Bugun...



Yoktan Var Ediliş ve Yönlendirilme

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 04-07-2022 10:05

Yoktan Var Ediliş ve Yönlendirilme

“Kudretiyle daha önce örneği olmayan yepyeni bir yaratık meydana getirdi. Sonra onları kendi iradesiyle oluşturdu,”

Bu cümlenin Arapçasında geçen “Bedi” kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de Bakara, 117 ve En’am, 101’de zikredilmiştir.

Kur’an tefsirlerinde, rivayetlerde, çeşitli felsefe kitaplarında ve lügat kaynaklarında “Bedi” kelimesi şöyle mana edilmiştir: “Bed’i” bir şeyi geçmişi, maddesi, örneği ve önceki şekli olmadan meydana getirmektir. Bunun anlamı bir şeyi yokluktan meydana getirmek değildir; çünkü yokluk varlığın kaynağı olamaz. Bunun anlamı varlığın daha önce var olmadığıdır. Bütün kemal sıfatları sahip olan Allah’ın kutsal zatı, kendi kudret, maşiyyet ve iradesiyle örneği ve modeli olmadan ona varlık elbisesi giydirmiştir.

Diğer bir ifadeyle, insanı hayrete düşüren yaratılış boyası, maddesi, çeşitli boyaları ve fırçası olan boyacının boyası gibi değildir. Aksine insanı hayrete düşüren bu kadar renklerin meydana gelişinde rolü olan sadece ve sadece varlık boyacısı olan “Rabbu’l-Erbab” ve “Zu’l-Celal” zatın kutsal varlığıdır.

Varlık âlemindeki tüm varlıklar ilk maddelerine döndürülünce, varlığın o ilk maddesi ve asıl bağı, daha önce madde, örnek ve modeli olmaksızın, terkip ve telifi olmadan meydana gelmiş ve varlığı sadece ve sadece Hak Teâlâ’nın irade, maşiyet, yaratması ve var etmesine dayanmaktadır.

Bir şeyin yaratılışı, inşası ve meydana getirilişi, varlığın Hak Teâlâ’nın ilmi ve gücüyle meydana gelmesinden başka bir şey değildir ve gerçekte irade, maşiyet, yaratma, meydana getirme, fiil ve inşa var olan o varlıktır. Diğer bir ifadeyle, yaratılan varlıklar O’nun isim ve sıfatlarının fiil şeklinde tecellisidirler.

Bu kadar geniş, hayretler ve sırlarla dolu bu dünyanın bir başlangıç noktası vardır ve bu dünyanın olmadığı, Hak Teâlâ’dan başka hiçbir şeyin olmadığı bir zaman vardı. Varlıkları kendi güç ve lütfuyla meydana getirmeyi ve yaratmayı irade eden O’dur. Oysa hiçbir varlığın daha önce bir benzeri, modeli ve örneği yoktu. Yaratılışın nasıl meydana geldiği ise, hiçbir kimsenin bilmediği bir sırdır.

“Varlıkları meydana getirince onların tümünü kendi iradesi yoluna yönlendirdi ve onları kendi sevgisi yolunda kıldı; öyle ki öne geçirdiğini ertelemeye, ertelediğini önce geçirmeye güçleri yetmez.”

Âlemdeki varlık ve unsurlar, sistemler, galaksiler, bulutlar ve o dairedeki her şey tekvinî hidayetle kendisi için belirlenen güzergâhta seyir halindedir. Onların belli hareketlerle belli doğrultuda yer almaları, etkilenme ve etkileme, dakik bir hesapla fiil ve infialler ve bu hayret verici sistemin meydana gelmesine ve canlı-cansız çeşitli varlıkların oluşması için varlık âleminin hazırlanmasına sebep oldu.

Kur’an-ı Kerim Tâhâ suresi 50. ayette şöyle buyurmaktadır:

(Musa,) "Bizim Rabbimiz, her şeyi yaratıp sonra yolunu gösterendir." dedi.”

Çeşitli varlıkların, tabiatın ve… yaratılışı lütuf, rahmet ve inayet esası üzerine ve Allah-u Teâlâ’nın tekvini hidayeti, ezeli iradesi ve o eşsiz zatın hekimane maşiyyetine dayanmaktadır.

İnsanın akıl, nübüvvet, fıtrat ve imamet vesilesiyle hidayeti de en büyük şaşırılacak şeylerdendir. Elbette nübüvvet ve peygamberlik olmadan akıl her zaman heva, heves, garize ve hayvanî eğilimlerine esirdir. Bazı zamanlar kendisinden çıkan az bir nurdan başka bir nuru yoktur. Çünkü zulüm ve fesatla dolan dünya, akıl ile nübüvvet ve peygamberlik, ilahî hidayet, vahiy ve imameti birbirinden ayrı tutmanın sonucudur. Akıl ve peygamberlik insanın dünya hayatında muhtaç olduğu bütün hakikat ve gerçeklere ulaşması için iki büyük ilahî hüccettirler. İnsan, akıl ve nübüvvet gücüyle hakikat ve gerçekleri idrak edebilir; istidlal ve hikmetin tadını ve sağlamlığını anlar. Bu iki gücün yardımıyla Allah-u Teâlâ’nın programlarına ve semavî gerçeklere teslim olur ve ondan Allah’a ibadet ve kullara hizmet etmek için büyük bir memba oluşturulur. Bu şekilde saadet ve selametlik yolunu kateder. Akıl imana ilaveten vicdanın uyanmasına zemin hazırlar; hakikatlere karşı aşk ve sevginin oluşmasının membaı ve insanın ilahi fazilet ve güzelliklere sevkeden etkendir. Yine insanın dünya ve ahiret saadetine erişmesi için zemin hazırlar.

“Öyle ki öne geçirdiğini ertelemeye, ertelediğini önce geçirmeye güçleri yetmez.”

Bundan maksat, onların işleri ileri geri çekmeleri mümkün değildir. Bu mesele insanın muhtar bir varlık olmasıyla çelişmez. İnsanın fiili ile ilgili bir muhtarlık ve serbestliktir. Bir güç yoktur ki onun vesilesiyle gerçeklerde bir değişiklik yapsın. Allah-u Teâlâ, birçok varlığın kendisinden hiç bir iradesi olmaksızın ve diğer bir grubun ise, kendi iradesiyle hareket etmesini irade etmiştir. Bunların hiç biri O’nun ezelî ve ebedî iradesini değiştirme gücüne sahip değildir.

Her durumda, varlığın tüm parçaları aşk ve sevgi besleyerek Allah’a doğru hareket halindedir. Bir grubu tekvinî hidayet ile bir grubu garizî hidayet ile bir grubu akıl, fıtrat, vicdan, nübüvvet ile O’na doğru hareket etmektedirler. Bunların tümü O’nun âlemde yarattığı varlıklara karşı irade, maşiyet, aşk ve sevgisinin yansımasıdır.

Dostumun başının kırılmasından kalbim kırılmış değil

İyi bakacak olursan, görürsün ki her kalp ona kırılmıştır.




Bu haber 455 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI