Bugun...



İslâm'da Aile Teşkili - 1

Bir Müslüman, İslâm'ın aile ile ilgili yasalarını, buyruklarını ve görüşlerini öğrenmelidir. Bu yasalara tam anlamıyla uymak ve buyruklara bağlı kalmak, aileye ve Müslümanların toplumuna huzur ve mutluluk kazandıracaktır.

facebook-paylas
Güncelleme: 07-06-2023 11:00:27 Tarih: 26-04-2023 12:01

İslâm'da Aile Teşkili - 1

Bismillahirrahmanirrahim

İnsan gerçeğinin bütün boyutlarını göz özünde bulunduran mukaddes İslâm dini, aile yaşamıyla ilgili en küçük konuları bile öncelik ve zaruretler sırasına göre şeffaf ve uygulanabilir bir şekilde açıklamıştır. İslâm dini açısından aile teşkil etme alanındaki en önemli konu, ölçü ve kriterlerin gözetilmesidir. Bu kriterlere uygun davranmak, aileyi tehdit eden ifrat ve tefrit gibi büyük bir tehlikeyi ortadan kaldıracak veya asgariye indirecek ve daha büyük sorunların ortaya çıkmasına engel olacaktır.

Aile Teşkilinde Ölçü ve Kriterlerin Önemi

Aileyi oluşturan ana öğeler kadın ve erkek olduğuna göre, onların aile teşkili ölçülerini tanımaları birinci derecede önemlidir. Kilit noktaları gözetmek, körü körüne taklitten sakınmak ve kriterlere uygun hareket etmek, ideal ve sağlıklı bir aile teşkilinin olmazsa olmaz koşullarıdır.

Aile kurmak isteyen kadın ve erkek, yeni bir ortama girmek üzere olduklarının ve bu yeni ortamda kendileri için yeni sorumluluklar belirlendiğinin bilincinde olmalıdırlar. Bundan dolayı da bu ortamı iyice tanımalı, hem kendi ve hem de karşı tarafın görev ve haklarının neler olduğunu öğrenmeli ve buna uygun olarak eş seçimine gitmelidir.

Bu aşamaların tümünde kıstas ve ölçütlerin varlığı kaçınılmazdır ve bu ölçülerin gözetilmesi durumunda, hayatın sonraki adımları rahatlıkla atılacaktır. Ailelerde var olan pek çok sorunlar, düzensizlikler ve düzgüsüzlükler, bu ölçülerin gözetilmemesinden kaynaklanır. Bu zaruretleri göz önünde bulundurarak, İslâm perspektifinde eş seçimi kriterlerini de açıklayacağız.

İslâm Dini Açısından Eş Seçiminin Ölçüleri

1- Hak ve Sorumlulukları Öğrenmek

Birbirleriyle evlenme düşüncesinde olan kadın ve erkek, evlenmekle birlikte doğal olarak birbirleri üzerinde karşılıklı haklar doğacağını, bu hakların doğru olarak taraflarca tanınması ve layıkıyla yerine getirilmesi gerektiğini bilmelidirler.

Tarafların her biri şunu bilmelidir ki, her görev karşısında bir hak ve her hak karşısında da bir görev doğar. Eşlerden her birinin değeri de bu görev, sorumluluk ve yükümlülükleri yerine getirmekle orantılıdır.

Bu doğrultuda her kadın ve erkek, kiminle ömür boyu sürecek bir evlilik ilişkisi kuracağına ve kutsal bir anlaşma yapacağına azami derecede dikkat etmelidir. Bu, kolaylıkla ve umursamazlıkla yanından geçilecek bir konu değildir. Eşler, bu konuyu her yanı ve boyutuyla incelemeli, tecrübeli ve ehil insanlarla danışmalı ve bunun sonrasında karar vermelidirler.

Dinî ve aklî ölçüler; evlilik öncesi konuşma, görücü olarak gitme, mihr belirleme, çeyiz hazırlama, nikâh merasimi ve gerdek gecesi... gibi her aşamada göz önünde bulundurulmalıdır.

Sağlıklı bir aile kurmak isteyen insan, bu önemli ve büyük sorumluluğu deruhte etmeğe değecek ölçülerin peşin de olmalı; aldatıcı, göstermelik, içeriksiz ve değersiz ayrıntılardan sakınmalıdır. İnsan, düşünce ufkunu genişletecek, yaşam çerçevesini belirleyecek ve hayatın büyük sorumluluğunu göğüsleyecek kriterlere önem vermelidir. Yüz güzelliği, zenginlik ve kariyer, kalıcı ölçüler değildir ve bunlara gönül bağlamak, tarafların hayatını mahvedebilecektir.

Ne yazık ki bazıları zenginlik, güzellik, cinselliğin tatmini gibi konuları insanın her şeyi olarak tanımlamış ve insanın kemalini deri renginde, zenginlikte, lüks hayatta özetlemiştir. Oysaki ortak hayatın hakikat ve gerçeği, geçici ve sanısal dünya ölçülerinin ötesindedir.

Bu gibi konularda asıl olması gereken şey, insanın gerçek özünü tanımasıdır. Eğer insan, sanısal özden uzaklaşıp varlıksal gerçeklerini tanıyabilse, kesinlikle öz gerçeğine ulaşacak ve hayatının kalıcı değerlerine temel olacak ölçüler elde edebilecektir. Bu yüce ölçülere kurulu olan bir hayat, elbette ki kalıcı ve sarsılmaz olacak, dünyevi sorunlar tufanından da etkilenmeyecektir.

Mevlâna, bir padişah ile cariyenin olayını anlatmış, çok ince noktalara değinmiş ve de padişahın makamının, saray şatafatının, altın ve gümüşün, mücevherlerin... cariyenin kalbini avlayamadığına ve padişah aşkının kemendine esir edemediğine şöyle dikkat çekmiştir:

Can kuşu kafeste atmaktaydı

Para verdi ve cariyeyi satın aldı

Tam satın almış ve efendisi olmuşken

Kazara cariye birden hastalandı

Birinin eşeği vardı da palanı yoktu

Palan bulunca da eşeği kurt kapmıştı

Testisi vardı, ancak su bulamamıştı

Su bulunca da testisi kırılmıştı.

Böylece padişah, cariyenin hastalığının bedeninden değil, gönlünden kaynaklandığını anlamıştı.

Onun sızlanışını gördü ki, kalbindendir

Beden güzel, amma o, kalbinin esiridir

Aşk, gönül sızlanışından bellidir

Hiçbir hastalık kalbinki gibi değildir.

2- Ölçülerde Denklik

Ölçüler alanında dikkat edilmesi gereken asıl ve hatta ölçülerin de temeli olabilecek nokta, "ölçüler arasında denklik ve benzeşme"dir. Ölçülerde denklik konusuna yeterince önem verilmemesi durumunda, aile düzeninin sağlamlığı tehdit altında olacaktır. Bundan ötürü İslâm dini, aile teşkilinin her aşamasında denklik konusuna vurgu yapmış, kadın ve erkek arasında ortak yönlerin şekillenmesinde gerekli hatırlatmalarda bulunmuş ve bunlarla birlikte tarafların bedensel ve duygusal gereksinimlerinin, kalıcı bir sevgiye bağlı olduğuna da dikkat çekmiştir.

Kur’an-ı Kerim ve hadisler, kriterlerde benzeşme ve denklik konusuna önemle eğilmiştir. Bahsi geçen denkliklerin ehemmiyet bakımından ilk sırada olanları şöyledir:

a) İnsanlıkta denklik

Kadın ve erkek, öncelikle insanlığı alanında ortak bir görüşe sahip olmalıdırlar. Her ikisi, kadın ve erkeğin insan olduğunu, insanlıkla ve insan kerametiyle ilgili olan her şeyin kendilerini ilgilendirdiğini peşinen kabullenmelidirler.

Üzülerek belirtmek gerekir ki bazı kesim veya şahıslar, erkeği insan olarak kabul ederken, kadını insan ile hayvan arası bir varlık veya erkeğin kölesi olarak görürler. Ayet ve hadisler, bu yakıştırmayı asla kabul etmemiş ve hatta bunu kadın şahsiyet ve kerametine yapılan affedilemez bir hakaret olarak görmüştür.

Kur’an-ı Kerim bu hususta şöyle buyurmuştur: Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. [1]

Dr. Rıza Ramazanî

 

-----------

[1]- Nisâ, 1.




Bu haber 338 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI