Bugun...



Ramazan Ayı ve Toplum

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 14-04-2022 12:25

Ramazan Ayı ve Toplum

Ey yüce Rabbimiz! Muhammed’e ve pak Ehl-i Beyt’ine selam ve salavat gönder ve bizlere de Ramazan ayının faziletlerini tanıma gücü ve bu aya saygı duygusu, merhamet eyle”.

Ramazan ayını ve konumunu tanımak, bizlere bu mübarek aydan en iyi şekilde yararlanma fırsatı sağlar. Hz. Resulullah efendimiz (s.a.a) bu konuda şöyle buyurur:

“Allah en temiz olandır; bakın, görün, neyi karşılamaya gidiyorsunuz? Eğer kullar Ramazan ayında bulunan nimetlerden haberdar olsaydı, tüm ayların Ramazan olmasını dilerdi”.

Ramazan ayının sıfatlarından biri “Mübarek” olmasıdır. Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) çok yerde bu sıfata değinmiştir. Hz. Muhammed (s.a.a) her yıl Ramazan ayının ilk gecesi şu duada bulunurdu:

 “Ey Mübarek ay! Bize senin aracılığınla keramet kazandıran Allah’a hamdolsun”.

“Mübarek” sözcüğü, istikrar ve süreklilikle beraber, gelişme ve artış anlamındadır. Bir başka Müslüman düşünüre göre “mübarek” bolca hayır kaynağı demektir. Kur’an-ı Kerim de çok kez mübarek sözcüğünü kullanıyor. Güzel ilahî ayetler hayır ve bereket kaynağı olan yüce Allah’ın mutahhar zatının mübarek olduğunu savunuyor. Kur’an kültüründe Allah’ın evi Kâbe, Mescid-i Aksa, Kadir gecesi ve Kur’an’ın kendisi de mübarektir.

Ramazan ayı, insanların bu manevi atmosferde bambaşka insanlara dönüştüğü ve büyük bir coşku yaşadığı için mübarektir. Bu ayda nefsanî taleplere karşı direnme gücü artar. Gerçekte Ramazan ayı, insanlar en güzel sıfatlara büründüğü için mübarektir. Ramazan ayı kendini düzeltme ayıdır. Bu ayda, insanların kendilerini güncel yaşamın bağlarından kurtarıp, saadet yolunu kat etmeleri için uygun bir ortam hazırlanır.

Dolayısıyla Ramazan ayının bir fazileti, insanları geliştirmektir. Biz de bu mübarek ayı fırsat bilerek gerçek bir Müslümanın özelliklerini ele alacağız. Hayat veren öğretilerinde Kur’an-ı Kerim böyle bir insanın özelliklerini en iyi şekilde anlatıyor.

İyi bir yaşam için kabul edilen birinci ilke doğru ve uygun program yapmaktır. Planlama uzmanları bunun üç aşamalı olması gerektiğini belirtiyorlar. Bu aşamalar imkânlar ve kısıtlamaların tanımı, kısa ve uzun vadeli hedeflerin belirlenmesi ve bu hedeflere ulaşmak için en iyi yöntemlerin seçilmesidir. İnsanların hidayeti için en mükemmel planları sunan İslam, yaşam için planlamaya vurgu yapıyor. Öyle ki Hz. Ali (a.s) de bu konuda şöyle diyor:

“Ey insanlar! Tedbirsiz bir dünyadan hayır gelmez. Günün saatleri bütün işlerin aynı anda yapılmasına yetmez. O zaman iş ve istirahat saatlerini doğru biçimde bölüştürün”.

Bu öğretilere göre Müslüman bir insan iş ve çalışmaya öncelik verir. Bir Müslüman için çalışma, sağlıklı bir yaşamın temeli olup, insan izzeti ve kerametini koruyan en büyük etken sayılır. Müslüman bir insan Kur’an-ı Kerim’den herkesin yaşamını, çalışma ve çabasına borçlu olduğunu ve hiç kimsenin çalışmadan ve çaba harcamadan hiçbir şey elde edemeyeceğini öğrenmiştir. Müslüman bir insanın imajı, tembellik ve çalışmamanın insan şanına yakışmadığının bilincinde olan coşkulu ve dinamik bir insanın imajıdır.

Bir Müslüman, vücudunda biriken enerjiyi en iyi şekilde değerlendiren insandır. Nitekim geçmiş çağlarda Müslümanlar büyük bir coşku ve çaba ile parlak İslam medeniyetinin temelini attılar. Rivayetlere göre bir Müslüman çalışmayı bırakarak gece gündüz ibadet etmeye koyulmuş. Bu haberi duyan İmam Sadık (a.s) olaydan esef duyduğunu belirterek, şöyle buyurmuştur:

“Bu adam çalışmaksızın dua ve ibadetinin kabul görmeyeceğini bilmiyor mu acaba?” Kuşkusuz çalışmak her dinde ve inançta değerlidir; ancak Müslüman bir insanın çabalarına değer kazandıran şey, iyi ve hayırlı işler yapmasıdır. Kur’an-ı Kerim’e göre Müslüman bir insan sürekli hareket halinde olup çevresini etkiler.

Bir Müslüman, kendisini her türlü maddî ve israf ortamına sürükleyecek amellerden sakınır. Böyle bir insanın Kur’an’da belirtilen bir başka özelliği, sırf kendi çıkarlarını düşünmemesidir. Bir Müslümanın çalışmaktan gayesi, sağlıklı yaşamak, halka hizmet etmek ve Allah’ın rızasını kazanmaktır. Nitekim yüce Allah da Bakara suresinin 200. ayetinde şöyle buyurur: “Onlardan öylesi de vardır ki, Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahrette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru, der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasipleri vardır. Allah hesabı pek seri görendir”.

Bir gün Yunan filozof Aristo’dan “neden az yiyorsun?” diye sorarlar. Aristo şöyle karşılık verir: Ben yaşamak için yiyorum; başkaları yemek için yaşıyorlar. Kimileri çok yer; ancak obur insan asla akıllı ve bilgin olamaz. Yemekte aşırıya kaçmak düşüncenin gelişmesini engeller. Bu konuda İslam dini de nefsinize galip gelmek için çözüm yolları sunmuştur ki oruç tutmak bu yollardan biridir. İslam Peygamberi (s.a.a) şöyle buyurur:

“Kalplerinizi fazla yemek ve içmekle öldürmeyin. Gönülleriniz de aşırı sulamadan dolayı heba olan tarlalar gibi ölür”.

Yüce Allah Kutsi bir hadiste şöyle buyurur:

Ey âdemoğulları! Benim meleklerim gece gündüz sizi gözetler. Söyledikleriniz ve yaptıklarınız, az veya çok, hepsi yazılır. Gökyüzü sizden gördüğü her amele şehadet getirir. Güneş, ay ve yıldızlar da söyledikleriniz ve yaptıklarınıza şehadet getirir. Ben de sizin kalbiniz ve gizli amellerinizin bilincindeyim. O zaman sakın gafil olmayasınız.




Bu haber 3033 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI