Bugun...



Dış Dünya İle İlişki

Bismillahirrahmanirrahim

facebook-paylas
Tarih: 28-07-2022 11:05

Dış Dünya İle İlişki

Dış Dünya İle İlişkinin Önemi

İnsanî alandaki ilişkilerin ikinci aşaması, insanın kendi çevresiyle ve dış dünyasıyla ilişki kurmasıdır. Çevre ve dış dünya ile kastettiğimiz, insanın çevresindeki varlıklardır.

Çevre ve dış dünya ile ilişki, diğer insanlarla ve eşyalarla ilişkiyi kapsamaktadır. Bu ilişki, insanların yaşamı açısından zarurî olup insanın mutluluğu veya bedbahtlığı alanında çok önemli rol oynar.

Hiçbir şekilde ilişkisi olmayan bir insan mevcut değildir. Bilakis her insan, kendi iç veya dış dünyasıyla çok derin bir şekilde ilişki hâlindedir. Bu alanda uzmanlık düzeyinde araştırma yapan bazı düşünürlerin elde ettikleri sonuç şudur: "Başkasıyla birlikte olmak veya var olmak, insan varlığının varlıksal ve temel vasıflarından biridir. Dünyadan ayrı hiçbir varlığın olmadığı gibi insanî varlıklardan da ayrı hiçbir varlık yoktur."

İnsan, çevresinden gördüğü etkilerle şekillenir ve ciddi anlamda toplumdan ve çevreden etkilenir. Bu yüzden bu ilişkilerin kontrolü ve yönlendirilmesi, bireyin kişiliğinin şekillenmesinde çok önemli olup, şahsiyetinin oluşumunda da temel rol oynar.

İnsanların Birbirleriyle İlişkisi

Bir bakıma insan, fıtratı gereği sosyal bir varlıktır[1] ve her insan, fıtratının gereği olarak başkalarıyla ilişki kurmaya eğilim gösterir. Daha açık ve dakik bir deyişle, insanın zat ve fıtratında bazı etkenler vardır ki onu, başkalarıyla ilişki kurmaya yönlendirir. Gerçekte insanın sosyal ilişkiler kurmasının nedeni, bireysel ihtiyaçlarını gidermek ve temin etmektir.

Sözü edilen ilişkiler, bazen insanın mesela şehevî donanımının isteği uyarınca maddî ihtiyaçlarının temini için ve bazen de zatı itibariyle ilişkiyi gerektiren ve insanın yalnız başına temin edemeyeceği bir ihtiyaç dolayısıyla kurulur. Veya bu ihtiyaçlar, sevgi ve eğitimi de kapsayan ruhsal ve manevî veyahut da diğer fıtrî gereksinimleri içeren ihtiyaçlar olabilir.

Kur'anî öğretilerden anlaşıldığı üzere, toplumun önemine bütün ayrıntılarıyla dikkat çeken, başlı başına toplumun korunması gerektiğine vurgu yapan ilk insanlar peygamberler olmuşlardır. Bu nedenle de peygamberler, toplum hükümlerini başlı başına öğretilerinin bir parçası olarak ele almışlardır. Bu doğrultuda yüce İslâm dini, toplum konusuna özel ilgi göstermiş olup bütün hükümleri de sosyal boyut taşıyan tek dindir. Kuşkusuz ki İslâm, davetini açıkça toplum temeli üzerine kuran ve hiçbir hükmünde toplum olgusunu asla ihmal ve göz ardı etmeyen tek dindir.

Buna binaen İslâm dini açısından toplumun ve bireyler arasındaki ilişkilerin önemi açıktır. İslâm dinindeki en küçük bir amel ve hüküm bile bir tür sosyal boyutlu olup, toplumun olgunluk ve yücelişi doğrultusunda öngörülmüştür. Ayrıca hac gibi bazı ibadetler, ibadî boyutunun yanı sıra tamamen sosyal ve siyasal boyutludur. Tam bir bireysellik görüntüsü veren ibadetlerin bile bir tür sosyal rengi vardır.

İslâm dininin topluma özellikle önem vermesinin bir nedeni, bireyi topluma doğru yönlendiren ve onun toplumla ilişkisinin delili olan etken dolayısıyladır. Çünkü bu etken, hem birey ve toplumun mutluluğuna, olgunluğuna ve hem de çöküşüne ve zavallılığına neden olabilecek niteliktedir. Ayrıca toplumun birey üzerindeki etkisi de dikkat edilmesi gereken bir başka konudur.

Bireyin mutluluğuna bağımsız olarak eğilip gündeme taşıyan İslâm dini, aynı şekilde toplumun mutluluk ve mutsuzluk konusunu da bağımsız olarak ele almıştır. Bir kavme bir azap indiğinde bu azap, tümüyle azgınlık ve bozgunluk yolunu seçmiş olduğundan dolayı bütün toplumu kapsayacaktır.

Bu nokta, Kur'ân-ı Kerim'in kavimler ve toplumlar hakkında aktardığı öykülerden çok açık olarak anlaşılabilmektedir: “Her ümmetin başına gelecek musibete bir zaman takdir edilmiştir. Mukadder olan o zaman gelip çattı mı o musibeti ne bir an geriye atabilirler, ne bir an ileriye alabilirler.”[2]

Yüce Allah hem bu ayette ve hem de başka ayetlerde, toplumla ilgili bir hükmü bağımsız olarak açıklamaktadır. İnsanların birbirleriyle ilişkileri görüş ve bakış tarzlarına bağlıdır. Varlığın yüce Allah tarafından yaratıldığına ve yine O'na döndürüleceğine inanan iki insanın birbirleriyle ilişkisi, bu inançtan yoksun iki insanın veya biri imanlı ve diğeri inkârcı iki insanın birbirleriyle ilişkisinden tamamen farklı olacaktır.

Allah inancına sahip iki insan, inançları uyarınca birbirlerine saygı gösterecek, birbirlerini yüceltecek ve diğer varlıklar gibi yüce Allah'ın feyzi oldukları ve kulluk makamına sahip oldukları için daima yüce Allah'ın rızasını gözeteceklerdir. Bu özelliğe sahip insanlar, kendilerine ve yüce Allah'a karşı edep kurallarının gözetilmesini gerekli gördükleri gibi, bunun birbirleriyle ilişkilerinde de gözetilmesi gerektiğine inanırlar.

Böyle bir bakış tarzı sayesinde birçok anlaşmazlıklar ortadan kalkacaktır. Bu dünya görüşüne dayalı olarak kurulan ilişkiler, sadece şahsî çıkarların temini ve bireysel isteklerin doyumu için kurulmaz. Bilakis bu davranış ve ilişkiler, sorumlulukların ve yükümlülüklerin gereği olarak gerçekleştirilir ve böylece de başka insanlarla ilgili görevler yerine getirilmiş olur.

Bu görev ifası ve yükümlülüğün edası, dinî düşünce dayanakları açısından ibadet sayılmıştır. Çünkü ayetler ve hadisler perspektifinde ibadet, sadece namazla, oruçla ve diğer amelî farzlarla sınırlı değildir. Genel anlamıyla ibadet, yüce Allah'a yakın olmak amacıyla yapılan her şeyi içerir. Bu yön ve çizgide düşünmek, öğrenmek, öğretmek, telif etmek, yemek, içmek, uyumak ve hatta spor yapmak... ibadetlerin bir parçasıdır.

Yüce Allah, sorumluluğunun gereği olarak başkalarına hizmet eden insanın hayatına kesinlikle bolluk katacak ve genişlik verecektir. Bu inançların insan hayatında var ve canlı olması durumunda, ilişkiler ilâhî sevgi ve muhabbet üzerine kurulacak ve böylece de vadedilen cennetin bir örneği bu dünyada insanın güçlü eliyle tesis edilecektir.

İşte bu örnek, beşerî toplumda, insanın değer, keramet ve izzeti ilkelerine kurulu "Medinetü'n-Nebi" veya diğer tabiriyle "Medine-i Fazıla (=Erdemli Şehir)" olacaktır. Bu örneğin gerçekleşmesi, ancak dinin insanlar için öngördüğü programlarla mümkündür.

İlâhî din, insanın akıl ve fıtratıyla uyumlu olup insanları ezeliyet ve ebediyet aşkına çağırmakta, insanın eğilimlerine gerçek anlamıyla yön verip gerçek kemale yönlendirmektedir.

İnsanlar arası ilişki programlarının en güzelini din sunmuştur. Çünkü din, öncelikle insanları Allah'a itaate çağırmış, insanın akıl ve fıtratıyla çelişen şeylerden sakındırmış ve bütün insanların birbirlerine olan sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirmeleri gerektiğine vurgu yapmıştır.

Şehit Murtaza Mutahhari (r.a), çok güzel bir örnekle bunu şöyle açıklamaktadır: Yeryüzünde birbirine yakın birkaç kuyuya bakacak olsak, bu kuyuların birbirlerinden ayrı, her birinin özel menfaatlerine nazaran özel hükümleri olduğu kanaatine varacağız. Ancak bu kuyuların beslendiği kaynağa baktığımız takdirde, onların birbirine bağlı olduğunu ve asıl ayrı olmadığını algılayacak ve aynı kaynaktan beslenmeleri bakımından o kuyuların aynı olduğuna hükmedeceğiz.

Bu bakış tarzı insanlar hakkında da geçerlidir. "Allah'tan gelmişlik" ve "Allah'a dönüşlük" dünya görüşü, insanların fikrî, ahlâkî ve amelî yapısını birbirine bağlayacak ve aradaki mesafeleri ortadan kaldıracaktır. Bu bakış açısıyla insanlar, yetkinlik arayışı hissini filizlendirmede birbirlerine yardımcı olabilecek ve bu yolda karşılarına çıkacak engellerle mücadele edebileceklerdir.

 

-----------------

[1]- İnsanın sosyal bir varlık olduğu bütün sosyologlarca kabul edilen bir gerçektir. Ancak insanı sosyal kılan etkenin ne olduğu hususunda görüş ayrılığı söz konudur. Bazı sosyologlar, fıtrat ve ruh gibi batınî etkenlerin insanı sosyal yaşama sevk ettiğini ve diğer bazıları ise, dış etkenlerin sosyal yaşama zorladığını ileri sürmüş ve bunu da şöyle açıklamışlardır: İnsanlar, günlük yaşamlarında karşılaştıkları sorunları kendi başlarına aşamaz, bütün ihtiyaçlarını kendi başlarına temin edemezler ve başkalarının yardımına ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden sosyal hayata yönelirler.

2- A'râf, 34.




Bu haber 266 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER MANEVİYAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI