Bismillahirrahmanirrahim
İngiliz Gazetesi İndependent’te 7 Şubat 2025 tarihinde “Sünni-Şii ihtilafının temeli hilafet ve imamet konusudur!” başlıklı bir yazı yayınlanmıştır.
Bu yazıda imametle ilgili çeşitli tutarsız iddia ve eleştirilere yer verilmiştir. Biz önceki yazılarımızda yazarın üç eleştiri ve şüphesine cevap verdik şimdi Allah'ın izniyle onun diğer iddia ve şüphelerine cevap vereceğiz. İlk önce onun şüphesini -kendi kalemiyle- aktaralım ve sonra cevabına geçelim:
4. Şüphe
İndependent Türk Gazetisinin Yazarı şöyle diyor:
Şayet "imamet" Usul-ü Din 'den olsa dahi, acaba onun için kıtal (ölüp-öldürme) caiz midir? İmameti kabul etmeyip Şehadeteyni söyleyen Müslümanlara düşmanlık gütmek doğru olur mu?
Cevap:
Şia, “İmamet” konusunda kimseyi öldürme emri vermemiştir. Sadece İmamlarımız ve müçtehitlerimiz tarafından direniş emri verilmiştir. Direnişin şekli değişir ama hakikati değişmez. Başka bir ifadeyle şimdiye kadar hiçbir müçtehidimiz imameti ele geçirmek için boğaz kesin veya sivillerin içine bomba yerleştirin gibi, bir emir vermemişlerdir. Buna son kaç yıldaki olaylar da şahittir.
Diğerlerinden Amerika ve İngiliz gibi Küfür Merkezlerinin oyununa gelerek “Şia’nın kanını dökün” emirleri çıkarken Ayetullah Uzma Sistani “Ehl-i Sünnet bizim kardeşimizdir; kardeşten bile bize daha yakındır” diyerek Müslümanların kanının dökülmesinin önüne geçmiştir.
Ayni şeyi Ayetullah Uzma Hamenei’nin de vahdet çağrılarında görmekteyiz.
İmam Humeyni de Şah Rejimine karşı kıyamında asla silahlı mücadeleye emir veya izin vermemiştir. Ama Merci’lerimizin bu tavrı “hakkı, düşmanlara çiğnetmek” anlamına gelmemiştir. Hakkı yaşatmak ve zalimlerin ve kafirlerin en hassas konuma sahip olan “imamet ve velayet” konusundaki projelerini bozmak için kendi canından geçmek pahasına olsa bile, mücadelenin farz olduğunu beyan etmişlerdir; elbette güç ve maslahat çerçevesinde. Bu mücadelenin nasıl yapılacağının teşhisi de her dönemde Şia’nın meşru İmam ve önderlerinin emrine bağlıdır. Fakihin velayet ilkesi gereği büyük fakihlerin bu husustaki görüşleri onların mukallitleri tarafından esas alınmalıdır.
Bu husus Ehl-i Beyt İmamlarının (a.s) siret ve yöntemine dayanır. Nitekim İmam Hüseyin (a.s) mazlum olmuş ama zalim olmamıştır. Şia da mazlum olur ama zalim olmaz. Ama Yezid’in yolunu takip edenler İmamet kurumunu gayr-i meşru bir şekilde ele geçirmek ve gaspetmek için her türlü zulmü reva görmüşlerdir. Bu hususta Ehl-i Beyt İmamlarına (a.s) karşı çıkan bütün halifelerin durumu aynıdır.
Ehl-i Beyt (a.s) cephesinin de durumu yine mazlumiyete rağmen, hakkı savunmak ve Allah’ın dinine sahip çıkmak olmuştur.
Kısacası kan dökmelerden birileri sorumlu tutulacaksa bu Şia toplumu değil, onların düşmanları ve günümüzde emperyalizme alet olan kimselerdir.
Susmak Gerekli olsaydı Hiçbir Peygamber Kıyam Etmezdi
Eğer zalimler kan dökmesin diye susmak gerekli olsaydı o zaman hiçbir peygamberin kıyam etmemesi gerekirdi. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in açıkça beyan buyurduğu üzere bu kıyamlar sonucu oluk oluk mazlum kanı akmış ve bizzat onlarca peygamber katledilmiştir.
Kur’an bu yolda öldürülmeyi en büyük fazilet bilmiştir. Nitekim şöyle buyuruyor:
“Nice peygamberler var ki, nice kendilerini Allah'a adamış kişiler onlarla birlikte savaştılar. Onlar, Allah yolunda uğradıkları sıkıntılar yüzünden ne gevşeklik gösterdiler ve ne de (düşmana) boyun eğdiler. Allah, sabredenleri (direnenleri) sever.
Onların sözleri sadece şöyle demek oldu: "Ey Rabbimiz! Bize günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı sabit kıl (direncimizi çoğalt) ve bizi kâfirler topluluğuna karşı muzaffer eyle!"
Bu yüzden Allah onlara hem dünya mükâfatını ve hem de ahiretin güzel mükâfatını verdi. Allah iyileri sever.” (Al-i İmran 146-148)
Yine buyuruyor ki:
“…Allah, insanlardan bir kısmını diğer bir kısmı ile defetmesiydi, içinde bol bol Allah'ın ismi anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılıp giderdi. Allah, kendisine yardım edene mutlaka yardım eder. Allah, güçlüdür ve üstündür.
Onlara yeryüzünde güç ve iktidar verirsek, namazı hakkıyla kılar, zekâtı verir, marufu emreder ve münkerden sakındırırlar. İşlerin sonu Allah'a aittir. (Hac Suresi: 40-41)
Ve Allah yolunda mücadeleyi meşru kılan onlarca diğer ayet…
Şöyle bir eleştiri söz konusu edilebilir:
Bu ayetler küfürle İslam savaşıyla ilgilidir. İmamet konusuyla alakası yoktur.
Ama bunun cevabı bellidir. İman ve din meselesi dünyevi işlerle karıştırılmaması gerekirse, yani din ile siyaset ayrı tutulması gerekirse -ki yazar bunu yazısında dönüp dönüp tekrarlıyor- o zaman toplumun önderliğini ele geçirmek için her türlü hareket, özellikle kan dökülmesine sebep olan bir kıyam meşru sayılmaz. İster tevhit olsun, ister nübüvvet ve isterse imamet için fark etmez. Bu sakat görüşe göre din önderi “insanların imani” meseleleriyle devletin müsaade ettiği çerçevede uğraşması ve öteye geçmemesi gerekirdi. Oysa Kur’an baştan sona bu türlü din ve siyaset ayrımını reddetmektedir.
Devam Edecek…
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024
flyjota.com Deneme bonusu veren siteler Deneme bonusu veren siteler Deneme bonusu
gaziantep escort,alanya escort,gaziantep escort
tesettürlü escort ,fatih escort ,türbanlı escort ,travesti escort ,taksim escort ,beylikdüzü escort ,çapa escort
halkalı escort ,avrupa yakası escort ,şişli escort ,avcılar escort ,esenyurt escort ,beylikdüzü escort ,mecidiyeköy escort ,istanbul escort ,şirinevler escort ,avcılar escort