Bugun...



Kulluk Hakikatinin Anlamı

Bu konu, Unvan-ı Basri'nin hadisinin ilk bölümü ve İmam Cafer-i Sadık'ın (a.s) Unvan-ı Basri'ye “İlmin niteliği ve hakikati” hakkındaki tavsiyesi ile ilgilidir.

facebook-paylas
Tarih: 17-04-2025 16:31

Kulluk Hakikatinin Anlamı

Bismillahirrahmanirrahim

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) “Unvan-ı Basri” hadisinde şöyle buyuruyor:

 يا أبا عَبداللَه! لَيسَ العِلمُ بِالتَّعلُّمِ، إنَّما هُوَ نورٌ يقَعُ فى قَلبِ مَن يريدُ اللَه تَباركَ و تَعالى أنْ يهْديَهُ. فَإنْ أرَدتَ العِلمَ فَاطْلُبْ أوّلًا فى نَفسِكَ حَقيقةَ العُبوديَّةِ

“Ey Abdullah! İlim, öğrenmekle elde edilmez, o Allah'ın hidayet etmek istediği kişinin kalbine düşen bir nurdur. Eğer ilim istiyorsan, önce nefsinde kulluğun hakikatini ara”. [1]

 

İlim, insanın sapkınlık yolunu mutluluk yolundan ayırt etmesini sağlayan ve kendi yolunda şüphe ve sapmaya düşmemesini sağlayan bir keşiftir. Bu, Allah'ın hidayet etmek istediği müminin kalbine yerleştirdiği bir nurdur ve bu nur sayesinde kimse onu kandıramaz ve farklı görüşler onda olumsuz etki yaratamaz. Tüm dünya bir tarafa toplansa, o kendi inançları ve temelleri üzerinde sağlam durur. Karşısındaki topluluk ne kadar artarsa, kendi temellerine o kadar sağlam bağlanır.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s), Unvan'a ilmi açıkladıktan sonra, şimdi onu nasıl elde edileceğini anlatmaya başlıyor. Bu ilim nasıl elde edilir? Bu önemlidir. Buradan itibaren İmam Cafer-i Sadık (a.s) asıl meseleye giriyor ve buyuruyor ki, “Kurtuluş ve felah oraya buraya gitmekle değildir; bilgi toplamakla değildir; bunun peşine onun peşine gitmekle değildir; ezberlemek ve bilgileri kaydederek kalpte tutmakla değildir; böyle değildir. İmam Cafer-i Sadık (a.s) zamanında olan Ebu Hanife, Malik, Hanbel, Şafii alimdi ve o dönemde alimler vardı. Fakat bunların nuru yoktu; bunların velayet nuru yoktu. Velayet nuru, sapkınlık ve hidayeti belirleyen, aydınlatan bir nurdur.

 

İlim nedir, “sapkınlık ve hidayet” yolu nedir, ilim ve nur nasıl elde edilir? Bu nuru elde etmek için ne yapmalıyız? Bu ilmi elde etmek için ne yapmalıyız?

Hazret (a.s) burada işin formülünü veriyor ve bu ilme ulaşma yolunu bize açıklıyor. İlk mertebe şudur: "Önce nefsinde kulluğun hakikatini ara."

 

Eğer bu ilme ulaşmak istiyorsan, öncelikle nefsinde kulluk meselesine ve kulluk hakikatine ulaşmalısın, ulaşmadan faydası yoktur.

 

Kulluk hakikati nedir?

Kulluk hakikati, insanın kendi varlığında, işlerinde ve sözlerinde kendisini seçim sahibi ve etkide, kararda ve iş yapmada bağımsız görmemesidir. Kulluk hakikatinin anlamı budur.

 

Kul, kendi varlığında şer'i, akli ve örfi açıdan kendisini sahibinin ve efendisinin kontrolünde görür. Efendisinin izni olmadan dükkânı terk edemez. Efendisinin izni olmadan kendi başına bir işe gidemez. Efendisinin izni olmadan konuşmamalıdır. Efendisinin izni olmadan bir alışveriş yapmamalıdır.

 

Sürekli kendisini bir bağlantı içinde ve kendisi üzerinde zorlayıcı bir ilişki içinde hisseder: Eğer bu işi yaparsam, sorguya çekilirim; eğer bu işi yaparsam, efendim beni cezalandırır; eğer bu sözü söylersem, eğer bu işi yaparsam, eğer bu alışverişi yaparsam, eğer buraya gidersem, eğer, eğer, eğer... Bu "eğer"ler onu sürekli öyle bir durumda tutar ki, mümkün olduğunca kendi fiilinden, sözünden ve işinden emin olsun ve efendinin görüşüne aykırı yapmamış olsun. İşte kul budur.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) “Bu ilme ulaşmanın yolu, ilk mertebede senin kul olmandır” buyuruyor. Neden? Neden kul olmalısın? Eğer efendilerin değerli görüşü olursa, nur, haktan ibarettir.

ذلِكَ بِأَنَّ اللَه هُوَ الْحَقُّ وَ أَنَّ ما يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ هُوَ الْباطِلُ

"Bu böyledir; çünkü Allah haktır ve O'nun dışında çağırdıkları batıldır" [2]

 

Başka bir ayette de buyuruyor:

اللَه نُورُ السَّماواتِ وَ الْأَرْضِ

"Allah göklerin ve yerin nurudur"

"Allah, mülk ve melekût âleminin, gayb ve şehadet âleminin, batın ve zahir âleminin tecelli ve görünüşünün nuru ve hakikatidir."

 

Başka bir yerde buyuruyor:

هُوَ الْأَوَّلُ وَ الْآخِرُ وَ الظَّاهِرُ وَ الْباطِنُ

"O ilktir, sondur, zahirdir ve batındır".

Öyleyse nur haktan ibarettir ve hak, batıl ile hak arasını ayıran şeydir. Dolayısıyla nur ile çokluk arasında, hak ile batıl arasında, Rab ile insanın bağımsızlığı arasında, her zaman çekişme ve her zaman çatışma ve her zaman savaş vardır. Her zaman böyledir.

Allah “Ya ben bu ortada olmalıyım ya siz olmalısınız” buyuruyor; ikimizden biri. Eğer ben hak isem, benim sözüm haksa ve benim kelamım haksa, o zaman siz artık konuşmayın. Eğer siz haksanız biz kenara çekiliriz ve yarın kimin hak olduğu belli olur. Şimdilik biz kenara çekiliyoruz. Ne yapmak istiyorsanız, yapın.

 

Bir rivayette bir kişi namaz kılarken, namazında başka hayaller kurar. Gider dünyayı dolaşır, çekleri ve senetleri ve... hepsini toplar ve bankaya verir, alır, imzalar. Hepsi "Ve led-zâllîn" dediğinde biter.

Allah buyuruyor ki çok güzel, iyi bir tur attın, sonunda her yeri gezdin, sadece bize mi uğramadın? Sorun değil. Bu namazından bize bir yüzde bıraktın, sadece bu lafızları okudun. Sana minnettarız. Yüzde doksan dokuzunda, başkalarını bu namaza ortak ettin. Ben iyi bir ortağım, ortak iyi olmalı! Ortak müsamahalı olmalı, kavgada ben iyi bir ortağım, kendi payımı da diğer ortaklara bağışladım. Ey meleklerim! Gidin bu namazı bu kulumun başına vurun ve deyin ki hepsi senin olsun. Eğer ortak olacaksak da, Allah gibi ortak olalım. Müsamahalı olalım! Kendimize çok zorluk çıkarmayalım.

وَ مَكَرُوا وَ مَكَرَ اللَه

"Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu". [3]

Allah buyuruyor ki ben iyi bir ortağım, kendi payımı da diğer ortaklara verdim. Sorun değil, sen bu iki günlük dünyada at koştur! Biz de işine karışmayız, sonunda bu meydan biter, bu yolda at da koşmaktan durur, o zaman yarın belli olur, karşılaşırız,

يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذلِكَ يَوْمُ التَّغابُنِ

"O gün ki sizi toplanma günü için toplar, işte o gün aldanma günüdür" [4]

O zaman yarın gördüğümüzde, yarın bizden hangi meselelerin gittiğini ve dünyada nelerin aldatmacasına kandığımızı ve hangi nimetleri kaybettiğimizi gördüğümüzde, işte o vakit Allah bize güler.

Allah buyurur ki bu dünyada biz bir şey yapmadık, size mühlet verdik, sabrettik, sabrımız da çok fazladır, sabrettik. Nice insanlar vardı ki geldiler, cirit attılar, yukarı çıktılar, aşağı indiler ve “Biz buyuz, biz şuyuz, biz şunu yaparız, biz şöyle yaparız, burası böyle olmalı, orası şöyle olmalı” dediler. İlginç olan şudur ki, Allah birinin başını kapatmak istediğinde öyle bir şey yapar ki onu kendi meselelerine dikkat etmekten alıkoyar. Artık burada bir şey yapılamaz.

 

Öyle meseleler ortaya çıkarır ki bu kişi kendi durumlarını unutur. Mesele neye benzer? Mesele tam olarak bir ağrıya benzer ki eğer bu ağrı ortaya çıkarsa, insan hemen fark eder ve eğer ağrı artarsa, doktora başvurur. Ama ağrı biraz arttığında biri gelip insana bir uyuşturucu iğne yapar ve hemen ağrı gider. Birkaç saat insanın başı meşgul olur. Yine yavaş yavaş ağrı ortaya çıkmak üzereyken, yine bir iğne daha yaparlar. Böyle bir iğne, bir iğne, birden bakarsın ki o organ bozuldu, o kemik...

Bu durum "Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu" bu ayeti hiçbir zaman unutmayalım, bu o ayetlerdendir.

وَ اللَه خَيْرُ الْماكِرِينَ

"Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır" [5]

Ne demek biliyor musunuz? Yani Allah sürekli insanı uyuşturur. İnsanın biraz ağrısı gelecekken, insana bir para gönderir; biraz ağrısı gelecekken, insana bir nimet getirir; biraz ağrısı gelecekken bir olay...

Sürekli getirir, getirir, sürekli getirir, birden Azrail “Şimdi buyurun, gidelim” der.

 

Bir vakit biz aldanmayalım. Bazı olaylar ve meselelere aldanmayalım. Bunların hepsi Allah'ın uyuşturucu iğneleridir. Bunların hepsi Allah'ın ne yapmak istediği olaylardır. "Tuzak kuranların en hayırlısı" yani bu demektir. Bizi öyle müptela eder ki artık ne ağrıyı hatırlarız ve ne de devasını; kendimizle meşgul oluruz.

Allah “Ya benim yerim ya senin yerin” buyuruyor. Eğer benim olmamı istiyorsan, sen kendini bu arada ortaya koymamalısın. Eğer benim nurum olsun istiyorsan, senden bir varlık kalmamalı; senden bir bağımsızlık kalmamalı, benim görüşüm karşısında senden bir görüş kalmamalıdır. Biz ikimiz bir araya gelmeyiz.

 

Allah “Biz ikimiz bir araya gelmeyiz” buyuruyor. Neden? Çünkü varlık âleminde sadece tek hakikat O'dur.

 

Evet, Allah'ın bu kadar insafı vardır. Eğer varlık âleminde iki hakikat olsaydı, Allah “Meseleyi yarı yapardık, biz o yarımızı da üstelik bağışlardık” buyururdu. Eğer iki Allah olsaydı, üç Allah olsaydı, on Allah olsaydı, sorun olmazdı ama varlık âleminde tek hakikat “O” olduğu için O'ndan başkası varlık âlemine sığmaz. Eğer biz O'nun karşısında başkası olursak, bu başkası O'nunla bir araya gelmez. Bu yüzden O'nun olduğu her yerde, O'nunla birlikte kulluk olmalıdır.

 

Kulluk işte budur. Kulluk bütün meseleleri O'na teslim etmek demektir. Tüm durumları O'na teslim etmek. Allah'ım! Biz hiçbir şey anlamıyoruz, hiçbir şey idrak etmiyoruz, hiçbir şuurumuz yok, hiçbir varlığımız yok, hiçin hiçin hiçin hiçi, salt ve mutlak fakirlik, yoksulluk, çaresizlik ve sefaletteyiz; biz buyuz. Allah görünce ki biz buyuz ve kendimizde hiçbir şeyimiz yok ve hiçbir bağımsızlığımız yok, “Allah'ım! Burada ben senden daha iyi anlıyorum, burada ben böyle teşhis ediyorum, burada ben böyle davranıyorum” demiyoruz. O zaman ne olur? Artık O, öne gelir. Çünkü “ya O olacak ya biz olacağız” diye karar vardır.

 

Fudayl b. İyaz'a atfedilen bir risalede, İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:

 العُبوديَّة جَوهَرَةٌ كُنهُه الرُّبوبيَّة

"Kulluk öyle bir cevherdir ki özü Rabbliktir" [6]

Kulluk öyle bir cevherdir ve öyle nadir bir mücevherdir ki eğer o kulluğu yararsak ve bu kabuğu açarsak, içinde ve batınında Rabblik görürüz. Neden? Çünkü kulluk mutlak fakirlik demektir. Kul hiç demektir. Kul mutlak ihtiyaç demektir. Kul kendisinden hiçbir irade ve seçimi olmayan ve tüm varlık parçacıkları ve varlık şaibeleri Hakk'ın zuhurundan ezip yok olan ve Hazret-i Hakk'ın zatından ezip yok olan kişidir, buna “kul” derler. Kul, bu mertebeye ulaştığında yani Allah onun yerine geçmiş demektir, Allah onun fiilinin yerine geçmiş, Allah onun sözünün yerine geçmiş, Allah onun davranışının yerine geçmiştir.

 عَبدى أطِعنى حتَّى أجعَلَكَ مِثلى‌

"Kulum, bana itaat et ki seni kendim gibi yapayım." [7]

Ya da o diğer bir rivayette, kutsi hadiste şöyle buyuruyor:

لايزال عَبدى يتَقرَّبُ إلَىَّ بالنّوافِل حتَّى أكونُ سَمعَهُ الَّذى يسمَعُ به و لسانَهُ الَّذى ينطِقُ به و بَصَرَهُ الَّذى يبصِرُ به.

"Kulum nafilelerle bana yaklaşmaya devam eder, ta ki ben onun işiten kulağı, konuşan dili ve gören gözü olurum". [8]

"Ben onun gözü olurum, ben onun dili olurum, ben onun kulağı olurum ve ben onun varlığı olurum." O kulluk, o kulluk işin sonundaki kulluktur, başındaki değil. İşin başında bizden böyle bir kulluk istemezler, imkânı yoktur.

 

İmam Cafer-i Sadık (a.s) buyuruyor ki önce kul olmalısın, önce tezkiye peşinde olmalısın, tezkiye olmadan o nur insan için hasıl olmayacaktır ve faydası yoktur.

İnsan günah işlesin ve sonra Allah'ın bu ilmi ona vermesini beklesin. Bu beklenti, imkânsız bir beklentidir. İnsan dünya ve dünyanın süslerinin peşinde olsun ve kalbinin aydınlık olmasını beklesin. Bu imkansızdır ve asla düşünmeyelim bile; çünkü düşünmesi bile fazladan bir şeydir. Tamamen imkansızdır, yani düşünmeye ve bunlara ihtiyaç yoktur. İnsan dünya için mal, şöhret ve mal biriktirme ve benzeri şeylerin peşinde olsun ve sonra kalbinin aydınlık olmasını ve hakikatleri idrak edebilmeyi beklesin; bu mümkün değildir.

Gönül evi değildir yabancıların sohbet yeri

 Şeytan çıkınca melek girer

Bir kalpte, şeytan ve melek sığmaz. Bir yerde, iki zıt hakikat bulunamaz. Karanlık ve ışık bir yerde olamaz. Bu imkansızdır.

 

Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor:

 مَن اقتَرَفَ ذَنباً فارَقَه عَقلٌ لَم يعُد أبدًا

"Kim bir günah işlerse, ondan bir akıl ayrılır, asla geri dönmez". [9]

 

-------

[1]- Unvan-ı Basri hadisi.

[2]- Hac, 62.

[3]- Al-i İmran, 54.

[4]- Teğabun, 9.

[5]- Al-i İmran, 54.

[6]- Misbahu'ş-Şeriat, s.7.

[7]- Biharu’l-Envar, c.102, s.166.

[8]- Muhammed Mehdi Nerakî, Camiu’s-Seâdat, c.3, s.145.

[9]- Camiu’s-Seâdat, c.1, s.67.




Bu haber 371 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI