…
Hz. Îsâ’nın (a.s) Ailesi
Kur’ân, Hz. Âdem’in (a.s), Hz. Nûh’un (a.s) ve Hz. İbrâhîm (a.s) ailesiyle İmrân ailesinin seçilip âlemlere üstün kılındığı belirtilmektedir. [1]
Kur’ân, İmrân’ın (İbn Mâsân) karısının doğacak çocuğu Rabbe adadığını [2] ve “ona Meryem adını” [3] verdiğini bildilir ve “İmrân kızı Meryem” [4] ifadesinden anlaşıldığına göre, İmrân ailesinden [5] maksat “Hz. Meryem (a.s)” ile oğlu “Hz. Îsâ’dır (a.s)”.
Kur’ân, Hz. Meryem’i (s.a) Hz. Hârûn’un (a.s) kız kardeşi olarak tanıtmış, Hz. Îsâ’yı (a.s) dünyaya getirdikten sonra kavmi, kendisini “Ey Hârûn’un kız kardeşi!” [6] diyerek babasız bir çocuk dünyaya getirdiği için kınamıştır.
Tevrât'a göre İmrân, Hz. Mûsâ (a.s), Hz. Hârûn (a.s) ve kız kardeşleri Hz. Meryem'in (s.a) babası olup, Hz. Îsâ'nın (a.s) annesi Hz. Meryem'le (s.a) bir alâkası yoktur. Yine Tevrât’a göre, İmrân, Hz. Ya'kûb'un (a.s) torunu Kohat'ın oğludur. [7]
Hz. Îsâ’nın (a.s) Annesi
(Meryem binti İmrân)
Adı
İbrânîce’de Miryâm, Süryânîce ve Ârâmîce’de Maryam, Tevrât’ın Yunanca tercümesinde Mariam şeklindedir.
Ahd-i Kadîm’de Miryâm kelimesi sadece Hz. Mûsâ’nın (a.s) kız kardeşi için kullanılırken [8], Yunanca yazılmış olan Ahd-i Cedîd’de Hz. Mûsâ’nın (a.s) kız kardeşi gibi Hz. Îsâ’nın (a.s) annesi de çoğunlukla Mariam, bazen de Maria olarak adlandırılmakta ve Kitâb-ı Mukaddes’in Latince tercümesinde ise Maria şeklinde geçmektedir. Kur’ân’a göre Meryem adını, ona annesi tarafından verilmiştir. [9]
Ailesi ve Şeçeresi
Ahd-i Cedîd’de, “Rab Allah ona (Îsâ) babası Dâvûd’un tahtını verecek” denilerek [10], Hz. Îsâ’nın (a.s) dolayısıyla annesi Hz. Meryem’in (s.a), Hz. Dâvûd’un (a.s) soyundan olduğu ifade edildiği gibi, Pavlus da Hz. Îsâ’nın (a.s) beşerî yönü itibariyle Hz. Dâvûd (a.s) zürriyetinden doğduğunu belirtmektedir. [11]
Hz. Meryem’in (s.a) anne ve babasının adı Ahd-i Cedîd’de geçmemektedir. Protevangelium’da annesinin adı Anna ve babası Yoakim olarak zikredilmektedir. Hz. Meryem’in (a.s) doğum yeri Nâsıra, Beytü’l-lahm veya Kudüs olduğundan bahsedilir.
Hayatı
Protevangelium ve De Nativitate Sanctae Mariae’ye göre, Joachim adlı Kudüslü zengin bir Yahûdîyle evli olan Anna, uzun bir kısırlık döneminin ardından yaşlılık çağında bir çocuğunun olacağı müjdesini alınca, doğacak çocuğunu Rabb’in hizmetine adar ve ona Meryem adını verir. Din adamları tarafından takdis edilen, üç yaşında Kudüs’e mâbede götürülen Hz. Meryem (s.a), bâkirelik yemini ederek gece gündüz yüce Allah’ı zikirle meşgul olan bâkirelerle birlikte mâbed’de kalır. Bir melek her gün onu ziyaret edip, yiyecek getirir. Bu sebeple, Hz. Meryem (s.a) kohenlerin verdiklerini fakirlere dağıtır. Bir taraftan ibadetle meşgul olurken bir taraftan da yaşlı bâkirelere yardımcı olarak kendini yetiştirir. Yahûdî literatürü kızların mâbed’de yetiştirilmesinden hiç bahsetmediğinden, Hz. Meryem’in (s.a) mâbed’de eğitim gördüğüne dair apokriflerde yer alan bu tür bilgiler tartışmalıdır.
Yahûdî geleneğinde bir kız on iki (veya on dört) yaşına geldiğinde mâbed’den ayrılıp evlenmektedir. Ancak Hz. Meryem (s.a) bâkirelik yemini ettiğinden onun hakkında ne yapılacağı Rab’den sorulur, sonunda evli olmayan erkekler arasında çekilen kur’â neticesinde Hz. Meryem’in (s.a), Hz. Dâvûd’un (a.s) oğlu Hz. Yûsuf’la (a.s) evlendirilmesi veya onun himayesine verilmesi kararlaştırılır. Hz. Yûsuf (a.s) kendisinin hem yaşlı hem çocuk sahibi olduğunu belirterek buna itiraz ederse de karar değişmez. Bunun üzerine Hz. Yûsuf (a.s), Hz. Meryem’i (s.a) ve ona arkadaş olarak verilen altı bâkireyi evine götürür, kendisi de çalışmak için başka bir şehre gider. İncil’e göre, Hz. Cebrâil (a.s), Nâsıra’da oturan Hz. Meryem’i (s.a) ziyaret edip, Hz. Îsâ’nın (a.s) doğumunu müjdelediğinde, o Hz. Yûsuf (a.s) ile nişanlıydı ve müstakbel eşiyle birlikte oturmuyordu. Hz. Cebrâil’in (a.s), bir çocuk doğuracağını müjdelemesi karşısında Hz. Meryem’in (s.a) bâkire iken çocuğunun nasıl olacağını sorması üzerine melek bunun Rûhulkudüs vasıtasıyla olacağını bildirir. [12]
Protevangelium’a göre, Hz. Meryem (s.a) su almaya giderken kendisini selâmlayan ve bütün kadınlar arasında mübarek kılındığını bildiren bir ses duyar, korkup hemen eve döner, mâbedin perdesi için başladığı iplik eğirme işine devam eder. Bu defa Rabb’in meleği karşısına çıkıp ona bir çocuk doğuracağını müjdeler. Hz. Meryem’in (s.a) çeşme başında iken Hz. Îsâ (a.s) ile müjdelendiği, bu sırada Hz. Yûsuf’un (a.s) ise çalışmak üzere Kafernahum’da bulunduğu da nakledilmektedir. Hz. Meryem’e (s.a) Elizabet’in de bir çocuk doğuracağı haber verilince teyzesini ziyarete gider, bir müddet onun yanıda kalır, sonra evine döner. [13]
Hz. Meryem’in (s.a) hamileliğinin altıncı ayında evine dönen Hz. Yûsuf (a.s) durumu anlayıp ondan gizlice boşanmak istemiş, fakat rüyasında meleğin kendisine gerçeği açıklaması üzerine Hz. Meryem’le (s.a) şeklen evlenip onu yanına almış, ancak bir oğul doğuruncaya kadar ona el sürmemiştir. [14]
Hz. Yûsuf (a.s) ve Hz. Meryem (s.a) nüfusa yazılmak üzere Beytülahm’e giderler ve Hz. Îsâ (a.s) orada doğar. [15] Hz. Meryem (s.a), Tevrât’ın hükmüne uyarak [16] Hz. Îsâ’nın (a.s) doğumundan kırk gün sonra Hz. Yûsuf’la (a.s) birlikte Hz. Îsâ’yı (a.s) mâbede götürür; kurban ibadeti ifa edildikten sonra Nâsıra’ya döner. [17] Her yıl Fısıh bayramında Kudüs’e giden Hz. Yûsuf (a.s) ve Hz. Meryem (s.a) [18], on iki yaşına gelen ve dinî yükümlülüğü başlayan Hz. Îsâ’yı da (a.s) Kudüs’e götürmüşlerdir. [19]
Hz. Îsâ’nın (a.s) tebliğ faaliyeti esnasında annesi Hz. Meryem (s.a) çoğunlukla arka planda kalmakta, Hz. Îsâ (a.s) annesine genelde “kadın” diye hitap etmektedir. [20] Romalı askerler Hz. Îsâ’yı (a.s) yakaladığında Kudüs’te olan Hz. Meryem (s.a) oğlunun çarmıha gerilişi ve mezara konuluşunda hazır bulunur. [21] Hz. Îsâ’nın (a.s) semaya urucundan sonra Hz. Meryem’in (s.a) Havâriler ve diğer kadınlarla birlikte duaya devam eder. [22]
Hz. Meryem’in (s.a) hayatının geri kalan dönemleri, vefatı ve nereye defnedildiği konularında Ahd-i Cedîd’de bilgi yoktur.
Vefatı ve Kabri
Hz. Meryem’in (s.a) kaç yıl yaşadığı ve nerede nasıl öldüğü, nereye defnedildiği konuları tartışmalıdır. Çarmıh hadisesinde kırk dokuz veya elli yaşında olduğu, bundan sonra on veya on üç yıl yaşadığı, altmış üç veya yetmiş iki yaşında öldüğü gibi çeşitli rivâyetler vardır. Hz. Îsâ’nın (a.s) çarmıhta iken annesini Yuhanna’ya emanet ettiğine ve Yuhanna’nın Hz. Meryem’i (s.a) kendi evine aldığına dair bilgiden hareketle [23], o tarihte Hz. Yûsuf’un (a.s) hayatta olmadığı, Hz. Meryem’in (s.a) ise, Yuhanna’nın himayesinde Kudüs’te ikâmet ettiği kabul edilmektedir. Ancak, Havârilerden en çok yaşayanı ve Hz. Meryem’in (s.a) vefatına şahit olabilecek yegâne kişi olmasına rağmen Yuhanna, ne İncil’inde ne de Ahd-i Cedîd külliyâtındaki mektuplarında Hz. Meryem’in (s.a), Hz. Îsâ’dan (a.s) sonraki hayatına dair bilgi vermektedir.
Apokrif eserler de Hz. Meryem’in (s.a) Kudüs’te vefat ettiği tezini desteklemektedir.
Hz. Meryem’in (s.a) ölümüne dair en önemli kaynak olan Transitus Mariae’ye göre, oğlunun çarmıha gerilişinin üzüntüsü içinde boş mezarda ve Golgotha’da dua eden Hz. Meryem (s.a), Kudüs’te rûhunu teslim eder ve Havârilerce Josaphat vadisindeki kabrine konulur.
Hristiyanlık’taki Yeri
Hristiyanlığın gerek Kutsal Kitâbı’nda gerek teolojisinde önceleri Hz. Meryem’e (s.a) çok az yer verilmiş ve Hz. Meryem (s.a) kendi kişiliği yönünden değil, oğlu Hz. Îsâ (a.s) dolayısıyla zikredilmiştir. İnciller’de Hz. Meryem’in (s.a) sadece Hz. Îsâ’nın (a.s) doğumu sebebiyle ön planda olup, daha sonra âdeta unutulması da bunu göstermektedir.
Ancak zamanla Hz. Meryem (s.a), Hz. Îsâ’dan (a.s) sonra ikinci önemli şahsiyet olmuştur. Adına teşkilât, tarikât ve ziyaret yerleri oluşturulmuş, hayatı örnek alınarak kendini ömür boyu yüce Allah’a adayıp, bâkirelik yemini eden rahibe kuruluşları meydana gelmiştir.
Katolik ve Ortodoks mezhepleri, Hz. Meryem’in (s.a) sürekli bâkireliğini ve Tanrı’nın annesi olduğunu kabul etmektedir. Ortodoks kilisesinde ikonlar, Katolik kilisesinde Hz. Meryem (s.a) heykelleri bulunmaktadır. Her iki kilisede dua ve ibadette Hz. Meryem’in (s.a) önemli yeri vardır. Protestanlar ise Hz. Meryem’e (s.a) diğer Hristiyan mezhepleri kadar önem vermezler.
Nitelikleri
Tanrı’nın Annesi Olması
Hristiyan geleneği “Tanrı doğuran” (Grekçe’de Theotokos, Latince’de Deipara) ve “Tanrı annesi” (Mater Dei) kavramlarıyla bu inancı ifade etmektedir.
İnciller’de, Hz. Meryem’in (s.a) Rûhulkudüs’ten hamile kalıp yüce Allah’ın oğlunu, bedenleşen kelime Hz. Îsâ’yı (a.s) dünyaya getirdiği belirtilmiş [24] ve Tertullien ve Saint Ambroise gibi ilk kilise babaları da Hz. Meryem’in (s.a) “Tanrı annesi” olduğu inancını benimsemiştir.
Ancak bu inanç IV. yüzyılda Nestorius tarafından reddedilmiş, bunun üzerine toplanan Efes Konsili Hz. Meryem’in (s.a) Theotokos (Tanrı doğuran) olduğunu tasdik ve ilân etmiştir.
Kutsallığı
Luka İncili (1/28, 30, 35, 42, 45) Hz. Meryem’in (s.a) sahip olduğu üstün nitelikleri ve onun kutsallığını nakletmektedir. Eski Hristiyan teolojisi, Hz. Meryem’in kutsallığını meleğin müjdelemesi ve vücudunda ulûhiyyetin bedenleşmesi (incarnation) hadiselerine bağlamaktadır. Hz. Meryem’in (s.a) kutsallığı hem aslî suçtan münezzeh olarak dünyaya gelişini (immaculée conception), hem de hayatı boyunca günahsız oluşunu (impeccabilité) ifade etmektedir.
Bâkireliği
Hz. Meryem’in (s.a) bâkireliği konusu doğum yapmadan önce, doğum esnasında ve doğum yaptıktan sonra olmak üzere üç yönden ele alınmaktadır.
Onun bâkire iken Hz. Îsâ’ya (a.s) hamile kaldığı hem İnciller’de [25] hem iman esaslarında belirtilmektedir. Bâkire iken doğurması, fizikî (bedenî) açıdan Hz. Îsâ’nın (a.s) bir babadan döllenme olmadan çocuk oluşumu sırrına bağlı olarak doğması, ahlâkî yönden Hz. Meryem’in (s.a) erkekle ilişki alternatifinden uzak kalarak kendisini tamamıyla Tanrı’ya adaması, sembolik açıdan ise yeni bir yaratılışın sembolü olması demektir.
Hristiyan geleneği, Hz. Meryem’in (s.a) hem bedenen hem rûhen Hz. Îsâ’yı (a.s) doğurmadan önce de doğururken ve doğurduktan sonra da hep bâkire kaldığını kabul etmektedir.
Ancak çocuk doğururken bâkire kalış doğumun ağrısız olmasıyla da açıklanmaktadır. II. Vatikan Konsili, Hz. Îsâ’nın (a.s) doğumunun Hz. Meryem’in (s.a) bâkireliğini kaybettirmediğini belirtmektedir. Doğumdan sonra da bâkireliğinin devam edip etmediği hususunda Kitâb-ı Mukaddes’te bilgi olmamakla birlikte gerek Saint Jerome, Ambroise ve Augustin gibi kilise babaları gerekse Katolik kilisesi Hz. Meryem’in (s.a) hep bâkire kaldığını kabul etmektedir.
Günahsız Doğması
Papa IX. Pie, 8 Aralık 1854’te yayımladığı bir tamimle Hz. Meryem’in (s.a), annesinin ona hamile kaldığı ilk andan itibaren aslî günahın bütün kirlerinden korunmuş olduğunu ilân etmiştir.
Semaya Çıkması
1 Kasım 1950’de Papa XII. Pie, Hz. Meryem’in (s.a) öldükten sonra bedeniyle birlikte semaya kaldırıldığı dogmasını ilân etmiştir. Kurtuluş doktrininde Hz. Meryem’in (s.a) önemli bir rolü vardır. Tanrı ona birçok üstün nitelikler vermiştir. Rab, onunla beraberdir ve o nimete ermiştir. Kadınlar arasında mübarektir ve bütün nesiller ona mübarek diyecektir. [26]
Hristiyan dua ve ibadetinde de Hz. Meryem’in (s.a) ayrı bir yeri vardır. Tanrının annesine vakfedilen dinî bayramlar ve “Meryem Ana” duaları (meselâ İncil’in özeti olan tesbih duası) Meryem Ana’ya duyulan derin bağlılığın ifadesidir.
Hristiyanlık’ta Hz. Meryem’le (s.a) ilgili beş yortu vardır. Bunlar doğum günü (8 Eylül), mâbed’e gidişi (14 Şubat), meleğin müjdesi (25 Mart), günahsızlığı (8 Aralık) ve Cennete alınması (15 Ağustos) ile ilgili dinî merasimlerdir. Yaşadığı dönemden itibaren Hz. Îsâ’ya (a.s) karşı çıkan, aleyhinde faaliyet gösteren Yahûdîler, Hz. Îsâ’nın (a.s) doğumuyla ilgili mûcizeyi inkâr için onun “Joseph Pandera” adında sefîl bir maceraperest kişinin oğlu olduğunu iddia etmişlerdir.
İslâm’daki yeri
“Kitap’ta Meryem’i de (anıp) zikret.” [27]
Hz. Meryem’in (s.a) adı, Kur’ân’da yirmi üçü “Îsâ b. Meryem” şeklinde otuz dört yerde [28] geçmekte ve Kur’ân’ın on dokuzuncu sûresi [29] bu isimle anılmaktadır. Hz. Meryem (s.a), Kur’ân’da ismiyle anılan yegâne kadındır. Babasının adı İmrân’dır. [30] Annesinden adı verilmeksizin “İmrân’ın karısı” [31] diye bahsedilmektedir. İslâmî kaynaklarda, Hz. Meryem’in (s.a) annesi Hanne, Fâkûz’un kızı ve Îşâ’nın kız kardeşi olarak geçmekte, babasının şeceresi ise İmrân b. Mâsân şeklinde verilmekte ve Hz. Mûsâ’nın (a.s) soyundan olduğu belirtilmektedir. [32] Hz. Meryem’in (s.a) kavminin ona hitap ederken “Ey Hârûn’un kız kardeşi” [33] demesi de onun Mûsâ ve Hârûn’un (a.s) soyundan olduğunu göstermektedir.
Hz. Meryem’in (s.a) dünyaya gelişine dair Kur’ân Kerîm dışındaki İslâmî kaynaklarda yer alan rivâyetler Protevangelium ve De Nativitate Mariae’deki bilgilerle hemen hemen aynıdır. Buna göre, İmrân ve Hanne yaşlıdır ve çocukları olmamıştır. Bir gün ağaç üzerindeki bir kuşun yavrusunu beslediğini gören Hanne, yüce Allah’a dua ederek kendisine bir çocuk vermesini diler ve eğer duası kabul edilirse doğacak çocuğu mâbed’e (Beytülmakdis) adayacağını vaad eder. Bu vaad, onun erkek çocuk beklediğini göstermektedir, zira Yahûdî şeriatına göre mâbed’e erkek çocuklar adanmaktadır. Hanne’nin duası kabul edilir, fakat bir kız çocuğu dünyaya getirince şaşırır, ancak yüce Allah, Hanne’nin adağını da kabul eder.
Kur’ân’da İmrân’ın karısının doğacak çocuğunu Rabbe adadığı, kız olunca ona “Meryem” adını verdiği, kovulmuş şeytana karşı onun ve soyunun korunmasını dilediği ve yüce Allah’ın bu dileği kabul ettiği nakledilmektedir. [34] Çocuğa annesinin isim vermesi ve babasından hiç söz edilmemesi, Hz. Meryem’in (s.a) babasının daha o doğmadan önce vefat ettiği şeklinde yorumlanmaktadır. [35]
Hanne, adağı gereği çocuğunu doğar doğmaz veya sütten kesildikten sonra Hz. Hârûn (a.s) soyundan din adamlarının bulunduğu Beytülmakdis’e götürerek onlara teslim eder. Hz. Zekeriyyâ (a.s), Hz. Meryem’in (s.a) teyzesinin kocası olduğu için onu himayesine almak isterse de Yahûdî din adamları, Hz. Meryem’in (s.a) babası İmrân’ın kendi dinî liderleri olması sebebiyle çocuğu kendileri almak istediklerinden bunu kabul etmezler. Sonuçta Tevrât’ı yazdıkları kalemlerini suya atmak suretiyle kur’â çekerler. On dokuz veya yirmi dokuz kişi arasından sadece Hz. Zekeriyyâ’nın (a.s) kalemi suyun üzerinde kalır; böylece Hz. Meryem’in (s.a) himayesini o üstlenir. [36]
Hz. Zekeriyyâ (a.s), Hz. Meryem’i (s.a) himayesine alır ve evine götürüp teyzesine teslim eder, ayrıca ona bir sütanne tutar; Hz. Meryem (s.a) ergenlik çağına gelince, onu annesinin adağının gerçekleşmesi için mâbed’e götürür. Hz. Meryem (s.a) orada bir odaya yerleşir. Kur’ân’da anlatıldığına göre, yüce Allah ona hüsnü kabul gösterir ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirir. Melekler ona “Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına üstün kıldı. Rabbine ibadet et, secdeye kapan, eğilenlerle beraber sen de eğil, diye tavsiyelerde bulunurlar.” [37]
Ergenlik çağına gelen Hz. Meryem (s.a) ya hiç âdet görmez veya âdetli günlerinde teyzesinin evine gider, âdeti bitince de geri dönerdi. Yaşı bir hayli ilerleyen Hz. Zekeriyyâ (a.s), artık Hz. Meryem’le (s.a) ilgilenemeyecek hâle gelince İsrâîloğulları’ndan Hz. Meryem’i (s.a) himaye edecek birini bulmalarını ister. Çekilen kur’â sonucu Hz. Meryem (s.a) amcasının oğlu Hz. Yûsuf’un (a.s) himayesine verilir. [38] İncil’de Hz. Meryem’in (s.a) kur’â sonucu Hz. Yûsuf (a.s) ile nişanlandığı belirtilirken, Kur’ân’da bu nişanlılıktan söz edilmez; diğer İslâmî kaynaklarda ise sadece Hz. Zekeriyyâ’nın (a.s) yaşlılığı sebebiyle Hz. Meryem’le (s.a) Hz. Yûsuf’un (a.s) meşgul olduğu belirtilir.
Kur’ân-ı Kerîm’de bildirildiğine göre, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilen, diğerleriyle arasını bir perde ile ayıran Hz. Meryem’e (s.a) düzgün bir insan şeklinde görünen melek ona bir erkek çocuk doğuracağını müjdeler. Hz. Meryem’in (s.a) kendisine bir erkek eli bile değmemişken bunun nasıl olacağını sorması üzerine “Allah dilediğini böylece yaratır. Bir işin olmasını dilerse ona ol der, o da olur” [39] cevabını verir.
Hz. Meryem (s.a) ile Hz. Yûsuf (a.s) mâbed hizmetinde çalışmaktadır. Hz. Meryem (s.a) on üç, on beş veya on yedi yaşında iken bir gün su almak üzere gittiğinde, bir delikanlı şeklinde görünen Hz. Cebrâîl (a.s) ona, bir çocuğu olacağını müjdeler.
Kur’ân’da, “İmrân kızı Meryem’e rûhumuzdan üfledik” denilerek, hamile kalışı anlatılır. [40]
Kur’ân dışı kaynaklara göre, Hz. Meryem’le (s.a) birlikte mâbed hizmetinde bulunan Hz. Yûsuf (a.s), Hz. Meryem’in (s.a) hamileliğini farkedince büyük bir şaşkınlık yaşamıştır. Çünkü o, Hz. Meryem’in (s.a) günah işlemeyeceğini bilmektedir. Hz. Meryem’in (s.a) kendisine gerçeği anlatması üzerine Hz. Yûsuf (a.s), onun yorulmaması için mâbed’in işlerini kendisi üstlenir. Ayrıca Hz. Meryem’in (s.a) ve doğacak çocuğun başına bir kötülük gelmesinden endişe etmektedir. Doğum yaklaşınca Hz. Meryem’in (s.a) İlyâ’ya (Kudüs) 6 mil mesafedeki Beytu’l-lahm’e gittiği veya Hz. Yûsuf’un (a.s) onu Mısır’a götürdüğü nakledilir. [41]
Hz. Meryem (s.a) doğum sancısı başlayınca bir hurma ağacına yaslanır ve “Keşke daha önce ölseydim de unutulup gitseydim” der. Kendisine üzülmemesi, alt yanında bir ark meydana getirildiği, hurma dalını silkeleyip yemesi ve insanlarla karşılaştığında konuşmaması söylenir. [42]
Kur’ân’da bildirildiğine göre, doğumdan sonra kavminin yanına gelen Hz. Meryem’e (s.a) halk, “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi, annen de iffetsiz değildi” [43] diyerek onu kınar.
Hz. Meryem (s.a) hiç kimseyle konuşmama adağında bulunduğu için kendisi cevap vermeyip, çocuğu gösterir ve çocuk kendini tanıtan açıklamalar yapar. [44]
Hz. Yûsuf’a (a.s) Kral Hirodes’in Hz. Îsâ’yı (a.s) öldürmek istediği melek tarafından bildirilince Hz. Yûsuf (a.s), Hz. Meryem (s.a) ve Hz. Îsâ’yı (a.s) alarak Mısır’a gider ve orada on iki yıl kalırlar.
Hristiyan dinî literatüründe olduğu gibi İslâmî kaynaklarda da Hz. Meryem’in (s.a) bundan sonraki hayatıyla ilgili bilgi yoktur.
Hz. Meryem (s.a) iffet, ismet ve takvâ gibi faziletleri kendinde toplamış bir şahsiyettir. [45] Hz. Meryem (s.a) bedenî ve ruhî saflığı, kendini yüce Allah’a ibadete adaması, iffet ve namusunu koruması sebebiyle “Betûl” olarak adlandırılmıştır. Betûl ayrıca mânevî mükemmellikle birlikte fizikî güzelliği de ifade ettiğinden Hz. Meryem (s.a), zamanının en güzel ve en mükemmel kadını olarak da tanımlanmaktadır
Hz. Meryem’in (s.a) tertemiz olması [46] onun “maddî ve mânevî kötülük ve günahlardan uzak olduğu” şeklinde anlaşılmakta, bu ifade Hristiyanlık’taki Hz. Meryem’in (s.a) günahsızlığına işaret olarak görülmektedir. Kur’ân, Yahûdîlerin Hz. Meryem’e (s.a) iftira ettiklerini ve bu yüzden lânetlendiklerini de belirtmektedir. [47]
Devam Edecek…
----------
[1]- 3/Âl-i İmrân: 33.
[2]- 3/Âl-i İmrân: 35.
[3]- 3/Âl-i İmrân: 36.
[4]- 66/Tahrîm: 12.
[5]- Mushaftaki sıralamada 3, iniş sırasına göre 89. sûredir. Enfâl sûresinden sonra, Ahzâb sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur. Sûre, adını 33. âyette geçen “Âl-i İmrân: İmrân Ailesi” tamlamasından almıştır. Sûre 200 âyet, 3.480 kelime ve 14.636 harften ibarettir.
[6]- 19/Meryem: 28.
[7]- Kitâb-ı Mukaddes, Sayılar, 26/59; I. Tarihler, 6/2-3; 23/12-13.
[8]- Kitâb-ı Mukaddes, Çıkış, 15/20; Sayılar, 26/59.
[9]- 3/Âl-i İmrân: 36.
[10]- Kitâb-ı Mukaddes, Luka, 1/32.
[11]- Kitâb-ı Mukaddes, Romalılar’a Mektup, 1/3; II. Timoteos’a İkinci Mektup, 2/8.
[12]- Kitâb-ı Mukaddes, Luka, 1/26-38.
[13]- Kitâb-ı Mukaddes, Luka, 1/36-45, 56.
[14]- Kitâb-ı Mukaddes, Matta, 1/18-25.
[15]- Kitâb-ı Mukaddes, Luka, 2/1-7.
[16]- Kitâb-ı Mukaddes, Çıkış, 13/2; Levililer, 12/2-8; Sayılar, 18/15.
[17]- Kitâb-ı Mukaddes, Luka, 2/39.
[18]- Kitâb-ı Mukaddes, Luka, 2/41.
[19]- Kitâb-ı Mukaddes, Luka, 2/41-51.
[20]- Kitâb-ı Mukaddes, Matta, 15/28; Luka, 13/12; Yuhanna, 2/1-4, 4/21, 8/10.
[21]- Kitâb-ı Mukaddes, Yuhanna, 19/26-27.
[22]- Kitâb-ı Mukaddes, Resullerin İşleri, 1/14.
[23]- Kitâb-ı Mukaddes, Yuhanna, 19/26-27.
[24]- Kitâb-ı Mukaddes, Matta, 1/18, 20; Luka, 1/32; Yuhanna, 1/1-2, 14.
[25]- Kitâb-ı Mukaddes, Matta, 1/18-25; Luka, 1/27-35.
[26]- Kitâb-ı Mukaddes, Luka, 1/28-49.
[27]- 19/Meryem: 16.
[28]- 2/Bakara: 87, 253; 3/Âl-i İmrân: 36, 37, 42, 43, 44, 45, 45; 4/Nisâ: 156, 157, 171, 171; 5/Mâide: 17, 17, 46, 72, 75, 78, 110, 112, 114, 116; 9/Tevbe: 31; 19/Meryem: 16, 27, 34: 23/Mü’mimûn: 50; 33/Ahzâb: 7; 43/Zuhruf: 57; 57/Hadîd: 27; 61/Saff: 6, 14; 66/Tahrîm: 12.
[29]- Mushaftaki sıralamada 19, iniş sırasına göre 44. sûredir. Fâtır sûresinden sonra, Tâ-Hâ sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur. Sûre, Meryem’in oğlu Îsâ’yı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla anılmıştır. Sûre 98 âyet, 972 kelime ve 3.835 harften ibarettir.
[30]- 66/Tahrîm: 12.
[31]- 3/Âl-i İmrân: 35.
[32]- Câmiʿu’l-beyân, c. 3, s. 235; Sa‘lebî, s. 284.
[33]- 19/Meryem: 28.
[34]- 3/Âl-i İmrân: 35-37.
[35]- Câmiʿu’l-beyân, c. 3, s. 235; Mefâtîhu’l-ğayb, c. 8, s. 27.
[36]- 3/Âl-i İmrân: 34.
[37]- 3/Âl-i İmrân: 37, 42-43.
[38]- Arâʾisu’l-mecâlis, s. 285.
[39]- 3/Âl-i İmrân: 35-47; 19/Meryem: 16-21.
[40]- 66/Tahrîm: 12.
[41]- Câmiʿu’l-beyân, c. 16, s. 64; Arâʾisu’l-mecâlis, s. 292.
[42]- 19/Meryem: 23-26.
[43]- 19/Meryem: 28.
[44]- 19/Meryem: 26-29.
[45]- 3/Âl-i İmrân: 45; 21/Enbiyâ: 91; 66/Tahrîm: 12.
[46]- 3/Âl-i İmrân: 42.
[47]- Âl-i İmrân 3/42; TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 29, s. 236.
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
flyjota.com Deneme bonusu veren siteler Deneme bonusu veren siteler Deneme bonusu
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
halkalı escort ,avrupa yakası escort ,şişli escort ,avcılar escort ,esenyurt escort ,beylikdüzü escort ,mecidiyeköy escort ,istanbul escort ,şirinevler escort ,avcılar escort