Bugun...



Hadis ve Fıkıh Metinlerinde Erbain Ziyaretinin Yeri

“Erbain” sadece tarihsel bir bakış açısı değil, daha ziyade güvenilir ve kapsamlı bir şekilde, bir bilgi felsefesi bakış açısıdır.

facebook-paylas
Tarih: 22-08-2024 15:08

Hadis ve Fıkıh Metinlerinde Erbain Ziyaretinin Yeri

Bismillahirrahmanirrahim

 

Masum İmamlardan (a.s) gelen birçok hadiste “Erbain ziyareti” tavsiye edilmiş ve bu ziyaretin daha fazla tercih edildiği zaman ve mekâna işaret edilmiştir. Öyle ki, çeşitli vesilelerle bu ziyaret teşvik edilmiş ve bir hadiste müminin nişanelerinden biri olarak sayılmıştır. Bu güçlü tavsiyelerin nedeni, İmam Hüseyin'in (a.s) şehadetinden önce Erbain'in hiçbir şekilde öne çıkmaması ve Ehl-i Beyt'in (a.s) Erbain ziyaretine vurgu yapmak gibi, çeşitli bahanelerle o hazretin adını ve anısını canlı tutmak istemektedir.

 

Erbain ziyareti, Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) makamını korumada o kadar etkili olmuştur ki, başlangıçta birkaç düzine kişiyle sınırlı olan Erbain ziyareti, bugün Kerbela'da milyonlarca Hüseyni ziyaretçinin varlığına dönüşmüştür. Bu yazı, Erbain ziyaretini sunmanın yanı sıra, bu ziyaretin Şiiler nezdindeki tarihsel ve inançsal yönlerini ele almaktadır.

 

“Erbain” sadece tarihsel bir bakış açısı değil, daha ziyade güvenilir ve kapsamlı bir şekilde, bir bilgi felsefesi bakış açısıdır. Biz Erbain konusunu sadece tarihsel açıdan ele almak istemiyoruz; bunun yerine, masum İmam'ın (a.s) ve Allah'ın hüccetinin güçlü tavsiyesi olan "Erbain Ziyareti"ne başvurarak ve İmam Sadık'tan (a.s) nakledilen yüce içeriğine dikkat ederek, bilgi felsefesi bakış açısıyla ele alıyoruz. Bu bağlamda Şia kendi kimliğini de Erbain'de aramalıdır.

 

“Erbain” konusu çeşitli boyutlara sahiptir. Bir boyutu, Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) bugünde olan ziyaretidir. Diğer bir boyutu, Erbain ziyaretinin içeriğidir. Gerek İmam Sadık'tan (a.s) nakledilen ziyaret, gerekse Cabir'den nakledilen ziyaret ve özellikle İmam'ın (a.s) dilinden gelen ziyaret, ziyaret formatında çok derin boyutlar içermektedir.

 

Ehl-i Beyt (a.s), çeşitli vesilelerle Hz. Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) musibetlerine vurgu yapmışlardır. Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) ve İmam Zeynelâbidin'in (a.s) Kufe ve Şam'daki hutbelerinin bir kısmı, Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) mazlumiyetini anlatmak ve aslında mersiye okumaktır. Daha sonra Ehl-i Beyt Medine’deyken de orada Seyyidü'ş-Şüheda'nın yas meclisi sürekli devam ediyordu. Öyle ki İmam Zeynelâbidin (a.s) yas tutanlara yemek verirdi. [1] Bu gelenek Şiiler arasında onlardan miras kaldı. Bu yas meclisi birkaç yıl boyunca kesintisiz devam etti ve bir yıl boyunca gece gündüz sürdü. Başka bir rivayete göre ise, Aşura olayından sonra üç yıl boyunca bu yas meclisi Medine'de düzenlenmeye devam etti. [2] Ondan sonra, İmam Bâkır (a.s) Mina'da on yıl boyunca mersiye okunmasını vasiyet etti. [3]

 

İmam Sadık (a.s) döneminde ortam daha açık hale geldi, hatta şiir yazımı ve mersiyeler de teşvik edildi. Şiir, Kerbela olayının kalıcılığında ve duyguları harekete geçirmede önemli bir role sahiptir. Bu nedenle Hz. İmam (a.s), Ebu Ammare Münşid [4], Cafer bin Affan [5] ve Ebu Harun Mekfuf [6] gibi kişileri Hz. Eba Abdullah el-Hüseyin (a.s) için şiir yazmaları konusunda teşvik etti. İmam Rıza (a.s) zamanında da Di'bil el-Huzai [7] gibi şairlerin Aşura şiirleri yazmaları için Hz. İmam'ın (a.s) dikkatini çektiğini görüyoruz. Ayrıca evlerde yas meclislerinin devam ettirilmesi, Eba Abdullah (a.s) için mersiye söylemenin faziletinin anlatılması, her koşulda ve çeşitli vesilelerle o hazretin ziyaretine gitmenin ve Erbain ziyaretine teşvik edilmesinin bu dönemin özelliklerinden olduğunu görüyoruz.

 

"Erbain Ziyareti" konusu İmam Sadık (a.s) zamanına kadar uzanır ve ilginç olan şudur ki, zalim yönetimden korku ve endişeye rağmen, insanlar İmam'a (a.s) “Muhbirlerin ve hükümet ajanlarının korkusu varken Seyyidü'ş-Şüheda hazretlerini ziyaret etmeli miyiz?” diye soruyorlardı. Hz. İmam (a.s) "Gidin" diyordu. [8] Bu durum, Şii fakihlerin hac meselesinde, istitaatın (hacca gitme gücünün) şartlarından birini "tehlikeyi bertaraf etme" olarak belirtmelerine rağmen gerçekleşiyordu. Yani güvenlik olmalı ve eğer güvenlik yoksa, istitaat gerçekleşmez. Ancak Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) ziyareti konusunda güvenlik olmasa bile, insanları ziyarete teşvik ediyorlardı.

 

Bunun ötesinde çeşitli vesilelerle de o hazretin ziyaretine teşvik edilmiştir. Vesailü'ş-Şia'nın 14. cildinde, hac kitabının sonunda, Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) ziyaret münasebetlerinden bahsedilmiştir. [9] Bu bölümde sadece Vesail'deki münasebetlere ve bölümlere değineceğiz:

Hz. Hüseyin'in (a.s) ziyaretini tekrarlamanın müstehap oluşu; kadınların ziyaretinin müstehap oluşu; Hz. Hüseyin'in (a.s) ziyaretini terk etmenin mekruh oluşu; Hz. Hüseyin'in (a.s) ziyaretine yürüyerek gitmenin müstehap oluşu; Hz. Hüseyin'in (a.s) ziyareti için vekil tayin etmenin müstehap oluşu.

 

Veya çeşitli durum ve hallerde:

Denize açılmak zorunda kalınsa bile, Hz. Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmenin müstehap oluşu; [10] Yani denizi gemiyle geçmek zorunda kalsanız bile, yine de Seyyidü'ş-Şüheda'yı (a.s) ziyaret etmek müstehaptır. Ya da özel zamanlarda ve vesilelerle, [11] örneğin Hz. Hüseyin'i (a.s) Arefe gecesi ziyaret etmenin müstehap oluşu; Recep ayının başında; Şaban'ın ortasında; Şaban'ın on beşinci gecesi Kerbela'da; Hz. Hüseyin'i (a.s) Kadir Gecesi'nde ziyaret etmenin müstehap oluşu; Ramazan Bayramı gecesi; Aşura gecesi; Erbain günü; Hz. Hüseyin'i (a.s) her Cuma gecesi ziyaret etmenin müstehap oluşu.

“Erbain günü” hakkında ise "Vesailü'ş-Şia" [12] kitabının 14. cildinde şu bölümü buluyoruz: "Hz. Hüseyin'in (a.s) Şehadetinin Kırkıncı Günü Olan Sefer Ayının Yirmisinde Ziyaretinin Müstehap Olmasının Vurgulanması Bölümü". Burada bahsedilen “müstehap olmasının vurgulanması” rivayetler getirilerek açıklanıyor. İlk rivayet İmam Hasan Askeri'den (a.s) olup şöyle buyuruyor: "Müminin beş alameti vardır: Elli rekât namaz kılmak, Erbain ziyareti, yüzüğü sağ ele takmak, alnı toprağa koymak ve Bismillahirrahmanirrahim'i açıktan (sesli) söylemek." [13]

 

Bu rivayet her ne kadar mürsel olsa da, müstehaplar konusunda sünnetlerin delillerinde ve "men beleğa" hadislerinde müsamaha ilkesine göre, haberin mürsel olması zarar vermez ve sorun oluşturmaz.

Daha sonra Safvan el-Cemmal'in İmam Sadık'tan (a.s) naklettiği rivayeti aktarıyor ve Erbain ziyaretinin nasıl yapılacağını açıklıyor. [14] Ardından Şeyh'in "Misbahu'l-Müteheccid" kitabından alıntı yapıyor. [15] “Vesail” sahibinin fetvası, kitabının bölüm başlıklarında belli olur ve Vesail'in başından sonuna kadar bu böyledir. Burada fetvası şöyledir: "Erbain günü Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmenin müstehap olmasının vurgulanması bölümü".

 

Erbain ziyaretinin bu fazileti eskiden beri hadis kitaplarında ele alınmış ve her yerde “İmam Hüseyin'in (a.s) Erbain ziyaretinin önemi ve fazileti” konusunda, aslı Şeyh Müfid'in "Mezar" [16] kitabında ve Şeyh Tusi'nin “Tehzibü'l-Ahkam” [17] ve “Misbahu'l-Müteheccid” [18] kitaplarında bulunan İmam Hasan Askeri'nin (a.s) bu rivayetine dayanılmıştır.

 

Şeyh Müfid, “Mezar” kitabında "Erbain Ziyaretinin Fazileti" bölümünü, "İmam Hüseyin'i (a.s) Aşura Günü Ziyaret Etmenin Fazileti" bölümünden sonra koymuş ve yine İmam Hasan Askeri'nin (a.s) bu hadisine dayanmıştır. [19] Şeyh Tusi de "Tehzibü'l-Ahkam" kitabında aynı rivayete dayanmakta ve İmam Hüseyin'in (a.s) ziyaretinin faziletleri arasında bu rivayeti zikretmektedir. [20]

 

Ayrıca Şeyh Tusi, "Misbahu'l-Müteheccid"de şöyle buyuruyor: "O günde onu ziyaret etmek müstehaptır ve bu, Erbain ziyaretidir". Sonra yine İmam Hasan Askeri'nin (a.s) bu rivayetini aktarıyor [21] ve ardından İmam Sadık'tan (a.s) ziyaretin nasıl yapılacağına dair bir rivayet naklediyor ki Vesail'de buna işaret edilmiştir. Ama tüm haber ve ziyaret metni getirilmemiş, sadece bir cümlesi alınmıştır: "Allah'ın velisine ve sevgilisine selam olsun..." [22] Ancak Misbah'ta tam metin verilmiştir. Orada, Erbain gününde ve günün yükselmesi vaktinde şöyle demeni söylüyor:

«اَلسَّلامُ عَلی وَلِی اللَّهِ وَحَبیبِهِ، اَلسَّلامُ عَلی خَلیلِ اللَّهِ وَنَجیبِهِ، اَلسَّلامُ عَلی صَفِی اللَّهِ وَابْنِ صَفِیهِ، اَلسَّلامُ عَلی الْحُسَینِ الْمَظْلُومِ الشَّهیدِ، اَلسَّلامُ علی اَسیرِ الْکرُباتِ، وَقَتیلِ الْعَبَراتِ، اَللّهُمَّ اِنّی اَشْهَدُ اَنَّهُ وَلِیک وَابْنُ وَلِیک، وَصَفِیک وَابْنُ صَفِیک، الْفآئِزُ بِکرامَتِک، اَکرَمْتَهُ بِالشَّهادَةِ، وَحَبَوْتَهُ بِالسَّعادَةِ، وَاَجْتَبَیتَهُ بِطیبِ الْوِلادَةِ، وَجَعَلْتَهُ سَیداً مِنَ السَّادَةِ وَ قآئِداً مِنَ الْقادَةِ، وَذآئِداً مِنْ الْذادَةِ، وَاَعْطَیتَهُ مَواریثَ الْأَنْبِیآءِ، وَجَعَلْتَهُ حُجَّةً عَلی خَلْقِک مِنَ الأْوْصِیآءِ، فَاَعْذَرَ فی الدُّعآءِ، وَمَنَحَ النُّصْحَ، وَبَذَلَ مُهْجَتَهُ فیک، لِیسْتَنْقِذَ عِبادَک مِنَ الْجَهالَةِ وَحَیرَةِ الضَّلالَةِ، وَقَدْ تَوازَرَ عَلَیهِ مَنْ غَرَّتْهُ الدُّنْیا، وَباعَ حَظَّهُ بِالْأَرْذَلِ الأْدْنی، وَشَری آخِرَتَهُ بِالثَّمَنِ الْأَوْکسِ، وَتَغَطْرَسَ وَتَرَدّی فی هَواهُ، وَاَسْخَطَک وَاَسْخَطَ نَبِیک، وَاَطاعَ مِنْ عِبادِک اَهْلَ الشِّقاقِ وَالنِّفاقِ، وَحَمَلَةَ الْأَوْزارِ الْمُسْتَوْجِبینَ النَّارَ، فَجاهَدَهُمْ فیک صابِراً مُحْتَسِباً، حَتّی سُفِک فی طاعَتِک دَمُهُ، وَاسْتُبیحَ حَریمُهُ، اَللّهُمَّ فَالْعَنْهُمْ لَعْناً وَبیلاً، وَعَذِّبْهُمْ عَذاباً اَلیماً، اَلسَّلامُ عَلَیک یا بْنَ رَسُولِ اللَّهِ، اَلسَّلامُ عَلَیک یا بْنَ سَیدِ الْأَوْصِیآءِ اَشْهَدُ اَنَّک اَمینُ اللَّهِ وَابْنُ اَمینِهِ، عِشْتَ سَعیداً، وَمَضَیتَ حَمیداً وَمُتَّ فَقیداً مَظْلُوماً شَهیداً، وَاَشْهَدُ اَنَّ اللَّهَ مُنْجِزٌ ما وَعَدَک، وَمُهْلِک مَنْ خَذَلَک وَمُعَذِّبٌ مَنْ قَتَلَک، وَاَشْهَدُ اَنَّک وَفَیتَ بِعَهْدِ اللَّهِ، وَجاهَدْتَ فی سَبیلِهِ حَتّی اَتیک الْیقینُ، فَلَعَنَ اللَّهُ مَنْ قَتَلَک، وَلَعَنَ اللَّهُ مَنْ ظَلَمَک، وَلَعَنَ اللَّهُ اُمَّةً سَمِعَتْ بِذلِک فَرَضِیتْ بِهِ، اَللّهُمَّ اِنّی اُشْهِدُک اَنّی وَلِی لِمَنْ والاهُ، وَعَدُوٌّ لِمَنْ عاداهُ، بِاَبی اَنْتَ وَاُمّی یا بْنَ رَسُولِ اللَّهِ، اَشْهَدُ اَنَّک کنْتَ نُوراً فی الْأَصْلابِ الشَّامِخَةِ وَالْأَرْحامِ الْمُطَهَّرَةِ، لَمْ تُنَجِّسْک الْجاهِلِیةُ بِاَنْجاسِها، وَلَمْ تُلْبِسْک الْمُدْلَهِمَّاتُ مِنْ ثِیابِها، وَاَشْهَدُ اَنَّک مِنْ دَعآئِمِ الدّینِ وَاَرْکانِ الْمُسْلِمینَ، وَمَعْقِلِ الْمُؤْمِنینَ، وَاَشْهَدُ اَنَّک الْأِمامُ الْبَرُّ التَّقِی، الرَّضِی الزَّکی الْهادِی الْمَهْدِی، وَاَشْهَدُ اَنَّ الْأَئِمَّةَ مِنْ وُلْدِک کلِمَةُ التَّقْوی، وَاَعْلامُ الْهُدی، وَالْعُرْوَةُ الْوُثْقی، وَالْحُجَّةُ علی اَهْلِ الدُّنْیا، وَاَشْهَدُ اَنّی بِکمْ مُؤْمِنٌ، وَبِاِیابِکمْ مُوقِنٌ، بِشَرایعِ دینی وَخَواتیمِ عَمَلی، وَقَلْبی لِقَلْبِکمْ سِلْمٌ، وَاَمْری لِأَمْرِکمْ مُتَّبِعٌ، وَنُصْرَتی لَکمْ مُعَدَّةٌ، حَتّی یاْذَنَ اللَّهُ لَکمْ، فَمَعَکمْ مَعَکمْ لامَعَ عَدُوِّکمْ، صَلَواتُ اللَّهِ عَلَیکمْ، وَعلی اَرْواحِکمْ وَاَجْسادِکمْ، وَشاهِدِکمْ وَغآئِبِکمْ، وَظاهِرِکمْ وَباطِنِکمْ، آمینَ رَبَ الْعالَمین».

"Selam olsun, Allah'ın veli kuluna ve sevgilisine. Selam olsun, Allah'ın dostuna ve seçkin kuluna. Selam olsun, Allah'ın seçtiğine ve seçilmişin oğluna. Selam olsun, mazlum ve şehit Hüseyin'e. Selam olsun, sıkıntıların esirine ve gözyaşlarının kurbanına. Allah'ım! Şahitlik ederim ki o, senin velin ve velinin oğludur; senin seçtiğin ve seçtiğinin oğludur. Senin ikramınla muzaffer olan, şehadetle şereflendirdiğin, mutlulukla nimetlendirdiğin, temiz bir soydan seçtiğin, efendilerden bir efendi, önderlerden bir önder, savunuculardan bir savunucu kıldığın, peygamberlerin mirasını verdiğin ve vasilerden kulların üzerine hüccet kıldığın kimsedir. O, (insanları hakka) çağırmada mazeret bırakmadı, (onlara) öğüt verdi ve senin yolunda canını feda etti; kullarını cehaletten ve sapıklığın şaşkınlığından kurtarmak için. Dünyaya aldanan, nasibini en aşağılık şeyle satan, ahiretini en düşük fiyata satan, kibirlenen, heva ve hevesine uyan, seni ve Peygamberini öfkelendiren, kullarından ayrılık ve nifak ehlini, günah yükleyicilerini ve cehennemi hak edenleri izleyen kimseler ona karşı birleştiler. O da senin yolunda sabırla ve (mükâfatını) umarak onlarla cihat etti, ta ki sana itaat uğrunda kanı döküldü ve kutsal değerleri çiğnendi. Allah'ım! Onlara şiddetli bir lanetle lanet et ve onlara acı bir azap ver. Selam olsun sana, ey Allah Resulü'nün oğlu! Selam olsun sana, ey vasilerin efendisinin oğlu! Şahitlik ederim ki, sen Allah'ın emini ve emininin oğlusun. Mutlu yaşadın, övgüye layık olarak gittin ve kaybedilmiş, mazlum ve şehit olarak öldün. Şahitlik ederim ki, Allah sana vaat ettiğini yerine getirecek, seni yalnız bırakanları helak edecek ve seni öldürenleri azaplandıracaktır. Şahitlik ederim ki, sen Allah'ın ahdine vefa gösterdin ve sana yakin (ölüm) gelinceye kadar O'nun yolunda cihat ettin. Allah seni öldürenlere lanet etsin. Allah sana zulmedenlere lanet etsin. Allah bunu duyup da razı olan ümmete lanet etsin. Allah'ım! Seni şahit tutuyorum ki ben, ona dost olana dostum ve ona düşman olana düşmanım. Anam babam sana feda olsun, ey Allah Resulü'nün oğlu! Şahitlik ederim ki sen yüce soyların ve tertemiz rahimlerin nuruydun. Cahiliye seni pislikleriyle kirletmedi ve karanlıkları sana elbiselerinden giydirmedi. Şahitlik ederim ki sen dinin direklerinden, Müslümanların rükünlerinden ve müminlerin sığınağındansın. Şahitlik ederim ki sen iyi, takvalı, rıza gösterilmiş, tertemiz, hidayete eren ve hidayete erdiren imamsın. Şahitlik ederim ki senin evladından olan imamlar takva kelimesi, hidayet işaretleri, sağlam kulp ve dünya ehli üzerine hüccettirler. Şahitlik ederim ki ben size inanıyorum, dönüşünüze kesin olarak inanıyorum, dinim ve amellerimin sonuçları hususunda. Kalbim sizin kalbinize teslim olmuştur, işim sizin emrinize tabidir ve yardımım sizin için hazırdır, ta ki Allah size izin verinceye kadar. Ben sizinle beraberim, sizinle beraberim, düşmanınızla değil. Allah'ın salavatı sizin üzerinize, ruhlarınıza ve bedenlerinize, hazır olanınıza ve olmayanınıza, zahirinize ve batınınıza olsun. Âmin, ey âlemlerin Rabbi!" [23]

 

Bu ziyaret, Seyyidü'ş-Şüheda'ya (a.s) özgü Erbain günü ziyareti olup "Erbain Ziyareti" olarak bilinir. Seyyid bin Tavus da "İkbalü'l-A'mal"da İmam Hüseyin'in (a.s) Sefer ayının yirmisinde ziyaretinin faziletini belirtmiş ve yine İmam Hasan Askeri'nin (a.s) meşhur hadisine dayanmıştır. [24] Allame Hilli de "Münteha'l-Matlab"da şöyle yazar: "Şehadetinin kırkıncı günü olan Sefer'in yirmisinde onu ziyaret etmek müstehaptır" ve ardından "müminin beş alameti" hadisini zikreder. [25]

 

Şehid-i Evvel, “Mezar” kitabında şöyle der: "Bunlardan biri de Sefer'in yirmisinde olan Erbain ziyaretidir" [26] ve Kef'ami de "el-Beledü'l-Emin" ve "el-Misbah" adlı iki kitabında aynı konuyu işlemiştir. "el-Beledü'l-Emin"de şöyle yazar: "Ayın yirmisinde Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmek müstehaptır ve bu Erbain ziyaretidir" [27]. Misbah'ta da aynı konuyu ele almıştır. [28]

 

Allame Muhammed Taki Meclisi (Meclisi el-Evvel), "Ravzatü'l-Muttakin"de Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) Erbain gününde ziyaretinin fazileti konusunda yine İmam Hasan Askeri'nin (a.s) bu hadisine dayanır. [29] Biharü'l-Envar'ın yazarı Muhammed Bakır Meclisi de "Biharü'l-Envar" ve "Melazü'l-Ahyar" adlı iki kitabında aynı şekilde ele almıştır. Biharü'l-Envar'da Erbain ziyaretini ele alır ve İmam Askeri'nin (a.s) bu rivayetine dayanır. [30] Tehzibü'l-Ahkam'ın şerhi olan Melazü'l-Ahyar'da da aynı şekilde ele almıştır. [31]

Erbain ziyaretinden kastın özellikle İmam Hüseyin'in (a.s) Erbain gününde ziyareti olduğu, Şeyh Müfid ve Şeyh Tusi zamanından Seyyid bin Tavus zamanına ve sonra Allame Hilli, Şehid-i Evvel, Kef'ami, Şeyh Hürr el-Amili, Meclisi el-Evvel ve es-Sani'ye kadar alimlerin beyanlarından anlaşılmakta ve bundan da öte, İmam Hasan Askeri'nin (a.s) buyruğuna göre, “Erbain ziyareti” müminin alametlerinden sayılmıştır. Bu nedenle belki de Seyyidü'ş-Şüheda'nın (a.s) şehadetinden önce Erbain'in hiçbir önemi olmadığı söylenebilir. Erbain, "Kerbela destanının ve Seyyidü'ş-Şüheda (a.s) ile yarenlerinin şehadetinin kırkıncı gününü anma" anlamında ortaya çıktı. Düşmanlar onu asla yok edemediler; öyle ki başlangıçta birkaç düzine kişiyle sınırlı olan Erbain ziyareti, bugün milyonlarca ziyaretçinin varlığına dönüşmüştür.

 

-----------

[1]- el-Mehasin, s.420; el-Eyyamü'ş-Şamiyye min Ömri'n-Nehzati'l-Hüseyniyye, s.467.

[2]- Kazi Numan el-Mısri, Deaimü'l-İslam, c.1, s.227.

[3]- Muhammed bin Yakub Kuleyni, el-Kâfi, c.5, s.117; Şeyh Hürr Amili, Vesailü'ş-Şia, c.17, s.125, h.1.

[4]- İbn Kuleveyh el-Kummi, Kamilü'z-Ziyarat, s.209, h.298.

[5]- Muhammed Bakır Meclisi, Biharü'l-Envar, c.44, s.282, h.16.

[6]- Kamilü'z-Ziyarat, s.208, h.297 ve s.210, h.301.

[7]- Seyyid bin Tavus, Keşfü'l-Ğumme, c.3, s.112; Biharü'l-Envar, c.45, s.257.

[8]- Kamilü'z-Ziyarat, s.126 ve 127.

[9]- Vesailü'ş-Şia, c.14, s.428-442.

[10]- Vesailü'ş-Şia, c.14, s.458.

[11]- Vesailü'ş-Şia, s.459-479.

[12]- Vesailü'ş-Şia, s.478, Hac Kitabı'nın 56. bölümü, Mezar ve İlgili Konular.*

[13]- Vesailü'ş-Şia, s.478, h.19643.

[14]- Vesailü'ş-Şia, s.478, h.19644.

[15]- Vesailü'ş-Şia, s.478, h.19645.

[16]- Şeyh Müfid, el-Mezar, s.52.

[17]- Şeyh Tusi, Tehzibü'l-Ahkam, c.6, s.52, h.201.

[18]- Şeyh Tusi, Misbahü'l-Müteheccid, c.2, s.788.

[19]- el-Mezar, s.52.

[20]- Tehzibü'l-Ahkam, c.6, s.52, 16. bölüm, Ziyaretinin Fazileti Bölümü.

[21]- Misbahü'l-Müteheccid, c.2, s.788.

[22]- Vesailü'ş-Şia, c.14, s.478, h.19645.

[23]- Misbahü'l-Müteheccid, c.2, s.788.

[24]- Seyyid bin Tavus, İkbalü'l-A'mal, c.3, s.100.

[25]- Allame Hilli, Münteha'l-Matlab, c.13, s.295.

[26]- el-Mezar, s.187.

[27]- Takiyüddin İbrahim Kef'ami, Beledü'l-Emin, s.274.

[28]- Takiyüddin İbrahim Kef'ami, Misbah, s.482.

[29]- Muhammed Taki Meclisi, Ravzatü'l-Muttakin, c.5, s.389.

[30]- Biharü'l-Envar, c.98, s.329, 25. bölüm.

[31]- Muhammed Bakır Meclisi, Melazü'l-Ahyar fi Fehmi Tehzibi'l-Ahbar, c.9, s.125.




Bu haber 528 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI