Bugun...



Habib b. Muzahir’in Şehadeti

Habib b. Muzahir Esedi (Arapça: حبیب بن مُظاهر الاسدي), Kufeli, Ben-i Esed kabilesinden ve Hz. Ali’nin (a.s) özel ashabındandı.

facebook-paylas
Tarih: 25-08-2020 10:28

Habib b. Muzahir’in Şehadeti

Kendisi Muviye’nin ölümünden sonra, İmam Hüseyin’in (a.s) Kufe’ye gelmesi için davet mektubu yazmıştır. Ancak Kufelilerin biatlerine sadık kalmadıklarını görünce, gizlice Kufe’den ayrılmış ve kendisini İmam'a (a.s) ulaştırmıştır. Sonunda 75 yaşında iken Kerbela’da İmam Hüseyin’in (a.s) yanında Aşura günü şehit olmuştur.

Habib b. Muzahir (veya Muzahher veya Mezahir) b. Riab b. Eşter b. Hacevan b. Faka’s b. Tureyf b. Kays b. Haris b. Sa’lebe b. Dudan b. Esed Esedi Kindi Fekasi.[1]

Eski kaynaklarda babasının adı bazen "Muzahir",[2] bazen "Muzahher"[3] ve bazen de "Mutahhar"[4] olarak geçmiştir. Mamagani[5] ziyaretlerde ve dillerde meşhur olanın "muzahir" olduğunu belirtmiştir. Ancak Seyyid Muhsin Emin şöyle yazmaktadır: Eski tarihî ve gayri tarihi kitapların nüshalarının çoğunda “mether” vezninden “mezher” geçmektedir ve doğrusu da budur. Ancak yeni kitaplarda "Muzahir" söylenmesi eskilerin kayıtlarına aykırıdır.[6]

Habib, abid ve takvalı bir insandı. Takvaya ve ilahî hudutlara riayet ederdi. Kur’an hafızıydı. Her gece ibadete koyulur; Allah’a dua ve yakarışta bulunurdu. İmam Hüseyin’in (a.s) söylediğine göre, her gece Kur’an’ı hatmederdi.[7] Temiz ve sade bir yaşantısı vardı. Dünyaya hiç önem vermez ve kendisine zahitçe bir yaşantıyı seçmişti. Her ne kadar kendisine para ve aman verildiyse de, o kabul etmemiş ve şöyle demiştir: “Hz. Resulullah’ın (s.a.a) oğlunu mazlumca öldürürlerken, bizim canlı kalmamız için Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanında bir özrümüz yoktur.”[8]

Habib İbn-i Muzahir’in (r.a) sahabe mi, yoksa tabiinden mi olduğu kesin değildir. İbn-i Kelbi[9] ve İbn-i Hacer-i Askalani[10] gibiler, İbn-i Muzahir’in Hz. Resulullah’ı (s.a.a) gördüğünü kaydetmişlerdir.

Şeyh Tusi[11] onu, İmam Ali (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) ashabı kategorisine almış, ancak Hz. Peygamberin (s.a.a) ashabı kategorisine almamıştır. Şeyh Tusi’nin bu tutumundan, onun sahabe olmadığı yargısı doğmaktadır. Nitekim "Usdu’l Ğabe" ve "İstiab" kitaplarının yazarları da onu sahabelerden saymamıştır.[12]

Habib b. Muzahir (r.a) Hz. Ali (a.s) ile birlikte Kufe’ye gitmiş ve tüm savaşlarında onun yanında yer almıştır. Kendisi İmam Ali’nin (a.s) has yarenlerinden, ilim ve bilgisini taşıyanlardan sayılmaktadır.[13] Hz. Ali (a.s) ona “Menaya ve Belaya”[14] ilimlerini öğretmiştir.[15] Kendisi İmam Ali’nin (a.s) vurucu gücü ve bağlılarından olan Şurtetu’l Hamis özel grubunun bir üyesidir.[16] Onunla Meysem-i Tammar arasında Aşura vakıasından yıllar önce Ben-i Esed toplantısından kalktıklarında yaptıkları konuşmada, her birisi bir diğerinin nasıl şehit olacağını söylemiştir. İşte bu her ikisinin de Hz. Ali’den (a.s) öğrendikleri gelecekte yaşanacak olayları haber veren “Menaya” ilmidir.[17]

Hicretin 60. yılında Muaviye’nin ölmesinin ardından, Habib ve Süleyman b. Surad, Museyyib b. Necebe, Rifae b. Şeddad Beceli gibi Kufe’nin ileri gelenlerinden bazıları, Yezid’e biat etmekten kaçındılar. İmam Hüseyin'e (a.s) mektuplar yazarak, Emevilere karşı kıyam etmesi için Kufe’ye davet ettiler.[18] Müslim b. Akil Kufe’ye gelince, ona yardıma koştular. Habib b. Muzahir, Müslim b. Avsece ile birlikte gizlice Kufe’de Müslüm b. Akil için biat aldılar. Bu yolda hiç bir kusurda bulunmadılar.[19]

İbn-i Ziyad Kufe’ye gelerek, insanlara her türlü baskıyı yapmaya başlayınca, insanlar Müslim’i yalnız bırakmış ve biatlerini bozmuşlardı. Ben-i Esed kabilesi, Habib ve Müslim b. Avsece’yi onlara bir zarar gelmemesi için gizlemiş ve her ikisi de gizlice Kufe’den ayrılarak İmam Hüseyin’in (a.s) yanına gitmişlerdir. Habib ve Müslim, gündüzleri İbn-i Ziyad’ın casuslarından gizlenip, geceleri yol kat ediyorlardı. Bu şekilde sonunda Muharrem ayının yedisinde Kerbela’da İmam Hüseyin’in (a.s) kafilesine ulaştılar.[20]

Şehadeti

Habib b. Muzahir ileri yaşına rağmen, kahramanlar gibi kılıç sallıyordu. Bu şekilde düşmanlardan tam 62 kişiyi öldürmüştü. Bu esnada Bedil b. Meryem Akafani ona saldırmış ve kılıcıyla başına vurmuştu. Bir başkası mızrağı ile ona saldırmış ve atından yere düşürmüştü. Sakalları başının kanı ile kızıla boyandı. Daha sonra Bedil b. Meryem, onun başını bedeninden ayırdı.[21] Habib b. Muzahir’in Kasım adında bir oğlu vardı. Kasım, buluğ çağına erince Bedil b. Meryem’i öldürmüştür.[22]

İmam Hüseyin (a.s) kendisini Habib’in yanına ulaştırmış ve şöyle buyurmuştur: “Kendi ve ashabımın sevabını yüce Allah’tan diliyorum.”[23] Bazı maktellerde ise, şöyle söylediği geçmiştir: “Ey Habib! Bir gecede Kur’an’ı hatmeden erdemli bir insandın.”[24]

Ben-i Esed kabilesi, Kerbela şehitlerini defnederken, kendilerinin yanında değerli ve büyüklerden olan Habib'i, İmam Hüseyin’in (a.s) on metre yanına ve bağımsız bir kabre defnetmişlerdir. Sonralardan kabri şerifleri İmam Hüseyin’in (a.s) ravzasının içinde kalmış ve doğu revaklarında yer almıştır.

 

-----------

[1]- El-Emin, A’yanu’ş-Şia, c. 4, s. 553.

[2]- İbn-i Cerir, Taberi, c. 5, s. 353, 355 ve 416.

[3]- Belazuri, Ensabu’l Eşraf, c. 2, s. 462, 478 ve 480.

[4]- İbn-i E’sem Kufi, el-Futuh, c. 5, s. 28, 34 ve 87.

[5]-Tenkihu’l Makal fi İlmi’r-Rical, c. 17, s 394 ve 395.

[6]- El-Emin, A’yanu’ş-Şia, c. 4, s. 553.

[7]- Şeyh Abbas Kummi, Nefesu’l Mehmum, s. 124.

[8]- El-Emin, A’yanu’ş-Şia, c. 4, s. 553.

[9]- Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin, s. 126.

[10]- El-İsabet fi Temyizu’s-Sahabe, c. 2, s. 142.

[11]- Ricalu’t-Tusi, s. 60, 93 ve 100.

[12]- El-Emin, A’yanu’ş-Şia, c. 4, s. 554.

[13]- Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin (a.s), s. 127.

[14]- Sonralardan yaşanacak olaylara vakıf olma ilmi.

[15]- El-Hüseyin fi Tarikatu’ş-Şehadet, s. 6.

[16]- El-İhtisas, Şeyh Mufid, s. 2’den 7’ye kadar.

[17]- Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin (a.s), s. 127.

[18]- Mufid, el-İrşat, s. 378.

 [19]- Muhsin El-Emin, A’yanu’ş-Şia, c. 4, s. 554.

 [20]- Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin, s. 128.

 [21]- Şeyh Abbas Kummi, Nefesu’l Mehmum, s. 124.

 [22]- Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin (a.s), s. 127.

 [23]- Ebu Mihnef, Vakatu’t-Taf, s. 265.

 [24]- Şeyh Abbas Kummi, Nefesu’l Mehmum, s. 124.




Bu haber 353 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI