xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...


İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Sözlerinde Ehl-i Beyt Şii’sinin Kriterleri
Tarih: 28-05-2024 14:54:11 Güncelleme: 28-05-2024 14:54:11 + -


“Ehl-i Beyt Şii’si” ve “Ehl-i Beyt'i Seven” arasında fark vardır.

facebook-paylas
Tarih: 28-05-2024 14:54

İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Sözlerinde Ehl-i Beyt Şii’sinin Kriterleri

Bismillahirrahmanirrahim

 

“Ehl-i Beyt Şii’si” ve “Ehl-i Beyt'i seven” arasındaki fark, “Şii” ve “sevgi” kelimelerinin anlamlarından kaynaklanır. “Şii” kelimesi lügat manası olarak “takipçiler” ve “yardımcılar” anlamına gelir ve tekil, ikil ve çoğul olarak, ayrıca eril ve dişil olarak aynı şekilde kullanılır. [1]

 

Istılah ve terim olarak “Şii”, Hz. Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) kendisinden sonra atadığı ve tayin ettiği Hz. Ali'nin (a.s) imametine ve halifeliğine inananlara denir. [2]

 

Şii kelimesinin ilk kullanımı

“Şii” terimi Hz. Peygamber (s.a.a) döneminde kullanılmıştır ve İslam'da Peygamber Efendimiz (s.a.a) zamanında ortaya çıkan ilk isim “Şii” idi. Bu, dört sahabenin lakabıydı: Ebu Zerr Gıfarî, Selman-ı Farisi, Mikdad b. Esved-i Kindi ve Ammar b. Yasir. Bu terim, Sıffin Savaşı sırasında Hz. Ali (a.s) taraftarları arasında yayıldı. [3]

Dolayısıyla Hz. Peygamber’in (s.a.a) bu dört büyük sahabesi, kendi zamanlarında Ehl-i Beyt'in Şii'siydiler ve diğer sahabeler, o dönemde Ehl-i Beyt'in Şii'si olma liyakatine sahip değillerdi.

 

Kur'an'da Ehl-i Beyt (a.s)

Ehl-i Beyt, Kur'an'da Tathir Ayeti'nde bahsedilen kişilerdir:

إِنَّما یریدُ اللَّهُ لِیذْهِبَ عَنْکُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَیتِ وَ یطَهِّرَکُمْ تَطْهیراً

"Ancak Allah siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor." [4]

Bu ayetin nüzul sebebi hakkında Şii ve Sünni kaynaklarda nakledilen hadisler vardır ki bu ayet nazil olduğunda, Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'i, İmam Ali (a.s), Hz. Fatıma (s.a), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) idi.

 

Sahih-i Müslim'de Hz. Peygamber'in (s.a.a) eşi Aişe'den nakledilen bir hadiste, bir gün Hz. Peygamber'in (s.a.a) sabah güneş doğmadan, siyah yünden yapılmış bir örtüyü üzerine aldığı ve bu sırada Hasan b. Ali'nin (a.s) geldiği, Hz. Peygamber'in (s.a.a) onu yanına aldığı ve ardından Hz. Hüseyin'in (a.s) geldiği, onun da örtünün altına girdiği; daha sonra Hz. Peygamber'in (s.a.a) kızı Hz. Fatıma'nın (s.a) gelip örtünün altına girdiği ve son olarak Hz. Ali'nin (a.s) gelip onlarla birlikte örtünün altına girdiği anlatılır. Bu esnada Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurur:

انما یرید الله لیذهب عنکم الرجس اهل البیت

"Allah sadece siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor." [5]

 

Müstedrek-i Hâkim ve diğer Sünni kaynaklarda da Hz. Peygamber'in (s.a.a) diğer eşi Ümmü Seleme'den nakledilen bir hadiste, bu ayetin onun evinde nazil olduğu ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i örtünün altına alarak şöyle dediği anlatılır:

اللهم هؤلاء اهل بیتی

"Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i Beytimdir." Ümmü Seleme, "Ben de Ehl-i Beyt'ten miyim?" diye sorduğumda, Hz. Peygamber (s.a.a), "Sen benim ailemdensin ve hayır üzeresin, ama bunlar benim Ehl-i Beytimdir" buyurdu. [6]

 

Bu ayetler ve nüzul sebepleri ile İmam Ali (a.s), Hz. Fatıma (s.a), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin'in (a.s) Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ehl-i Beyti olduğu sabit olduktan sonra, Hz. Peygamber'in (s.a.a) sözleriyle diğer imamların da Ehl-i Beyt'ten oldukları kanıtlanabilir.

 

“Ehl-i Beyt Şii’si” ve “Ehl-i Beyt'i Seven” Arasındaki Fark

Ehl-i Beyt'in Şii'si, inanç ve amel bakımından aynı Ehl-i Beyt gibi olan gerçek Ehl-i Beyt takipçisi olarak kabul edilen kimseye denir. Sadece Ehl-i Beyt imamlarının (a.s) imametine inanmak, bir insanın gerçek Şii olması için yeterli değildir. Gerçek Şii, bütün işlerinde Ehl-i Beyt'e (a.s) tamamen teslim olan ve onların emirlerine karşı en küçük bir isyan etmeyen kimsedir.

 

Ehl-i Beyt'i seven kimse ise, onların imametine inanıp, onları seven herkese denir. Bu kişiler, Ehl-i Beyt'e uygun olarak Kur'an ve Ehl-i Beyt'in emirlerine uyanlar da olabilir, uymayanlar da. Hatta bazı Sünniler de Ehl-i Beyt'i sevebilirler. Çünkü Sünniler, Ehl-i Beyt sevgisinin zorunluluğunu Kur'an ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) hadislerine dayandırmışlardır.

Kur'an-ı Kerim'de Ehl-i Beyt sevgisi bütün Müslümanlara farz kılınmıştır. Allah-u Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

قُلْ لا أَسْئَلُکُمْ عَلَیْهِ أَجْراً إِلاَّ الْمَوَدَّهَ فِی الْقُرْبى

"De ki: Ben sizden tebliğime karşılık yakınlarıma (Ehlibeyt) sevgiden başka bir ücret istemiyorum." [7]

Muteber Sünni kaynaklarda, Hz. Peygamber'e (s.a.a) “sevgileri farz olan yakınların kim olduğu” sorulduğunda, Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Onlar, Ali, Fatıma ve onların iki oğludur." [8]

 

İbn-i Hebban'ın “Sahih” kitabında, "Hz. Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyt'ine Düşmanlık Edenin Cehennemde Ebedi Kalacağı" başlığı altında, Hâkim’in “Müstedrek” kitabında ve diğer Sünni kitaplarda Hz. Peygamber'in (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

والذی نفسی بیده لا یبغضنا اهل البیت رجل (احد) الاّ ادخله الله تعالی النار

"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Ehl-i Beyt'e düşmanlık eden kimseyi Allah cehenneme sokacaktır." [9]

Alusi, bu hadisin zeylinde, "Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'ini sevmek farzdır ve bu yakınlık ne kadar güçlüyse, sevgi o kadar güçlü olur. Bu yüzden Alioğulları ve Fatımaoğulları'nı sevmek en gerekli ve en güçlü sevgidir" demiştir. [10]

 

Dolayısıyla Ehl-i Beyt'in Şii'si olmak, sadece sevgi ve dostlukla gerçekleşmez. Bu nedenle İmam Muhammed Bakır (a.s), “Ehl-i Beyt'in Şii'si” olmanın kriterlerini belirlemiştir. Bu kriterlere sahip olan kimse, Ehl-i Beyt'i seven ve onlara dost olan biri olmanın ötesinde, Ehl-i Beyt'in gerçek Şii'si olabilir.

 

“Ehl-i Beyt'in Şii'si” Konusundaki Hadisin Metni

وَ قَالَ الامام الباقر (علیه‌ السلام): مَا شِیعَتُنَا إِلَّا مَنِ اتَّقَى اللَّهَ وَ أَطَاعَهُ وَ مَا کَانُوا یعْرَفُونَ إِلَّا بِالتَّوَاضُعِ وَ التَّخَشُّعِ وَ أَدَاءِ الْأَمَانَهِ وَ کَثْرَهِ ذِکْرِ اللَّهِ وَ الصَّوْمِ وَ الصَّلَاهِ وَ الْبِرِّ بِالْوَالِدَینِ وَ تَعَهُّدِ الْجِیرَانِ مِنَ الْفُقَرَاءِ وَ ذَوِی الْمَسْکَنَهِ وَ الْغَارِمِینَ وَ الْأَیتَامِ وَ صِدْقِ الْحَدِیثِ وَ تِلَاوَهِ الْقُرْآنِ وَ کَفِّ الْأَلْسُنِ عَنِ النَّاسِ إِلَّا مِنْ خَیرٍ وَ کَانُوا أُمَنَاءَ عَشَائِرِهِمْ فِی الْأَشْیاءِ.[۱۱]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu: “Şiilerimiz, ancak Allah'a karşı takva sahibi olan ve O'na itaat edenlerdir. Onlar, alçakgönüllülük; teslimiyet; emaneti yerine verme; Allah'ı çok anma; oruç tutma; namaz kılma; anne-babaya iyilik yapma; muhtaç komşulara, fakirlere, borçlulara ve yetimlere yardım etme; doğru konuşma; Kur'an okuma ve insanlara karşı sadece güzel sözlerle dili kullanma ile tanınırlar. Onlar her şeyde kendi topluluklarının ve kabilelerinin güvenilir insanlarıdırlar”. [11]

 

İmam Bakır (a.s) bu hadiste "Şiilerimiz" derken, “Ehl-i Beyt'in Şiilerini” kastetmektedir. Yani Ehl-i Beyt'in Şiisi, İmam'ın (a.s) belirttiği bu özelliklerle tanınır. Dolayısıyla her Şii, “Ehl-i Beyt'in Şii’si” olamaz; ancak “Ehl-i Beyt'i seven” olabilir.

İmam (a.s) önce Ehl-i Beyt'in Şiisi olmanın ana şartını, yani Allah'a karşı takva sahibi olma ve O'na itaat etmeyi belirtmiştir. Ayrıca Ehl-i Beyt'in Şii’sinin sahip olması gereken on üç özellik ve davranışı da sıralamıştır.

 

Bundan çıkarılacak sonuç şudur ki, bir kimse Ehl-i Beyt'in Şii’si olmak istiyorsa, Kur'an'ın ve masumların (a.s) hadislerinin bütün emirlerine uymalı ve bu hadiste belirtilen hususlardan kasıtlı olarak uzaklaşmamalıdır. Bu nedenle herkes Ehl-i Beyt'in (a.s) Şiisi olamaz. Bu yüzden birçok rivayette, masum imamlara (a.s) “Bizler sizin Şiileriniziz” diyen kimselere, “Bizim Şiilerimiz olduğunuzu söylemeyin, aksine dostlarımız olduğunuzu söyleyin” diye buyurdukları nakledilmiştir.

 

---------

[1]- Lisânü'l-Arab, c.8, s.189.

[2]- Evâilü'l-Makâlât, s.1.

[3]- Dâiretu'l-Meârif-i Teşeyyu', birinci bölüm, s.3-5.

[4]- Ahzâb, 33.

[5]- Sahih-i Müslim, c.4, s.1883.

[6]- el-Müstedrek 'ale's-Sahihayn, c.3, s.451.

[7]- Şûrâ, 23.

[8]- el-Câmiu li-Ahkâmi'l-Kur'ân, c.16, s.21-22.

[9]- el-Müstedrek 'ale's-Sahihayn, c.3, s.162, h.4717.

[10]- Rûhu'l-Meânî, c.25, s.32.

[11]- Tuhafu'l-Ukul, s.302.




Bu haber 1067 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER EHLİBEYT Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
YUKARI