I. Bölüm: Selamun Aleyküm
(Ahlak Kütüphanesi Yazı Dizisi)
Yüce Allah, dinimiz için "İslam" adını seçmiş ve beğenmiştir. "Size din olarak İslam'ı seçip beğendim." (Maide, 3)
"İslam" demek "huzur" demek, "barış" demek, "esenlik" demek, "teslimiyet" demek... Yani "güzellikten yana ne ararsan, İslam'da var" demek. Bu durumda Müslüman da "bütün bu güzellikleri bünyesinde barındıran Allah'a teslim olmuş kimse" anlamına geliyor.
Bugün İslam ülkelerinden hangisini ziyaret ederseniz edin, Müslümanların arasında dolaştığınızda en çok duyacağınız cümle, "Selamun aleyküm" cümlesidir. Nitekim biz Ehlibeyt takipçileri de özellikle Ehlibeyt (a.s) ailesinden herhangi birinin kabri şerifini ziyaret ettiğimizde onları "Selamun aleyküm" cümlesiyle selamlarız. Birçok ziyaretname, Hz. Âdem'den (a.s) Hz. Muhammed'e (s.a.a), Hz. Ali'den (a.s) Hz. Mehdi'ye (a.f) kadar tüm masumları (a.s) selamlama cümleleriyle doludur:
"Esselâmu alâ Adem'e safvetillah..." (Selam olsun Allah'ın seçkin kulu Adem'e)
"Esselâmu aleyke yâ bakiyyetillâh..." (Selam olsun sana ey Allah'ın (Ehlibeyt neslinden gelen) son hücceti!
Sanırım günlük hayatımızda onlarca kez tekrarlıyoruz bu cümleyi. Hatta sıradan hayatımızda kimseye selam vermesek bile, en azından beş vakit namazımızda muhakkak çeşitli selamlamalarda bulunuyoruz. Hem de defalarca...
Esselâmu aleyke ya eyyuhennebiyyu ve rahmetullahi ve berakâtuh
Esselamu aleyna ve alâ ibadillahi's-sâlihîn
Esselâmu aleykum ve rahmetullahi ve berakâtuh.
Hatta dikkatinizi çektiyse, yukarıdaki (a.s) ve (s.a.a) gibi sembolik ifadeler bile selam içeriyor. Yani onların isimlerini andığımızda bile selam gönderiyoruz/göndermeliyiz. Nitekim Peygamberimiz de (s.a.a) "Adımı andığınızda bana kesik selam göndermeyin, Ehlibeyt'imi de içine katarak selam gönderin!" buyurmamış mıdır?
İslam dini, Müslümanlar ve selamlama biçimleri... Tüm bunları bir araya getirdiğimizde ilginç manalar ortaya çıkıyor.
Neden selamı bu kadar tekrar ediyoruz? Neden her fırsatta selamlamada bulunuyoruz? Neden selam vermek farz olmasa da tavsiye edilen bir amel ve selam verildiği takdirde onu almak farz?
Bunun muhakkak bir sebebi olmalı...
Hadis ve rivayetlerden yola çıkacak olursak, selam verirken karşı tarafa evvela şöyle söylüyoruz:
- Değerli kardeşim, ben "Müslüman" bir kimseyim. Barış, huzur ve esenlik yurdundan (İslam'dan) geldim. Dolayısıyla benden sana asla zarar gelmez. Hatta herhangi bir zarar gelmeyeceği gibi, sana faydalı olmak için varım ve karşındayım. Çünkü ben bu esenliği senin için de diliyorum (esselâmu aleykum).
İkinci olarak da peygamberleri ve Masum İmamları (a.s) selamlarken yine şöyle diyoruz:
- Ey yüceler! Ben, sizin getirdiğiniz ve uğrunda mücadele ettiğiniz din üzereyim ve sizlerin selam/esenlik yurdunda en güzel biçimde ağırlandığınızı biliyorum. O halde sizin üzerinizde olan o esenlikten biz takipçilerinize de inayet buyurun ve bizi özel lütuflarınızdan esirgemeyin!
Tüm bu giriş kısmından şunu anlıyoruz ki gerçekten de bir Müslüman, hayatının her aşamasında esenlik kaynağı olmalı ve esenlik arzulamalı.
Şimdi aklımıza şu soru geliyor: Acaba biz bu unvana (Müslüman, İslam) ne kadar layığız? İslam'ın daha ilk merhalesi olan (esenleme) giriş bölümünden ne kadar nasiplenmişiz? Esenlik arzulayabiliriz; peki, ama esenlik kaynağı mıyız?
Günde onlarca kez tekrarladığımız ve kendi kendimize defalarca hatırlattığımız bu selamlamalardan sonra acaba yine de anlamından gafil miyiz?
Gerek aile, gerek bireysel ve gerekse sosyal hayatımıza baktığımızda görüyoruz ki, evet, gerçekten de gafilmişiz! Hem de öyle gafiliz ki bazen Müslüman olduğumuzu bile unutuyoruz.
Devam Edecek
AHLAK KÜTÜPHANESİ
gaziantep escort,mersin escort,gaziantep escort,seks hikayeleri
yatırımsız deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2024