![]() |
Tweet | Tarih: 09-04-2025 14:55 |
Bismillahirrahmanirrahim
Aile, sosyologların görüşüne göre, ilk ve en önemli "sosyal kurum" olarak kabul edilir. Bu nedenle aile üyelerinin birbirleriyle olan iletişim ve ilişkilerinin niteliği, aslında insanın kişilik temellerini ve davranış modellerini şekillendirir. Modern çağda modernizm ve postmodernizm değerlerinden etkilenen "aile"nin çeşitli türleri onaylanmış ve gerekçelendirilmiştir.
Bunlar: çocuksuz aileler, [1] tek ebeveynli aile, tek cinsiyetli (eşcinsel) aile, iki türlü (insan ve hayvan) ailedir. Ancak bu tür ailelerin varlığının, onların doğruluğu ve değerli olduğu anlamına gelmediği açıktır.
Bu aileler aslında Batı'nın liberal ve seküler değerlerinin sonucudur. Batılı insanın dizginsiz hazcılığının sonucudur. [2] Her ne kadar bazı yazarlar ve bu kültüre tutkun olanlar, bu tür davranışları haklı çıkarmaya ve yorumlamaya çalışsalar da, [3] aynı toplumdaki birçok bilinçli kişi bu durumu Batı medeniyetinin bekası için büyük bir tehlike olarak görüyor.
Fukuyama, Huntington, [4] Brzezinski [5] ve diğer Batılı düşünürler, hepsi Batı'nın sosyal çözülme alarm zilini çalmışlardır. Her halükârda, tüm bu sapmalara ve yanlış yönlere rağmen, aile hala en önemli sosyal kurum olarak tanınmaktadır.
İslam'da aile kurmak olağanüstü bir öneme sahiptir. Her ne kadar nüfus açısından aile çok küçük bir topluluk olarak kabul edilse de İslam, daha büyük insan toplumlarını sağlıklı hale getirmek amacıyla aile kurumunun sağlığına özel bir önem verir.
Aile, dini inançların ve itikatların, ahlaki değerlerin ve toplumsal normların nesilden nesile aktarıldığı en önemli bir kurumdur. Gelecek nesil, dış dünyayla aile kurumu aracılığıyla tanışır; başkalarıyla sosyal ilişki ve iletişim kurma yollarını öğrenir; yaşam tarzını, ahlakı ve toplumsal gelenekleri kavrar. Bu nedenle İslam, ailenin kutsallığını ve değerini korumak için özel bir önem atfeder.
Bu sebeple Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
مَا بُنِی فِی الْإِسْلَامِ بِنَاءٌ أَحَبُّ إِلَی اللَّهِ عَزَّ وَ جَلَّ وَ أَعَزُّ مِنَ التَّزْوِیج
"İslam'da Allah (c.c) katında evlilikten daha sevimli ve daha değerli hiçbir yapı inşa edilmemiştir." [6]
Aile ve toplum ortamını kirliliklerden arındırma, evliliği ve aile kurmayı teşvik etme, eşler ve diğer aile üyeleri arasında sağlıklı ve yapıcı ilişkileri açıklama ve çocuk yetiştirmeye özel vurgu yapmak, İslam'ın kutsal aile ocağını korumak için dikkate aldığı programlar arasındadır.
İslam'da aile kurumunu veya sistemini oluşturan üyeler ve temel unsurlar, İslam geleneği doğrultusunda nikahlanmış olan kadın ve erkekten (temel unsurlar olarak) ve çocuklardan (tamamlayıcı unsurlar olarak) oluşur.
Doğal olarak, aile ilişkileri hakkında derin bir anlayışa sahip olmak istiyorsak, aile üyelerini ve unsurlarını, aynı zamanda birbirleriyle nasıl etkileşimde bulunduklarını doğru bir şekilde tanımamız gerekir. İslami aile iletişim tarzı, aileyi oluşturan her bir unsurun görevlerinin, sorumluluklarının ve konumunun anlaşılmasından etkilenir.
Bilmeliyiz ki, üyelerden her birinin davranışı tüm sistemin işleyişini etkileyebilir. Üyelerden birinin davranışındaki bozukluk, sistemin tümünün işleyişini bozabilir. Ailenin etkinliği, her bir üyesinin etkinliğinin sonucu ve ürünüdür. Bu nedenle ailenin her bir üyesinin ahlaki görevlerini anlamak ve her birinin doğru işleyişi, bu sağlam ve Allah tarafından sevilen yapıyı insanın dünyevi ve ahiret mutluluğu ve tekamülü yönünde konumlandırabilir.
Aile ve İnsanın İhtiyaçlarının Karşılanması
Birey olarak her insan, hem yaşamın ve varlığın temelinde ve hem de hayatta kalma ve devamlılık açısından aileye muhtaçtır. Bu durum kişi ile diğer aile üyeleri, özellikle anne ve baba arasında özel ilişkiler oluşturur. Manevi boyutta ve ahlaki yaşamda da her insan diğer insanlara ihtiyaç duyar ki, ilk adımda bireyin manevi ve ahlaki temellerini atan ailedir. Bunun yanı sıra, karı kocanın cinsel ve duygusal ihtiyaçları da en sağlıklı şekilde aile ortamında karşılanır. Çocukların kimlik ve kişilik temelleri aile içinde atılır. İslam Peygamberinden (s.a.a) aktarılan meşhur bir hadiste şöyle denilmektedir:
مَا مِنْ مَوْلُودٍ یولَدُ إِلَّا عَلَی الْفِطْرَةِ فَأَبَوَاهُ اللَّذَانِ یهَوِّدَانِهِ وَ ینَصِّرَانِهِ وَ یمَجِّسَانِهِ.
"Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar." [7]
Bu temelde denilebilir ki aile, özellikle çocukların kişilik oluşumu ve gerçek kimliklerinin şekillenmesinde benzersiz bir role sahiptir. Aile hem bireylerin sapmasına ve mutsuzluğuna sebep olabilir ve hem de onların hidayeti ve mutluluğu için zemin hazırlayabilir.
Aile ortamında çeşitli iletişim ve ilişkiler söz konusudur ki İslam bunların her biri için kendi plan ve modelini sunmuştur: Karı ve kocanın birbiriyle ilişkileri, ebeveynlerin çocuklarla ilişkileri, çocukların ebeveynlerle ilişkileri ve çocukların birbirleriyle ilişkileri, aile ortamındaki en önemli ilişkiler arasındadır.
----------
[1]- Araştırmalar, 1950'lerden bu yana çocuksuz yaşayan çiftlerin sayısının giderek arttığını göstermektedir. (Peter Worsley, Modern Sosyoloji, c.1, s.231-246.) Bu tür aileler genellikle çocuk eksikliğini gidermek için köpek, kedi vb. evcil hayvanlara yönelmekte ve onların bakımını ve korumasını üstlenerek çocuk sahibi olmama boşluğunu doldurmaya çalışmaktadırlar.
[2]- "Refah Kültürü", Francis Fukuyama, Medeniyetler Çatışması Teorisi'nde, Huntington ve eleştirmenleri, s.175-176.
[3]- Alvin Toffler, Üçüncü Dalga, s.289-292 ve 298.
[4]- Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Yapılandırılması, Samuel P. Huntington, s.489-490.
[5]- Zbigniew Brzezinski, "Batı'nın Zayıf Temelleri", Medeniyetler Çatışması Teorisi'nde, Huntington ve eleştirmenleri, s.166-167.
[6]- Biharu'l-Envar, c.100, s.222.
[7]- Men la Yahduruhu'l-Fakih, c.2, s.49.