Bugun...



İslâm'ın Ebedî Mucizesi Kur’an - 1

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 20-06-2022 09:50

İslâm'ın Ebedî Mucizesi Kur’an - 1

Peygamberler ve Mucize

Peygamberler, Allah tarafından görevlendirildiklerini kanıtlayan açık ayet ve nişanelerle desteklenmişlerdir. Aynalar kadar temiz ve pınarlar kadar şeffaf gönül sahibi insanlar, bu ayet ve nişaneleri görmekle gönülden bağlanıyor ve iman ediyorlardı. Firavun'un büyücülerinin, Hz. Musa'nın (a.s) mucizesini (asanın ejderhaya dönüşmesini) görmek ve insan kudreti fevkinde olduğunu anlamakla iman etmeleri bunun bir örneğidir. Onlar Firavun tarafından tehdit edilmelerine ve öldürüleceklerini bilmelerine rağmen Hz. Musa'ya (a.s) iman etmişlerdi.

Havarîler de, Allah'ın izniyle ölüleri dirilten Hz. İsa'nın (a.s) mucizesine şahit olmakla iman etmişlerdi. Hz. İsa'ya (a.s) iman etmekle de ölü ruhlarına ebedî bir hayat kazandırmaları, bu alandaki bir başka örnektir.

Peygamberlerin sonuncusu, efendisi ve en yücesi olan İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a), ilâhî dinleri tamamlayan ve kıyamete kadar geçerli olan bir din getirmiştir. İslâm Peygamberi (s.a.a) de diğer peygamberler gibi mucizelerle desteklenmiş ve getirmiş olduğu dinin hakkaniyetini açık delillerle kanıtlamıştır.

Kur’an Ebedî Mucize

Kur’an-ı Kerim'in, beşerî düşünce ufkunda İslâm'ın ebedî belgesi olarak parlaması böyle gelişti. Hz. Muhammed'in (s.a.a) yüce dininin doruğunda ebediyen ışık saçacak bir meşale olan Kur'ân-ı Kerim, en parlak ve en aydın beşerî düşüncelerin ötesindedir. Dünya var oldukça ve güneş doğudan yükseldikçe bu meşale nur yayacaktır. Hakikat itibariyle Allah'ın emirleri nurdur ve bunun sağladığı aydınlık, bütün çağlarda ve sonsuza dek her insan sınıfının yaşamının devamı ve saadetinin temini için güneşin ışığı gibi zarurî ve kaçınılmazdır.

İnsanların hidayeti için gerekli olan her şey, temel ve ana hatlarıyla Kur’an’da mevcuttur. İnanç temelleri, insan ile Allah ilişkileri, bu ilişkiyi sağlamlaştırmanın yolları, nehir yataklarındaki berrak suların yumuşaklığı ve sarsılmaz dağların sağlamlığı kadar çekici, fasih ve sağlam bir anlatım tarzıyla açıklanmıştır.

Kur’an-ı Kerim, insanların sosyal sorumluluklarını belirlemiş, muaşeret tarzı ve kurallarını öğretmiştir. Sınıfsal farklılıkları ve dengesizlik ürünü olan ayrışımları reddetmiştir. İnsanın üstünlüğünden, kardeşçe yaşamasından, eşitliğinden ve eğitilmesinden yana olduğunu duyurmuştur.

Eşsiz Fesahat ve Belâgat

Kelimeleri kavramak ve hatırda tutmak fazlaca zor bir iş değildir. Fesahat ve belâgat kurallarına uyarak sözcüklerin dizimini yapmak, düzene sokmak, cümle yapısının anlaşılır türden olmasıyla birlikte mükemmelliğini sağlamak, ancak ve ancak edebî kuralların gözetilmesiyle ve üstün beceriyle mümkün olur.

Fesahat ve belâgat hakkında şöyle denmiştir: Söz ve yazının fesahat ve belâgatini sağlayan üç ana unsur vardır:

1- Kelimeleri ve anlamlarını kuşatmak,

2- Düşünce gücü ve duygu inceliği,

3- Söylem veya yazım gücü.

Unutmamak gerekir ki, fesahat ve belâgat kurallarının tümüyle gözetildiği söylem veya yazımın her zaman için en mükemmel olduğu, eşi ve benzerinin kimse tarafından yazılamayacağı veya söylenemeyeceği kesinlikle iddia edilemez.

Sonsuz ilim ve kudret sahibi olan yüce Allah'ın Kur’an-ı Kerim'deki sözleri ise, kelimelerin dizimi ve düzeni yönünden mükemmel olmakla birlikte, öylesine inceliklerle bezenmiştir ki en fasih ve beliğ insanların dahi benzeri bir ifadede bulunması mümkün değildir. Kur’an’ın ebedîliğinin ve Hz. Muhammed'in (s.a.a) peygamberliğinin ezelî mucizesi oluşunun sırrı işte burada saklıdır.

Edebiyat alanında Arapların zirveye tırmandığı, edebiyatın dâhilerinden sayılan “İmre'ul Kays” ve “Lübeyd” ... gibi şair ve hatiplerin baş döndürücü güzellikteki şiir ve konuşmalarının bir perdeye veya altın levhaya yazılarak, Kâbe'nin duvarına asıldığı bir dönemde Kur’an’ın ışıdığına tarih tanıklık etmektedir.

Kur’an güneşinin doğuşuyla birlikte bu edebî yapıtlar da yıldızlar gibi renk yitirip kayboldular. Belâgatin öncüsü Araplar, Kur’an’ın belâgati karşısında şaşıp kalmışlardı. Hz. Muhammed'i (s.a.a) ve dinini yok etmek için kılıca sarılan İslâm'ın ve Hz. Muhammed'in (s.a.a) azılı düşmanları bile, yıpratıcı çalışmalarına rağmen Kur’an’ın dil ve beyanında bir hata veya en azından bir kusur bulamamanın üzüntüsünü yaşıyorlardı. 




Bu haber 387 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI