Bugun...



İslâm'ın Ebedî Mucizesi Kur’an - 2

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 27-06-2022 09:24

İslâm'ın Ebedî Mucizesi Kur’an - 2

Düşmanların Yargısı

Dilberlerin vasfı ne de güzeldir

Düşmanın dilinden duyulsa eğer.

Hac mevsimiydi.[1] İnsanlar her yerden Mekke'ye akın başlatmıştı. Kureyş ise, Hz. Muhammed'in (s.a.a) peygamberliğini duyurmasıyla bu gelen insanları etkileyebileceği korkusuyla derin bir hüzün içindeydi. Bu korkulan duruma düşülmemesi için Velid'in organizesiyle Kureyş kabilesine mensup bir grup insan, Hz. Peygamber’e (s.a.a) kötü isnatlarda bulunarak, Kâbe'ye gelen insanların Hz. Peygamberle (s.a.a) görüşmesine engel olmak istiyordu. Nasıl iftirada bulunacakları bağlamında onlardan biri şöyle dedi: "Bu kâhindir, diyelim."

Velid: "Bu inandırıcı olmaz; çünkü onun söyledikleri kâhinlerin sözüne benzemiyor."

Başka biri: "Bu adam delidir, diyelim."

Velid: "Bu da kabul görmez; çünkü ne söyledikleri ve ne de davranışları delilerinkiyle uyuşmuyor."

Bir başkası: "Şairdir, diyelim."

Velid: "Bunun da beğenisi olmaz; çünkü Araplar şiirin her türünü tanıyor. Onun sözleri ile şiir arasında benzerlik yoktur."

Dediler: "Büyücüdür, diyelim."

Velid: "Büyücülerin ip düğümlemek ve üflemek gibi özel yöntemleri vardır. Muhammed ise, bu tür şeyler yapmamaktadır."

Velid'in önerisi daha farklıydı ve önerisini şöyle açıkladı: "Andolsun Allah'a, onun sözlerinin özel bir albenisi ve çekiciliği vardır. Onun sözleri, sağlam ve derin kökler üzerinde yükselen ve yükseldikçe de meyvelerinin bolluğundan dalları eğilen bir ağaca benzer. Öyleyse insanlara, Muhammed'in sözlerinin büyülü olduğunu söyleyelim. Çünkü onun sözleri baba ile oğlun, karı ile kocanın ve kardeş ile kardeşin ayrılığına neden olmaktadır."[2]

Arap olmayan milletler fesahat ve belâgat hakkında bilgi sahibi olmak ve de Kur’an’ın, fesahat ve belâgatin zirvesinde olduğunu anlamak istiyorlarsa, tarihte kayıtlı olan o dönemin Arap edebiyatçılarının sözlerine, günümüz uzmanlarının bu alandaki yazılarına ve de edebiyat dalında otorite olan kişilerin itiraflarına bakabilirler.

Arap edebiyatı ve belâgati dalında uzman kişiler, İslâm Peygamberinin (s.a.a) döneminden bugüne kadar Kur’an’ın fesahat ve belâgatin zirvesinde olduğunu ve kendilerinin de âciz olduklarını itiraf etmişlerdir.

Muasır ve meşhur Arap yazarlarından olan Abdulfettah Tabbare şöyle yazar:

"Her çağın bilginleri, edebiyatçıları ve yazarları, Kur’an’ın mucize olduğunu itiraf etmiş ve bunun karşısında kendi acizliklerini kabullenmişlerdir. Arap tarihi, şiir veya düz yazıda özel bir beceri ve üstünlük sahibi İbn-i Mukaffa, Cahiz, İbn-i Amid, Ferezdak, Beşşar, Ebu Nevas, Ebu Temam... gibi meşhur insanları tanıtmakla birlikte, tümünün Kur’an karşısında tazim ettiğine ve aziz Kur’an’ın insan sözü türünden olmadığını ve ancak ilâhî vahiy olduğunu itiraf etmek zorunda kaldıklarına da vurgu yapmıştır."[3]

Eşsiz Üslûp

Mısırlı büyük ve güçlü muasır edebiyatçı Dr. Tâhâ Hüseyin şöyle diyor: "Kur’an, nazım ve nesir sınırının ötesindedir. Çünkü hiçbir nazım ve nesirde bulunmayan özelliklere sahiptir. O hâlde Kur’an’a, ne nazım ve ne de nesir demek olmaz; o, Kur’an’dır ancak."[4]

Bu benzersizlik ve eşsizlik, Kur’an’ın dil, anlatım tarzı ve üslûbunun ürünüdür.

Söylem ve Üslûp Uyumu

Söz ve yazıda üstün yetenek ve beceri sahibi olan insanların söylem veya yazımı, değişik koşul ve hallerde yazılmış olması hasebiyle her zaman aynı kalitede olmayacaktır. Her yazarın topluma sunmuş olduğu ilk eseri, birçok tecrübeler sonrasında kaleme aldığı eserleriyle, kalite yönünden çok farklı olagelmiştir.

Kur’an-ı Kerim ise, yirmi üç yıl zarfında ve farklı koşullarda inmiş olmasına rağmen, çakıl yataklarından, kumsallardan, boğazlardan, derelerden ve çöllerden geçen uzun bir ırmak gibi akışını sürdürmüş; beklenmedik olayları geride bırakmış ve bütün bunlarla birlikte pınar başı gibi berrak kalmıştır. Kur’an’ın sözlerinin uyum ve ahengi, üslup, şive ve beyanı şaşırtıcıdır. Kur’an’ın farklı alanlardan söz etmesine rağmen, anlatım tarzı ve yönünün değişmediğini ve olduğu gibi kaldığını görmekle bu şaşkınlık doruğa tırmanacaktır.

Belli bir dalda uzmanlaşmış kişilerin, uzmanlık dalında sunacağı eserle, uzmanlık alanı olmayan diğer alanlardaki denemeleri arasında uçurumlar oluşacağı kaçınılmazdır. Kur’an-ı Kerim ise, her konuda ve her dalda zirveyi sahiplenmiştir.

 

-------------------

[1]- İslâm öncesinde de hac merasimi bir şekilde yapılmakta olup, yerleşik geleneklerdendi.

[2]- Velid, her yeni Müslümanın, İslâm'ı kabul etmekle farklı bir yol seçtiğine ve bazen de akrabalarını terk ettiğine veya onlara muhalefet ettiğine değiniyordu.

[3]- Ruhu’d-Dini’l-İslâmî, Beyrut basımı, s.30.

[4]- Ruhu’d-Dini’l-İslâmî, Beyrut basımı, s.32.




Bu haber 355 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI