Bugun...



İslam’da Ailenin Makamı

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Güncelleme: 29-06-2022 11:15:42 Tarih: 29-06-2022 11:10

İslam’da Ailenin Makamı

İslam’da annelik makamı ve annelik makamının insanın hayatındaki rolünü anlayabilmemiz için yüce Rabbimizin kitabına ve Hz. Resulullah’ın (s.a.a) ve Ehl-i Beyti’nin (a.s) nurlu sözlerine müracaat etmemiz gerekir.

Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

Rabbin, kendinden başka kimseye ibadet etmemenize, anne ve babaya iyilik etmenize hükmetti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılık dönemine ulaşırsa, onlara "Of!" bile deme; onları azarlama ve onlara güzel söz söyle. Şefkatle onlara tevazu kanadını ger ve "Rabbim! Çocukken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et." de.” [1]

Bir başka ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır:

Biz insana, ana babası hakkında tavsiyede bulunduk. Annesi onu, güçsüzlük üstüne güçsüzlük ile taşıdı. Onun sütten ayrılması, iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana şükret diye (ona tavsiyede bulunduk). Dönüş, ancak banadır.” [2]

Görüldüğü gibi bu ayetlerde Allah-u Teâlâ anne-babaya iyilik etmeği, onlara şükretmeyi kendi ibadeti ve şükrüyle yan yana zikretmiştir. Bu da Anne-babanın Hak Teâlâ indindeki makamını ve onlara iyilik ve itaat etmenin önemini göstermektedir. Onun için anne-babaya itaat etmek günah ve farz olan şeyler haricinde farzdır. Hatta anne-baba evladını sünnet olan bir ameli yapmaktan sakındırıp, başka bir işe emrederse, onların dediğini yapması gerekir.

Bir gün birisi Hz. Resulullah’a (s.a.a) gelerek “Ya Resulullah! Anne-babanın evlatları üzerindeki hakkı nedir?” dedi. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Onlar, senin cennet ve cehennemindir”.[3]

Yani onlara yapacağın iyilikler ve onlara karşı vazifelerini yerine getirmenle cenneti kazanabilirsin. Ama onlara karşı vazifelerini yerine getirmezsen, cehennemi hak etmiş olursun.

Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Anne babaya iyilik yapmak, en büyük farizadır.”[4]

İmam Sadık (a.s) “Allah, anne-babaya iyilik etmeyi emretmiştir” ayetini şöyle açıklamıştır: “İyilik etmek onlarla iyi geçinmek ve ihtiyaçlarını ağız açıp istemeden yerine getirmektir”.[5]

Yine Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kim ömrünün uzamasını ve rızkının bollaşmasını istiyorsa, anne-babasına iyilik etsin ve akrabalarına sılayı rahimde bulunsun”.[6]

Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a): “Kıyamet gününde iyilerin efendisi ölümlerinden sonra anne ve babalarına iyilik yapan kimselerdir”.[7]

Sekizinci İmam, İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Anne-babaya iyilik etmek farzdır, hatta müşrik olsa dahi. Elbette Allah’a isyan olan şeylerde onlara itaat edilmez”.[8]

Buraya kadar ayet ve hadislerden anne ve babanın ikisine de iyilik ve itaat etmenin önemi anlaşılıyor. Fakat başka birçok hadisten, annenin hakkı ve ona iyilik yapmanın daha önemli olduğu anlaşılıyor. İşte bu hadislerden bazıları:

Bir gün birisi Hz. Resulullah’a (s.a.a) “Ben kime iyilik yapayım?” diye sorar. Hz. Resulullah (s.a.a) “Annene” der. Sonra tekrar “kime?” diye sorduğunda, tekrar “Annene” der. Adam tekrar sorar ve Hz. Resulullah (s.a.a) tekrar “Annene” der. Adam tekrar sorunca, Hz. Resulullah (s.a.a) bu sefer “Babana” diye cevap verir.[9]

Rivayet edildiğine göre birisi Hz. Resul-i Ekrem’e (s.a.a) gelerek “Ya Resulullah! Ben çok kötü işler yapmışım; acaba benim tövbem kabul olur mu?” demiş. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) “Acaba annen veya baban yaşıyor mu?” diye sormuş. O da “Babam yaşıyor” demiş. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) “Git ve ona iyilik et” diye buyurmuştur. Adam çıkıp gittikten sonra, Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) yanındakilere dönerek şöyle buyurmuş: “Keşke annesi olsaydı da ona iyilik etseydi; tövbesi daha çabuk kabul olurdu.”[10]

Hz. Musa (a.s) bir gün Allah-u Teâlâ ile münacat ederken, Hak Teâlâ’dan cennetteki arkadaşını kendisine tanıtmasını istiyor. Hak Teâlâ şöyle hitap eder: “Senin cennetteki arkadaşın filan nahiyedeki gençtir”. Hz. Musa (a.s) genci bulmak için oraya geldiğinde, onun kasaplık yapan biri olduğunu görür. Hz. Musa (a.s) “hangi amelle böyle büyük bir makamı elde ettiğini” öğrenmek için onu çaktırmadan takip etmeye başlar. Akşama kadar bekler, fakat onun için önemli olan ve böyle bir makama onu layık kılacak bir ameli göremez. Akşam olunca genç, iş yerini kapatıp eve gitmek istediğinde Hz. Musa (a.s) kendini tanıtmadan adamdan, o gece kendisini misafir etmesini ister. Hz. Musa (a.s) bu vesileyle gece boyunca da gencin iyi amellerini takip etmeyi amaçlamaktadır. Genç, Hz. Musa’nın (a.s) isteğini kabul edip onu evine götürür.

Hz. Musa (a.s) eve girdiğinde gencin her şeyden önce yemek yaptığını ve daha sonra evde bulunan, eli ve ayağı felç olan ihtiyar bir kadının yanına gelir. Büyük bir sabır ve şefkatle yemeği lokma lokma onun ağzına koyarak, yedirdiğini ve sonra elbisesini değiştirdiğini; ihtiyaç gidermesine yardımcı olduğunu; sonra da yatağına yatırdığını görür. Hz. Musa (a.s) o gece sabaha kadar gencin normal dini vazifeleri dışında fevkalade bir amel, ibadet, münacat falanını görmez.

Sabah olduğunda ise, yine genç evden çıkmadan o kadının yemeğini yedirir ve diğer ihtiyaçlarını gidermede şefkatle ona yardımcı olur. Vedalaşırken Hz. Musa (a.s) gence şöyle sorar: “Bu kadın kimdir ve sen ona yemek yedirirken, o gözlerini gökyüzüne dikerek ne söylüyordu?” Genç şu cevabı verir: “Bu benim annemdir. Ben ona yemek verdiğim zaman, hakkımda şöyle dua ediyor: Allah’ım! Bu hizmetlerin karşılığında oğlumu cennette Hz. Musa’nın (a.s) yanına arkadaş eyle”. Hz. Musa (a.s) da gence annesinin duasının kabul olduğunu müjdeleyip, Hak Teâlâ’yla yaptığı münacatı kendisine anlatır.

İşte anne-babanın hakkını gözetmek, böyle feyizlere insanı ulaştırır. Elbette bütün bunlardan önce insanın mümin ve takvalı olması gerekiyor.

Yine Hz. Resul-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir: “Cennet annelerin ayağı atındadır”.[11]

Başka bir hadiste, “Annelerin ayaklarının altı, cennet bahçelerinden bir bahçedir” buyurmaktadır.

Bu hadisin bir manası şudur ki cenneti kazanmak, annelerin gönlünü kazanmak ve onlara iyilik etmekle mümkün olur. Başka bir manası da anneler isterse, yetiştirdikleri mümin ve salih evlatlarla dünyayı cennete çevirebilirler. Çocukların saadet ve mutluluğunun temel taşını koyan annelerdir. Kötülük ve bedbahtlıklarının ilk temel taşını koyan da yine annelerdir. Zira niyetleri, yedikleri lokmalar, amelleri, davranışları, imanı ve takvası rahimdeki çocuğu üzerinde de etkilidir. Doğduktan sonra da çocuk, anne ve babanın, özellikle annenin bütün hareketlerini izleyip taklit eder. Annenin verdiği terbiyeyle çocuğun ilerideki şahsiyeti yavaş yavaş oluşmaya başlar. Bu yüzden Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Saliha bir eşle evlenmesi bir erkeğin saadetindendir”.[12] Zira ailenin ve çocukların saadeti büyük ölçüde anneye bağlıdır.

Başka bir hadiste İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İffetli ve hayâlı bir annesi olana ne mutlu!”[13]

İşte bütün bunlar annenin insan hayatındaki vazgeçilmez rolünü ve önemini gösteriyor. Evet, anne, anneliğin yanı sıra bir öğretmendir. Bu yüzden de onu imanlı yetiştirip cennetlik yaparsa, onun bütün hayırlı amellerinde ortak olur.

Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Eğer birisi kız çocuğunu iyi bir şekilde yetiştirip terbiye ederse, ona iyi bir talim ve terbiye verip güzel ve faydalı şeyler öğretir ve onu Allah’ın verdiği nimetlerden yararlandırırsa, o çocuk onunla cehennem arasında bir perde olur (cehenneme gitmesini önler).[14]

İmam Hasan Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teâlâ kıyamet günü bazı anne ve babalara mükâfat verecektir. "Ey Rabbimiz! Bu mükâfatları nereden hak ettik? Bizim amellerimiz buna layık değildi" diye sorduklarında şu cevabı alacaklar: "Bu mükâfatlar çocuğunuza Kur’an öğretmeniz ve onu İslam diniyle tanıştırdığınız içindir.”[15]

Yüce Rabbimizden annelerimiz hakkında görevlerimizi en iyi şekilde yerine getirmeyi ve bacılarımıza Hz. Fatıma’yı (s.a) örnek alan anneler olmayı nasip buyurmasını diliyoruz.

 

 

-----------------

[1]- İsra, 23-24.

[2]- Lokman, 14.

[3]- Et-Terğib-u Vet-Terhib, c.3, s.316.

[4]- Ğureru’l Hikem, h. 4423.

[5]- El-Kâfi, c.2, s.157.

[6]- El-Terğib-u Vet-Terhib, c.3, s.317.

[7]- Biharü’l Envar, c.74, s.86.

[8]- Biharü’l Envar, c.74, s.72.

[9]- El-Kâfi, c.2, s.159.

[10]- Biharü’l Envar, c.74, s.82.

[11]- Kenzü’l Ummal, h. 45439.

[12]- El-Kâfi, c.5, s.327.

[13]- Biharü’l Envar, c.23, s.79.

[14]- Kenzü’l Ummal, h. 45391.

[15]- Müstedrekü’l Vesail, c.1, s.290.




Bu haber 608 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI