Bugun...


On ikinci İmam’ın (a.f) Hayatına Kısa Bir Bakış - 2
Tarih: 22-09-2023 14:17:17 Güncelleme: 22-09-2023 14:17:17 + -


Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 22-09-2023 14:17

On ikinci İmam’ın (a.f) Hayatına Kısa Bir Bakış - 2

5. Gizli Doğum

Askeriyeyn’in (a.s) İmamet Dönemi’nde Abbasî halifeleri arasında derin bir hüzün oluşmuştu. Bu hüznün sebebi, Hz. Peygamber (s.a.a.) ve Ehlibeyt İmamlarının (a.s) pek çok hadislerinde “İmam Hasan Askerî’ye (a.s) bir çocuğunun dünyaya geleceği, batıl hükümetlerin temelini yıkıp padişahlık tahtlarını yerle bir edeceği ve dünyayı adaletle dolduracağı” müjdesinin verilmesiyle alâkalıydı. [1] Bu yüzden her iki İmam, özellikle İmam Hasan Askerî (a.s) ağır şekilde gözaltında tutuluyor ve böyle bir çocuğun dünyaya gelmemesi için hükümet tarafından ciddi çabalar sarf ediliyordu. [2] Bu sebepten dolayı İmam Mehdi’nin (a.f) doğumu halktan gizli tutuluyordu.

İmam Rıza’nın (a.s) buyurduğu gibi İmam Mehdi’nin (a.f) özelliklerinden birisi, onun doğumunun gizli olmasıdır. Birçok hadiste İmam Mehdi’nin (a.f) Hz. Musa (a.s) ve Hz. İbrahim’e (a.s) benzediği buyrulmuştur. [3] Doğumundan sonra da İmam Askerî’nin (a.s) özel ashap ve yâranları, İmam’ın (a.s) oğlu Mehdi’yi (a.f) görmüyorlardı.

6. Siması ve Özellikleri

Hadisçiler ve tarihçiler Hz. Peygamber (s.a.a.) ve Ehlibeyt’ten (a.s) gelen pek çok rivayet esasınca kendi kitaplarında Hz. Mehdi’nin (a.f) siması ve özelliklerine yer vermişlerdir. Şimdi bunların bazılarına işaret edilecektir:

Hz. Mehdi’nin (a.f) çehresi genç ve buğdayımsı renkte, kaşları kavisli, gözleri siyah ve iri, omuzu geniş ve yaygın, dişleri parlak ve iri kıyımlı, burnu çekik ve güzel, alnı geniş ve nurlu, iskelet olarak yapılı, el ve parmakları iri, yanakları hafif dolgun ve sarımsı -geceleri ibadetle geçirmesinin eseridir- sağ yanağı siyah benli, kasları dolgun ve sağlam, saçı kulağı üzerine dükülmüş [4], bedensel yapısı organlarıyla uyum içinde, görünümü güzel ve çekici olup iki omuz arasında nübüvvet işareti vardır ve… [5]

Hz. Peygamber’in (s.a.a.) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) evladı, İmam Hüseyin’in (a.s) evladının dokuzuncusu, vasilerin ve kurtarıcıların en sonuncusu ve evrensel liderliğe sahip olması Hz. Mehdi’nin (a.f) özelliklerindendir. Hz. Mehdi’nin (a.f) biri az ve diğeri ise, uzun iki gaybeti olup zuhuruyla zulümle dolan yeryüzünü adaletle dolduracaktır. …[6]

Hz. Mehdi (a.f) bu alâmet ve özelliklere sahip olduğu gibi, zuhurundan önce, zuhuruna yakın ve zuhurundan sonra gerçekleşecek diğer onlarca özelliğe de sahiptir. Allah tarafından atanmış Hz. Mehdi (a.f) hakkında kendisinden bir şeyler uyduran saçmalamıştır ve bunlara inanan da ahmaktır.

Hâlihazırda Hz. Mehdi (a.f) gaibtir. O, hak halife ve mutlak (kayıtsız şartsız) velidir. O velilerin sonuncusu, vasiler vasisi, son kurtarıcı, evrensel lider, büyük inkılâpçı ve büyük ıslahçıdır. O, geldiğinde Kâbe’ye yaslanacak; Hz. Peygamber’in (s.a.a) bayrağını eline alacak; Allah’ın (c.c) dinini ihya edecek ve dünyanın her yerinde O’nun hükümlerini uygulayacaktır.

O, kılıçla zuhur edecek ve zulümle dolan yeryüzünü şefkat ve adaletle dolduracaktır. [7] O, kıyam ve cihat [8], ibadet ve teheccüt [9], huzû ve huşu ehli [10], takvalı ve sade yaşantılı [11], sabırlı ve tahammüllü [12], adalet ve ihsan [13] ve… ehlidir. O, bütün ilimlerin sahibi [14] ve adalet, bereket ve paklığın sembolüdür. [15]

7- İmam Mehdi’nin (a.f) Yaşam Dönemleri

İmam Mehdi’nin (a.f) hayatını, “gizlilik dönemi”, “Gaybet-i Sugra” ve “Gaybet-i Kubra” olarak üç kısma ayırabiliriz. Zuhur Asrı ve sonrası da onun hayatının bir bölümünü oluşturmaktadır.

a) Baskı Dönemi

Bu dönem, İmam Mehdi’nin (a.f) doğumundan (h. 255) İmam Hasan Askerî’nin (a.s) şehadet dönemine (h. 260) kadar olan dönemdir. İmam Mehdi’nin (a.f) ömrünün beş yılı babasının yaşadığı döneme tekabül eder. İmam Hasan Askerî (a.s) bu dönemde iki görevi üstlenmekle yükümlüydü; o görevlerin birisi, evladını Abbasî halifelerinin tehlikelerinden korumak ve diğeri ise, İmam’ın (a.f) İmametini ispatlamak ve “On ikinci İmam” olduğunu insanlara bildirmekti. İmam Hasan Askerî (a.s) gerek evladını korumak ve gerekse her fırsatta onu dostlarına tanıtmak olsun, her iki görevini de en iyi şekilde yerine getirdi. Ne var ki Abbasîler’in şiddetli baskısından dolayı sadece dostlarından Ebu Haşim Caferî ve Ahmed b. İshak, İmam Hasan Askerî’nin (a.s) halaları Hekime ve Hâdîce Hatun gibi birkaç kişi Hz. Mehdi’nin (a.f) doğumundan haberdardılar. [16]

Muaviye b. Hakem, Muhammed b. Eyyub b. Nuh ve Muhammed b. Osman Amrî şöyle naklederler: “Şialardan kırk kişilik bir grup, İmam’ın (a.s) evinde toplandık. İmam Hasan Askerî (a.s) oğlunu bize gösterdi ve şöyle buyurdu: Bu sizin İmamınız ve benden sonra benim halifem ve veliahtımdır; buna itaat edin ve etrafından dağılmayın. Ondan ayrılırsanız helak olur ve dininiz de yok olur. Şunu da bilin ki bu günden itibaren onu göremeyeceksiniz. [17]

Tarihî kayıtlar İmam Hasan Askerî’nin (a.s) oğlunu korumak için Medine ve Samerra gibi güvenli yerlere gönderdiğine tanıklık etmektedir. On ikinci İmam (a.f) Medine’de babaannesinin koruması altında yaşamaktaydı. [18]

Merhum Sadûk’un naklîne göre oğlunun dünyaya gelişinden kırk gün sonra onu gizli bir yere gönderdi ve daha sonrada annesine geri getirildi. [19]

Mes’ûdî’nin naklîne göre İmam Hasan Askerî (a.s) annesi Hadis’den o yıl hacca gelmesini istedi. Hadis, o günden sonra torunuyla beraber İmam’ın (a.s) samimi dostu Ahmed b. Mutahhar’ın gözetimi ve koruması altında Mekke’de yaşamaya başladı. [20] İmam’ın (a.s) annesi ve torununun hac amellerini yerine getirdikten sonra bir daha Medine’ye dönüp ve orayı On ikinci İmam’ın (a.f) gizlilik yeri olarak seçtikleri anlaşılmaktadır ki [21] bazı hadisler bu konuyu onaylamaktadır. Bu hadislerden bir tanesi Ebu Haşim Caferî’nin İmam Hasan Askerî’ye (a.s) “Vefatınızdan sonra sizin halifenizi nerede bulabiliriz?” diye sorduğu soruya İmam Hasan Askerî (a.s) “Medine’de” diyerek cevap vermiştir. [22]

Bazı araştırmacılara göre On ikinci İmam (a.f) çocukluk döneminin çoğunu Medine’de geçirmiştir. Zira İmam Hasan Askerî (a.s) oğlunun Irak’ta kaldığı ve ikamet ettiği zamanlarda tehlike hissetmekteydi. [23]

b) Gaybet-i Sugra (Küçük Gaybet)

İmam Hasan Askerî’nin (a.s) Hicrî 260 yılında şehit edilmesinden sonra, İmam Mehdi’nin (a.f) Küçük Gaybet’i resmen başladı ve Hicrî 360 yılına kadar, yani 70 yıl [24]  devam etti. Bu gaybete, zaman açısında sınırlı olması hasebiyle “Küçük Gaybet” denilmektedir. Bu dönem, Şiaların “Büyük Gaybet”e hazırlanmaları ve kabul etmeleri açısından büyük rol oynamaktadır.

İmam Mehdi (a.f) “Küçük Gaybet” döneminde gizliydi ve insanlarla görüşmüyordu; ancak İmam (a.f) ile dostları arasında irtibatı sağlayan özel elçi ve Naipler vardı. İmam’ın (a.f) dostları ve Şiaları özel elçiler aracılığıyla sıkıntılarını İmam’a (a.f) ulaştırabiliyor; onların vasıtasıyla cevaplarını alabiliyor ve bazen de halktan bir grup elçiler aracılığıyla İmam (a.f) ile görüşebiliyorlardı. [25] Bu elçiler dört kişi olup “Nevvab-ı Erbaa” olarak bilinmektedirler.

Şiaların âlim, zahit ve saygınlarından olan bu elçilerin isimleri sırasıyla şöyledir:

1. Ebu Amr, Osman b. Said Amrî. Hicrî 260 yılından ölümüne kadar ki, Hicrî 267 [26] yılından önce vefat ettiği anlaşılmaktadır; ancak bazıları Hicrî 265 yılında öldüğünü söylemişlerdir. [27]

2. Ebu Cafer, Muhammed b. Osman Amrî. Birinci elçinin vefatından Hicrî 305 yılına kadar.

3. Ebu’l-Kasım, Huseyin b. Ruh Nevbahtî. Hicrî 305 yılından 326 yılına kadar.

4. Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed Samerrî. Hicrî 326 yılından 329 yılına kadar.

c) Gaybet-i Kubra (Büyük Gaybet)

İmam Mehdi’nin (a.f) hayatının uzun süreli aşamasını “Büyük Gaybet” oluşturmaktadır. Bu dönem, “Küçük Gaybet”in bitişinden başlamış ve günümüze kadar devam etmektedir. İlâhî iradenin “iktizayı tam” (şartların oluşması) hâsıl olmasına, yani insanların evrensel adaleti ve o yüce zatın hükümetini kabul edebilecekleri kapasiteye ulaşabilecekleri zamana kadar sürecektir.

Bu aşama insanlık için en büyük sınav olup müminlerin elendiği, imanın ve amelin sınandığı bir dönemdir. Uzun süreli gaybette “Allah’ın Hücceti” gaybet perdesinde oluşuyla bulut arkasında bulunan güneş gibi insanlara nur saçmaktadır. [28]

Gaybet dönemleri “Küçük (Sugra) ve Büyük (Kubra)” olarak iki gaybete ayrıldığı gibi Vekâlet ve Elçilik de “Özel ve Genel” olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.

Özel elçilikte (niyabet) İmam (a.f) belirli kişileri kendisine vekil olarak tayin etmektedir. Bu vekiller kendilerinden sonra gelen vekilin de ismini halka tanıtmışlardır. Genel elçilik ve niyabette ise, İmam’ın (a.f) belirlediği genel kural ile şartlara uyan her şahıs, İmam’ın (a.f) elçisi olarak tanınır ve İmam’ın (a.f) vekilliğini yaparak halkın dinî ve dünyevî önderliğini üstlenirler. Bu makam, İmam’ın (a.f) imza ve onayıyla şartlara uygun âlimlere verilmektedir.

Şeyh Tûsî, Şeyh Sadûk ve Şeyh Tabersî, İshak b. Ammar’dan İmam’ın (a.f) şöyle buyurduğunu nakletmektedirler: Mevlamız İmam Mehdi (a.f) (Gaybet Dönemi’nde Şiaların vazifeleri ile ilgili olarak) şöyle buyurdu: “Gaybet Dönemi’nde vuku bulacak hadiselerde bizim hadislerimizi nakleden şahıslara (fakihlere) müracaat edin; zira onlar benim sizlere olan hüccetim ve ben de Allah’ın onlara olan hüccetiyim.” [29]

Yine Tabersî “el-İhticac” adlı eserinde İmam Cafer-i Sâdık’tan (a.s) naklettiği bir hadiste İmam’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Fakihlerden her kim nefsini korur, dinine sahip çıkar, heva ve hevesine uymaz ve Mevlasının (İmamların) emirlerine itaat ederse, avam halkın ondan taklit etmesi gerekir.” [30]

Buna göre (Büyük Gaybet) Dönemi’nde Müslümanların işleri ve yönetimi “Veliyi Fakih”in elinde olacak ve onun eliyle çözülecektir. “Fetva”, “gazavet” ve “hüküm” makamları, daha önceden İmamlar (a.s) vasıtasıyla fakihlere verilmişti; ancak merceiyetin resmîleşmesi ve fakihlerin Müslümanlara rehberlik etme makamı, bu tarihten sonra ortaya çıkmış ve İmam Mehdi’nin (a.f) zuhuruna kadar da devam edecektir. İmam Mehdi’nin (a.f) zuhurundan sonra [31] evrensel adaletin tecelli ettiği hükümeti Allah’ın velileri yönetecektir. [32]

S. Mecid TABATABAÎ

 

-----------

[1]- Muntehabu’l-Eser, 2. Fasıl, bab. 25, 34.

[2]- İmam Hasan Askerî (a.s) bir rivayetin zımnında Ben-î Ümeyye ve Ben-î Abbas’ın Ehlibeyt’e (a.s) muhalefet etmelerinin illetini bu mütevatir hadiste bilmektedir. “Ebu Muhammed b. Şâzân, Ebi Abdillah b. -Hüseyin b. Sa’di’l-Kâtib’den Ebi Muhammed’in (a.s) şöyle buyurduğunu nakleder: Ben-î Ümeyye ve Ben-î Abbas iki sebepten dolayı bize kılıç çektiler: Birincisi… ve ikincisi ise, onlar zalimlerin mülkünün bizden olan Mehdi (a.f) eliyle yıkılışının gerçekleşeceğini biliyorlardı ve kendilerinin de zalimler oldukları konusunda hiçbir şüphe ve tereddütleri yoktu. Bu yüzden Peygamber’in (s.a.a) Ehlibeyt’ini öldürmeye, nesillerini yok etmeğe ve İmam Mehdi’nin (a.f) doğumunu engellemeye veya onu öldürmeye çalıştılar. Muntehabu’l-Eser, s. 291.

[3]- Muntehabu’l-Eser, s.286 (Dipnot).

[4]- Bazı rivayetlerde şöyle gelmiştir: “Saçı omuzları üzerine dökülmüş”. Müntehabü’l-Eser, s.185; A’yanü’ş-Şia, c.2, s.44; Keşfü’l-Gumme, c.2, s.426.

[5]- Hz. Mehdi’nin (a.f) siması ve özellikleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için bkz: Müntehabü’l-Eser, bölüm 4-25; A’yanü’ş-Şia, c.2, s.44; Nu’mânî, el-Gaybe, bölüm 13, s.212; Keşfü’l-Gumme, c.2, s.464-470.

[6]- Müntehabü’l-Eser, bölüm 4-25; A’yanü’ş-Şia, c.2, s.44; Nu’mânî, el-Gaybe, bölüm 13, s.212; Keşfü’l-Gumme, c.2, s.464-470.

[7]- Hurşid-i Mağrib, s.29.

[8]- “el-Cahcahu’l-Mucahid” Mefatih, Asrın İmamı (a.f) için dua; “el-Kaimu’l-Muemmil” Mefatih, İftitah Duası.

[9]- “Anam babam yıldızların secde ve ruku ettiği kişiye feda olsun” Muhammed Taki Musevî İsfahanî, Mikyalu’l-Mekârim, c. 1, s. 122.

[10]- “Haşiun lillah ke-Huşui’n-Nesri bi-Cenaheyhi” İkdu’d-Durer, s. 158; “Her zaman Allah’tan korkar ve Peygamber’e (s.a.a) olan yakınlığı onu gururlandırmaz” Mevsuatu’l-İmame’l Mehdi, Peygamber’den (s.a.a) rivayet edilen hadisler bölümü.

[11]- “Haşin elbiseden başkasını giymez; kuru ve katıksız ekmek yer” Bihâru’l-Envâr, c.52, s.354.

[12]- “O’na (a.f) Hz. Eyyub’un (a.s) sabrı verilmiştir”

[13]- Kemâlü’d-Dîn ve Temâmu’n-Ni’me, s. 310.

[14]- “O (a.f) beklenen adalettir.” Şeyh Abbas Kummî, Mefâtihu’l-Cinân, İftitah Duası. “Evsa’ukum Kehfen ve Ekserukum İlmen” Bihâru’l-Envâr, c. 52, s. 354. “Şüphesiz Allah’ın kitabına olan ilmi Peygamber’in sünnetidir; yeşillik en güzel hâliyle yetiştiği gibi, ilim de bizden olan Mehdi’nin (a.f) kalbinde yeşermektedir.” Kemâlu’d-Dîn ve Temâmu’n-Ni’me, c.2, s.653.

[15]- “Şüphesiz Allah (c.c) evlatlarımın ve itretimin en iyilerinden yeryüzünü adaletle dolduracak tertemiz birisini gönderecektir”. el-Melâhimu ve’l-Fiten, s.108.

[16]- Tarih-i Siyasîyi Gaybet-i İmam-i Devazdehom (a.f), s.123.

[17]- Kemâlu’d-Dîn ve Temâmu’n-Ni’me, s.435; Keşfu’l-Gumme, c.2, s.527; Bihâru’l Envâr, c.52, s.25. İmam’ı (a.f) ziyaret edenler hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler “Muntehabu’l-Eser, s.355-358” adlı esere Bkz.

[18]- Tarih-i Siyasîyi Gaybet-i İmam-i Devazdehom (a.f), s.124.

[19]- Kemâlu’d-Dîn ve Temâmu’n-Ni’me, s.429.

[20]- İsbatu’l-Vassiye, s.247-253.

[21]- Tarih-i Siyasîyi Gaybet-i İmam-i Devazdehom (a.f), s.124.

[22]- el-Kâfi, c.1, s.328. Bu rivayette Medine’den “Medinetu’n-Nebi” olduğu kastedilmiştir ve araştırmacıların çoğu bu inançtadır. (Bkz. Allame Meclisî, Mir’atu’l Ukul, c.4 s.2. Bunun yanı sıra İmam Muhammed Taki’den (a.s) nakledilen rivayet bu konuyu teyit etmektedir. Bkz. Nu’mânî, el-Gaybe, s.185.

[23]- Tarih-i Siyasîyi Gaybet-i İmam-i Devazdehom (a.f), s.124.

[24]- Şeyh Mufid “el-İrşâd, c.2, s.340” kitabında Küçük Gaybet’in İmam Mehdi’nin (a.f) dünyaya gelişinden itibaren başladığı inancında olduğunu belirterek şöyle diyor: Küçük Gaybet, İmam Mehdi’nin (a.f) dünyaya gelişinden başlamış ve İmam (a.f) ile Şialar arasında vasıta olan elçilerin (özel naibler) en sonuncusunun vefatına kadar devam etmiştir. Buna göre küçük gaybetin 75 yıl olduğu söylenebilir. Şeyh Mufid’in (r.a) bu inanca sahip olmasının en büyük etkeni “İmam’ın (a.f) dünyaya gelişinin ilk beş yılının halk ile muaşeret içinde olmaması ve halkın genelinden gizli olması” konusudur.

[25]- Şeyh Sadûk “Kemâlu’d-Dîn ve Temâmu’n-Ni’me s.434-479” adlı eserinde bu kişilerin isimlerine değinmektedir.

[26]- Tarih-i Siyasîyi Gaybet-i İmam-i Devazdehom (a.f), s.156.

[27]- Bihâru’l Envâr, c.52, s.93.

[28]- “Haşim Marûf Hüseynî”, Bihâru’l Envâr, s.155.

[29]- Tabersî, el-İhticac, s.28.

[30]- el-İhticac, c.2, s.459.

[31]- Bu cümle, Âl-i İmran suresinin 140. ayetine işaret etmektedir: “İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.”

[32]- “Ve günleri velilerim arasında nöbetle döndüreceğim.” Bihâru’l Envâr, c.52, s.312; Kemâlu’d-Dîn ve Temâmu’n-Ni’me, c.1, s.256.




Bu haber 1697 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MEHDEVİYET Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
YUKARI