Bugun...


Fahrettin Güngör

facebook-paylas
Hz. Zekeriyyâ (a.s) - 2
Tarih: 27-12-2023 17:18:00 Güncelleme: 27-12-2023 17:18:00


 

Dolayısıyla Hz. Zekeriyyâ’nın (a.s) duaya hazırlık maksatıyla yaptığı açıklamaları iki bölüm hâlinde değerlendirmek gerekir.

Bu bölümlerin birinde, yüce Allah’ın kendisini bütün ömrü boyunca duasına karşılık vermeye alıştırdığını belirtiyor ve bu durumun yaşlılık zamanına kadar sürdüğünü ifade ediyor. İkinci bölümde ise, karısının kısır olamasından dolayı ölümünden sonra akrabalarının yapacaklarından endişe ettiğini belirtiyor.

Hz. Zekeriyyâ’nın (a.s) duası şöyle idi:

فَهَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّاۚ

“Öyleyse kendi katından bana bir veli(aht, oğul) armağan et.” [1] 

Burada istediği ilâhî bağışı katında (ludunke) ifadesiyle kayıtlandırıyor. Bunun nedeni, sahip olduğu normal maddî sebeplerden ümitsiz olmasıdır. Bu sebeplerden biri kendisidir ki, bütün gücünü yitirmiş yaşlı bir kimsedir. Bir diğeri de karısıdır ve o da şu anda yaşlanmış, bundan önce de zaten kısırdı.

Hz. Zekeriyyâ (a.s) şöyle yalvardı:

رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۚ

“Rabbim! Bana katında tertemiz bir soy armağan et.” [2]

Âyetin orijinalinde geçen tayyibeten kelimesi, tertemiz ve iyilik anlamınadır. Tertemiz ve iyi soy deyimi ile babası için yapıcı ve sâlih niteliklere sahip evlat kastedilir. O hâlde, Hz. Zekeriyyâ (a.s) açısından zürriyetinin tertemiz olması, Hz. Meryem’in (s.a) yüce Allah katında sahip olduğu makamın ve taşıdığı kişiliğin aynısının kendi zürriyesine de bahşedilmesi anlamındadır. Bu yüzden yüce Allah’tan dilediği şeyin aynısıyla duasına karşılık verilmiştir.

Yüce Allah ona, Hz. Yahyâ’yı (a.s) bahşetmiştir ki nefsine hâkim ve iyilerden bir peygamber olarak kılmıştır. Hz. Zekeriyyâ (a.s) şöyle dua etti:

رَبِّ لَا تَذَرْن۪ي فَرْدًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِث۪ينَۚ ِ

“Ey Rabbim! Beni yalnız (evlatsız) bırakma! Sen, vârislerin en hayırlısısın.” [3]

Yani, Hz. Zekeriyyâ’nın (a.s) Rabbine yalvarıp evlat istediği zamanı da hatırla. “Ey Rabbim! Beni yalnız bırakma!” ifadesi, onun niyaz ve yalvarışının açıklaması konumundadır. Yalnız bırakılmaktan maksadı, geride evlat ve mirasçı bırakmamasıdır.

“Sen, vârislerin en hayırlısısın” ifadesi, lafzı itibariyle yüce Allah’a yönelik bir övgü, konumu itibariyle de O’nun tenzih edilmesi amacına yöneliktir. Çünkü Hz. Zekeriyyâ (a.s), “Beni yalnız bırakma!” şeklinde vâris istemekten kinâye bir ifade kullandı; oysa yüce Allah her şeyin vârisidir. Bu yüzden Hz. Zekeriyyâ (a.s), vârislik anlamında O’na eş birinin olamayacağı gerçeğini vurgulamak amacıyla O’nu tenzih etme gereğini duydu. O’nun vârislik anlamında başkalarıyla eşit düzeye indirilmesi ihtimalini bertaraf etti.

يَرِثُن۪ي وَيَرِثُ مِنْ اٰلِ يَعْقُوبَۗ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا

            “Benim mirasçım olsun ve Yâ’kûb soyundan da mirasçısı olsun.  Rabbim! Onu (her açıdan) beğenilen biri kıl.” [4]

Âyetin orijinalinde geçen min âl-i Yâ’kûb=Yâ’kûb soyundan maksat, Hz. İbrâhîm (a.s) oğlu Hz. Îshâk (a.s) oğlu Hz. Yâ’kûb’dur (a.s). Bir diğer görüşe göre de, burada sözü edilen Yâ’kûb, Hz. Meryem’in (s.a) babası İmrân b. Masan’ın kardeşi Yâ’kûb b. Masan’dır. Hz. Zekeriyyâ’nın (a.s) karısı da Hz. Meryem’in (s.a) kız kardeşiydi.

Bu durumda, “Benim mirasçım olsun ve Yâ’kûb soyundan da mirasçısı olsun” ifadesinin anlamı şöyle belirginleşiyor: “Bana ve Yâ’kûb hanedanının bir üyesi olan karıma vâris olsun.” Böyle olunca da, min âl-i Yâ’kûb ifadesinde yer alan min edatı’nın, ifadeye bütünün parçası anlamını kazandırmak amacına yönelik olması daha uygun düşmektedir.

“Rabbim! Onu (her açıdan) beğenilen biri kıl” ifadesinin orijinalinde geçen raziyy sözcüğü, razı olunmuş, beğenilmiş anlamında kullanılmıştır. Rızâ tabirinin mutlak olarak kullanılmış olması, bilgi ve ameli birlikte kapsamasını gerektirmektedir. Şu hâlde bundan maksat, inanç ve amelleri razı olunan, beğenilendir.

Demek istiyor ki: “Rabbim! Onu yararlı bilgi ve sâlih amelle bezenmiş biri kıl.”

يَا زَكَرِيَّٓا اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍۨ اسْمُهُ يَحْيٰىۙ

لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا

(Ona şöyle vahyettik:) ”Ey Zekeriyyâ! Biz sana ismi Yahyâ olan bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce kimseyi ona adaş yapmadık.” [5]

Âyette kısaltmak amacıyla bazı sözler hazfedilmiştir ve takdirî açılımı şöyledir: “Biz onun duasını kabul ettik ve ona şöyle seslendik: Ey Zekeriyyâ! Biz sana ismi Yahyâ olan bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce kimseyi ona adaş yapmadık.” Bu takdir “Biz de onun duasını kabul ettik; ona Yahyâ’yı verdik” [6] şeklinde ve “O, mihrapta durmuş namaz kılarken, melekler ona seslendi: Allah sana, Allah tarafından gelen bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve iyilerden bir peygamber olarak Yahyâ’yı müjdeler” [7] şeklinde gelmiştir.

“Ey Zekeriyyâ! Biz sana ismi Yahyâ olan bir oğul müjdeliyoruz” âyetinin, yüce Allah’ın melekler vasıtasıyla vahiy olarak indirdiği bir söz olduğunu gösteriyor. Bu âyetten, çocuğu Yahyâ (a.s) olarak isimlendirenin yüce Allah olduğunu; ”Daha önce kimseyi ona adaş yapmadık” ifadesinden ise, daha önce hiç kimsenin bu isimle isimlendirilmemiş olduğunu anlıyoruz.

(Zekeriyyâ) ”Dedi ki: ‘Rabbim! Karım kısır, ben de iyice yaşlanmışken, benim nasıl oğlum olabilir?” [8]

el-Gulâm, bıyıkları çıkmış erkek çocuğu demektir. el-İtiyy ve el-İsiyy aynı anlamdadır. Araplar, atâ, ya’tû, itiyyen ve asâ, ya’sû, isiyyen derler. Bu iki kelimenin ismi-fâil’i olan âtin ve âsin; uzun yılların geçmesiyle yaşlanıp kuruluk ve kırışıklık dönemine giren kimse demektir. İyice yaşlanmak ise, cinsî münasebetten kopmak ve doğurma yaşının geçmesinden kinâye’dir.

(Yüce Allah) ”Dedi ki: (İş) öyledir.  Rabbin dedi ki: (Çünkü) o bana kolaydır. Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım.” [9] Yüce Allah’ın bu sözü, Hz. Zekeriyyâ’nın (a.s) sorduğu soruya bir cevaptır. Maksat da kalbinin mutmain olması ve gönlünün hoş tutulmasıdır. İfadede geçen birinci kâle= dedi fiilinin zamiri yüce Allah’a dönmektedir. Kezâlike= iş öyledir kelimesi ise, yüce Allah’ın söylediği sözdür ve hazf olunan mübtedanın haberidir. Bu durumda cümlenin takdirî açılımı şöyledir:

Huve kezâlike= O iş öyledir. Yani iş, sana müjde olarak verdiğimiz haber şeklindedir ve bunda şüphe yoktur.

“Rabbin dedi ki: (Çünkü) o bana kolaydır” sözü, Hz. Zekeriyyâ’ya (a.s) söylenen ikinci sözdür. Bu ifade, (iş), öyledir sözünün gerekçesi konumundadır ve bununla, her türlü şüphe ve taaccübün ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. O bir şeyi murat ettiğinde ona Ol! der, o da hemen oluverir. [10] Dolayısıyla yaşlı bir adamla, kısır bir kadından erkek çocuk yaratmak, O’a son derece kolaydır.

Bu sorunun cevabı anlatılan kıssada, Hz. Zekeriyyâ (a.s) “Dedi ki: Rabbim! Bana gerçekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir? ‘Böyledir’ dedi. Allah dilediğini yapar.” [11] âyetiyle tâbir edilmiştir. Şu hâlde “O bana kolaydır” ifadesi “Allah dilediğini yapar” ifadesine denk gelmektedir. Bu da yukarıda zikrettiğimiz anlamı destekler mahiyettedir.  Ayrıca, “Daha önce, sen hiçbir şey değilken seni de yaratmıştım” ifadesinde, yaratmanın bazı örneklerine değinilmiş ve bununla da şaşkınlık ortadan kaldırılmıştır.

“Biz de onun duasını kabul ettik; Yahyâ’yı verdik, eşini de doğurmaya elverişli hâle getirdik. Onlar iyi işlere koşuşur, ümit ve korku ile bize yalvarırlardı.” [12]

(Zekeriyyâ) “Dedi ki: Rabbim! Bana bir alâmet ver. Dedi ki: Alâmetin, üç gece (ve gündüz) boyunca insanlarla konuşamamandır.” [13]

“Rabbim! Bana bir alâmet ver” ifadesi, ayırıcı bir işaret, alâmet istemek anlamındadır. “Dedi ki: Alâmetin, (sağlıklı olmasına rağmen) üç gece (ve gündüz) boyunca insanlarla konuşamamandır” ifadesi ise, bu isteğe bir cevaptır. Bu işaret de her türlü eksiklik ve hastalıktan berî, yani sapasağlam olduğu hâlde yüce Allah’ın zikri dışında dilinin konuşmaktan engellenmesidir. “Üç gece”den maksat, gündüzleriyle birlikte üç gecedir. Böylece Hz. Zekeriyyâ (a.s), yüce Allah’ı türlü zikirlerle zikrediyor, ancak insanlarla işaret yolu dışında konuşamıyordu. “Rabbim! O hâlde bana alâmet ver, dedi. Senin için alâmet, işaret dışında insanlarla üç gün konuşmamandır. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tebîh et, dedi.” [14] âyetidir. “Böylece mihrab’tan, kavminin içine geldi ve onlara, sabah akşam tespih edin diye işaret etti.” [15]

 

 

-------------

[1]- 19/Meryem: 5.

[2]- 3/Âl-i İmrân: 38.

[3]- 21/Enbiyâ: 89.

[4]- 19/Meryem: 6.

[5]- 19/Meryem: 7.

[6]- 21/Enbiyâ: 90.

[7]- 3/Âl-i İmrân: 39.

[8]- 19/Meryem: 8.

[9]- 19/Meryem: 9.

[10]- 36/Yâsîn: 82.

[11]- 3/Âl-i İmrân: 40.

[12]- 21/Enbiyâ: 90.

[13]- 19/Meryem: 10.

[14]- 3/Âl-i İmrân: 41.

[15]- 19/Meryem: 11; el-Mîzan fî tefsîr’il-Kur’ân, c. 14, s. 14-29.



Bu yazı 884 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI