Bugun...



Din Ahlâkı ve Seküler Ahlâk

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 31-08-2022 11:26

Din Ahlâkı ve Seküler Ahlâk

Din ahlâkı ile seküler ahlâk arasındaki fark nedir?

Din Ahlâkı:

Din ahlâkının kaynağı, ilâhî din ve vahyin özüdür; din dışı ahlâkın kaynağı ise, beşerî düşünce ve inançlardır.

Din ahlâkı birdir; çünkü hak din birdir. Kur'ân-ı Kerim, dinin bir olduğunu şöyle buyurmuştur:

"Allah nezdinde din İslâm'dır."[1] Hak din birdir; ancak bir takım aşamaları vardır. Gerçi söylem olarak çok dinlerin ve peygamberlerin varlığından söz edilse de, gerçekte bütün peygamberler bir yolu izlemişlerdir ve beşerî tarih yolunda din, tekâmül aşamalarını kat ederek, yüce İslâm Peygamberi'ne (s.a.a) ulaşmış ve en yetkin halini bulmuştur. İnsanın sonsuza dek ihtiyaç duyacağı bütün yasalar bu dinde öngörülmüştür.[2]

Din Ahlâkının Özellikleri:

1- Din açısından ahlâkî eylemin temel ve dayanağı niyet ve gayedir. Niyet ne kadar temiz ve manevi ihlâs ne kadar fazla olursa, amelin değeri de o kadar artacaktır. Müminlerin Emiri İmam Ali (a.s) bu noktaya temasla şöyle buyurmaktadır: “Niyet amelin temel ve dayanağıdır”.[3]

Bu nedenle başkalarının dikkatini çekmek veya başkalarını aldatmak amacıyla yapılan bir işin İslâmî açıdan hiçbir ahlâkî değeri yoktur. Çünkü bu iş, temiz bir ilâhî gayeden kaynaklanmamış ve ahlâkî dayanaklardan da yoksundur.

2- Din ahlâkının bir diğer özelliği, vazife bilinci üzerine kurulu oluşudur. Yoksullara ve öksüzlere yardım, emaneti koruma, doğruluk, dürüstlük... dindar bir insan açısından, insanın kendisine ve toplumuna karşı görev ve sorumluluklarındandır. İnsan bu erdemlere sahip olmakla gerçek mutluluğa ulaşma zeminini hazırlamış olacaktır.

Seküler Ahlâk:

Seküler ahlâk, dinden kopukluk temeli üzerine inşa edilen ahlâktır. Yani bazıları vahiy ve din gerçeğinden ayrı bir ahlâkî düzen inşa edilebileceğini savunmuşlardır. Bu ahlâk türüne “seküler ahlâk” denir. [4]

Rönesans sonrası batıda aydınlık çağının başlamasıyla birlikte bazı düşünür ve bilim adamları asırlar süren din düşmanlığının etkisinde kalarak, ahlâkî düşünce ve görüşleri akılla bağdaştırma veya genel değer yargılarıyla barıştırma gayretine koyuldular. Onlar, “ahlâka egemen olan ölçülerin ve bu ölçüleri kanıtlara dayandırma gayretinin dinden ve dinî inançlardan ayrılabilir olduğuna” inanıyorlardı. İşte buradan hareketle seküler ahlâka düzen verme girişimi başladı ve birçok etik ekoller ortaya çıktı.

Seküler ahlâk, iki ana dalda incelenebilir: Erek bağlantılı teoriler ve görev bağlantılı teoriler.

Erek bağlantılı teoriler, daima işin sonucuyla bağlantılıdır. Bu nedenle doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, gerekliyi gereksizden ayırt etmek için sonuca bakmak gerekir. Bu teoriye göre doğruyu söylemenin veya yalan söylemenin, emaneti korumanın veya emanete hıyanet etmenin gerekliliğinin anlaşılabilmesi için hangisinin daha faydalı olduğunu görmek gerekir. Bu alanda -ölçü olarak belirtilen- yarar ve zarar veya iyi ve kötü, ahlâkî iyi ve kötü kategorisi dışındadır.

Erek ve sonuca odaklanan düşünürler, ahlâkî anlamıyla neyin iyi ve faydalı olduğu hususunda farklı görüşler benimsemiş iseler de çoğu, zevk eğilimli olduklarından dolayı hayrı hoşluk ve şerri de zahmet olarak tanımlamışlardır. Onlar, daha çok haz ve zevk veren bir işi ahlâkî ve bundan yoksun olanı ise, ahlâk dışı olarak nitelemişlerdir.

Etik bencillik (bireysel hazcılık) ve sosyal faydacılık gibi ekoller, seküler ahlâkın farklı türleridir.

Eylemci ve kuralcı olmak üzere ikiye ayrılan görev odaklı düşünürlere göre, gereklilik ifade eden İslâmî hükümlerin tümü, detay niteliklidir ve bu alandaki tümel kurallar ulaşılmaz ve aynı zamanda faydasızdır. Kuralcıların bu husustaki görüşü kısaca şöyle ifade edilebilir: Doğruluk ve yanlışlığın ölçüsü, özel veya genel nitelikli bir takım kuralları içerir. [5]

 

---------------

[1]- Âl-i İmran, 19.

[2]- Şehit Mutahharî, İslâm ve Zamanın Gereksinimleri, c. 1, s. 234; Şehit Mutahharî, İnsan ve İman, s. 70-82; Şehit Mutahharî, Yirmi Konuşma, s. 90-96; Şehit Mutahharî, Vahiy ve Nübüvvet, s. 149-164.

[3]- Fihrist-i Gureru'l-Hikem ve Dürerü'l-Kelim, s. 398.

[4]- Ali Şirvanî, İslâmî Ahlâk ve Teorik Dayanakları, s. 60-61.

[5]- Ali Şirvanî, İslâmî Ahlâk ve Teorik Dayanakları, s. 57-81.




Bu haber 1051 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAŞAM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI