Bugun...



Mehdilik Kavramı ile Sahte İmamet ve Mehdilik İddiasında Bulunanların Fitnesi - 2

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 18-04-2025 16:46

Mehdilik Kavramı ile Sahte İmamet ve Mehdilik İddiasında Bulunanların Fitnesi - 2

Yemani'nin Kesin Olarak Uygulaması İlahi Nidadan Önce Batıldır.

Genel olarak gaybet döneminde, Ramazan ayında mucizevi ve taklit edilemez bir işaret olarak ilahi nida duyuluncaya kadar, zuhur alametlerinin kesin uygulamasının yolu kapalıdır. Ramazan ayındaki ilahi nida ve gaybet döneminin sona ermesinden sonra, Yemani ve Süfyani dahil olmak üzere zuhur alametlerinin kesin olarak uygulaması ve tanınması için yol açılacaktır.

 

Bu nedenle ilahi nidadan önce zuhur alametlerinin kesin uygulamasının haram olduğuna fetva verilebilir. Belki de bu yüzden masum imamlar, İmam Mehdi'yi tanımlamak için sadece mucizevi bir işaret ve benzersiz, taklit edilemez bir örnek olan “ilahi nidaya” vurgu yapmışlardır.

 

... فَإِنْ أَشْكَلَ هَذَا كُلُّهُ عَلَيْهِمْ فَإِنَّ الصَّوْتَ مِنَ السَّمَاءِ لَا يُشْكِلُ عَلَيْهِمْ إِذَا نُودِيَ بِاسْمِهِ وَ اسْمِ أَبِيهِ وَ أُمِّهِ.

... Eğer bu işaretlerin hepsi size karışık gelirse, kendi adı, babasının adı ve annesinin adıyla çağrıldığında, gökten gelen ses size karışık gelmeyecektir. [1]

... Eğer her kesin alamet (Süfyani ve Yemani gibi) size karışık gelirse, (Ramazan ayında) ilahi nida size karışık gelmeyecektir; zira nida eden (Cebrail), Asr İmamı'nı (a.f) kendi adı ve babasının adıyla çağıracaktır.

 

Şimdi sahte "Mehdilik ve Yemanilik" iddiasında bulunan Ahmed el-Hasan el-Basri'nin takipçilerine sormak gerekir:

Siz böyle bir kişiye nasıl kesin inanç duydunuz?

Çünkü aslında, ilahi nidadan önce gerçek Yemani'nin uygulanması ve tanımlanması imkansızdır. Zira Ramazan ayında gerçekleşecek olan ilahi nida, taklit edilemez ve mucizevi olduğundan ve tüm dünyada herkes tarafından duyulacağından, gerçek Yemani'yi ve diğer kesin zuhur alametlerini tanımanın yolu olacaktır.

 

Ehli Beyt'in (a.s) gaybet döneminde “Mehdilik” iddiasında bulunan kıyamlara katılmayı yasaklama emri

Ahmed el-Hasan'ın takipçileri, Şiileri sakinliğe davet eden ve “Mehdilik” iddiasında bulunan bayrakların sahiplerini küfür ve tağut olarak tanımlayan hadislere ne cevap verirler?

Zira imamlara (a.s) göre, Süfyani'nin çıkışından önce “Mehdilik” motivasyonuyla yapılan kıyamlara katılmamamız ve biat etmememiz emredilmiştir.

 

İmamlar (a.s), aşağıda bahsedilecek hadislerde, Şiilere, Asrın İmamı'nın (a.f) ana düşmanı olan Süfyani'nin çıkışından ve ilahi nida duyulmadan önce sakin olmalarını emretmişlerdir. Yani Hz. Mehdi (a.f) ile birliktelik iddia eden veya kendini Hz. Mehdi olarak gösterenlerin kıyamlarına katılmamalarını ve Süfyani çıkıncaya kadar Yemani veya başka birini desteklememelerini söylemişlerdir. Süfyani'nin çıkışından sonra ise, Ehli Beyt'e (a.s) ve İmam Mehdi (a.f) ile Yemani ve Horasani gibi yardımcılarına yardım etmek zorunludur. (Bize gelin, bize cevap verin, bize gelin, silahlı olarak bize katılın, sahibinize koşun) ve tüm dikkatlerini Hicaz bölgesine (Suudi Arabistan) ve İmam Mehdi'nin (a.f) zuhur ve kıyam yeri olan Mekke şehrine vermeleri gerekmektedir (Mekke'yi gözetin). Bu hadislerden bazıları şunlardır:

"El-Kâfi" kitabında merhum Kuleyni'den nakledilmiştir ki Süfyani çıktığında, Ehli Beyt'in (a.s) hak davetine ve İmam Mehdi'nin (a.f) davetine icabet etmemiz ve Şiilerin dikkatlerinin Hicaz ülkesinin haberlerine yönelmesi gerekmektedir.

لَا تَبْرَحِ‏ الْأَرْضَ‏ يَا فَضْلُ حَتَّى يَخْرُجَ السُّفْيَانِيُّ فَإِذَا خَرَجَ السُّفْيَانِيُّ فَأَجِيبُوا إِلَيْنَا ... .

“Ey Fazl! Süfyani kıyam edinceye kadar yerinden ayrılma. O kıyam ettiğinde bizim (İmam Mehdi'nin zuhuru) davetimize cevap verin. Çünkü Süfyani, kesin alametlerdendir ... .” [2]

 

Yine İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) nakledilen bir rivayette şöyle geçmektedir:

عَنْ يُونُسَ بْنِ أَبِي يَعْفُورٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ يَقُولُ إِذَا خَرَجَ السُّفْيَانِيُّ يَبْعَثُ جَيْشاً إِلَيْنَا وَ جَيْشاً إِلَيْكُمْ فَإِذَا كَانَ كَذَلِكَ فَأْتُونَا عَلَى كُلِّ صَعْبٍ وَ ذَلُول‏.

Yunus b. Ebi Yafur, İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s.) şöyle buyurduğunu naklediyor: "Süfyani çıktığında, iki ordu gönderir; biri bize (Hicaz'a) doğru ve diğeri size (Irak'a) doğru. Bu durumda bize doğru koşun (ve tüm dikkatinizi Hicaz ülkesi ve Mekke şehri haberlerine yöneltin. Zira orası Asrın İmamı'nın zuhur ve kıyam yeridir) her ne kadar zorluk çekseniz de". [3]

 

"Gaybet-i Numani" kitabında İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilmiştir:

يا أبا عَبدِ اللَّهِ، إذا خَرَجَ السُّفيانِيُّ فَما حالُنا؟ قالَ: إذا كانَ ذلِكَ فَإِلَينا.

(Ravi İmam Cafer-i Sadık'a sorar) Ey Eba Abdullah! Süfyani çıktığında bizim görevimiz nedir? İmam (a.s) şöyle buyurur: “Bu durumda bize doğru koşun”. [4]

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) güvenilir bir hadiste şöyle buyurdu:

یا سُدَیرُ ألزِم بیتَک وکُن حَلَساً من احلاسِه واسکُن ما سَکَن اللیلُ والنهارُ فإذا بَلَغَک أنّ السفیانیَّ قد خرج فَارحَل الینا و لو علی رِجلِک.

"Ey Sudeyr! Evine bağlı kal ve evinin bir parçası gibi ol. Gece ve gündüz sakin olduğu sürece sen de sakin ol. Ancak, Sufyani'nin çıktığını duyduğunda, bize doğru yola çık, hatta yaya olarak bile olsa." [5]

 

İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) olan başka bir hadiste, “فاجیبوا الینا” (Ehli Beyt'in (a.s) davetine icabet etmek) “فانفروا الی صاحبکم” (Asrın İmamı'nın (a.f) davetine icabet etmek) olarak tefsir edilmiştir.

"قُلْتُ لِأَبِي عَبْدِ اللَّهِ عَلَيْهِ السَّلَامُ كَيْفَ نَصْنَعُ إِذَا خَرَجَ السُّفْيَانِيُّ ... فَإِذَا ظَهَرَ عَلَى الْأَكْوَارِ الْخَمْسِ يَعْنِي كُوَرَ الشَّامِ فَانْفِرُوا إِلَى صَاحِبِكُمْ.

(Ravi) İmam Cafer-i Sadık'a (a.s) sordu: Süfyani çıktığında ne yapalım? ... İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Süfyani'nin çıkışı ve Şam'ın beş bölgesi üzerinde hakimiyet kurması sırasında, İmam Mehdi'ye (a.f) katılın ve onun davetine icabet edin".[6]

 

Ayrıca İmam Rıza (a.s), gökyüzünden ilahi nida duyuluncaya ve Süfyani ordusunun yere batması (hasf) gerçekleşinceye kadar, “Mehdilik” iddiasında bulunan ve Asrın İmamı (a.f) ile özel bir ilişki ve vekillik motivasyonu taşıyan kıyamlara katılmamalarını Şiilere emreder.

... وَ اسْكُنُوا ... مَا سَكَنَتِ السَّمَاءُ مِنَ النِّدَاءِ بِاسْمِ صَاحِبِكَ وَ مَا سَكَنَتِ الْأَرْضُ مِنَ الْخَسْفِ بِالْجَيْشِ.

“Gökten bir nida edici sahibinizin ve imamınızın adını seslendirinceye ve yine Süfyani'nin ordusu yere batıncaya kadar sükûnet ve huzurunuzu koruyun ve “Mehdilik” iddiasında bulunan kıyamlara katılmayın”. [7]

 

Dolayısıyla yukarıdaki hadislerin tamamından “Mehdilik” motivasyonuyla yapılan kıyamlara katılmanın haram olduğuna fetva verilebilir. Eğer kişiler veya akımlar, “Mehdici” hareketler olarak ve Asrın İmamı'nın (a.f) özel vekilliği ve ilişkisi adına, ilahi nidadan önce Şiileri kendi batıl amaçlarına ortak etmek isterlerse, bunları kınamak, reddetmek ve davetlerini kabul etmemek gerekir.

Elbette bu tür rivayetler, sadece liderinin “Mehdilik” iddiasında bulunduğu ve Âl-i Muhammed'in (s.a.a) Kaim'i (a.f) olarak kıyam ettiği hareketleri batıl sayar. Bu nedenle bu hadislerde bu tür kıyamlara katılmama ve reddetmekten kasıt, kendilerini vaat edilen “Mehdi” veya “Asrın İmamı” ile özel ilişkisi olduğunu iddia edenlerdir.

Bu tür rivayetler, Şiileri bu tür kıyamlara ve hareketlere biat etmekten sakındırmış ve şöyle buyurmuşlardır: Süfyani'nin kıyamı gibi işaretler gerçekleştiğinde, inkılap ve Mehdici kıyamlara katılma ehli olun. Bu nedenle Kaim'den (a.f) önce kıyamı yasaklayan rivayetler, gaybet döneminde İslami kanunlar temelinde hükümet kurulmasını değil, İmam Mehdi (a.f) hükümeti iddiasında bulunan kıyamlara katılmayı yasaklamaktadır.

Bu nedenle sahte Yemani ve Mehdilik iddiasında bulunan Ahmed el-Hasan el-Basri'nin takipçileri ve yardımcıları, şu soruya açık ve net bir cevap vermelidirler:

Ehli Beyt (a.s), ilahi nidadan önce Mehdilik iddiasında bulunan herhangi bir kıyama katılmayı reddettiği ve yasakladığı durumu kanıtlandığına göre, kendi iddia ettikleri “Yemani'ye yardım etme ve destek vermenin farz olduğuna” nasıl fetva veriyorlar?

 

Devam Edecek…

 

----------

[1]- Numanî, El-Gaybe, s. 282.

[2]- Kuleynî, El-Kâfi, c. 8, s. 274.

[3]- Numanî, El-Gaybe, s. 306.

[4]- Numanî, El-Gaybe, s. 302.

[5]- Kuleynî, Ravzâtü'l-Kâfi, s. 211.

[6]- Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c. 52, s. 272.

[7]- Meclisî, Bihârü'l-Envâr, c. 52, s. 190.




Bu haber 284 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI