, her şeye güç yetiren (Kadir)dir.”[1]

Göklerin, yerin ve içlerinde olanların tümünün mülkü Allah'ındır. O, her şeye güç yetirendir.”[2]

“Doğuların ve batıların Rabbine andolsun ki biz, güç yetireniz.”[3]

Kur’an-ı Kerim'de yüce Allah'ın kudretini beyan eden ayetler, O'nun kudretinin kesinlikle sınırsız olduğunu göstermektedir. Dilediği zaman var edebilmekte, dilediği zaman da yok edebilmektedir; O'nun güç ve kudretinin yetmediği hiçbir şey yoktur, gücünün haddi ve sınırı bulunmamaktadır. Göklerdeki muazzam galaksileri yaratmakla zerre kadar bir canlıyı yaratmak O'nun için birdir.

İlim şehrinin kapısı İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Gizli-açık, hafif-ağır, zayıf-güçlü varlık âleminin tamamı yüce Allah'ın kudreti karşısında bir ve eşittir.”[4]

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: “Hz. Musa (a.s) Tur'a gittiğinde "Yüce Rabbim! Hazinelerini bana göster." Dedi. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu: "Benim hazinelerimi bilmek istiyorsan şunu bilmen yeter: Ben bir şeyin olmasını istersem o hemen oluvermiştir!"[5]

Yüce Allah'ın Kudreti Hakkında Soru

Bazen zihinleri bulandırmak için "Allah, kendisi gibi bir varlık yaratabilir mi?" diye bir soru atarlar ortaya. Buna evet diyecek olursanız birden fazla ilâh olabileceğini söylemiş olursunuz, hayır diyecek olursanız bu sefer de Allah'ın kudretini sınırlamış sayılırsınız. Ya da şöyle bir çelişik düşünceye düşerler: Allah-u Teâlâ, yumurtayı büyütmeksizin ve kâinatı da küçültmeksizin, bütün kâinatı bir yumurtanın içine yerleştirebilir mi?

Burada şunu önemle vurgulayalım: Bu tür çelişik soruların cevabı "yapamaz" değil, "olamaz"dır. Daha sade bir deyişle, bu soru yanlıştır ve sorunun bizzat kendisinde çelişki vardır. Çünkü "Allah kendisi gibi bir yaratık yaratabilir mi?" diye sorduğumuzda "yaratma" fiilinden söz etmekteyiz, bu da "yaratılabilir" ve "yaratık" demektir; oysa aynı soruda "Allah gibi" ibaresi de eklenmiş ve o yaratığın "vacibe'l-vücud" ve "kendiliğinden var olan" olması şartı öne sürülmüştür. Bunun anlamı şudur: Allah "hem yaratılabilir olan, hem olmayan" ve "hem varlığı kendisinden olan, hem başkası tarafından yaratılmış bulunan"dır (yani hem yaratan, hem yaratılandır); böyle bir şey mümkün olur mu? Görüldüğü gibi [bu şartlı soru cümlesinin şartı, soru fiilini, soru fiili de şart kipini geçersiz kılmakta ve felsefede adına "çelişik düşünce (tenakuz) " denilen çelişkili kelime oyunları oynanmakta olduğundan] bu soru yanlış bir sorudur ve yüce Allah her şeye kadirdir.

Aynı şekilde, "Allah, kâinatı küçültmeksizin ve yumurtayı da büyütmeksizin kâinatı bir yumurtanın içine sığdırabilir mi?" sorusunda sonsuz büyüklükte olan kâinatın aynı zamanda küçük de olması gibi tamamen çelişkili ve birbirine zıt iki istek vardır. Burada da cevaba mahal bırakmaksızın, soru, kendi kendisini iptal etmektedir, çünkü mümkün olmayan bir şeye kudret taalluk etmez.

Yukarıdaki soru Emirü'l-Müminin İmam Ali'den (a.s) sorulmuş ve İmam (a.s) şu cevabı vermiştir: “Şüphe yok ki yüce Allah asla aciz ve güçsüz değildir, ama senin sorduğun şey bizâtihi "olamaz" ve "imkânsız"dır.[6]

Bir başka hadiste de bu soru İmam Rıza'dan (a.s) sorulmaktadır ve İmam'ın (a.s) cevabı şöyledir: “Evet, Allah bunu yapabilir; yumurtadan daha küçük bir cisme bile sığdırabilir; nitekim senin gözlerin yumurtadan daha küçük olduğu hâlde yüce Allah dünyayı senin gözlerine sığdırmıştır.

İmam'ın bu cevabı karşı tarafın algılayabileceği düzeyde verilen bir cevaptır ama asıl cevap değildir. Zira soruyu soran şahıs bu tür konuları analiz edebilecek düzeyde biri değildir.[7]

"Hayy" ve "Kayyum" Allah

Yüce Allah ölümsüz, kalıcı ve sabit bir hayata sahiptir; O kendi zatıyla vardır; diğer varlıkların varlığı da O'na bağlıdır. Yüce Allah için sözünü ettiğimiz "hayat", diğer varlıklar için kastedilen hayattan farklıdır. Zira yüce Allah'ın hayatı O'nun bizzat zatı ve kendisidir, ne dış bir unsurdan eklenmiş bir edilgendir, ne de sonu vardır. Yüce Allah'ın hayatı O'nun ilmi ve kudreti anlamındadır. O'nun hayatı kendiliğinden (zatî), ezelî, ebedi, değişmez ve sınırsızdır. O "Kayyum"dur; yani varlıkların bütün durum ve işleri O'nun elindedir, mahlûkatın rızkı, ömrü, hayatı, ölümü… hep O'nun tedbirinde ve O'nun elindedir.

Bir ve tek, diri, kalıcı ve kâinatı elinde bulundurup koruyan Allah'tan başka ilâh yoktur.”[8]

Diri ve Kayyum olan (Allah)ın önünde bütün yüzler saygıyla eğilir.”[9]

Yüce Allah'ın ilmi ve kudreti ispatlandıktan sonra Hay (daima ve kendiliğinden diri) ve Kayyum (bütün mevcudatın varlığı kendisine bağlı olan) oluşu da ispatlanmış olmaktadır. Çünkü sıfatların tamamı hayata ve diriliğe bağlıdır; insanın kısıtlı ilmi ve naçiz gücü onun diriliğinin bir göstergesi oluyorsa, ilmi ve kudreti sonsuz ve sınırsız olan yüce Allah'ın en üstün hayat kemallerine sahip bulunduğu, hatta O'nun hayatının zatıyla aynı olduğu kolaylıkla anlaşılabilecektir. Bu nedenledir ki "Ya Hayyu, ya Kayyum!" zikri en mükemmel zikirlerden sayılır. Çünkü "Hay", O'nun zatının en temel sıfatlarından birine, yani ilmiyle kudretine; "kayyum" da fiilî sıfatlarının toplamına işaret eder. Bu nedenle, Emirü'l-Müminin İmam Ali (a.s) şöyle buyurur: “Bizler senin azametinin künhüne asla varamayız; ancak şunu bilebiliriz: Sen Hay ve Kayyum'sun ve kullarının hâlinden bir an bile gafil değilsin.”[10]

İmam Ali (a.s) şöyle anlatır: “Bedir Savaşı sırasında bir ara, Hz. Peygamber'in (s.a.a) ne durumda olduğunu görmek için yanına gittim; secdeye kapanmış, sürekli "Ya Hayyu, ya Kayyum!" diyordu. Birkaç defa yanına uğradım, hep aynı durumdaydı. Yüce Allah ona zafer nasip edinceye kadar Hz. Resulullah (s.a.a) bu hâlini sürdürdü.”[11]

Yüce Allah'ın söz konusu edilen sıfatlarının manası:

Kadim ve ebedî: Yani her zaman var olagelmiştir ve daima var olacaktır. O'nun başlangıcı ve sonu yoktur:

Evvel O'dur, ahir O'dur, zahir O'dur, batın O'dur; O her şeyden haberdardır, her şeyi bilir.”[12]

Murîd: Yani "irade" sahibidir. Hiçbir işinde mecbur değildir; yaptığı her şeyde mutlaka bir gaye ve hikmet vardır, "hakîm"dir.

Mudrik: Her şeyi idrak eder, her şeyi alır, her şeyi görür ve duyar, (Semi' ve Basîr'dir).

Mütekellim: Yüce Allah ses dalgalarını istediği gibi yaratabilir ve peygamberleriyle konuşabilir; ağız, dil, dudak ve hançereyle yapılan bir konuşma değildir bu.

Sâdık: Yüce Allah'ın buyurduğu her şey dosdoğrudur ve hakikatin tâ kendisidir. Zira yalan, ya cehalet ve bilgisizlikten, ya da zaaftan kaynaklanır; yüce Allah ise bütün bunlardan münezzehtir.

Sonuç olarak yüce Allah sonsuz ve sınırsız kemaldir, O'nun mukaddes ve yüce zatında hiçbir eksiklik ve noksanlık bulunmaz. O'nun sıfatlarını tam olarak anlamaktan aciz olduğumuzu itiraf etmemiz ve haddimizi bilerek sonsuz bir saygı ve edeple şunu söylememiz gerekir:

Ey her nevi hayal, kıyas ve zandan üstün olan; ey okuduğumuz, duyduğumuz ve söylediğimiz her şeyden öte olan! Ömür bitti ve yolun sonuna geldik, ama senin vasfının daha başındayız hâlâ!

O'nun Zatı Üzerinde Düşünmek

Yüce Allah'ın sıfatları hakkında yaptığımız bu açıklamalardan sonra, yüce Allah'ın sıfatlarının O'nun zatıyla aynı olduğu bilinmelidir. Bu nedenle O'nun zatı ve sıfatları (kim, nice ve nasıllığı) konusunda asla düşünmemek gerekir. Zira bu, boş yere akıl yormaya ve şaşkınlığa kapılmaya neden olmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Doğru olan, sadece O'nun mahlûkatı ve yarattıkları üzerinde tefekkür etmektir.

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurur: “Yüce Allah'ın yaratışı konusunda konuşun, ama O'nun kendisini konuşmayın. Zira yüce Allah'ın bizzat kendi varlığı hakkında konuşmak, şaşkınlık ve tahayyülünüzü artırmaktan başka işe yaramayacaktır!”

Merhum Allame Meclisî ve diğer büyük âlimler, İmam'ın (a.s) bu buyruğundaki maksadın, yüce Allah'ın zatı, sıfatı, nasıl ve nice olduğu -niteliği- hakkında düşünülmemesi ve konuşulmaması olduğunu belirtmişlerdir. Yine İmam (a.s) şöyle buyuruyor: “Yüce Allah'ın bizzat kendisi hakkında düşünüp kafa yormaktan sakının; O'nun azametini görmek istediğinizde yaratılış âleminin büyüklük ve azametine bakın.”[13]

 

------------------

[1]- Mülk, 1.

[2]- Mâide, 120.

[3]- Mearic, 40.

[4]- Nehcü'l-Belâğa, 80. hutbe.

[5]- Şeyh Saduk, et-Tevhid, h.17, hutbe: 9.

[6]- Şeyh Saduk, et-Tevhit, 9/9

[7]- Peyam-ı Kur’an, c.4, s.183.

[8]- Âl-i İmrân, 2.

[9]- Tâhâ, 111.

[10]- Nehcü'l-Belâğa, hutbe: 160.

[11]- Ruhu'l-Beyan Tefsiri, Ayete'l-Kürsi'nün tefsiri.

[12]- Hadid, 3

[13]- Usul-u Kâfi, Niteliği Konuşmanın Yasaklandığı bab, 1 ve 7. hadis.




Bu haber 1300 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER AKAİT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI